Devletin işine bak, dürüst memurumun gözlerinin yaşına bak…
Hep yazıyorum.
Hep söylüyorum.
AYIP oluyor, ayıp…
Ne ayıbı diyebilirsiniz?
Bende o zaman size KAÇ TÜRLÜ AYIP VAR? der ve ayıplarla ilgili hatırlatma yaparım..
AYIP -1
MDH’ nin ayıplı ve yanlış olan ihalesinde şerh düşen aynı zamanda komisyonun eksik toplandığını beyan ederek tutanak tutan, şikayetçi olan, şu an soruşturmada olan dosya neticesi İFADELER alınırken, bu işe sebep olan ve doğrunun ortaya çıkmasına vesile olan kişiye karşı takınılan çirkin tavır..
Ne olmuş?
Bakın ne olmuş…
MDH nin yıllardır BAŞ DİYETİSYENİ olan kişi bu işte tutanak tuttuğu ve şikâyetçi olduğu, olayların ortaya çıkmasına vesile olduğu için, daha doğrusu doğru olanı yaptığı için, kanun ve nizama uygun çalışılsın dediği için bu görevinden alınmış…
BAŞ DİYETSİYENLİK ÜNVANI ALINIP BİR BAŞKASINA TEVDİ EDİLMİŞ.
Ortada bu kişi ile ilgili bu güne kadar görev süresince açılmış bir soruşturma ve almış olduğu bir ceza yok.
Keyfi.
Biz yaptık oldu misali.
Bundan sonra başına ne gibi işler getirecekler, ne yapacaklar o da belli değil.
Artık vırt zırt savunma alıp sindirme, tırsıtma, korkutma eylemlerine mi başlayacaklar? Veya bir an evvel emekli olması için siyasi baskı ve yer değişikliği mi yapacaklar?
Bekleyeceğiz göreceğiz.
Ama çok ayıp, çok…
Hem de çok..
Devlet kendisine sahip çıkan, yasalarına, kanunlarına bu konudaki örf âdete sahip çıkana sahip çıkacağı yerde, böyle kötü davranırsa ve bunu duyurduğumuz halde üst makamda oturan yetkililer AYIP OLUYOR, bu çok çirkin demiyor ve iadei itibar yapmıyorlarsa, bu bir KOCAMAN AYIPTIR..
Devlet açısından, dürüst, düzgün, onurlu çalışanlar açısından.
Bundan sonra bu olay kötü örnek teşkil edecek kimse YANLIŞA KARŞI direnmeyecek, devletin ve milletin menfaatine çalışmak istemeyecektir.
Korkacaktır.
Bu çok yanlış uygulamayı yapanlardan DEVLET ACİL VE İVEDİ olarak hesap sormalıdır.
AYIP -2
Derler miş ki, bu kişi GAZETECİYE BİLGİ VERİYOR, BELGE VERİYOR, BİLGİ SIZDIRIYOR… O yüzden gazeteci de yazıp çiziyor. Yoksa nereden bilecek derlermiş…
Bu da çok ayıp..
Çok günah ve de büyük haksızlık…
Ve bu ayıbı, haksızlığı yapanlara şunu hatırlatmak istiyorum.
Önce kim kimin günahını alıyorsa ALLAHINDAN BULSUN.
Çünkü o kişi ile, yani suçladığınız o kişi ile ben 2002 yılında yine böyle yazıp çizmelerimiz neticesi MAHKEMELİK olduk.
Mahkememiz tam 3 sene sürdü.
Şikâyetçi o kişi idi.
Şahitleri hastanede çalışan onlarca kişi idi…
Hatta şahidin biri şimdi ita amirinin en yakınında çalışıyor.
Benim o kişi ile o günkü halimi herkesten evvel onlar biliyor.
Yani ben kimseye düşman değilim ama suçladığınız o insanın bana, o yaşadığımız olaylardan sonra doğru ve iyi bakması ve bana yakın olması da insanlık ilişkileri açısından mümkün değil.
Çünkü 3 sene boyunca mahkemeye gidip gelmişiz.
Peki, bunu şu an satın almada görev yapanlar, o dönemdeki saymanlıkta çalışanlar, hastanedeki o günkü müdür ve müdür yardımcıları başta olmak üzere 30’a yakın mahkemede ifade veren personel bu aramızda geçen olayı bilmiyor mu?
Ayıp yahu…
Böyle abuk subuk ve gerçekle yakından uzaktan ilişkisi olmayan iddiaları ortaya atmak ve yakıştırma yapmak olur mu?
Bunları bana ve o insana yakıştıranlara YUHhhh diyorum.
Başka söze gerek yok.
Ben HASTANEDE herkese uğradığım gibi, onların çalışma yerlerine de ara sıra uğrarım.
Hastanede koridorlarda geziyorum, hastası, hasta yakını ve çalışanlara boynuma sarılıyorlar da, siz neden bu denli bana düşmansınız anlayamadım.
Aslında anlıyorum da, kelimenin gelişi öyle.
Ben yazarsam, çizersem, ayıbınızı ortaya koyarsam nasıl seveceksiniz ki beni?
Sevmeyin kardeşim beni.
Görevinizi KANUN, YÖNETMELİK, TÜZÜK, GENELGE ve EMİRLERE uygun yapın yeter.
Hem yapmayacaksınız hem bunu size hatırlatanlara kulp takacaksınız.
Böyle şey olmaz.
AYIP -3
Başhekim yardımcılarının onaysız olduğunu yazdım.
Başhekim tarafından görevlendirilmişler ve sözde il müdürlüğüne bu husus yazılıp gönderilmiş.
Ama bunların ikisinin dışında hiç birinin Valilik onayı yok.
Valilik onayı olmadan makamda oturuyorlar ve ha bire evraklara imza atıyorlar.
Sözde İl müdürlüğünden Bakanlığa yazmışlar.
Peki, yazılmışta, valilik oluru alınmadan nasıl yazılmış?
Hadi valilikten olur alınmış diyelim, bu olur nerede?
Niye MDH ye gelmiyor?
Valilikten olur alınmadan yazı gönderildiyse, Valilik atlanarak bakanlığa yazı gönderilir mi?
Hadi gönderildi, bu tür uygulama resmi yazışma kurallarına, usule uygun mu?
Hadi şimdi bir şekilde uydu ve uyduruldu (!)
Bu onaylar neden gelmiyor?
Ve gelmeden nasıl bunlar BAŞHEKİM YARDIMCISI ÜNVANI ve kaşesi ile imza atabiliyorlar?
Son derece yanlış, hukuksuz, kanunsuz, ben yaptım oldu cinsinden bir iştir.
Keyfi bir iştir.
Kim soracak bunların hesabını?
Bunların hesabını sormayacaksınız, size bu yanlışları dile getirenlere kulp takacaksınız. Çok ayıp..
AYIP -4
Hastanede daha önce sabah akşam yapılan MİLLİ GÜVENLİK KONSEYİ GİBİ bir toplantı şekli vardı.
Eski Kadın doğum binasında şimdiki satın almanın ve personel şubenin olduğu yerde.
Orada her toplantı olduğunda HASTANE MUTFAĞINDAN yiyecek, içecek, meyve geliyor.
Kimin kesesinden?
Parayı kim veriyor, yemek ihalesi şartnamesinde böyle bir madde var mı, bu işin maliyetini kim karşılıyor?
Eğer bu İŞİ MUTFAKTA YAPAN MÜTEAHİT tarafından karşılanıyorsa, yâda bu verilen yiyecek ve ikramlar başka türlü bir yerlerden çıkartılıyorsa Sizce bu ETİK Mİ, ahlaki mi, kanuni mi?
Birde KALİTE KONTROLCULARI, teftiş edenleri meselesi var.
Ne zaman hastaneye kontrole gelseler onlar için MUTFAKTA özel menü çıkartılması talimatı veriliyor.
Böyle bir uygulama var mı?
Ahlaki ve etik mi?
Kalite kontrolcüleri işi koordine ederken bu ayrıntıyı göz ardı etmesinler.
Onlar fındıklı fıstıklı bir menü ile karınlarını doyururken, aynı anda baksınlar bakalım hasta ve personel o gün ne yiyor?
Bu kalite kontrolcüleri kendi yediklerine göre mi puan veriyorlar?
Bakınız HASTANELERDE kat hostesi yapılanlar yerlerinde bulunmuyorlar.
Öğle aralarında iş yerlerini terk edip eş dost ziyaretine gidiyorlar.
Takibe alınsınlar.
Orası sağlık kuruluşu...
Ayrıca, bir kısmı ANKETÖR yapılmış, sözde istatistikî sorular soruyorlar.
Bu anket ve istatistiklerin ne gibi faydası var, hastaya ve hastaneye ne fayda sağlamışlar?
Yine Danışmalar oluşmuş.
Ama buralarda oturanlar yüksek okul mezunu değiller.
Halkla ilişkiler mezunu değiller.
İşin ehli olmadıkları gibi mesleki eğitimden de geçirilmemişler.
Böyle danışma memurluğu yâda görevlisi mi olur?
Ve her şeyden önemlisi MUTFAK berbat bir halde…
Onarım istiyor, tadilat istiyor, bakım istiyor, mutfağa giden o koridor lağım kokuyor..
Bu nasıl kalite?
Bu şekilde çalışan yerlere kalite belgesi ve puanı nasıl veriliyor?
Torpille mi?
Çamaşırhane var, oraya yüz milyarlar gömülmüş, ama çamaşır yıkama iş ÖZELE verilmiş.
Birkaç idareci dışında kimse özel işten memnun değil.
Çıkın tek tek personele sorun, memnun olan yok.
Kimse bu işe dur demiyor?
Hastanenin temizliği steril değil.
Tuvaletler kokuyor.
İdrar kokusu ta ana giriş kapısına geliyor.
Halen acilde, danışmalarda yeteri kadar sedye ve tekerlekli sandalye yok.
Ama hastanenin kalite belgesi var..
Bu nasıl oluyor?
Kontrole gelenlere yenmekler, pastalar, börekler, çörekler, içecekler ikramı ile mi?
Ayıp yahu…
AYIP – 5
Hastanede oda sıkıntısı var deniyor.
İyi güzelde, müdür yardımcılarından odaları alıyorsunuz, poliklinik yapıyorsunuz.
Satın alma ve tahakkuk biriminde çok sayıda oda var.
Böyle bol ve bolca odanın oraya tahsisine ne gerek var?
Oradaki şefe ayrı odaya ne gerek var?
Şef müdür yardımcısından üstte bir görevde mi ki, müdür yardımcısının odası elinden alınıyor da, bu tahakkuk şefi kardeşimiz personeli ile oturmuyor ayrı oda veriliyor?
Sebep ne?
Bu ayrıcalıklı durum niye?
Şefimiz personelinin başında aynı odada oturursa ve o odada boşa çıkarsa ve başka bir işte kullanılırsa kıyamet mi kopar?
Sebep ne?
Satın almada başkan ve torpilli müdür yardımcımızın himayesinde olanlar korunacak, olmayanlar azarlanacaklar mı?
Bu günlük de bu kadar.