© Haberanaliz.net 2005

ÖLDÜRÜLEN DOKTOR OLAYINDA ACI GERÇEKLER ORTAYA ÇIKIYOR..

Mersin’de Mezitli ilçe Sağlık Müdürlüğünde görevli Doktor Ahmet Dikmen’in görevi başında meslektaşı tarafından öldürülmesi olayında tutuklu bulunan Dr. Hasan Çayır’ın Mersin 3. Ağır Ceza Mahkemesindeki ilk duruşması yapıldı.

(haberanaliz.net) - İhmallerin, kusurlu görev yapmaların, görevini kötüye kullananların, meydana getirdiği olayda mahkeme başkanı şaşkınlıkla tanıkları dinledi ve zaman zaman “böyle bir devlet kurumu nasıl olur. Bir yerde iki başlılık olur mu, nasıl bir ciddiyetsizlik” gibi tepkiler gösterdi. İlk duruşmada kimlik tespitleri yapıldı. Sanık ve Tanık beyanları dinlendi.

2022/150 esas sayı ile görülen dosyada 1.celse (duruşma) ilginç görüntülere sahne oldu. Tutuklu sanık Dr.Hasan Çayır tutuklu bulunduğu Seydişehir Kapalı Cezaevinden segbis bağlantısı kurularak bağsız olarak huzura alınarak sorgulandı. Rahmetli doktorun kardeşleri olan ADNAN ve DURMUŞ DİKMEN müşteki olarak hazır bulunurken, Rahmetli Doktor Ahmet Dikmen ve ailesinin Avukatı Erşan Sarı’da huzurdaydı. Tanıkların yoklaması yapıldı. Tanıkların duruşma salonu dışında hazır olduğunun anlaşılması üzerine ve kurumlar arası yapılan yazışmaların da okunup dosyaya konmasından sonra duruşma başlatıldı.

TUTUKLU SANIK DR. HASAN ÇAYIR’IN KAYSERİ SEYDİŞEHİR CEZAEVİNDEN SEGBİS İLE ALINAN SAVUNMA VE SORGUSU MAHKEME HEYETİNİ HAYRETE DÜŞÜRDÜ

İlk olarak tutuklu sanık dinlenildi. Sanık Dr. Hasan ayır, Mahkemede yaptığı sorgu ve savunmasında:  “Ben bu konuyla ilgili daha önce soruşturma aşamasında ifade vermiştim. O ifadem doğrudur, ben olayın nasıl olduğunu hatırlamıyorum, olaya ilişkin öldürme kelimesi kullanılınca midem bulanıyor, olay nasıl oldu, bilmiyorum, ancak maktül beni hep hor gördü, hakir gördü, senin yerin depo yanındır şeklinde söz söylüyordu, deponun yanında çöpleri attığımız bir yer vardı, orayı gösteriyordu, senin yerin orası diyordu, kendisi sporcu imiş, karateci imiş, benim üzerime de yürümüştü, beni dövmeye kalkmıştı, sürekli olarak beni incitiyordu, sana burada yaşam hakkı yok diyordu, ben Osmaniye'li olduğum için Gaziantep ve osmaniye ye ilişkin zaman zaman olaylar anlatıp küfür ediyordu, buralardan adam çıkmaz diyordu, haksız yere benim hakkımda tutanaklar tutuyordu, bana bu şekilde baskı uygulaması sebebiyle ben maktülün beni öldüreceğini düşündüm, beni öldürmekle ilgili planlar yapıyordu, beni meslekten soğuttu, olay günü ne yaptığımı bilemiyorum, hatırlamıyorum, son günlerde kimsenin yüzüne bakamıyordum, ben şizofren hastasıyım, 10 yıl önce şizofren olduğum tespit edilmişti, emekliye sevk edilecektim ancak nasıl olduysa o rapor işleme konmamış, Adana ve Samsun Ruh sağlığı hastanelerinde Mersin Üniversitesi hastanesinde şizofren olduğuma dair raporlar verilmişti, en son Kayseri hastanesinde de rapor verildi, olaya ilişkin birşey diyemiyorum, hatırlamıyorum”  dedi.  Bu açıklamalarından sonra, Sanığa soruşturma safhasındaki ifadeleri mahkemece okundu, benzer mahiyette olduğu görüldü, soruldu; “Doğrudur, bana aittir”, dedi.  Yine sanığa nüfus ve adli sicil kaydı okundu, soruldu; “Doğrudur, bana aittir”, dedi.  Diğer taraftan, sanığa yokluğunda yapılan işlemlere ilişkin tutanaklar ve belgeler okundu, soruldu; “Aleyhime olanları kabul etmiyorum”, dedi.  Daha sonra, mahkeme sanık müdafiinden sordu, sanık müdafisi ise,  “Müvekkilin savunmalarına iştirak ediyoruz,  diğer beyanlar alındıktan sonra savunmamızı yapacağız, müvekkil ile ilgili Sarız Asliye Ceza Mahkemesinin 2005/24 esas, 2006/67 karar sayılı dosyası kapsamında Adli Tıp 4. İhtisas Kurulunun Cezai ehliyeti olmadığına dair rapor mevcuttur”, dedi.

Bu arada, Müştekiler vekili ve ailenin avukatı olan ceza hukuku uzmanı Av.Erşan Sarı tarafından sanığa, mahkeme huzurunda olayda yaptığı savunma ile ilgili olarak, “ şizofren olduğunu hasta olduğunu cezai ehliyetinin olmadığını söylüyorsun, 10 yıldır böyle diyorsun. Peki, sen nasıl doktorluk yaptın, yaptırdılar, birçok olay yaratmış ve soruşturma geçirmişsin, nasıl sorumlu hekim yapıldın, sen Adana da cezai ehliyetin olmadığı söylendiğinde ne işlem yapıldı ve sen o boşta kaldığın zaman ne iş yaptın, nasıl geçimini temin ettin, rahmetlinin seni hakir gördüğünü memleketini söyleyip kötü söz söylediğini söylüyorsun rahmetli de senin gibi başka bir memleketin çocuğuydu böyle bir şeyi neden yapsın” gibi ayrı ayrı sorular sordu. Tutuklu sanık Dr. Hasan Çayır ise soruların hepsine birden toplu olarak: “2006-2007 yıllarında Sarız'da doktorluk yapıyordum, yargılama konusu hatırlamıyorum, ben olayın olduğu sağlık kuruluşuna ilçe sağlık müdürlüğünden 1 sene önce görevlendirilmiştim, bir yıldır çalışıyorum, ben gittiğimde Ahmet Dikmen orada çalışıyordu, oranın sorumlusu idi, sonra Kıbrıs'a gitti, oranın sorumlusu ben olmuştum, ancak ben sorumlu olduğum halde kendisi sorumluymuş gibi davranıyordu, beni hakir görüyordu, masanın sandalyelerin yerlerini değiştiriyordu, bana çöpün orayı göstererek senin yerin orası diyordu, Kıbrıs'a gitmeden önce herhangi bir olay aramızda olmadı, zaten ben yeni gelmiştim, zaten ben hiç bir şeye sesimi de çıkarmıyordum, ben sorumlu olduktan sonra ise halen kendisi sorumluymuş gibi davranıyordu, hatta benim çay demlemek için kettle vardı, onu fişten çıkartıp atmıştı, Sarız'daki dosya kapsamında bana cezai ehliyetim olmadığına dair rapor verildiğinde benim işe gitmeme problemlerim olmaya başlamıştı, bana izin verilmişti, aynı zamanda tedavi de görüyordum, bir yıl kadar işten ayrıldım, sonra özel bir sağlık kuruluşunda bir müddet çalıştım, daha sonra devlete geriye döndüm, cezai ehliyetimin olduğuna dair tekrar bir rapor almadım, o şekilde işe başladım, Ahmet Dikmen geçici görevle Kıbrıstan döndükten sonra halen ben sorumlu hekimdim, bana sorumlu hekimlikten alındığıma dair herhangi bir yazı gelmedi”, dedi.

GÖREV YAPTIKLARI YERDE DR. HASAN ÇAYIR. OLAY ANINDA BEN YETKİLİ VE SORUMLU HEKİMDİM DEDİ

Tutukla sanığın olay anında oranın sorumlu doktoru bendim, o değildi, ama bana emretmeye kalkıyordu açıklamalarından sonra mahkeme heyeti ve duruşmada olanlar şaşkınlıklarını gizlemezken huzura tanıklar tek tek alındı.

Tanık İrem Bereket: “Suç tarihinde sağlık ocağında idim, sabah maktül Ahmet Dikmen ile birlikte sağlık ocağında kahve içtik, sonrasında benim orada işim yoktu, ben odadan bahçeye çıktım, bankta oturuyordum, maktul Ahmet Dikmen de kendi odasında idi, dışarı çıktığımda sanık Hasan Çayır da dışarıda idi, sonrasında arabasına doğru yöneldi, ben içimden ne güzel bugün bir olay çıkmadan birşey olamadan gidiyor diye içimden geçirdim, sanık arabasından tüfek aldı ve koşarak içeriye girdi, içeriden iki el silah sesi geldi, ben korkudan içeriye girememiştim, ben o sırada korktuğum için yakındaki eczaneye gittim, sanık bu sırada sağlık ocağının bahçesinde sigara içiyordu, elinde silahı ile bir müddet bahçede turladı, sonrasında silahını arabasına bıraktı, daha sonra bir sigara daha içip yürümeye başladı, daha sonra polisler sanığı yakalayınca ben içeriye girdim, maktülün ölmüş olduğunu anladım”, dedi.  Mahkeme heyeti lüzumuna binaen tanığa sordu:  “olaydan 15 gün önce sanık ile maktül tartışmışlardı, tartışmalarının sebebi oda kavgası idi, bizim sağlık kuruluşunun sorumlu hekimi hem maktül hem de sanıktı, o gün taraflar ağız münakaşası yapmışlardı, Hasan Çayır'ın çay demlemekte kullandığı kettle vardı, içinde sıcak su vardı, Hasan Çayır Ahmet Dikmen'e kettle dökmeye yeltendi, araya kişiler girdi, kavgayı ayırdılar, bu kettle olayında Hasan Çayır Ahmet Dikmen'e küfür etmişti, ben sağlık ocağında Ahmet Dikmen'in Hasan Çayır'a küfür ettiğini hiç duymadım, ben maktul Ahmet Dikmen'in sanık Hasan Çayır'a yönelik hor görücü kötü bir davranışını görmedim, ben maktülün sanığa kötü davrandığını görmedim, senin yerin çöpün orasıdır diye gösterdiğini görmedim”, dedi. Tanığa soruşturma safhasındaki ifadesi okundu, benzer mahiyette olduğu görüldü, soruldu; “Doğrudur, bana aittir, aynen tekrar ederim”, dedi. Sanık müdafinin talebi üzerine, Dr. Hasan Çayır’ın bir odası var mıydı, olay sırasında bir çalışan kameralar önünde, “ ilçe müdürü için hem Ahmet’i hem Hasan’ı yaktı”  şeklinde beyanda bulunulmuş, bu konuyla ilgili ne diyeceksiniz denerek soruldu: “sorumlu hekim odasında Hasan Çayır oturuyordu, Ahmet Dikmen geldikten sonra ikisi aynı odada oturmaya başladılar, ben sağlık ocağında çalışan birisinin olaydan sonra ilçe sağlık müdürü hem sanığı, hem de maktülü yaktı diye bir söz duymadım”, dedi.

Daha sonra Tanık Hülya Gül huzura alındı. Tanık beyanında genel olarak:  

“Suç tarihinde sabah işe gelmiştik, ben suriyeli bir hemşire arkadaş ve maktul Ahmet Dikmen bebek izlem odasında oturuyorduk, sağlık ocağının gündelik işlerinden bahsediyorduk, bu sırada sanık Hasan Çayır. geldi, günaydın dedi, selam verdi, içeriye baktı, çıktı, sonra yine içeriye baktı ve dışarıya çıktı, arabasını zaten sağlık ocağının önüne park ediyordu, daha sonra elinde bir silah ile içeriye girdi, maktul Ahmet Dikmen'e silahla bir el ateş etti, daha sonra dışarıya çıktı, tekrar içeriye girip bir el daha maktule yönelik ateş etti, bu sırada ben ve hemşire arkadaşım korkudan masanın altına girmiştik, daha sonra sanık dışarıya çıktı, ben 112 yi aradım, olay bu şekilde oldu”, dedi. Lüzumuna binaen tanıktan mahkemece soruldu:  “Bizim sağlık merkezimizin sorumlusu Ahmet Dikmen idi, kendisi Kıbrıs'a geçici görevle gittikten sonra sorumlu hekim sanık Hasan Çayır oldu, Ahmet Dikmen Kıbrıs'tan döndükten sonra kendisinin yeniden sorumlu hekim olduğunu söyledi, ancak ben sağlık müdürlüğünden gelen bir yazı görmedim, yazısının onayda olduğunu maktul Ahmet Dikmen söylemişti, bir gün Ahmet Dikmen ilçe sağlık müdürlüğünde toplantıya katılmıştı, toplantıdan geldikten sonra odaların yerlerini değiştireceğini, bazı hemşirelerin başka sağlık kurumuna gönderileceğini söylüyordu, Hasan Çayır da bunlara gerek yok, diye söylüyordu, sonrasında Hasan Çayır. öncelikle Göçmen sağlık Merkezinde çalışan doktor Fatih Bey'e küfretti, daha sonra Ahmet beye küfretti, bu sırada ben yanınızda kadın var küfür etmeyin dedim ve oradan çıktım, bu sırada Ahmet Dikmen'de eşeoğlu eşek sensin gibi sözlerle karşılık veriyordu, Hasan Çayır'ın elinde ketılla gördüm, ben dışarı çıktığım için Ahmet Dikmen'e döküp dökmeyeceğini bilemiyorum, zaten araya girenler elinden ketılı almışlardı, ben Ahmet Dikmen'in Hasan Çayır'a kötü davrandığını, onu hakir gördüğünü görmedim, ancak Ahmet Dikmen geldikten sonra buranın sorumlusu benim, dolayısı ile burası benim kurallarıma göre yönetilecek şeklinde bütün çalışanlara aynı şekilde söylüyordu, ayrıca tutanak tutulduğu günde ben taraflar arasında kavga olunca ilçe sağlık müdürü Doktor Ayşe Yavaşoğlu hanımı aradım, durumu anlattım, kendisi telefonda güldü, sen karışma dedi, yanımda İrem Bereket, de vardı, ben bu öldürme olayı olduktan sonra sağlık ocağında ilçe sağlık müdürü hem maktulu hem de sanığı yaktı şekilde bir söz duymadım, yazıları önce Hasan Çayır imzalıyordu, ancak Ahmet Dikmen geldikten sonra Ahmet Dikmen imzalayıp müdürlüğe götürüyorduk, Ahmet Dikmen Kıbrıstan dönüp göreve başladıktan sonra ben ilçe sağlık müdürlüğünü aradım, sorumlu hekimimiz kim diye doktor Ayşe hanımı aradım, o da Ahmet Dikmen diye söylemişti, buna ilişkin bir yazı gelmedi, ancak Ahmet bey yazının geleceğini söylemişti”, dedi. Tanığa soruşturma safhasındaki ifadesi okundu, benzer mahiyette olduğu görüldü, soruldu; “Doğrudur, bana aittir, aynen tekrar ederim”, dedi.  Sanık müdafinin talebi üzerine tanıktan tekraren soruldu: “öldürme olayı olduğu zamanlarda sanık Hasan'ın bir şahsi odası yoktu, bizim de hemşireler olarak odamız yoktu, Bebek İzlem Odasında biz oturuyorduk, arka tarafı doktor odası yapacağını Dr.Ahmet Dikmen söylüyordu, arka taraf deponun olduğu kısımdı, ben ilçe sağlık müdürü Doktor Ayşe Yavaşoğlu ile sanık Doktor Hasan arasında olay öncesinde bir husumet veya anlaşmazlık olduğuna dair bir şey bilmiyorum”, dedi. Müştekiler vekili Av.Erşan Sarı'nın talebi üzerine tanıktan ayrı yeten soruldu: “ben ilçe sağlık müdürü Doktor Ayşe Yavaşoğlu'nu taraflar kavga ettiklerinde durumu bildirmek için aradığımda güldü ve sen karışma dedi, başka bir şey demedi, onların bu durumu hoşuna gider gibi bir hali vardı, ben öyle hissettim”, dedi.

Daha sonra huzura tanık Elif Elmustafa  alındı ve ona olay günü yaşadıkları soruldu:

“ben sanığın içeriye girdiğini görmemiştim, başka bir odada idim, iki el silah sesi duydum, gürültüler geliyordu, doktor Ahmet öldürüldü diyorlardı, silah sesinden korktuğumuz için saklanmıştım, daha sonra Ahmet Dikmen'in öldürüldüğünü öğrendim, olayı görmedim, olayı Hasan Çayır gerçekleştirmiş”, dedi. Lüzumuna binaen soruldu: “ben tarafların olay öncesinde bir kez tartıştığını duymuştum, ancak odalarının kapısı kapalı idi, birbirlerine bağırıyorlardı, ancak ben fazla bir şey bilmiyorum, ben Hasan Çayır ve Ahmet Dikmen'i sorumlu hekim olarak biliyordum, ikisinden emir alıyorduk”, dedi.

Son olarak Tanık Helin Dal huzura alındı, olay günü ile ilgili beyanında:

“ben olayın vuku bulduğu sağlık merkezinde hemşire olarak görev yaparım, suç tarihinde sağlık merkezinde değildim, olayı ilişkin bir görgüm yoktur, ancak olaydan daha önceki bir tarihte bende sağlık ocağında iken sanık ile maktul odada tartışıyorlardı, tartışma sesleri üzerine ben içeriye girdim, girdiğimde sanık Hasan'ın elinde içinde sıcak su olan kettle vardı ve maktul Ahmet Dikmen'e doğru fırlatacaktı, araya ben ve iki personel arkadaşım girince bunu yapamamıştı, ayrıca bu esnada sanık maktule yönelik tehditler de savuruyordu, ancak ne dediğini tam olarak hatırlamıyorum, ayrıca sanık Hasan Çayır bana karşı da hakaret içerikli sözler söylerdi, Hasan Çayır zaten genel olarak bütün personellere hakaret ederdi”, dedi. Lüzumuna binaen tanıktan tekraren soruldu: “ben maktulün sanığa yönelik herhangi bir eylemine tanık olmadım, ben maktulün sanığa yönelik onu aşağılayıcı bir cümle kurduğunu veya tavır sergilediğini görmedim, bizim sağlık ocağının sorumlu hekimi maktul Ahmet Dikmen ve sanık Hasan Çayır idi, suç tarihlerinde bilgisayar sistemi üzerinde sorumlu hekim resmi olarak Hasan Çayır görünüyordu”, dedi. Soruşturma aşamasında önceki ifadesi olmadığından ifadelerde herhangi karşılaştırma yapılamadı. Sanık müdafinin talebi üzerine tanıktan tekraren soruldu: “sanığın bana karşı hakaretinden ötürü ben kendisi hakkında şikâyette bulunmuştum”, dedi. 

TANIK BEYANLARINDAN SONRA AVUKATLAR DA KARŞILIKLI BEYANDA BULUNDULAR

Müştekilerin diğer vekili Av.Hasan Canacankatan'dan mahkeme heyetince tanıkların beyanı hakkında bir diyeceği olup olmadığı soruldu:  “tanık beyanlarındaki aleyhe hususları kabul etmiyoruz, ilçe sağlık müdürlüğünde şube müdürü olan Gonca Agca'nın soruşturma beyanı ile maktulün sorumlu hekim olarak atandığı bellidir, yine burada ilçe sağlık müdürlüğünün büyük bir ihmali söz konusu olup, ihmali davranışla öldürmeye sebebiyet verme suçundan ilçe sağlık müdürlüğü yetkilileri hakkında şikâyetçi olmuştuk, soruşturma numarası 2022/32243'tür, bu dosyanın mahkemenizce incelenmesini istiyoruz, sanığın savunmaları suçtan kurtulmaya yöneliktir, soğukkanlı ve tasarlayarak eylemini gerçekleştirmiştir, şikâyetçiyiz, davaya katılacağız” dedi.

SAĞLIK MÜDÜRLÜĞÜNDE GÖREVLİ OLUP KUSUR- KABAHATİ- İHMALİ OLANLAR HAKKINDA YENİ SUÇ DUYURUSU YAPILDI

Müştekilerin diğer vekili Av. Hasan Canacancakatan’ın mahkemedeki bu açıklamasından sonra Ailenin avukatı olan Av. Erşan Sarı’nın 2021/65226 soruşturma dosyasında olan suç duyurusundan sonra, Av. Canacankatan tarafından gerekçeli şekilde yeni bir suç duyurusu daha yapıldığı ortaya çıktı. Yeni soruşturmanın da numarasının 2022/32243 olduğu anlaşıldı.

AİLENİN AVUKATI ERŞAN SARI BU KADAR SORUNLU BİRİNİ NASIL SORUMLU DOKTOR YAPMIŞLAR, NASIL DOKTORLUK YAPTIRMIŞLAR, HİÇ Mİ DOSYASINA BAKMAMIŞLAR DEDİ

Tanıkların beyanından sonra Müştekiler vekili Av.Erşan Sarı'dan tekrar soruldu:

“tanık beyanlarındaki aleyhe hususları kabul etmiyoruz, sanığın savunmalarını da kabul etmiyoruz, kendisi akli dengesi yerinde değildir rolü yapmaktadır, eğer 2006-2007 yıllarında akli melekeleri yerinde olmadığına dair rapor almış ise bu aşamaya kadar bu kişi bu mesleğini nasıl sürdürebilmiştir, Toroslar ilçe sağlık müdürünün yakasına yapışıp darp etmesine rağmen nasıl olur da suça konu sağlık ocağında sorumlu hekim olarak atanır, bu kişinin arkasında anladığımız büyük bir dayısı var ki onu korumaktadır, kamera kayıtları, tanık beyanları ve dosya kapsamı nazara alındığında, sanığın eylemini soğukkanlılıkla tasarlayarak gerçekleştirdiği açıktır, olayda ilçe sağlık müdürlüğünün de kabahati bulunmaktadır, sanığın cezalandırılmasını talep ederiz”, dedi.

Daha sonra tutuklu sanık Dr.Hasan Çayır müdafi Av.Ahmet Kızıl'dan soruldu:

“aleyhe beyanları kabul etmiyoruz, kamera kayıtlarında görülen ve ilçe sağlık müdürü maktulü de sanığı da yaktı şeklinde sözü söyleyen sağlık personelinin tespit edilerek tanık olarak dinlenmesini istiyoruz, yine maktul ile sanık arasındaki soruşturma ve kovuşturma dosyaları tespit edilerek dosya içerisine celbini istiyoruz, yine ilçe sağlık müdürlüğü tarafından tutulan tutanaklarla ilgili yapılan soruşturma evraklarının dosya içerisine getirtilmesini istiyoruz, ayrıca az önce de belirttiğimiz gibi Sarız Asliye Ceza Mahkemesinin dosyasının örneği dosya içerisine getirtilsin ve müvekkilimin cezai ehliyetine ilişkin daha önceki raporları ve tıbbi belgeleri getirtildikten sonra yeniden rapor için Adli Tıp'a sevk edilmesini talep ediyoruz, tahliye hususunu mahkemenin takdirine bırakıyoruz, ancak hastaneye sevk edilerek gözetim altına bulunmasını talep ediyoruz”, dedi.

Bunun üzerine tutuklu sanık Hasan Çayır'dan soruldu: “eski savunmalarımı tekrar ederim, bir diyeceğim yoktur”, dedi.

Mahkeme başkanı İddia makamından bir diyeceği olup olmadığını sordu: “Tanık beyanlarına bir diyeceğimiz yoktur, taleplerle ilgili takdiri mahkemeye bırakıyoruz, Alınan beyanlara, okunan bilgi ve belgelere bir diyeceğimiz yoktur, eksik hususların giderilmesine, sanığın üzerine atılı suçun vasıf ve mahiyetine, mevcut delil durumuna göre tutukluluk halinin devamına, karar verilmesi talep olunur”, dedi..

YENİ DURUŞMA 15 AĞUSTOS 2022 OLARAK BELİRLENİRKEN, MAHKEME BU ARADA BAZI KARARLARA VARDI

Mahkeme heyeti: Maktul ile sanık arasında olayın öncesine ilişkin dava konusu bir olay olup olmadığı hususunda uyaptan sorgulama yapılarak var ise incelenmek üzere celbine, Sanık müdafinin beyanlarında belirtilen Sarız Asliye Ceza Mahkemesi dosyası içerisindeki adli tıp 4. İhtisas Kuruluna ait sanığın cezai ehliyeti olmadığına dair raporun ivedi gönderilmesi için ilgili mahkemeye yazı yazılmasına, Beyanlara göre sanığın Adana Ekrem Tok Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesinde, Mersin Üniversitesi Hastanesinde psikiyatri bölümünde yapılan kontrol ve tedavilerine ilişkin tıbbı belgelerin acele gönderilmesi için yazı yazılmasına, İstanbul Adli Tıp Kurumu randevu günü olarak işin tutuklu olduğunu belirtmiş olmamıza rağmen 28.l1.2022 tarihini vermiş ise de, yeniden yazı yazılarak işin tutuklu olduğunu bu itibarla randevu tarihinin öne çekilerek yeniden bir gün verilmesinin istenmesine, İstanbul Adli Tıp Kurumundan yeni randevu gününe ilişkin olumlu cevap gelir ise işlemlerin bu yeni güne göre yapılmasına, olumlu cevap gelmez ise önceki randevu tarihine göre işlem yapılmasına, Rendevu hususu çözüldükten sonra randevu tarihinde sanığın mevcutlu olarak İstanbul Adli Tıp Kurumuna gönderilerek TCK.nun 32. Maddesi kapsamında cezai ehliyeti olup olmadığı hususunda rapor alınmak üzere Mersin C.Başsavcılığına yazı yazılmasına,  Mersin İl Sağlık müdürlüğüne yazı yazılarak suç tarihinde ve suç tarihi öncesinde suça konu olayın gerçekleştiği sağlık merkezinde kimin sorumlu hekim olduğu hususunun sorulması ile hangi tarihler arasında sorumlu hekim görevini icra ettiklerinin açıkça bildirmeleri ve buna ilişkin belgelerin de bir suretinin özellikle belirtilen görevin tebliğine ilişkin tebellüğ belgeleri ile birlikte gönderilmesinin istenmesine,  Adli Tıp Kurumu 4. İhtisas Kuruluna yazı yazılarak 20.02.2006 tarih, 347 sayılı sanık Hasan Çayır'a ait raporun bir suretinin ivedi olarak istenmesine, Sanık Hasan Çayır'ın üzerine atılı suçu işlediğine dair kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren olgu  ve deliller bulunması, atılı suçun CMK.100/3 maddesindeki katalog suçlardan oluşu, atılı suçun yasada belirtilen ceza miktarı nazara alındığında tutuklama tedbirinin orantılı, adlı kontrol hükümlerinin bu aşamada yetersiz kalacağı anlaşıldığından TUTUKLULUK HALİNİN DEVAMINA, bu karara karşı 7 gün içerisinde Mersin 4. Ağır Ceza Mahkemesi nezdinde itiraz edilebileceğinin ihtarına,Tutuklu sanık Hasan Çayır'ın duruşma günü hazır edilmesi için Kayseri 2 Nolu T Tipi Kapalı Cezaevi Müdürlüğüne müzekkere yazılmasına, Sanığın tutukluluk halinin sürdürüldüğünün yakınlarına veya bildirdiği birisine Cezaevi tarafından bildirilmesi için yazı yazılmasına, Sanığın tutukluluk durumunun 06.07.2022 tarihinde inceleme yapılmasına, sanık hakkında tahliye kararı verilmemesi durumunda 04.08.2022 tarihinde dosya üzerinden ikinci incelemenin yapılmasına, Bu nedenle yargılamanın 15.08.2022 günü saat  10:20'a bırakılmasına oy birliğiyle karar verildi diyerek duruşmayı sonlandırdı.

DURUŞMADA İLGİNÇ DİYALOKLAR YAŞANDI

Mahkeme başkanı, "sizin orada iki ayrı sorumlu hekim mi vardı, böyle şey nasıl olur... İlçe müdürü bu olaydan sonra halen orada aynı ilçe müdürü mü, sen halen doktotrmusun, görevdemisin yani” gibi, ifadeler alınırken ve sanık savunma yaparken zaman zaman şaşkınlığını gizleyemedi. Av. Erşan Sarı ise, “Sağlık müdürlüğü Dallas gibi, kimin kiminle olduğu belli değil. Hukuk, yasa, kanun tanımayan bir çalışma sergileniyor, bizde suç duyurumuzu yaptık. Bir kişiye soruşturma izni verilirken kabahati kusuru ve ihmali olan çok sayıda memur ve sıralı amirler korunmuşlar onları da içine katıp belgeleri ile idare kurulu aracılığıyla bölge idare mahkemesine itiraz yaptık. Hatta Savcılık makamı da itiraz yaptı, Soruşturma dosyası 2021/65226 dedi.

GÖREVİ BAŞINDA KATLEDİLEN DR.AHMET DİKMEN AŞAĞIDA

TUTUKLU SANIK DR.HASAN Ç. AŞAĞIDA

AİLENİN CEZA HUKUKUNDA UZMAN BİR İSİM OLAN AVUKATI ERŞAN SARI AİLE FERTLERİ İLE GÖRÜLÜYOR. (AŞAĞIDA)

MERHUM DOKTOR AHMET DİKMENİN ÖLÜMÜNDEN SONRA AİLESİNİN BASINA YANSIYAN GÖRÜNTÜLERİ AŞAĞIDA

İşte Rahmetli şehit Doktor Ahmet Dikmen’in annesi (Aşağıda.): 

İşte Rahmetlinin Kız kardeşi.(Aşağıda.)

İşte Rahmetlinin Ablası... (Aşağıda.)

İşte Rahmetlinin Ağabeyi ve erkek kardeşi... (Aşağıda.)

İşte rahmetlinin eniştesi..(Aşağıda.)

İşte Rahmetlinin çok yakın aile dostu.(Aşağıda.)

haberanaliz.net / ÖZEL

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER