Eski tas eski hamam, tellaklar bile aynı (!)
Sağlıkta dönüşüm, değişim dendi, yapılan icraatlara baktığımızda genel kadroda bir değişim ve dönüşümün yaşanmadığını gördük.
Yurt geneli yapılan KHB oluşumu çerçevesindeki GENEL SEKRETER ve hastane yöneticisi, daire başkanlıkları atamaları hayal kırıklığı yarattı. İşinin ehli ve uzmanı olan, konuya vakıf, gerekli eğitim ve donanıma sahip kimselerin ilgili birimlere atanması beklenirken yine bildik tanıdık, eş dost akraba, şunun adamı, bunun yakını denerek atamaların yapıldığı gözlendi.
Burada MERSİN ilini ele almak istiyoruz.
Genel sekreter olarak atamasının yapıldığı ve sözleşme imzalandığı belirtilen DR. YAVUZ GÖZÜKARA, öncesinde zaten MDH nin Başhekimi idi. İki yılı geçkindir bu görevi yaptığı süre içinde MDH nin gelirlerinde mi artış oldu, hizmetin veriminde mi, kalitesinde mi, yönetimin adalet ve hakkaniyet çerçevesinde yapılmasında mı bir gelişme sağlandı?
Bu arada Geldiği günden bu yana doğru dürüst bir ihalenin gerçekleşmesine vesile olamadı. Yemek, Temizlik, Bilgi işlem başta olmak üzere çok sayıda ihale itirazlık, KİK’ e müracaatlık oldu. Çamaşır yıkama dâhil çok sayıda ihalede devletin yararı gözetilmedi. Yemek ihalesinde bizzat YAVUZ GÖZÜKARA ihale kararının üzerine eli ile not düşüp komisyona talimat vererek yönlendirmeye gitti, biz yazdık soruşturma açıldı, ilgililere cezalar verildi. Aynı dosyada müdürŞemsettin Karadoğan’a da ceza verildi. İşin başından beri yapılan iş ve işlemlerin yanlış olduğunu söyleyen, dik duranlar harcandı, bunlar makama getirildi. Ne hikmet ise SENDİKA BAŞKANI müdür Şemsettin Karadoğan bu yeni oluşan sistemin içinde değil dışında kaldı.
Eskiden sağlık müdürlüğü de yapan Pratisyen Hekim Dr. Atakan Kızılok, TOROS devlet de başhekim yardımcılığı yaptırılıyordu. Burada satın almalardan sorumlu kişi. Onun döneminde çok sayıda teftiş geçiren TOROS da mahkemelik dosyalar var. Kendisi başında bulunduğu komisyon başkanlığından dolayı idari cezalar aldı, sık sık organize şubeye ifade vermeye gitti. Şu an ağır cezada otomasyon ihalesi yüzünden yargılanıyor. Ama bu isimde Genel sekreterliğe getirilen kişi tarafından tercihle daire başkanı yapılmış.
Aynı Hastanede Atakan Kızılok ile beraber satın almalarda görev yapan ve çok sayıda ceza alan, yargıda çok sayıda dosyaları olanMustafa Sarı ise yine etkin bir göreve getirilmeye çalışılıyor.
Toros Devletin Başhekimi iken geldiği günden beri hastanede devletin lehine gözle görülür hiçbir işe imza atmayan Süleyman Ülger ise Hastane yöneticisi yapılmış.
Yavuz Gözükara’nın yardımcısı iken hastanede etkin ve verimli hiçbir işe imza atmayan Memnune Çamsarı da hastane yöneticisi olarak MDH ye getirilmiş. Genel sekreterimiz bu arada birde dışarıdan adam getirip kendisine daire başkanı yapmış. Bunlar geçtiğimiz hafta gidip sözleşme imzalamışlar. Sır gibi saklıyorlar ve Hastanede KADROLU MÜDÜR YARDIMCILARINDAN birini bile etkin göreve getirmezken, kadrosu olmayan, valilik oluru ile oturanları değişik makamlara getirmişler.
İşin garibi bu kadrolar geçmişte kendi bulundukları makamlarda etkin, verimli, sağlıklı, kalıcı bir hizmete ve sunuma imza atmamışlar.
Ancak yeni oluşumda aktif ve etkin hale getiriliyorlar. Sn. Bakanın Mersin deki bu işe dikkatle bakıp incelemesi gerekir. Kendisinin değişim, dönüşüm, yenileşim amacıyla yapmış olduğu hizmetler için; değişimden, dönüşümden, yenileşimden nasibini almamış, etkin ve verimli hizmetin sunumunu gerçekleştiremeyen, sürekli adliyede, mahkemede, polisin kapısında ifade veren bir kesim ile bu güzel hizmetleri nasıl sağlayacak?
Halen yargıda dosyası olan, aklanmamış, devlet zararı ve hazine zararına sebep olanların aktif göreve getirilmesinin ne anlamı var?
Örneğin Mustafa Sarı’nın bu kadar yargıdaki dosyası ve hakkındaki raporlara rağmen makama getirilmek istenmesinin sebebinin ise, Mevcut Başhekim Süleyman Ülger’in görevi süresi içinde geçirdiği soruşturma ve tahkikatlarda ona savunmalar hazırlaması, kendisine verilen tahkikatları Başhekimin arzusu ve isteği üzerine kapatmasından dolayı taltif edildiği belirtiliyor.
Geçmişte başhekim olarak görev alan bu isimlerin emrindekilere sık sık savunma alıp cezalar verdiği bilinen bir gerçek. İş yerinde çalışma barışının sağlanmasında ise başarılı olamamışlar. Taşeron işçilerinin maaşlarını bile gününde ödeyemeyen, temizlik, güvenlik, bilgi işlem ve yemek başta olmak üzere bu hizmetlerin sunumunda vebu hizmetlerde çalışanları idari ve teknik şartnamelere uygun çalıştıramayanlar, bundan sonraki çalışmalarda nasıl başarı gösterecekler?
Çünkü halk ağzı ile CEO olarak adlandırılan ve sözleşme imzalayan bu yöneticiler performansa göre işlem görecekler. Eğer personeli teşvik edici, onore edici bir çalışmayı gösteremezlerse randıman almaları mümkün değil. Geçmişte cezalar veren ve personel ile ters düşen bu kişiler şimdi nasıl başarı sağlayacaklar, yâda bunlardan bu başarıyı nasıl beklersiniz?
Çünkü bu sistemde hastaneye gelen bir hastanın bir başka hastaneye sevki bile performansı düşürücü bir işlemdir. Bu sevki ve bu tür baştan savma çalışmaları önlemek ve başarı elde etmek için gerekli alt yapı ve donanımlarının olması bir yana çalışanları motive etmesi gerekir. Geçmişte bu alt yapı ve teknik donanımı hazır hale getiremeyenler bundan sonra nasıl başaracaklardır?
Örneğin Ocak ayından itibaren e- reçete uygulaması başlayacak. Mersin de Hangi hastanede bunun alt yapısı var? Çalışması bile yok.
Yine mesai olayını ciddi takip eden yok. Halen bir parmak izi uygulaması çalışmasını bile hayata sokamadılar.
Giriş ve çıkışlar parmak izi ile kontrol edilmesi gerekirken, kartlı sistemle yapılıyor ve kartlarını temizlik çalışanına veya taşeron çalışanına veren doktor ve diğerleri saatinde gelmeyip, onlara geçiş yaptırıyorlar.
Oysa parmak izi ile tespit ise çok cüzi bir rakama kurulabiliyor. En büyük rakam 1000 dolar. Trilyonların harcandığı hastanelerde parmak izi ile personelin ve çalışanların giriş çıkışı için verilecek olan 1000 dolar büyük bir rakam mı? Neden yapılmaz? Çünkü işlerine gelmez. Gelmedi. Gelmeyecektir.
Sadece bin 600 memur kökenli (657) çalışanı, bir o kadar taşeron çalışanı ile MDH devasa bir bünye. Keza Mersin deki diğer hastanelerde aynı… Burada ellerindeki personeli etkin, verimli, kaliteli hizmet sunumu için gerekli şekilde çalıştıramayan kadrolar makam atlamış ve yükselmiş oldular. Bundan sonra nasıl çalıştıracaklar?
Eskiden bir hastanenin sorumluluğunu üstlenip, gereği şekilde hizmette kalite ve verimi sunamayanlar, şimdi onlarca hastanede kaliteli hizmeti ve verimi nasıl sağlayacaklar?
Konusunda ehil olmayan, işinin uzmanı olmayanlarla nasıl yol yürünecek?
Örnek verecek olursak Maliyeden atanan sayman ile hastane idaresi ve hastane çalışan memurları, mevzuat ve yürürlükteki kanunlar karşısında sürekli karşı karşıya geliyorlar ve anlaşmakta güçlük çekiyorlar. Prosedüre alışık olmayan hastane çalışanları saymanlar ile sürtüşmeli hale geliyorlar. Mali konulardan anlıyor diye şu anda yeni yapılanmada maliyeden, defterdarlıktan yâda başkaca kurumdan geçirilerek işlerin başına getirilen şahıslar ile mevcut hastanelerdeki oturmuş kadro nasıl uyum içinde çalışacaklar bekleyip göreceğiz.
Yine bir başka konu ise, sayıları oldukça abartılı olan müdür yardımcıları, başhekim yardımcıları, başhemşire yardımcıları…
Yeni sistemde bunlar boşa düşmüş oldular. Kadrosu olanlar var ve sistem dışı kaldılar. İster istemez çatlak seslerde çıkacak.
Bu atamalar ve görevlendirmelerin yerindeliği tartışılır. Sağlık büyük bir yapı… Çok büyük bütçe var. Eğer işin ehli ve uzmanları cansiperane çalışmazlarsa işin içinden çıkılmaz hale gelir.
Sanırım o yüzden Bakanlık da sözleşmeyi şart tuttu. Başarı gösteremeyenleri belirli bir süre sonra ekarte edeceklerdir.
Öte taraftan Mersin il müdürü Pratisyen Dr. Kadir ÇAĞLAR ÇATAK. O da Gaziantep’e genel sekreter yapılmış. Oysa Mersin de iken merkezi çok tartışılan laboratuar ihalesi yaptı. MDH bahçesinde hızla konuşlanan ve aceleye getirilen laboratuar ihalesi ve laboratuar hizmet binası KİK de itiraz konusu oldu. KİK de üç e karşı 4 oyla karar verilerek onandı. Ancak yaptığımız inceleme ve araştırmalarda bu işin idari ve teknik şartnamelerinin genelgelere aykırı yapıldığı, bakanlık genelgelerine aykırı ihale gerçekleştirildiği ortaya çıktı. Fakat olayın soruşturulması ve ilgililerden hesap sorulması gerekirken, bu hususta ilgililer hakkında mecliste soru önergesi bile verilmişken, adı geçen ilgilinin makam atlayıp yükselmesi ve önemli bir kent olan Gaziantep’e verilmesi dikkat çekici.
Aslında şu anda 657 sayılı devlet memurluğu kanunun statüsünden çıkıp, sözleşme imzalayanların bundan sonra görev yaparken savcı tarafından soruşturulmasında engelde kalmayacak. İlgili amirin izin verdim vermedim olayı kalkmış oldu. Bu yazdıklarımla ilgili geriye dönük incelemelerin yapılmasında devlet açısından da fayda var.
İşte o yüzden yazımızın başlığını eski tas eski hamam, tellaklar bile aynı diye adlandırdık. Teşbihte hata olmaz.