GEÇMİŞ ZAMAN OLUR Kİ HAYALİ CİHAN DEĞER
Belli bir yaşa geldikten sonra gençliğiniz ve dolayısıyla mesleğinizdeki ilk yıllar akla geliyor. Böyle geçmişe gidince 1969 yılında üniversitede asistan olarak ilk işe başlamam, 1970 yılında doktora araştırmam için ilk kez Mersin’e gitmem aklıma gelir. Mersin-Silifke arasındaki bitki örtüsünü araştırma tezimdeki en önemli bitki örtüsü tipleri arasında kıyı kumulları başta gelmekteydi. Türkiye’nin kıyı kumulları bitki örtüsü konusunda o güne kadar hiç araştırılmamış olması, yurt dışındaki kıyı kumullarına ait araştırmaların Türkiye’ye hemen hiç gelmeyişi, yabancı bilim adamları ile en azından bu konularda hiç irtibat olmayışı ve üniversite eğitimimin tez konusunda çok zayıf oluşu büyük zorluklarımdı. Araştıracağım Akdeniz ormanları, Akdeniz çalı bitki örtüsü ve kıyı kumulları konularından en azından kıyı kumulları konusunda işin içinden çıkabilme kaygılarım çok fazlaydı. Bu durumda “Acaba Türkiye’nin tüm kıyı kumullarını gezsem, kıyı kumullarını anlamama ne kadar yardımcı olur” düşüncesi ile 1973 yılından itibaren Antalya kumullarından başlayarak Türkiye kıyı kumullarını kendi olanaklarımla ve aldığım yıllık izinlerimle gezmeye başladım. O tarihlerde kıyı kumullarında, kumulların doğal yapısını henüz çok fazla etkilemeyen tahribatlar olmasına rağmen kumullar çok doğaldı. Kumul ağaçlandırmaları çok sınırlı, kum alımı genelde tarla toprakları ile karıştırmak için ve yine çok sınırlıydı. Kumul araştırmaları esnasında insan ve hayvan görme ihtimali çok zayıf ve sıkça kaçakçıların denizlerden gece getirip kumullardan çıkardıkları mallara ait ambalaj atıklarını şeklindeydi. O yıllarda kıyı kumullarımızda 800’ün üzerindeki bitki türü ile onlarca bitki topluluğunu huzur içinde görüyordum. O yılların kıyı kumullarının durumunu 1970-1975 yıllarına ait 1:100.000 ölçekli toprak haritalarından daha iyi anlıyoruz. Hava fotoğrafları gibi modern tekniklerin kullanılmadığı ve büyük hatalarına rağmen şimdilik tek kaynağımız olan bu haritalara göre Türkiye’de 110 büyük kıyı kumul vardı.
Sayı olarak bu kumulların nasıl bir dağılım gösterdiğine baktığımızda coğrafi bölgelere göre : Marmara’da 46, Akdeniz’de 36, Karadeniz’de 12 ve Ege’de 11 kıyı kumulu vardı. İllere göre: Antalya’da 20, Çanakkale’de 15, İstanbul’da 13, Balıkesir’de 9, Adana’da 7, Kocaeli’nde 6, Muğla’da 5, İçel ve Kırklareli’nde 4’er, Edirne, Zonguldak, Sinop ve Samsun’da 3’er, Hatay, Aydın, İzmir ve Tekirdağ’da 2’şer, Bursa, Sakarya, Ordu, Giresun ve Rize’de 1’er kumul vardı.
Alan olarak bu kumulların nasıl bir dağılım gösterdiğine baktığımızda coğrafi bölgelere göre : Akdeniz’de 19.525 ha, Marmara’da 11.274 ha, Karadeniz’de 4.136 ha ve Ege’de 1.023 ha kıyı kumulu vardı. İllere göre : Adana’da 9.591 ha, İstanbul’da 6.521 ha, Antalya’da 4893 ha, Samsun’da 2.951 ha, İçel’de 2.387 ha, Muğla’da 1.775 ha, Sakarya’da 1740 ha, Hatay’da 1.089 ha, Çanakkale’de 947 ha, Bursa’da 925 ha, Kocaeli’nde 858 ha, Balıkesir’de 588 ha, Edirne’de 432 ha, Kırklareli’nde 294 ha, Sinop’ta 278 ha, İzmir’de 261 ha, Zonguldak’ta 257 ha, Ordu’da 179 ha, Giresun’da 176 ha, Trabzon’da 173 ha, Rize’de 122 ha, Tekirdağ’da 96 ha ve Aydın’da 24 ha genişliğinde kumullar vardı.
Uzunluk olarak bu kumulların nasıl bir dağılım gösterdiğine baktığımızda coğrafi bölgelere göre: Akdeniz’de 381 km, Marmara’da 311 km, Karadeniz’de 180 km ve Ege’de 48 km. kıyı kumulu vardı. İllere göre : Antalya’da 193 km, Samsun’da 149 km, Adana’da 86 km, Çanakkale’de 74 km, İstanbul’da 70 km, Sakarya’da 53 km, İçel’de 49 km, Kırklareli’nde 34 km, Hatay’da 31 km, Bursa’da 26 km, Muğla’da 25 km, Balıkesir’de 25 km, Kocaeli’nde 20 km, Edirne’de 15 km, Tekirdağ’da 13 km, Ordu’da 11 km, Zonguldak ve Rize’de 6 km, Sinop’ta 5 km ve Giresun’da 1 km uzunluğunda kumullar vardı.
1980’li yılların başında “İspanya gibi kıyılarımızı betonlaştırmayacağız” diyerek turizme büyük ağırlık vermeye başlamışken ne olmuştu da kıyılarımızı ve bu arada kumullarımızı da betonlaştırmıştık. Acaba bu kıyı kumullarımızın doğasını bozmadan turizm yapabilseydik ve kumullarımızı turizm bakanlığının web sitesinde de bahsedilen botanik ve eko turizmde kullanabilseydik daha fazla gelir elde eder ve doğal ve dünya miraslarını da gelecek kuşaklara bırakabilme gururunu taşırdık. Bu da benim geçmiş zamana ait cihana değer hayalimdir.