© Haberanaliz.net 2005

'Direniş Ekseni' parçalanan İran'ı bundan sonra ne bekliyor?

Parçalanmış camlar ve ayaklar altında lime lime olmuş bayrakların yanında, İran'ın ruhani lideri Ayetullah Ali Hamaney'in posterleri de yırtılmış bir halde duruyor.

Caroline Hawley
BBC News

Şam'daki İran büyükelçiliğinin bahçesinde Lübnan Hizbullah hareketinin eski lideri Hasan Nasrallah'ın da yırtılmış fotoğrafları var.

Büyükelçiliğin dış cephesindeki süslü turkuaz fayanslar halen sağlam duruyor. Ancak cepheye asılı, suikast sonucu öldürülen Devrim Muhafızları komutanı Kasım Süleymani'nin parçalanmış posteri, Esad'ın devrilmesiyle doruğa ulaşan bir dizi darbenin daha hatırlatıcısı adeta.

Süleymani, Trump'ın onayıyla Tahran'da suikast sonucu öldürülmüştü.
Yaralarını sarmaya çalışan İran İslam Cumhuriyeti, yeni bir Donald Trump başkanlığı yaklaşırken, daha sert bir yaklaşım mı tercih edecek yoksa Batı ile müzakere yolunu mu seçecek?

Ve Tahran yönetimi ne kadar sağlam durumda?

Hamaney, Esad'ın devrilmesi sonrası ilk konuşmasında, stratejik yenilgi karşısında cesur bir ifade takınmıştı.

Konuşmasında, İran'ın "güçlü ve kudretli" olduğunu, "daha da güçleneceğini" savundu.

Hamas, Hizbullah, Yemen'deki Husiler ve Irak Şii milisleri içeren İran liderliğindeki "direniş" ittifakının, İsrail'e karşı daha da güçleneceğinde ısrar etti.

Hamaney, "Ne kadar çok baskı uygularsanız, direniş o kadar güçlenir. Ne kadar çok suç işlerseniz, o kadar kararlı hale gelir. Ona karşı ne kadar çok mücadele ederseniz, o kadar genişler" dedi.

Ancak 7 Ekim 2023'te İsrail'de gerçekleşen ve Tahran'ın alkışladığı Hamas saldırısı sonrası yaşanan baş döndürücü gelişmeler karşısında Tahran sendeliyor.

1989'dan beri İran'da nihai otorite konumunda olan 85 yaşındaki Hamaney, giderek yaklaşan halef belirleme zorluğuyla da karşı karşıya.

İsrail'in misillemeleri, Orta Doğu'da yepyeni bir manzara yarattı ve İran bununla baş etmekte zorlanıyor.

ABD'nin eski Suriye Özel Temsilcisi James Jeffrey, Orta Doğu'daki durumu "Tüm domino taşları düşüyor" diye tanımlıyor:

"İran'ın Direniş Ekseni, İsrail saldırılarıyla lime lime olmuşken, Suriye'de yaşananlarla paramparça oldu. Tahran'ın Yemen'deki Husiler dışında bölgede gerçek bir taşeronu kalmadı"

İran hala komşu Irak'ta kendisine yakın milis güçleri destekliyor ama Jeffrey, Tahran'ın durumunu, "Bölgesel bir hakimiyetin benzeri görülmemiş çöküşü" olarak tanımlıyor.

Esad son kez kamuoyuna, 1 Aralık'ta İran Dışişleri Bakanı ile yaptığı bir toplantıda görüntü verdi. Bu görüşmede, Şam'a ilerleyen isyancıları "ezeceğine" söz veriyordu.

Esad bu açıklamadan bir hafta sonra Rusya'ya kaçtı.

İran'ın Suriye büyükelçisi Hüseyin Akbari, Esad'ı "Direniş Ekseninin ön cephesi" olarak tanımlıyordu. Ancak rejimin son günlerinde, Esad güçlerinin ani çöküşüyle ​​şok olan, kendisi de zayıflamış İran, onun için savaşamadı veya savaşmak istemedi.

Yalnızca günler içinde "Direniş Ekseni"nde yer alan, İran dışındaki tek devlet zincirden koptu.
İran bu ağı nasıl kurdu?
İran, bölgedeki nüfuzunu sağlamlaştırmak ve İsrail saldırılarına karşı caydırıcılık sağlamak için onlarca yılı bir milis ağı oluşturmakla geçirdi.

Bu 1979 İslam Devrimi'ne kadar uzanan bir çabaydı.

Devrim sonrası yaşanan Irak savaşında Beşar Esad'ın babası Hafız Esad İran'ı destekledi.

Tahran'daki Şii din adamları ile Alevi mezhebinden Esadlar arasındaki ittifak, İran'ın ağırlıklı olarak Sünni olan Orta Doğu'daki güç merkezini sağlamlaştırmasını sağladı.

İran, Lübnan'daki müttefiki Hizbullah'a ve bölgedeki diğer silahlı gruplara yardım tedariği için de Suriye'ye ihtiyaç duyuyordu.

İran daha önce de Esad'ın yardımına koştu.

Suriye'de 2011'de başlayan ayaklanmanın iç savaşa dönüşmesi sonrası Tahran, Esad'a savaşçı, yakıt ve silah desteği sağladı.

İki binden fazla İran askeri ve generali, görünüşte "askeri danışman" olarak görev yaparken Suriye'de öldürüldü.

Düşünce kuruluşu Chatham House'un Orta Doğu ve Kuzey Afrika programı direktörü Dr. Sanam Vakil, Tahran yönetiminin 2011 yılından bu yana Suriye'de harcadığı miktarın "30 ila 50 milyar dolar arasında" olduğunu söylüyor.

Suriye'deki gelişmelerle, İran'ın gelecekte Hizbullah ve olası diğer müttefiklerine yardım göndermeyi deneyebileceği boru hattı da kesildi.

Dr. Vakil, Direniş Ekseni stratejisinin "açıkça başarısız olduğunu" söylüyor.

İran'ın bundan sonra atacağı adımları yalnızca Esad'ın düşüşü değil, aynı zamanda İsrail ile doğrudan çatışmalardan daha fazla zarar gören taraf olarak çıkmış olması da belirleyecek.

İran'ın Ekim ayında İsrail'e fırlattığı balistik füzeleri savunma sistemlerince imha edildi. İsrail'in karşı saldırıları ise İran'ın hava savunma sistemlerine ve füze üretim kapasitesine ciddi zarar verdi.

Jeffrey, İran'ın füze tehdidinin "kağıttan kaplan olduğu kanıtlandı" diyor.

Hamas lideri İsmail Haniye'nin Temmuz ayında Tahran'da öldürülmesi de İran için derin bir utanç kaynağı olarak kayda geçti.

Ülkenin gelecekteki yönü ne olacak?
İran'ın bundan sonraki en önemli önceliği, varlığını sürdürmek olacak.

Orta Doğu uzmanı Dr. Vakil, Tahran yönetiminin, "Direniş Ekseninden geriye kalanları güçlendirmeye çalışacağını" ve muhtemel Trump baskısına dayanabilmek için "bölgesel bağlara yeniden yatırım yapacağını" öngörüyor.

Dennis Horak, Kanada'nın maslahatgüzarı olarak İran'da üç yıl geçirmiş bir diplomat.

Horak, İran rejiminin sarsıntılara dayanıklı olduğunu ve ellerinde koz olarak kullanabilecekleri çok fazla şey olduğunu savunuyor.

Dennis Horak, İsrail ile bir çatışma durumunda Tahran'ın Körfez ülkelerine karşı kullanabileceği ciddi bir ateş gücüne sahip olduğunu savunuyor ve "İran'ın kağıttan kaplan olarak görülmemesi gerektiğine" dikkat çekiyor.

Dr. Sanam Vakil de "İran, esas olarak Direniş Eksenine dayanan savunma doktrinini kesinlikle yeniden değerlendirecek" diyor ve devam ediyor:

"Ayrıca nükleer programını da değerlendirecek ve rejime daha fazla güvenlik sağlamak için buna daha fazla yatırım yapmanın gerekli olup olmadığına karar vermeye çalışacak."

Nükleer potansiyel
İran, nükleer programının tamamen barışçıl olduğunu iddia ediyor.

Ancak ülkenin nükleer programı, 2015 yılında Donald Trump'ın, üzerinde anlaşılan bir uluslararası anlaşmadan çekilmesi sonrası, önemli ölçüde ilerledi.

Resmi adı Ortak Kapsamlı Eylem Planı olan anlaşmaya göre İran uranyum zenginleştirdiği santrifüjleri azaltma taahhüdünde bulunuyordu.

O anlaşmaya göre İran'ın uranyumu %3,67'ye kadar saflaştırmasına izin verilmişti. Bu orandaki uranyum ticari nükleer santrallerde yakıt olarak kullanılabiliyor.

Ancak BM'ye bağlı Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu, İran'ın uranyum zenginleştirme oranını yüzde 60'a çıkardığını açıklıyor.

Bir nükleer bomba için gereken silah türü uranyumunsa yüzde 90 veya daha fazla zenginleştirilmiş olması gerekiyor.

İran, uranyum zenginleştirme programını, yaptırımlara misilleme olarak sürdürdüğünü açıklıyor.

Royal United Services Institute (RUSI) adlı düşünce kuruluşunda nükleer yayılma konusunda uzman olan Darya Dolzikova, İran'ın nükleer programının 2015'tekinden tamamen farklı bir yerde olduğunu söylüyor ve durumu "Gerçekten endişe verici bir tablo" olarak tanımlıyor.

Uzmanlar, İran'ın karar vermesi halinde yaklaşık bir hafta içinde, nükleer silah için yeterli uranyumu zenginleştirebileceğini tahmin ediyor.

Ancak bu silah için aynı zamanda bir savaş başlığı ve füze sistemi de kurması gerekiyor. Bunun da aylar veya bir yıl sürebileceği yorumu yapılıyor.

Darya Dolzikova, "Bir nükleer silaha ne kadar yakın olduklarını bilmiyoruz. Ancak İran, ellerinden alınması zor olacak kadar çok bilgi edinmiş durumda" diyor.

Bu durum karşısında Batılı ülkeler alarma geçti.

İsrail Ulusal Güvenlik Çalışmaları Enstitüsü ve Tel Aviv Üniversitesi'nde kıdemli araştırmacı olan Dr. Raz Zimmt, "Trump'ın İran'a 'maksimum baskı' stratejisini yeniden uygulamaya çalışacağı açık" diyor ve ekliyor:

"Ama İran'ı nükleer kapasitesini azaltmaya ikna etmek için yenilenmiş bir müzakere sürecine sokmaya çalışacak."

Dr. ZimmtE göre, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, İran'da rejim değişikliği konusundaki açık arzusuna rağmen, Donald Trump'ın ne yapacağını ve İran'ın buna nasıl yanıt vereceğini bekleyecek.

İran'ın topyekün bir savaşı başlatmak istemesi de pek olası değil.

Tahran Üniversitesi'nde siyaset bilimi profesörü olan Nasser Hadian, "Donald Trump'ın -bir iş adamı olarak- İran'la görüşmeye ve bir anlaşma yapmaya çalışacağını" düşünüyor.

Hadian, "Eğer bunu yapamazsa, İran'ı masaya getirmek için azami baskı uygulayacak" öngörüsünde bulunuyor.

Profesör Hadian, çatışmadan daha çok bir anlaşmanın olası olduğuna inanıyor ve ekliyor:

"Eğer Trump azami baskı yöntemini tercih ederse, işler ters gidebilir ve iki tarafın da istemediği bir savaş çıkabilir."

'Milyonlarca kişi halen destekliyor'
İran İslam Cumhuriyeti, ruhani lideri Hamaney halefini belirme sürecindeyken, bir dizi de iç sorunla karşı karşıya.

Dr. Vakil'e göre, Hamaney, kendi kişisel mirası ile geçiş dönemi konusunda endişe ediyor, İran'ı istikrarlı bir yerde halefine bırakmayı umuyor.

2022'deki Mahsa Amini protestoları İran yönetimini çok sarstı.

Toplumsal ayaklanma, din adamlarının meşruiyetine meydan okudu ve acımasız şekilde bastırıldı.

Birçok İranlı işsizlik ve yüksek enflasyonla mücadele ederken, ülke dışı çatışmalara kaynak akıtan bir rejime karşı hâlâ yaygın bir öfke var.

Ve özellikle İran'daki genç nesil, kendilerine dayatılan sosyal kısıtlamalardan duydukları rahatsızlıkla İslam Devrimi'nden giderek uzaklaşıyor.

Kadınlar her gün daha da güçlenen şekilde rejime meydan okuyor ve saçlarını örtmeden dışarı çıkarak tutuklanma riskini göze alıyor.

Ancak İran'ı yakından izleyen uzmanlar, bu gelişmelerin Suriye'dekine benzer bir rejim çöküşü yaratacağı anlamına gelmediğini söylüyor.

Dennis Horak, İran yönetiminin, güvenliğini sağlamaya çalışırken ülke içi muhalefete karşı hoşgörüsünün daha da düşeceğine inanıyor.

İran'da başörtüsü takmayan kadınlara yönelik cezaları sertleştiren yeni bir yasanın yakında çıkması bekleniyor.

Tüm bunlara ek olarak Horak, ülke yönetiminin şu anda risk altında olduğuna inanmıyor:

"Milyonlarca İranlı rejimi desteklemese de milyonlarcası halen destekliyor. Yakın zamanda rejimin devrilme tehlikesi altında olduğunu düşünmüyorum."

Ancak İranlı yöneticilerin işi, dışarıda peş peşe darbeler almışken ve içerideki öfkeyle bahsetmeye çalıştıkları bir süreçte, Suriye'yi de kaybetmeleri ile iyiden iyiye güçleşmiş bulunuyor.

HABER VE KAYNAK: BBC.TÜRKÇE


https://www.bbc.com/turkce/articles/c99xpzrpjepo

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER