© Haberanaliz.net 2005

Gazetecilerin haber kaynağını ve eriştiği belgeleri koruması, yasal bir hak

Gazeteciler haber kaynaklarını ve belgelerini, yetkililerden ve kamuoyundan gizleyebilir mi? Yasaların ve gazetecilik etiğinin bu konuda bize neler söylediğini, gazeteciler Faruk Bildirici ve Alican Uludağ ile hukukçular Hüseyin Ersöz, Abbas Yalçın ve Deniz Özen’e sorduk.

SEDA KARATABANOĞLU

Siyasi gündemin hızla değiştiği Türkiye gibi ülkelerde gazeteciler hazırladıkları haberler nedeniyle sık sık sanık koltuğuna oturmak zorunda bırakılıyor. Basın özgürlüğü; Anayasa, 5187 sayılı Basın Kanunu ve çeşitli uluslararası sözleşmelerle güvence altına alınmış olsa da neredeyse her gazetecinin yolu en az bir kez sanık sandalyesinden geçiyor.

Gazeteciler diğer meslek gruplarından farklı olarak 4857 sayılı İş Kanunu’na değil, 5187 Sayılı Basın Kanunu’na tâbi olarak çalışıyor. Kaynak açıklamama özgürlüğü, basın özgürlüğü, dava açma süreleri ve hazırladıkları haberlerden doğacak hukuki sorumluluklar yine bu kanunda belirtiliyor.

Basın Kanunu Madde 12: Süreli yayın sahibi, sorumlu müdür ve eser sahibi, bilgi ve belge dâhil her türlü haber kaynaklarını açıklamaya ve bu konuda tanıklık yapmaya zorlanamaz.

‘Kaynak açıklamama temel kural’

Gazetecilerin haber kaynağını, eriştiği belgeleri, görüştüğü kişilerin ses kayıtlarını, haber fotoğraflarını, belgeleri gizli tutma ve açıklamama hakkı Basın Kanunu’nun 12. maddesiyle güvence altında. Ancak bazı durumlarda kamuoyu, gazetecilerin kaynakları açıklamasını bekleyebiliyor.

Gazetecilerin kaynaklarını yasal ve etik olarak ne kadar süreyle saklaması gerektiği ve bu kaynakları hangi durumda açıklayıp açıklamayacağını değerlendiren Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) eski üyesi ve medya ombudsmanı Faruk Bildirici’ye göre kaynak açıklamama hakkı yasayla güvence altına alınmış olsa bile istisnai durumlar var. Bildirici şunları söylüyor:

‘Mesleğin özü değişmedi, arşiv hâlâ en değerli hazine’

Bildirici’ye göre, gazeteci için çalıştığı bilgi ve belgenin ömrü sınırsız. Haberde kullanılan bilgi ve belgelerin çöpe atılamayacağını söyleyen Bildirici şunları ekliyor: “Beş on yıl önce kullanılan bir bilgi, belge ya da herhangi bir veri yıllar geçtikten sonra başka bir gelişmeyle birleşip yeni bir gazetecilik ürününe dönüşebilir. Bu nedenle bir gazeteci olarak bilgi ve belgeleri, fotoğrafları, ses ve görüntü kayıtlarını, elde ettiğim bütün verileri saklarım, atmaya kıyamam. Tabii ki, çok önemsizleri zamanla ayıklarım. Onlar zamanla yeni haberlere, yeni analizlere, o da olmazsa yeni kitaplara dönüşür.”

“Gazetecinin en değerli hazinesi telefon defteri ve arşividir” sözünü kırk yıllık meslek hayatında hiç unutmadığını kaydeden Bildirici, “Arşivin ve telefon defterin ne kadar genişse, zenginse; ulaşabileceğin haber kaynağı, kıymetlendireceğin bilgi o kadar fazladır. Tabii bunun yerini şimdi cep telefonu ve bilgisayar bellekleri aldı ama bu meslek öğütleri hâlen geçerli. Zira gazeteciliğin özü değişmedi” diyor.

‘Belgeler gazetecinin haber madenidir’

12 yıllık gazetecilik yaşamının son 10 yılını yargı muhabiri olarak sürdüren Alican Uludağ’a göre belgeli gazetecilik yargı muhabirliğinin doğasında var. Uludağ, emniyete veya adliyeye yansımış herhangi bir olaya ilişkin; polisin olay tutanağı, şüpheli, tanık veya mağdurların ifadeleri, savcının iddianamesi, avukatın savunma dilekçesi ile mahkemenin duruşma veya karar tutanağının gazeteci için haber madeni olduğunu söylüyor.

Konusu ne olursa olsun takip ettiği olayların haberini yaparken önceliğinin belgelerden yararlanmak olduğunu belirten Uludağ, “Belge size hata yaptırmaz. Elime ulaşan her belgeyi, mutlaka arşivlemeye önem gösteririm; çünkü bugün benim için gerekli olmayan bir belgenin ileride mutlaka kullanma değeri vardır. Belgeler, gazetecilik yaşamının hafızasıdır” diyor.

Haber için belge toplarken, belgenin kimden veya nereden geldiğine önem verdiğini ifade eden Uludağ, “Haber kaynağının ve gazeteci/kaynak ilişkisinin güvenirliliği, belgelere nasıl yaklaşılması konusunda size yeterince fikir verir. Ancak, bazen olayın önemi bilgi veya belgeyi ikinci bir kaynaktan teyit etmenizi gerektirir” diyerek kendi deneyimini şöyle paylaşıyor:

Alican Razı vakasında haber, çifte kontrol ve teyitle geldi

Uludağ da tıpkı Faruk Bildirici gibi gazetecinin haber için kullandığı tüm belgeleri saklarken herhangi bir süreyle kısıtlı kalmaması gerektiğini düşünüyor.

Gazetecinin arşivi ne kadar güçlüyse gazeteciliğinin de o kadar etkili olduğunu ifade eden Uludağ, “Aynı zamanda, bu belgeler ileride kitap yazımında veya belgesel yapımında kullanılabilir. Bugün genç bir yazarın yargılandığı davaya ilişkin elinize geçen belgeler, yarın o yazarın ölümünden sonra paha biçilmez değerdedir. Nazım Hikmet gibi” diyor.

‘Gazeteci, özgür ve bağımsız çalışabilmeli’

OdaTV davasında gazeteciler Barış Terkoğlu ve Barış Pehlivan’ın vekilliğini de üstlenen Av. Hüseyin Ersöz’e göre, Basın Kanunu’nda düzenlenen haber kaynağının gizliliğine dair madde, temelde ifade hürriyeti ve basın özgürlüğüne ilişkin bir güvence.

Bu düzenlemenin altında yatan düşüncenin gazetecilerin özgür ve bağımsız çalışabilmesi olduğuna dikkat çeken Ersöz şunları söylüyor: “Kanunda her ne kadar haber kaynağını açıklamamamın istisnaları ifade edilmemiş, yani hangi hâllerde kamuoyu ile paylaşabileceği düzenlenmemişse de bu hususta Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelere ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarına bakmak gerekmektedir. Zira ulusal mevzuatta gazetecinin haber kaynağını açıklamaya zorlanamayacağını ya da elindeki bilgilere el konulamayacağını denetleyecek bir mercii ya da koruma öngörülmemiştir.”

Bu durumun hukuk davasına veya ceza yargılamasına muhatap olan gazetecinin, Basın Kanunu’nun 12. maddesinden kaynaklanan haklarının ortadan kalkmasına neden olduğunu söyleyen Ersöz şöyle devam ediyor:

İstisnai sınırlamalar, orantısız müdahaleye kapı aralamamalı

Basın Kanunu Madde 26: Basılmış eserler yoluyla işlenen veya bu kanunda öngörülen diğer suçlarla ilgili ceza davalarının bir muhakeme şartı olarak, günlük süreli yayınlar yönünden dört ay, diğer basılmış eserler yönünden altı ay içinde açılması zorunludur.

Gazetecinin kaynak niteliğindeki belgeleri mahkemeye sunma yükümlülüğünün de Basın Kanunu Madde 26’daki sürelerle sınırlı olduğunu kabul etmek gerektiğini belirten Ersöz, hukuki sorumluluğun ortadan kalktığı bir durumda gazetecilerin ellerindeki belgeleri muhafaza etmesini beklemenin ya da buna zorlamanın hayatın olağan akışına uygun olmaması yanında, hukuken de bir zorunluluk taşımadığını ifade ediyor.

‘Gazeteci kaynak açıklamak zorunda bırakılamaz’

Cumhuriyet gazetesi davasında savunma görevi üstlenen Av. Abbas Yalçın, gazetecinin hiçbir koşulda kamuoyuna haber kaynağını açıklama, paylaşma zorunluluğu bulunmadığını belirtiyor. Ancak gazetecinin haberinden dolayı bir ceza ya da hukuk davası ile karşılaşması durumunda, haberinin doğruluğunu kanıtlamak durumunda olduğunu anımsatan Yalçın bunu şöyle açıklıyor:

Gazetecinin kaynak niteliğindeki belgeleri saklamasına dair yasal bir yükümlülük bulunmadığını kaydeden Yalçın, “Gazeteci herhangi bir belgeyi saklamak zorunda değildir. Basılı yayınlar sebebiyle bir ceza soruşturmasına ancak 4 ya da 6 aylık süre ile başlanabilmektedir. Buna ayrıca dikkat etmek gereklidir” diyor.

Gazeteci Rıfat Doğan’ın Artı Gerçek muhabiri olarak çalıştığı dönemde Çorlu tren faciası davasının ilk duruşmasının görüldüğü salonunda görüntü çektiği iddiasıyla yargılandığı davada vekilliğini üstlenen Av. Deniz Özen, Basın Kanunu Madde 12’nin, Anayasası’nın basın hürriyeti başlıklı 28’nci maddesinin en temel görünümlerinden ve Türkiye’de gazetecilerin tarihsel olarak elde ettiği en önemli kazanımlarından birisi olduğunu söylüyor.

Sadece gazeteciye verilmiş bir hak değil, ‘demokratik toplum düzeni için yükümlülük’

Basın Kanunu Madde 12 ile gazeteciye tanınan haber kaynağını açıklamama hakkının yalnızca gazeteciye verilmiş bir hak olmadığını, AİHM’in içtihatları ile işaret ettiği demokratik toplum düzeninin korunabilmesi için aynı zamanda bir yükümlülük olarak değerlendirilmesi gerektiğini söylüyor Özen.

Söz konusu hak ve yükümlülüğün ortadan kalkmasının, ancak kaynağın açıklanmasında açık kamu yararı bulunması ve kaynağın herhangi bir cezai soruşturmaya tâbi tutulmayacağına ilişkin açık kanaat olması gibi istisnai durumlarda mümkün olabileceğini ifade eden Özen, “Bu nedenle gazeteci, bu hakkın, yükümlülüğün kullanılmasında oldukça titiz davranmalıdır” diyor.

HABER VE KAYNAK: https://journo.com.tr/haber-kaynagi-belge-yasal-hak

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER