ANTALYA’NIN DOĞAL DEĞERLERİNDEN DEMRE KIYI KUMULU
3 Aralık 2012 tarihinde Akdeniz Üniversitesi, Çevre Sorunları Araştırma ve Uygulama Merkezi’nin daveti üzerine “Antalya’nın Doğal Değerleri – 1” Panelinde Demre kıyı kumulu konusunda bir konuşma yaptım. Panelin diğer konuşmacıları Prof. Dr. Tuncay Neyişçi, Orm. Y. Müh. Gürel Şirin ve Prof. Dr. Bülent Topkaya idi. Bugün burada bu konuşmanın metnini sizlerin bilgisine sunuyorum.
Antalya’nın doğal değerleri, Antalya’nın yaşam ortamları (ekosistem) çeşitliliğinin zenginliğine bağlı olarak çok sayıdadır. Antalya’daki yaşam ortamlarından bazılarını sayacak olursak;
- Deniz: deniz, deniz çayırları
- Kıyı: kıyı kumul, kıyı acı su, kıyı tuzcul, lagün, tatlı su sulak alan, kıyı kayalık, akarsu, delta, göl, Akdeniz step, frigana, maki, Akdeniz kıyı orman
- Antropojenik: tarla, kent, ruderal, duvar, mera, yol kenarı
- Yüksek kesimler: orman, Akdeniz yüksek orman, dağ, yüksek dağ, alpinik
- Diğer: mağara,
1990 yılında Türkiye ve KKTC kıyılarında kıyı yaşam ortamlarını incelememizde 21 alanın ve dolayısıyla buradaki bitki topluluklarının, mutlak korunma altına alınmasını ilk kez gündeme getirdik. Bu alanlardan 8’i Akdeniz bölgesinde idi. Alanlardan 3’ü Antalya ilinde idi. Bunlar;
- Side kumulu
- Kumluca kumulu
- Kaş batısındaki kayalıklar
Dünyanın önde gelen kıyı bitki örtüsü uzmanları ile 1988 yılında yaptığımız araştırmada özellikle Alanya-Kemer arasındaki kıyılar için çok geç kalmıştık ve kıyı bitki örtüsü yok edilmiş ve yok edilme faaliyeti içinde idi.
Demre arkeolojik zenginliklerinin yanında doğal zenginliklere sahip bir yer. Myra antik kenti ve antik ticaret merkezi ve limanı Andriake buradadır.
Demre kıyılarının jeolojisi Ertuğ Öner tarafından çalışılmış ve jeoloji haritası ve jeolojik kesit verilmiştir.
Demre kıyılarının günümüzden 7000 yıl öncesinden günümüze kadarki paleocoğrafik gelişmesi Ertuğ Öner tarafından 2009 yılında verilmiştir.
Demre kumulunun deniz kaplumbağa popülasyonu Mersin Üniversitesince araştırılmıştır.
Demre kumulu, Demre çayının taşıdığı toprak malzeme (sedimanlarla) oluşmuştur. Demre’nin 3 boyutlu topografik haritası da bu oluşumu açıklamaktadır.
Fransız Prof. Dr. Jean-Marie Géhu ve İspanyol Prof. Dr. Manuel Costa ile 1988 yılında Avrupa Konseyi projesi çerçevesinde Türkiye ve KKTC kıyı bitki örtüsünü araştırırken Demre kıyı bitki örtüsünü de araştırdık. Kıyı bitki örtüsü olarak burada kıyı kumulları, kıyı tuzcul ve kıyı tatlı su bataklıklarını araştırdık. Demre kıyıları ile ilgili başlıca 3 yayın ve 4 gazete yazımız oldu. Kaynak gösterilerek Demre ile ilgili 1993 yılından itibaren birçok gazetede demeçlerimiz haber oldu.
Demre kıyı kumulunda 35 familya ve 76 cinse ait 88 bitki türü tespit edilmiştir.
Demre kıyı kumulunda 7 synklasise ait 10 bitki topluluğu tespit edilmiştir. Bu bitki topluluklarının taksonomileri, ekolojileri ve korolojileri verilmiştir. Bu bitki topluluklarından 1, 2 ve 8 ncisi gözlemlerimize göre verilmiştir. Kalan 7 bitki topluluğunun birlik tabloları ise verilmiştir. Bu bitki topluluklarından 4'ü dünyada sadece Türkiye’dedir (endemiktir).
1988 yılındaki araştırmamızda Demre’de Taşdibi tepe ile Beymelek lagünü arasındaki kumulun büyük kısmı için geç kaldığımız halde, 10 bitki topluluğu tespit etmiştik. Özellikle Demre kumullarında yapılan önemli tahribatlardan bazılarından bahsetmek istiyorum.
- İlk geniş tahribat 1950’lerde traktörün büyük sayılarda Türkiye’ye girmesi sonucu 1950’lerin sonlarından itibaren tarım ile olmuştur.
- İkinci geniş çaplı tahribat 1962-1965 arasında 81 ha. ağaçlandırma ile yapılmıştır.
- Üçüncü büyük tahribat Beymelek lagününde Akdeniz Su Ürünleri Araştırma, Üretme ve Eğitim Müdürlüğü tesis ve havuzları ile olmuştur.
- Dördüncü geniş çaplı tahribat yapılaşma ile olmuştur.
- Beşinci geniş çaplı tahribat otel inşaatları ile olmuştur.
- Altıncı geniş çaplı tahribat yol yapımları ile olmuştur.
Demre’nin bugünlere geleceğinin gazete demecini 11.06.1993’te Milliyet gazetesine vermiştim. Demre’deki tahribat için Dr. Yılmaz Bal ile Demre kumulunun 1957 ve 1992 yıllarına ait hava fotoğraflarını karşılaştırdık.
1957 yılından 1992 yılına kadarki 35 yıllık süre içinde Kale kıyı kumulunun alanı 102 ha’dan 24 ha’a, uzunluğu 9 038 m'den 8 826 m'ye ve en geniş yeri 1 163 m'den 234 m'ye gerilemiştir.
Kumulda 1957 yılında 4 adet kum tepesi var iken 1992 yılında hiç kum tepesi kalmamıştır. 1957 yılındaki kum tepelerinin toplam alanı 84,9 ha, en yüksek kum tepesinin yüksekliği 7,8 m, en büyük kum tepesinin uzunluğu 1 375,4 m ve genişliği 461,7 m'dir.
1957 ile 1992 yılları arasında Kale kıyı kumulunda, alan olarak 5,4 ha ve uzunluk olarak 2,11 ml’lik bir aşınım olmuştur. Kale kıyı kumulunda hiç birikim olmamıştır.
Kale kıyı kumulunda en yüksek ve en düşük deniz seviyeleri (gelgit) arasında 92 cm'lik bir fark olup denizin en yüksek seviyede olduğu ay Kasım ve en düşük seviyede olduğu ay Mart'tır.
Kale kıyı kumulunda 35 yıl içinde 77 ha'lık alan tahrip edilmiş olup bu alanın 30 ha'da ağaçlandırma yapılmış, 26 ha'ı tarla ve seralara dönüştürülmüş, Bu tahribatta Demre sulama projesi de son yıllarda eklenerek etkili olmuştur. 8 ha'ı Beymelek lagün gölünden açılan kanallarla sazlık-bataklık haline gelmiş, 6 ha'ında yol inşa edilmiş ve 5 ha'ı ise deniz altında kalmıştır. Ayrıca kıyı kumulunda kum alımı, kumul üzerinde trafik, çadır ve tahta barakalar, turizm tesisleri, çalı kesimi, otlatma ve insanların çiğneme etkisi bitki türlerini ve bitki örtüsünü son derece olumsuz etkilemiştir.
2013 yılında Demre’de yoğun kum alımı olmuştur. Yine 2013 yılında Demre kumullarına 2 otelin inşaatı başlamıştır.
Sonunda ABD’li arkeolog Prof. Machdelt J. Mellink’in 1954 yılında fotoğrafladığı Demre kumulu, 2013 yılında gazeteci Yusuf Yavuz’un ve 2014 yılında Gönül Tuğrul İçemer’in fotoğraflaması ile bugünkü haline gelmiştir.
1989 yılındaki Kuzeybatı Anadolu kıyıları araştırmamızın tartışma bölümünde Prof. Géhu şu tahmin ve temennide bulunmuştu.
“Bugün çok büyük ve modern bir ülke haline gelen Türkiye, uluslararası değerdeki zengin biyolojik varlığının korunması için bu temel alanları modern bir şekilde korumayı bilmek suretiyle menfaatlerini en açık bir şekilde sonuna kadar koruyacak ve bundan gurur duyacaktır.”
Demre ve Türkiye’nin tüm kumullarının sistematik olarak yok edilme sürecinde Fransız profesörün tahmin ve temennileri boş çıkmıştır. Türkiye’de çevreyi korumadan sorumlu üç bakanlık olan Çevre ve Şehircilik, Kültür ve Turizm ile Orman ve Su İşleri Bakanlıkları ile Başbakanlık ve TBMM’nin görevlerini ne kadar yerine getirdiklerinin sorgulanması gerekir. Yine aynı şekilde deniz kaplumbağa bilimcilerinin çok sayıda olması ve bakanlıkları kumulun yumurtlama alanı olması nedeniyle sadece ilk 60 metresinin önemli olduğu ve gerisinin önemsiz olduğu şeklinde yönlendirmelerini de unutmamak gerekir. Türkiye’nin 1960’lı yıllardaki ve Antalya’nın 1960’lı yıllardaki kumulları artık tarih olmuştur. Türkiye yaşadığı dünyaya bakıp gelişmiş ülkelerin kumullarını nasıl koruduklarına bakmalıdır. Bu ülkelerin her gördüğü kumula neden tesis yapmadığını sorgulamalıdır.