EY BİDEN, DENGEMİZİ BOZAMAZSINIZ!
Pandemide “Kapanma” noktasına geldik sonunda.
Keşke Mart ayında bunu yapabilseydik belki böyle olmayacaktı.
Şimdi 3 haftalık kapanma, toplumun büyük bölümünü aşılayamayacağımız için ne kadar fayda sağlar bilmiyoruz.
Açılınca yine kaosun biteceğini söylemek de pek mümkün görünmüyor.
Neyse ki, bu süreçte tartışacağımız çok konu var.
Başta da ABD Başkanı Joe Biden’in 1915 olayları nedeniyle Ermeniler için kulllandığı sözde “soykırım” sözcüğünü enine boyuna inceleyecek olmamız geliyor.
Seçilmeden önce diyeceğini söylemişti, dedi işte..
Biden’ın açıklama metni iletişim ve ifade ediş tarzı açısından çok kötüydü.
Özetle Biden şunları anlattı:
"Her yıl bu günde Osmanlı dönemindeki Ermeni soykırımında ölen herkesin hayatlarını hatırlıyoruz ve böylesi bir mezalimin bir daha yaşanmasını engellemeye yönelik bağlılığımızı yeniden ortaya koyuyoruz. 24 Nisan 1915'te Ermeni entelektüellerin ve cemaat liderlerinin Osmanlı yetkilileri tarafından Konstantinopolis'te tutuklanmasıyla başlayarak, bir buçuk milyondan fazla Ermeni tehcir edildi, katledildi veya bir yok etme kampanyası dahilinde ölümlerine yürüdü. Meds Yeghern'in kurbanlarını, bu yaşananların dehşetinin tarihte hiçbir zaman kaybolup gitmemesi için onurlandırıyoruz. Ve nefretin her türünün çürütücü etkisine karşı sürekli gözümüzün açık kalması için hatırlıyoruz.”
İstanbul’a imalı bir biçimde “Konstantinopolis” diyor.
Burada kötü bir niyet var. Kapalı bir mesaj var.
İkincisi 1915 yılında öyle şeyler oldu ki, tarafsız tarihçilerce binlerce kez bunlar dile getirildi. Biden’ın metninde objektiflik yok.
Niye böyle oldu da tehcire varan gelişmeler yaşandı?
Tehcir sırasında hangi sayıda Osmanlı Türk ve Müslüman, Ermeni çeteleri tarafından öldürüldü?
500 - 600 yıl birlikte yaşadığımız Ermenileri, Osmanlı’dan koparmak için dönemin süper güçleri elinden geleni yapmadı mı?
İç savaşlar yaşanmadı mı?
Bu soruların cevaplarını uzmanlar çokça verdi.
Mesela, 40 yıl önce “soykırım” diyen eski ABD Başkanı Ronald Reagan’ın Danışmanı Hukuk Danışmanı Bruce Fein’in arşiv taramaları sonucu açıkladığı raporda 2 milyona yakın Osmanlı Türkü ve Müslumanının Ermeni çetelerce öldürülüğü dile getirilmişti.
Bu raporun ardından da ABD başkanları, “soykırım” sözcüğünü 40 yıl boyunca kullanmamışlardı, “Büyük Felaket” deyip geçmişlerdi.
ÇOK ÇALIŞMAMIZ LAZIM
Biden’ın söylediklerini kabul edecek miyiz?
“Hayır” etmeyeceğiz de ne yapacağız?
Çok çalışmamız gerekiyor. Çoklu çalışmamız lazım.
Konu siyasi olduğuna göre siyasetçilerimiz gece – gündüz uyumadan derslerini çalışacak. Ekipler kurulmalı ki, güçlü fikirler oluşturulabilsin.
Mukayeseli hukuk alanında çalışan uzmanlar, Osmanlı tarihçileri, sosyologlar ve felsefeciler de ekipler halinde her partiden siyasetçilere eşlik etmeliler.
Siyasetle ilgilenen sivil toplum örgütleri de dünya kamuoyunu etkileyecek yepyeni düşüncelerle ve vizyonla ellerinden geleni yapmalılar.
İş dünyasına da iş düşüyor ama bu alanda elimiz çok sağlam değil.
Her yıl ABD ile ikili ticareti 100 milyar dolara çıkarma hedefi tekrarlanır durur. Gelin görün ki, iki ülkenin ticaret hacmi, 16 – 21 milyar dolar arasında gidip gelir ve 100 milyar dolarlık hedef hep “Hayal” olarak kalır.
ABD ile ilişkilerde ticaret kozunu pek kullanamayacağız öyleyse.
Biden’e başta Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan olmak üzere her kesimden büyük tepkiler geldi.
İş dünyası da çok sert tepkiler verdi ve Biden’i kınadılar.
Acaba, bizler Ermenistan ile sınır kapısını yıllar önce açsaydık neler olurdu?
Azerbaycan’ı yalnız bırakmamak için “Dağlık Karabağ”ın Ermenilerce işgal edilmesinden hareketle sınır kapılarını ticarete açamadik ancak illegal yollardan bunu gerçekleştirdik.
Nasılsa Azerbaycan savaşla Karabağ’ı geri aldı, sorun da çözüldü.
Şu sıralar Alican Sınır Kapısı’nı açıp Ermenilerle diyalog mümkün olabilir mi?
TÜSİAD, bu konuyu şöyle dile getirdi:
“Beyaz Saray açıklaması, tarihsel hafızanın saydamlaşması, Dağlık Karabağ sorununda geçen yıl meydana gelen gelişmeler sonrasında Ermenistan ile Alican sınır kapısının açılmasını da içeren normalleşme potansiyeli ABD ile birçok anlaşmazlığı barındıran ikili ilişkilerin geleceği ve transatlantik ittifakın ve bölgemizin istikrarı gibi konuların hiçbirine olumlu katkı sağlamayacak, ikili ve çok taraflı ilişkilerde yeni gerilimlere kapı aralayacaktır.”
TARİHSEL OLAYLAR ARAÇ HALİNE GETİRİLEMEZ
Biden’ın soykırım demesi, konjonktürel ve siyasi amaçlar taşıyor. Çok açık bu.
Azerbaycan’ın Dağlık Karabağ’ı geri alması, ABD eski Başkanı Donald Trump tarafından çok da önemsenmedi.
Biden, ABD’deki Ermeni diyasporasının buna karşı tepkilerini yumuşatmak için “Soykırım” sözcüğünü Türkiye ile ilişkilerin geliştirilmesine tercih etti.
Bu kadar basit mi?
Tarihsel olayların dönemsel siyasal ve jeopolitik dinamiklerin farklı stratejik önceliklere göre “her istenildiğinde” kullanılması, değerlendirilmeye tabi tutulması öncelikle bu olaylardan etkilenen halkların tarihsel kimliğine ve konuya muhatap devletlerin uzun vadeli çıkarlarına hiç de SAYGILI bir tutum değildir.
Rusların S – 400 füzelerine karşı çok trajik bir yanıttır da aynı zamanda.
Beyaz Saray’ın açıklamasının ZAMANLAMASI da manidar.
Şöyle ki; aslında bu açklama ve 2019’da Senato ve Temsilciler Meclisi tarafından büyük çoğunluklarla onaylanan karar tasarıları, bu konunun ne kadar siyasallaştırıldığının da bir göstergesi olarak ele alınabilir. Türk – ABD ilişkilerinin bozulması ve biriken sorunlar sonucunda Kongre ve ABD Yönetimi’nin son 40 yıldır izledikleri tutumu değiştirerek olumsuz açıklamalarda bulunmalı da kaygılar taşıyor.
Biden bilmeli ki tarihi açıdan son derece tartışmalı bir konuda Türk milletini karşısına almanın önemli bedelleri olacak ve Türkiye’deki ABD karşıtlığını ÇOK körükleyecek.
Zaten Suriye ve Irak’ta uygulanan ABD stratejileri ve “Büyük Kürt Devleti” kurulması hayalleri de Türkiye’nin çok sert politikalar izleyebileceği yönündeki işaretleri artırıyor.