ECZACIBAŞI’NDAN GENÇLERE “AKLINIZDA BULUNSUN..”
Gündem, 6 yaşında iken tarikat şeyhi babası tarafından 30 yaşındaki bir adama verilen ve 14 yaşında da o adamla evlendirilen bir küçük kızın dramatik hikayesi ile doluyken, farklı konularda yazı yazmak zor geliyor. Yine de “yazmalıyım” diyorum.
Çünkü benim işim gücüm bu...
Ortalık karışık, seçimlere kilitlenmiş sevgili yurdum. Aşırı kutuplanmış, politikacılar birbirine bağırıp çağırıyor. 1929 dünya ekonomik buhranından daha ağır bir ekonomik kriz yaşanıyor.
Türkiye, bu büyük krizden en çok etkilenen ülkeler listesinde.
Dış borç, iç borç derken iktidar ordan burdan aldığı parça parça bilmem kaç milyar dolarlık paralarla yaraları sarmaya çalışıyor. Anne babalar ayakta, çalışanlar ayakta, asgari ücretliler, EYT’liler, sağlıkçılar, öğretmenler, emekliler, işsizler ve güçsüzler, kısaca canı yananlar aşırı pahalılıkta geçinebilmek için derdine çare arıyor.
Peki işverenler ve patronlar hallerinden memnun mu?
Sanmıyorum, kredi almakta zorlanıyorlar, yeni yatırım yapamıyorlar, piyasalarda yaprak kıpırdamadığı için satışları düşüyor, işçi çıkarmamak için çabalıyorlar. Bakmayın yüksek enflasyon sadece bizleri değil, onları da etkiliyor. Çünkü SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK kavramı ortadan yok oluyor. Artan maliyetler, yapılan sürekli zamlarla katlanıyor, üretim yapılamıyor.Bakmayın işverenler de ülke atmosferinden fazlasıyla etkileniyor.
Patronlara sözü getirmişken, bugün sizlere bir patron kitabından söz etmek istiyorum. Onlar, ilginç ve karakteristik insanlardır.
Pek birbirlerine de benzemez. Eğitimli olanları, alaydan yetişenleri vardır. Her birinin çizgisi, yatırım ve iş yapış tarzına göre değişir.
Meslek hayatımda 40 yıla yakın iş dünyasını ve ekonominin gidişatını izleyip durdum. Vehbi Koç’tan Sakıp Sabancı’ya, Rahmi Koç’tan Bülent Eczacıbaşı’na, Hüsnü Özyeğin’den Tuncay Özilhan’a, Güler Sabancı’dan Ahmet Kocabıyık’a, Şarık Tara’dan Erman Ilıcak’a, Nurullah Gezgin’den İbrahim Bodur’a, Rıfat Hisarcıklıoğlu’ndan Cem Boyner’e ve daha niceleriyle konuştuk, söyleşiler yaptık. Kurucu nesiller yerlerini ikinci ve sonra da üçüncü nesil iş insanlarına bıraktı. Şimdilerde dördüncü nesil patron çocukları sırada.
AKLINIZDA BULUNSUN
Sevgili okurlar, şimdi bugünkü konum Bülent Eczacıbaşı’na geliyorum.
Eczacıbaşı Topluluğu’nun kurucusu rahmetli Nejat Eczacıbaşı’yı tanıdığımda henüz çiçeği burnunda gezeteciydim. Bülent Eczacıbaşı da yurt dışında eğitim görüyordu.
İlaç sektörüne gönül vermişti. Türkiye’de yerli ilaç üretimini büyütmek istiyordu. İki oğlu vardı. Bülent ve Faruk Eczacıbaşı.
Farklı alanlara yöneldiler.
Nejat Eczacıbaşı, işlerini Bülent Eczacıbaşı’na devretti. Faruk Eczcıbaşı bilişime gönül verdi.
İkisi de kitaplar yazdı..
Bülent Eczacıbaşı, önce “İşim Gücüm Budur Benim” kitabını ç ıkardı.
Ardından da “Aklınızda Bulunsun” başlığıyla 50 yıla uzan iş deneyimlerini bir kitapta topladı.
Birkaç gün önce elime geçen kitap, her yönden babacan ve tatlı –sert ilginç deneyimlerden sızma ballar akıtıyordu.
Eczacıbaşı, Monteigne’nin ünlü “Denemeler” kitabından esinlendiğini belirtse de öyle bölümler var ki, eleştirileri hem yapıcı hem de çok düşündürücü.
Önsöz’ü açtım, merakla okudum..
Önce insan davranışlarının keskin bir gözlemcisi olan George Bernard Show’un şu sözünü alıyor;
“Deneyimlerimizden hiç bir şey öğrenmediğimizi deneyimlerimiz bize öğretmiştir” diyen Show’a atıf yapıyor.
“Bizim gibi deneyimli olmakla övünen kıdemli iş insanlarının hoşuna gidecek bir bir söz değil. İçimden şiddetle itiraz etmek geliyor” dedikten sonra cümlesini söylüyor:
“Gençler daha hızlı koşarlar ama biz yoldaki kestirmeleri daha iyi biliriz!”
Kibarlığından ve centilmenliğinden taviz vermeyen Eczacıbaşı’nın, kitabını oğlu Emre ve kızı Esra’ya armağan ettiğini düşünürsek, önemli bir ders bu değil mi?
50 yıla uzanan iş deneyimlerini gün ışığına çıkarmakta haklı. Hani belki bu deneyimlerinden etkilenen gençler olur değil mi?
Babasından devraldığı Eczacıbaşı Topluluğu, ülkede yaşanan krizlere, şoklara karşı, istikrarlı bir şekilde ayakta durmasını ve sürdürülebilir olmayı başardı.
İlaç yanında seramik başta farklı alanlara girerek söz sahibi olan grubun markalarını tanıyorsunuz zaten.
Kıdemli iş insanı Eczacıbaşı, kuşaklar arası ilişkilerden önemli söz ediyor. Bu bölümü ilginç buldum.
Önce kendi kuşağını ve sırayla diğer kuşakları şöyle anlatıyor:
“Benim kuşağımın baby boomer (bebek patlaması) kuşağının, kurumların yönetiminde çoktan yerini almış olan X kuşağı ve Y kuşağı gençlerine söyleyebilecekleri giderek azalıyor... Hatta, tam tersine bizler kurumların yönetiminde sorumluluklar taşıdığımız sürece geleceği okumada bize rehberlik edecek olanlar, bu genç kuşakların üyeleridir.”
“Bununla birlikte, on yıllara dayanan birikimlerin tümüyle yararsız olduğunu kabul etmek de kolay değil. Zaman oluyor, başımızdan geçen bir olaydan bir ders çıkarıyoruz. Veya üzerinde düşündüğümüz bir konuda bir sonuca varıyoruz, “Aklımızda bulunsun” diye zihnimize bir not düşüyoruz. Bu kitap, bu notlar arasında geçerliliğini şimdilik koruduğuna göre inandıklarımı iş yaşamına ilgi duyan okurlarla paylaşmak amacıyla yazıldı.”
Bülent Bey, yeni kuşaklara ne kadar önem verdiklerini de “Son dönemlede topluluğumuzda bir slogan belirledik. “Eczacıbaşı’nda gençlerin yeri ayrı” diyoruz” cümleleriyle dile getiriyor.
Bu slogan lafta da kalmıyor. Somut politikalarla da destekleniyor.
Kitap, 40 denemeden oluşuyor. Her konuda güzel ve anlamlı öğütler var. Yani yeni girişimcilerin serüvenlerinde başucu kitabı olabilir.
Eczacıbaşı’nın burada ve yurt dışında onlarca üretim tesisi var. Toplam çalışan sayısı 20 bine yakın.
O nedenle bu firmada çalışanlar hele de gençler çok şanslı. Kuşaklar arası diyalog iyi çalışıyor.
Bu yoğun ve karışık günlerde gençlere kitap yazmak, soluk almak demek bence...