haberanaliz
Her şeyin Başı SAĞLIK

Her şeyin Başı SAĞLIK

Mail: hbssaglik@gmail.com

Bu nasıl bir iştir anlayan var mı?

Bu nasıl bir iştir anlayan var mı?

Anlasalar da işlerine gelmiyor. İşlerine, şu sıralar, MAKAMDA nasıl kalırız, MAKAMI nasıl büyütürüz, daldan dala nasıl atlar, fiyakayı patlatırız fikirleri akıllarını almış. O nedenle bana dokunmayan yılan bin yaşasın diyorlar. Ama İslam’da bana dokunmayan yılan bin yaşasın diye bir söylem yok. Haksızlık, hırsızlık karşısında susmak Müslüman’a yakışmaz. İftira hiç yakışmaz.

MERSİN DEVLET HASTANESİ İDARESİ: MDH de yapılan bir soruşturma neticesi  (ortopedi ihale ve alımları) Müdür Şemsettin Karadoğan’a da SAVCILIKÇA soruşturma izni verildi. Bu izne Müdürümüz İdari mahkemeye itiraz etti. Mahkeme itirazını reddetti. Şimdi savcılık yolunda… Bu arada hakkındaki suçlama ise; Görevi kötüye kullanmak, edimin ifasına fesat karıştırmak, hazine zararına sebebiyet vermek. Savcı bu suç ve suçlamalar ile hakkında iddianamesini hazırlıyor ve yakında Ağır cezada açılacak olan bu davada yargılananlardan biriside Op. Dr. Fethi Ölgün. Eski TOROS başhekimi. Şimdi MDH de ortopedi doktoru. O da bu dosya kapsamında. Daha başkaları da var da, soruşturma savcılık tarafından yürütülüyor ve iddianame hazırlanıyor. O yüzden soruşturmanın seyrine bir yanlışlık düşürmeyelim diye isimlerini zikretmiyorum. Panik olmasınlar. 

Bu arada MDH başhekiminin alel acele ihale komisyonunu değiştirdiğini yazmıştım. Bir önceki yazımda… Bir ufak yanlış ANLATIM OLMUŞ. Komisyonu değiştirmemiş, sadece ihale yapılacağı için yeni bir komisyon kurmuş. Tabi sesler yükselince de “ben güvendiğim insanla çalışırım” demiş. Doğrudur. Elbette güven esastır. Ama si ilgili o yemek ihalesi işinin dosyasını elinize alıp Ankara’nın yolunu tutup geldikten sonra, çok değişiklikler oldu. Nasıl mı? Önce Danıştay yürütmeyi durdurma verdi. Bunun üzerine Bakanlık yazdı, yazı size geldi, siz ne yapacağız diye muhakeme ta ve bakanlığa sordunuz. Muhakemat ıvır zıvır cümleler kurup Bakanlığınıza sorun dedi. Zaten sormuştunuz. Bakanlık cevabı vermemişti. Bu arada sizi ziyarete gelen firma sahiplerinin konuşmalarından çıkardığınız bilgiler ışığında dosyayı acele alıp hukuk işlerine gittiniz. Hukuk baş müşaviri Adem Keskin başka bir yerde idi, kendisi ile görüşemeyince yerine bakan vekili ile görüştünüz. Durumu aktardınız. O da hızla strateji başkanlığına hitaben bir yazı ile durumu aydınlığa kavuşturdu. “Hemen ihaleye çıkın” ve hazırlık başladı. Önce 1 aylık, sonra 8 aylık alım var.  İdari ve teknik şartnameleri incelediniz mi? İyi inceleyin. Hata ve yanlışlık devam ediyor. Birkaç kez gidip sözlü ilgilileri uyarmamam rağmen karlı dağdan serin halde, idari ve teknik şartnameleri düzeltmediler. Bende ihaleyi yapmanızı ve sözleşmeyi de imzalamazınızı bekliyorum. Sonrasında yazacağım. Bakın başınıza ne gibi işler gelecek? Bakalım o zaman bana ne kulp takacaksınız?

Bu arada Doktor kesiminin HÂKİM VE SAVCI ile ister istemez arası iyi olur. Çünkü onlarda devlet memuru, hastalandılar mı, bunlara gelirler. Gelen giden her savcı ve hâkime beni karalıyorlarmış, benim aleyhime bir sürü asılsız itham ve iddiada bulunuyorlarmış. Niye? Bir gün olur da benimde işim düşerse, onlar canıma ot tıkasınlar diye. Yuhhhhh… Kimlerin yaptığını çok iyi biliyorum. Onların dosyalarının sayfa sayfa burada yayınladığım gün neden bunları yaptıklarını göreceksiniz. O hâkim ve savcılarda onların numaralarını yutmuyor, sadece dinliyor. Ne yapsın hastalanıyor, işi düşüyor. Yok, mu desin? Demezler, efendice dinlerler bildiklerini yaparlar. Bir iki kişi hariç… Onları da Özel yetkili savcılar zaten takibe almışlar. Ötüp dursunlar, konuştukça batağa batıyorlar. Olayın derinlikleri ve bağlantıları da ortaya çıkıyor.

Öte yandan soruşturma geçiren yemek ihalesinde müfettişi etkileme ve olayın seyrini değiştirme için gayret içine girenler olmuş. Ne hikmet ise olayın failleri belli iken, ifadelerin farklı verilmesi sağlanmış ve cezalar hafifletilmiş. Bekleyeceğiz göreceğiz. 

Bu arada Toros devlette hak ve hukuk savaşçısı bir isim var. Zaman zaman BİMER’e savcılığa gider hakkını hukukunu arar ve bu arada kamunun çıkarını gözetir. Başhekim S.Ülger ondan çok rahatsız. Gider MDH başhekimi Yavuz Beyle görüşür. Ardından bu hak arayan oraya buraya şikâyette bulunan kişinin hakkında bir şikâyet ortaya çıkar. Şikâyeti yapan da, bu çocuğun hak hukuk aradığı başvurularının geldiği BİMER’E BAKAN KİŞİ. Beni asılsız işlerle uğraştırıyor, beni rahatsız ediyor, beni sıkıntıya sokuyor dertlenmeleri ile. Şikâyete bakın siz (!) Başhekim bunu Yavuz beyle görüştükten sonra Yavuz beyin en yakın adamı olan SAĞ KOLU DR. HÜSNÜ KOÇAK’A bu soruşturma veriliyor. Şimdi Dr. Hüsnü yazıyor, çiziyor, ifadeler alıyor. Denen şu ki, inceleme sonucunda bu çocuğun tayininin kurum dışına yada il dışına göndermek. Organize büyük yani…. Bakın siz şimdi. Hakkınızı, hukukunuzu, aramayacaksınız, baş eğeceksiniz bunlara (!) Var mı böyle üç kuruşa beş köfte? Bekleyeceğiz göreceğiz. Hüsnü doktorum da HAK- HUKUK- ADELET diyen FIRATIN KENARINDAKİ KUZU ADELETİNDEN BAHSEDEN BİRİ. Onu da göreceğiz bu işte. 

TOROS DEVLET HASTANESİ: Buradaki ortopedi ihalesini muhakkik yaptı. Ardından Muhakkik ne hikmet ise yaptığı her işte ilgililerini savcılığa gönderirken, tuttu ne hikmet ise bu sefer işi müfettişe havale etti. O müfettişte burada otururken, allem etti, kalem etti, işi ÇERÇEVE ALIMA göre değil münferit alıma göre belirledi. Münferit’e göre olunca da devlet zararı aşağı çekilmiş oldu. Hâlbuki zarar büyük… Üstelik münferit’e göre dosyayı bağlasa bile ÇERÇEVE için ayrı bir müfettişin gelip bu işleri didik didik edip incelemesi lazım. Çünkü çerçevede eksiklikler var. O muhakkikte bu olaylar gelişirken sadece seyretmiş. Ya benim yaptığım rapor doğru, siz niye böyle yapıyorsunuz diyememiş (!) Ama yanına gelen giden her gazeteciye beni sormayı, nasıl bir adam olduğumu sorup hakkımda ileri geri beyanlarda bulunmayı ihmal etmiyor… Bu arada dedikodular ile de çok meşgul. Aferin ona. Zaten ona da o yakışır. Öte taraftan il müdürlüğünde çerçeve alımlar güncelleniyor. Yine iş bilmeyen, zamanın il başkanının desteği ile makam atlayan Muhsin efendiyi getirip işin başına oturtmuşlar. Sarı’ların Mustafa Efendisi ile Bakırların Mustafa efendisini de çağırmışlar ihale mihale deyip akıl fikir alıyorlarmış. Ayıp ederler. Onlar ne biliyorlar ki? Bildikleri yanıldıklarına yetmez. Yeniden başlarına iş açarlar. Neyse…

TOROS DEVLET İLE İLGİLİ BİRKAÇ MAİL ALDIM: 29 Şubat 2012 20:06 da geldi. Saklıyorum. Arşivde. Der ki; 

“………Sayın Yazar 26 ve 28 şubat tarihli yazılarınızı takdirle okudum. Önemli bir yolsuzluk olayına el atmışsınız. Harikulade bir iş çıkarmışsınız. Bugüne kadar balmumu ile tıkalı olan kulaklara mumu eritecek sıcaklıkta bir mesaj verdiğinizi düşünüyorum. Haksızlıklar karşısında susan dilsiz şeytanlar taifesinden olmamak ne büyük saadettir bunu ancak sizin gibi saygıdeğer insanlar bilir. Geçtiğimiz senenin yaz aylarında Toros Devlet Hastanesi Başhekimi Süleyman Ülger bir hizmetli personelin eline bir kağıt kalem verip doktorlardan izinsiz ve usulsüz olarak hastaneye yardım adı altında para toplattı. Para toplayanın dediği şu: Bu paraya klimalara gaz doldurulacak ve lazer yazıcılara toner alınacak. Hizmetli personelin adını yazmıyorum çünkü rencide olsun istemiyorum. Saflığından ya da cahil ve atak oluşundan kullanıldığını düşünüyorum. Çünkü ona emir veren Süleyman Ülger. 2860 sayılı bir yasa var biliyorsunuz. Yardım Toplama Kanunu. Bu kanun her türlü yardımın toplanmasını ve yardım paralarının harcanmasını sıkı sıkıya hükümlere bağlamış. Öncelikle Akdeniz Kaymakamlığından izin alınması gerekiyordu. Alınmamış. Toplanan paranın miktarı ve nereye harcandığına dair para verenlere herhangi bir bilgi de verilmedi. Tenezzül meselesi. Nasıl olsa kimse karşısına dikilip de ne oldu bizim paralar hani faturalar nerde diyemezdi. Diyemedi de. Çünkü herkes mimlenmekten korktu. Diyeceksiniz ki toplanması kanuna aykırı olan paranın harcanmasının kanuna uygun olacağının kabulü mümkün müdür. Elbette mümkün değildir. Şimdi korku şu ki bu iş alışkanlık haline gelir mi? Aklına estikçe başhekim yeniden para toplatır mı? Paranın toplandığı gün tesadüfen hastaneyi gezen bir koordinatörün olayı bazı üst makamlara rapor ettiği ve şu anda bir soruşturmanın devam ettiği söyleniyor. Ama kesin bir bilgi yok. Sizden ricam bu soruşturma işinin aslı var mı yok mu bir araştırmanız. Selamlar, saygılar…..”

Olay doğru. Yani bağışların toplandığı doğru… Bu olayı bizim aylar yıllar evvel yazdığımız ve ihbar ettiğimizde doğru. Ama herhangi bir işlem yapan olmadı. Uyduruk ve kıytırık araştırmalar ve yazışmalarla olay kapatıldı. Niye? İl Başkanının getirdiği başhekimmiş, onlar arkasında imiş, sıkıntıya girerlermiş. İşte bu. İl başkanı devreye girdi mi akan sular duruyor. Kimsenin kanun, tüzük, mevzuata baktığı yok. İl başkanı ne derse o oluyor. O da bu başhekimi o kadar çok seviyor ve tutuyor ki, sormayın gitsin. Ağabeyi Metin’in masa arkadaşı, babasının doktoru imiş…. Hayırlısı bakalım.

Toros devlet ile ilgili ikinci mail: 1 Mart 2012 12.47 geldi.  

Bakın içeriği şu;

 “…..Anestezi Uzmanlarının boynu büküklüğü ve başhekim Süleyman Ülger’in çifte standartları Toros Devlet Hastanesinde 7 anestezi uzmanı var. Süleyman Ülger bunlardan ikisini cerrahi ve dâhili yoğun bakım ünitelerine sorumlu yaptı. İhtiyaca binaen mi, hizmetin gereği olarak mı? Hayır, hayır. Peki, ne için? Bunlara hastane ortalamasından ek ödeme vermek için. Bu 2 kişi hasta uyutmuyorlar. Nöbet de tutmamalarına karar verildi. İlgili tebliğ aksini söylemesine rağmen 7 anestezi uzmanına nöbet tutturulmuyor (Bkz.16.10.2009 tarih ve 27378 sayılı Resmi Gazete yayımlanarak yürürlüğe giren Yataklı Sağlık Tesislerinde Acil Servis Hizmetlerinin Uygulama Usul ve Esasları Hakkında Tebliğ). Nöbetçi anestezi teknisyenleri zaman zaman çok zor durumda kalıyorlar. Çünkü başlarında anestezi uzmanı yok. Kritik hastaların uyutulması da uyandırılması da zor oluyor. Sorumluluğu mutlaka bir anestezi uzmanının alması şart… Peki, anestezi uzmanlarının nöbetten çıkartılması yasal mıdır? Yoksa bir kayırma mıdır? Acil ameliyatı gereken fakat kalb, tansiyon, bronşit ve şeker hastalıklarının birinden veya birkaçından muzdarip olduğu için anestezi alması riskli olan hastaların başında mutlaka bir nöbetçi anestezi uzmanı olması gerekirken bu tür hastaların akıbetini umursamayıp, nöbet tutmak istemeyen bazı anestezi uzmanlarının rahat ettirilmesi için yönetmelik ve tebliğ hiçe mi sayılmaktadır? Süleyman Ülger’e soralım:2 kişi yoğun bakımlara sorumlu yapıldığı için kendi biriminin dışına çıkartıldı, ameliyathaneyle ilişkisi kesildi. Hastanede nöroloji ve kardiyoloji yoğun bakımları ve bunların da sorumluları var. Peki, bunlar nasıl oluyor da kendi işlerini de yapmaya devam ediyorlar? Nörolog da kardiyolog da yoğun bakım sorumluluğunun yanı sıra kendi rutin işlerini de yapmaya devam ediyorken anestezi uzmanları neden ameliyathanenin dışına çıkartılıyor? Acaba ameliyathanedeki toplam performans puanının 7 yerine 5’e bölünmesini ve kalan beş kişinin yüksek performans almasını sağlamak için olabilir mi? Gerek cerrahi gerekse dâhili yoğun bakımlara yatırılan her hastanın ya dâhili ya da cerrahi branştan bir doktoru var zaten. Hastayı yatıran tedavisini sürdüren her türlü sorumluluğunu alan da zaten bu doktorlar. Peki, sorumlular ne iş yapıyor? Daha önce bu servislerin sorumluları dâhili veya cerrahi branşlardan birer hekimdi. Sorumlu olduk diye kendi işlerini bırakmışlar mıydı? Hayır. Hem gerekmediği halde ameliyathane dışına çıkartıyor hasta uyutturmuyor hem de birim dışında çalışıyorlar o yüzden nöbet yazamıyorum diyor. Birim dışına çıkana nöbet yazılamayacağı yataklı tedavi kurumları işletme yönetmeliğinin neresinde yazıyor? Birim dışında çalışana nöbet yazılamazdı da ayniyat deposunda düz memur olarak çalıştırdığınız hemşireye ve döner sermaye mutemedi olarak çalıştırdığınız yoğun bakım eğitimi almış sağlık memuruna genel cerrahi servisinde nasıl nöbet tutturdunuz? İşine gelince öyle işine gelince böyle… Son derece açık olan yönetmelik ve tebliğ hükümlerini eğip bükerek, çifte standartla, hile-i şeriye ile hizmet olmaz. Sayın yazar, bildiğiniz gibi sağlık personelinin işini yaparken karşılaştığı özel bazı riskler nedeniyle özel hizmet tazminatı diğer memurlarınkinden biraz yüksektir. Toros Devlet Hastanesinde özellikle bazı hastası yoğun servislerde hemşire sıkıntısı çekiliyor. Çünkü birçok hemşire ve sağlık memuru, hem özel hizmet tazminatını fiilen sağlık hizmeti verenler gibi alıyor, hem de sağlık personelinin risklerini almadan düz memur olarak masa başında çalışıyor. Bunların sayısı o kadar fazla ki, nöbetler servislerde hep aynı hemşireler tarafından tutuluyor. Bu hemşire arkadaşların aile hayatı diye bir şey kalmıyor. Sürekli yorgunluk, uykusuzluk aşırı fiziksel yıpranmalarına neden oluyor. Toplantılarda nöbet için ilave eleman istenince “Listede yazılı şu 90 kişiye dokunamıyorum” cevabı alıyorlarmış. Bunu hemşire arkadaşlar söylüyor. Durum kısaca böyle… Anestezi uzmanlarının başhekime karşı neden boynu bükük anlamışsınızdır. Saygılar….”

MASA BAŞI TEMİZLİK İŞÇİLERİ: Bu hususta onlarca yazdım. Yüzlerce kez dile getirdim. Tınlamadılar. Çünkü kanun ve yasa tanımazlık almış başını gidiyor. Kişilerin üzerindeki üst amirlerde olaylara sessiz kalıp seyredince de keyfiyet devam ediyor. Değerli insanlar özelleşen hizmetlerde idari ve teknik şartnameler var. Açın okuyun. Her işin sigorta riski farklıdır. Oranı farklıdır. Yemek işçisinde farklı, bilgi işlemde farklı, temizlikte risk oranı farklıdır. SGK ya yatar bu oran. Bu oranlar şartnamelere de yazılır. Şimdi bu adam ne diyor diyeceksiniz? O meşhur araştırmacı 5 kişilik tim gitti bu olayı göremedi mi? Diyecek ki göremedim. Peki, niye olayın ihbarcısı durumunda olan bizim ifademize başvurmadı? Yâda bilgimize? Niye yapmadılar bunu? Yapmazlar. Düzen bozulur. Bakın Burada TEMİZLİK SEKTÖRÜNE HİZMET İŞİNE ALINMIŞ OLUP, masa başında istihdam edilen, kat rehberliği, yer hostesliği, santralde çalıştırma, sekreterlik yaptırma, danışma hizmetlerinde çalıştırma gibi işlerde değerlendirdiğiniz zaman devlete fazladan yük getiriyorsunuz. O usulsüz çalıştırılanların usulsüz çalıştırıldıkları yetmezmiş gibi birde onların risk oranlarını fazladan devlete ödüyorsunuz. Hazine zararı var. İnceleyin. SGK ya ödüyorsunuz. Acaba şöyle mi düşünüyorsunuz? Bunların çoğu partiden torpilli, arkalarında ya anaları, ya babaları, ya amcaları var. (Bunlar parti içinde yetkili) Yâda bir ikisi kadın kollarında filan çalışmışlar, meclis üyesiler idare edelim. Bu mu sizin adalet anlayışınız?