İsrail saldırıları sonrası Beyrut: 'Sanki biri düğmeye bastı ve hayat durdu'
Nafiseh KohnavardUnvan,BBC Dünya Servisi Orta Doğu MuhabiriBildirdiği yerBeyrut
Beytut'taki otelin şef garsonu Mervan, şakayla, "Hadi gülümseyelim ki fotoğrafta iyi çıksın" diyor.
Bir arkadaşıyla gökyüzüne bakıp tepelerinde vızırdayan İsrail'in gözetim İHA'sını bulmaya çalışıyorlar.
Ne arka plandaki müzik ne de kuş sesleri derinden gelen uğultulu sesi bastırabiliyor. Sanki birileri saç kurutma makinesini açık unutmuş ya da bir motorsiklet bulutlarda daireler çiziyor gibi.
Mervan'ın otelinin olduğu bölgede Hizbullah'ın güçlü bir varlığı yok.
Varlıklı bir Hristiyan yerleşimi olan Eşrefiye daha önceki savaşlarda İsrail'in hedefi olmamış bir yer. Ben de burada yaşıyorum.
Günler sonra iki İsrail füzesi Eşrefiye'den geçiyor.
Çevreki çocukların ve yetişkinlerin çığlıklarını duyuyorum. İnsanlar az önce ne olduğunu anlamak için balkonlarına koşuyor ya da camlarını açıyorlar.
Saniyeler içinde ağaçlıklı caddeler güçlü patlamalarla sarsılıyor.
Apartmandaki herkesin bakışları, Hizbullah'ın çoğunlukta olduğu Beyrut'un güneyindeki Dahiye'ye çevriliyor. Bölge Eşrefiye'den kısmen görünüyor.
Ancak kısa süre sonra saldırının bizden beş dakika mesafedeki bir yeri vurduğunu öğreniyoruz.
Yerel basına göre hedef Hizbullah'ın kıdemli güvenlik sorumlusu ve öldürülen Hasan Nasrallah'ın kayınbiraderi Vefik Safa. Hala hayatta olduğu söyleniyor.
Vurulan bina yakın zamanda Beyrut'a sığınan insanlarla doluydu. İsrail ordusu tarafından herhangi bir uyarı yapılmadan en az 22 kişi öldürüldü. Bugüne kadar yapılan en ölümcül saldırıydı.
Bir komşu, "Aman Tanrım. Ya oradan geçiyor olsaydık? İşe gitmek için her gün oradan geçiyorum" diye hayıflanıyor:
"Bir dahaki sefere sokağımızdaki bir binayı vurmayacaklarının garantisi ne, ya orada bir hedefleri varsa?"
'İnanmak istemedim ama savaştayız'
Lübnan'daki son karmaşa, 17 ve 18 Eylül'de Hizbullah'ın iletişim cihazlarının patlatılması sonucunda 32 kişinin öldürüldüğü ve hem örgüt üyesi hem sivil 5 binden fazla kişinin yaralandığı olaylarla başladı.
Güneyde ve Beyrut'un güney çeperlerinde hava saldırıları yoğunlaştı, Hizbullah'ın Nasrallah dahil üst düzey yöneticileri öldürüldü.
30 Eylül'de İsrail Lübnan'ın güneyini işgal etti.
Resmi verilere göre İsrail'in geçen haftalardaki bombalamalarında 1,600'den fazla kişi öldü.
Birçok saldırıyı balkonumdan gördüm.
Garson Mervan geçen birkaç haftanın, "hızla ileri sarıyormuş gibi" hissettirdiğini söylüyor: "Tam olarak ne olduğunu anlayamadık."
Hizbullah ve İsrail arasındaki gerilimin tırmandığı son 12 ayda onunla çok defa konuştum.
Bütün hayatı boyunca burada yaşadı ve iki taraf arasındaki tüm savaşları gördü. Ancak her zaman iyimser tarafta kaldı, asla çatışmaların bir savaşa dönüşeceğine inanmadı.
Ancak bu kez bana şunları söyledi:
"Sözlerimi geri alıyorum, inanmak istemedim ama savaştayız."
Beyrut'un yüzü tamamen değişti.
Sokaklar arabalarla dolu, bazıları bulvarların ortasında duruyor. İsrail'in güneydeki saldırılarından kaçan yüzlerce insan başkentin çeperindeki "daha güvenli mahallelerdeki" okullara sığındı.
Birçoğu da kendilerini sokaklarda buldu.
Havalimanına ve güneye giden otoyoldaki açık hava ilanlarında Hasan Nasrallah'ın fotoğrafları var. Hizbullah'ı hem destekleyen hem de desteklemeyen kişiler bana bunu gerçek üstü bulduklarını söylüyorlar.
"Lübnan savaş istemiyor" sloganlı posterlerin olduğu yerlerde şimdi "Lübnan için dua edin" yazılı posterler var.
Kentte genellikle protestoların ve büyük Noel şölenlerinin düzenlendiği ikonik Şehitler Meydanı bir çadır kente dönüştü.
Aileler buradaki demirden Noel ağacı iskeletinin altına sıkışmış durumda. 2019'daki gençlik protestolarından sonra meydana dikilen yumruk heykeli etrafında, battaniyeler, döşekler ve derme çatma çadırlar var.
Her köşede az çok aynı manzara sizi karşılıyor. Derme çatma evler meydandan denize kadar her here yayılmış durumda.
Buradaki ailelerin çoğu bir kez daha yerinden edilen ve Lübnan vatandaşlarına ayrılan sığınaklara alınmayan Suriyeli aileler.
Ancak Lübnanlı çok sayıda aile de evsiz kaldı.
Bir kilometreden biraz daha uzakta, 26 yaşındaki Nadine birkaç saatliğine olanlardan uzaklaşmaya çalışıyor.
Beyrut'un Gemmayze semtindeki kitapçı-bar Aaliya's Kitabevi'ndeki az sayıda müşteriden biri.
"Artık kendimi güvende hissetmiyorum. Bütün gece patlamalar duyuyoruz.
"Kendime şunu soruyorum: Ya burayı bombalarlarsa? Ya önümüzdeki bir arabayı hedef alırlarsa?" diyor.
Beyrutlular uzun süre çatışmaların güney Lübnan'daki Hizbullah köyleriyle sınırlı kalacağına inandı.
Güçlü Şii siyasi ve askeri örgüte liderlik eden Nasrallah, ülkeyi savaşa sürüklemek istemediğini ve İsrail'e karşı cephenin tek amacının Gazze'deki Filistinlileri desteklemek olduğunu söyledi.
Her şey değişti.
Beyrut'ta saldırılar çoğunlukla Hizbullah'ın hakim olduğu güney banliyölerini vursa da şehrin dört bir yanına şok dalgaları gönderiyor ve gerilime neden oluyor.
İşletmeler bundan etkileniyor. Genellikle yerel gruplara, podcast'lere ve şarap tadım gecelerine ev sahipliği yapan Aaliya's Kitabevi canlı bir yerdi.
30 Temmuz'da Dahiye'de Hizbullah'ın ikinci komutanı Fuad Şükür'ün öldürüldüğü ilk hava saldırısından hemen sonra bir haber için burada çekim yapıyorduk.
Başımızın üstünden geçen İsrail jetleri ses bariyerini aştığı için yoğun sonik patlamalar duyulabiliyordu.
Ancak bir caz grubu bütün gece çaldı ve barı dans eden müşteriler doldurdu. Şimdi mekan boş, müzik de dans da yok.
Bar Müdürü Charlie Haber, "Üzücü ve rahatsız edici. Buraya daha iyi hissetmek için geliyorsunuz ama yine durum hakkında konuşuyorsunuz. Herkes, 'Şimdi ne olacak?' diye soruyor" diyor.
Nasrallah'ın öldürülmesinden sonra Haber'in mekanı iki hafta kapalı kaldı. Şu anda açık ama gece yarısı yerine akşam 8'de kapanıyor.
Charlie Haber, çalışanları ve müşterileri üzerindeki psikolojik baskının her geçen gün daha da arttığını belirtiyor. Hatta Instagram'da bir paylaşım yapmanın bile yarım gün sürdüğünü ekliyor. Bunun sebebi olarak, "Böyle bir durumda 'Gelin, keyfinize bakın, içeceklerde indirim yapalım' demenin uygun olmadığını" söylüyor.
Bölgede artık geç saatlere kadar açık bir yer bulmak zor.
Loris, çok sevilen bir restoran, sahiplerinden Joe Aoun, "Eskiden gece 01.00'den önce kapanmazdı ama şimdi sokaklar 19.00'da ıssızlaşıyor" diyor.
Üç hafta önce rezervasyonsuz masa bulunamayan yerde her gün ancak iki veya üç masa doluyor.
"Her gün ayrı bir belirsizlik yaşıyoruz. Şimdi burada oturup konuşuyoruz ama belki beş dakika içinde kapatıp gitmemiz gerekecek."
Loris'in çalışanlarının çoğu Beyrut'un güney banliyölerinden veya ülkenin güneyindeki köylerden geliyor. Joe, "Her gün biri evinin yıkıldığını öğreniyor" diyor.
Ali adlı bir çalışan, ailesinin kalacağı bir yer bulmaya çalıştığı için 15 gün işe gelmemiş. Haftalarca güneyde, zeytin ağaçlarının altında kalmışlar.
Joe, Loris'in personelin geçimini sağlamasına yardımcı olmak için açık kalmaya çalıştığını ancak ne kadar devam edebileceklerinden emin olmadığını söylüyor. Jeneratörler için yakıt çok pahalı.
Yüzündeki hayal kırıklığını görebiliyorum.
"Biz savaşa karşıyız. Güneydeki çalışanlarımız Şii ama onlar da savaşa karşı. Ancak kimse bizim fikrimizi sormadı. Başka bir şey yapamıyoruz. Sadece dayanmamız gerekiyor" diyor.
'Dinleri veya mezhepleri ne olursa olsun insanlara yardım etmeye çalışıyorum'
Aaliya's'ta hem Charlie hem Nadine artan gerilimden endişeli görünüyor.
Beyrut'un bu bölgeleri çoğunluğu Sunni Müslüman ve Hristiya ancak yeni gelenlerin çoğu Şii.
Nadine, "Ben şahsen dinleri veya mezhepleri ne olursa olsun insanlara yardım etmeye çalışıyorum ama ailemde bile bu konuda ayrılıklar var. Ailemin bir kısmı sadece yerinden edilmiş Hıristiyanlar'a yardım ediyor ve onlara barınma sağlıyor" diyor.
Eşrafiye ve Gemmayze meydanlarında ve sokaklarında, Hizbullah karşıtı Hristiyan parti Lübnan Kuvvetleri'nin bayrakları giderek daha görünür hale geliyor.
Partinin, Şii Müslümanlar ve otuz yıl önceki iç savaş sırasında Müslüman ve Filistinli partilerle silahlı çatışma geçmişi var.
Nadine bayrakların, yakın zamanda gelen Şiilere "buraya gelmeyin" mesajı olduğunu düşünüyor.
İnsanların hareketiyle birlikte, İsrail'in artık Hizbullah savaşçılarını veya müttefik grupların üyelerini ararken herhangi bir mahalledeki herhangi bir binayı hedef alabileceği korkusu da belirdi.
Hizbullah, üst düzey yetkililerinin yerinden edilmiş insanlara ayrılan yerlerde kalmadığını söylüyor.
Bunların hiçbiri yerel işletmeler için iyiye işaret değil.
Gemmayze'deki birçok işletme, dört yıl önce 200 kişinin ölümüne ve 70 binden fazla binanın yıkılmasına neden olan Beyrut limanı patlamasından halihazırda kötü etkilenmişti. Daha yeni yeni toparlanıyorlardı.
Ekonomik krize rağmen bölgede yeni yerler açılıyordu ancak birçoğu artık kapandı.
Restoran ve bar sahipleri sendikasından girişimci Maya Bekhazi Noun, Beyrut şehir merkezindeki yeme-içme mekanlarının yüzde 85'inin kapandığını veya açılış saatlerini kısıtladığını tahmin ediyor.
"Yakınlarda yeterli gıda ve malzeme olmadan yaşayan birçok insan varken mekanları zevk için açık tutmak zor" diyor.
Beyrut'taki zor koşullara rağmen, kuzeye doğru 15 dakikalık sürüş mesafesinde hala canlı restoranlar ve barlar bulmak mümkün. Ancak Maya, bunun da geçici olduğunu söylüyor.
"Diğer yerlerde de saldırılar olabilir. Kuzeydeki bazı yerlere saldırılar oldu. Onların da güvende olacağının garantisi yok.
"Sanki biri bir düğmeye bastı ve Beyrut'ta hayat durdu" diyor ve ekliyor:
"Bekliyoruz. Güneydeki savaşın farkındaydık ve bir şekilde biz de bundan etkilendik ancak benim gibi birçok kişi savaşın bu kadar yakına geleceğini beklemiyordu."
haber kaynak: bbc.türkçe
https://www.bbc.com/turkce/articles/cp8ml6rnzyvo