haberanaliz
Prof.Dr.Turhan USLU

Prof.Dr.Turhan USLU

Mail: turhanuslu@gmail.com

GÖRÜYORUM

Türkiye, yanlış enerji politikalarının bir sonucu olarak son yıllarda kıyı kumullarında da termik santraller inşa etmeye başladı. Önce Hatay ilinde Burnaz kıyı kumulunda ve şimdi de Sakarya ilinde Karasu’da termik santral inşa edileceği haberleri çıktı.

Yüzlerce yılda oluşan ve gelecekte uzun yıllar ekolojik turizmde kullanabileceğimiz kıyı kumulları, “altın yumurtlayan tavuğu kesmek” gibi geleceği düşünmeden tahrip ediliyor. Hâlbuki kıyı kumul ekosistemleri bizlerin geleceğe bırakmak zorunda olduğumuz en önemli doğal miraslardandır.

Karasu kıyı kumuluna 3 Haziran 1978, 14 Temmuz 1987 (Prof. Dr. Jean-Marie GEHU ile) ve 30 Haziran 2002’de (Atlas Dergisi’nden Ali İhsan GÖKÇEN ile) gezilerimiz oldu. Sakarya nehri doğusunda Plaj-Kocaali arası imara açılıp tamamen çok katlı binalar ile iskân edildi. Sakarya nehri batısı da iskâna açılıp yeni siteler yapılıyor. Başoğlu Köyü civarında İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından yapılan Büyük Melen Suyu projesi esnasında toprak hafriyatları kıyı kumulları üzerine serildi. 2002 yılında buradaki kumulda offroad yarışları düzenlendi.

Şimdi ise Karasu kıyı kumulları üzerine bir termik santralin inşa hazırlıkları başladı. Karasu’nun 13 km. batısında İhsaniye Köyü, Yanıkkuyu mevkiinde 1200 MW gücünde Karasu Enerji Santralı inşa edilecek. Bu alanı T.C. Başbakanlık Yatırım Destek ve Tanıtım Ajansı yatırımcıya önermiş. İnşaatı, Suez-Güney Enerji Üretim A.Ş. firması yapacak. Bu firma Dokay-Çed Çevre Mühendisliği Ltd. Şti.’ne Aralık 2008’de ÇED başvuru dosyası hazırlatmış. Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu da üretim lisansı başvurusunu Elektrik Piyasası lisans yönetmeliğine uygun bulmuş. Yatağan ve Afşin-Elbistan başta olmak üzere birçok termik santral çevreye verdiği zararlar nedeniyle vatandaşlar tarafından binlerce defa dava konusu edildi. Suez-Güney adına konuşan Olcay Oymak ise, 630 MW gücündeki Yatağan Termik Santralının 2 misli gücünde olacak bu santralin çevreye zarar vermeyeceğini iddia ediyor.

Şimdi soruyoruz: kıyı kumullarının üzerine 214 ha. santral sahası, su arıtma tesisi üniteleri, alçıtaşı susuzlaştırma ve depolama ünitesi, su arıtma tesisi üniteleri, kömür kulesi, kapalı kömür taşıma sistemi, kömür depolama ve işletme sahası, kömür kırma üniteleri, kül ve alçıtaşı geçici stok alanı yapacaksın. Deniz içinde 1,6 km uzunluğunda iskele ve 2,3 km uzunluğunda mendirek (dalgakıran) yapacaksın. Sonra günde 9.400 ton kömür yakacaksın. Bu inşaat esnasında çok daha büyük bir alanda iş makineleri gezinecek. Termik santrallerin çevreye olumsuz etki yapan unsurları ve yarattığı onlarca sorun varken Suez-Güney nasıl böyle bir iddiada bulunuyor merak konusu.

Dokay-Çed Çevre Mühendisliği Ltd. Şti.’nin hazırladığı ÇED Başvuru dosyasına göz attığımızda dikkatimizi çeken bazı noktalara da değinmek istiyorum.


  • 8. ve 14. sayfalarında termik santralin ve limanın yapılacağı yer, haritalarla ve fotoğraflarla gösterilmiş. Santral tamamen kıyı kumullarının üzerine planlanmış durumda. İnşaatı, deniz ve göl ekosistemi arasında, kıyı kumulu üstüne yapacaksın sonra da bu ekosistemler etkilenmeyecek diyeceksin.

  • ÇED başvuru dosyasını hazırlayanlar kumul ekosisteminin ne olduğunu o kadar bilmiyorlar ki başvuru dosyasının 9. sayfasında “İnşaat aşamasından kaynaklanabilecek etkiler” bölümünde “santral sahasının yüzey toprağı sıyrılacak ve inşa sonrasında peyzaj çalışmalarında kullanılmak üzere yığınlar halinde depolanacaktır” deniliyor. Burada kumullarda olmayan üst topraktan bahsediliyor ve “yoğun organik madde içeren bu bitkisel toprağın kaybının önleneceği” belirtiliyor. Yani kumulda olmayan yoğun organik maddeden bahsediliyor. Kumullardan çıkan hafriyat toprağı (yani kumlar) için “dolgu işlerinde kullanılacaktır” deniliyor.

  • ÇED Başvuru dosyasının 12. sayfasında, 18 ölçüt dikkate alınarak çevresel açıdan değerlendirilen alternatif sahalar içinden bu saha seçiliyor. Ancak bu ölçütler içinde kıyı kumulları, göl ve subasar orman ekosistemleri yok. Soğutma suyu ihtiyacı denizden karşılanacağı nedeniyle bu kıyı kumulunun seçildiği belirtiliyor.

  • Dosyanın 15. ve 16. sayfalarında santralin yapılacağı kumula ait 3 tane de fotoğraf veriliyor.

  • Başvuru dosyasının 21. sayfasında flora kısmında ön kumullar için 8 ve iç kumullara ait 12 tür veriliyor. Hâlbuki Karasu kumulunda sadece kumul ekosisteminde en az 54 bitki türü bulunmakta.

  • Dosyanın 22. sayfasında Doğa Koruma ve Milli Parklar Gn. Md. tarafından hazırlanan vejetasyon haritasına göre bu bölgede kıyı kumul, göl, akarsu, kıyı maki ve subasar orman vb. ekosistemleri bulunmuyor. Sadece delta ekosisteminin bölgede olduğu iddia ediliyor.

  • 1. derecede deprem bölgesi olan bu alan için dosyanın 25. sayfasında “deprem ihtimaline kaşı gerekli tüm önlemlerin alınacağı belirtiliyor.

  • Toprak grubuna girmeyen kıyı kumulları sahası için dosyanın 26. sayfasında proje sahasının toprak gruplarını belirlemeye yönelik çalışmaların ÇED sürecinde yapılacağı kaydediliyor.

  • Çevreye hiçbir zararının dokunmayacağı iddia edilen termik santral için dosyanın 26. sayfasında hava kalitesi tespit istasyonunun kurulacağı belirtiliyor.

  • Dosyanın 28. sayfasındaki “duyarlı yöreler” kısmında sadece subasar ormanlar veriliyor ve santralin üstüne yapılacağı kıyı kumulu, deniz ve Acarlar gölü gibi ekosistemlerden, dosyada, duyarlı yöre olarak bahsedilmiyor.

  • Denize yapılacak iskele ve dalgakıran ile sahil akıntıları engelleneceği ve kıyı kumul oluşumu doğal seyrinden çıkacağı dosyada bulunmuyor.

  • Türkiye’de onca termik santralde küllerin, endüstrilerde kullanılmadığı gerçeği ortada iken dosyanın 33. sayfasında katı atık olarak taban külü ve uçucu küllerin inşaat ve yapı endüstrisinde kullanılacağı belirtiliyor.

  • Dosyanın 35. sayfasında “santralin ömrünü tamamlamasının ardından” her şeyin sökülüp sahanın tesviye edileceğini ifade ediliyor. Burada orijinal kumul vejetasyonunun kaç yüzyılda geri gelebileceği konusunda ise bir bilgi verilmiyor. Kumul üstünde bulunan kömür ve kül stok sahaları için de standart cümle kullanılarak “ağaçlandırılacağı” ve olmayan “toprak profiline uygun tohumların seçileceği” belirtiliyor.

  • Yatağan’da faydası olmamış aynı sistem, dosyanın 37. sayfasında stok alanında külün üzerine spreyleme sistemi ile su püskürtülerek külün, sürekli nemli tutulacağı ve toz oluşumunun engelleneceği şeklinde iddia ediliyor. Aynı tedbirlerin kömür depolama sahaları için de yapılacağı ifade ediliyor.

  • Termik santralleri ne olduğunu hiç bilmeyen halkın iknasının zor olmadığı gerçeği ortada iken dosyanın 38. sayfasında “halkın katılımı”ndan bahsediliyor. Bu toplantılara Yatağan ve Afşin-Elbistan gibi santral çevrelerindeki halkın temsilcilerinin katılımını da sağlamayı acaba yetkililer düşünebilirler mi?

Karasu kıyı kumulu ekosisteminde asgari 54 bitki türü ve 5 bitki birliği var. Avrupa Konseyi projemiz sırasında Fransız Profesör Jean-Marie GEHU ile bu kumulu, korunmaya layık alan olarak belirttik. 1987 yılında bu bitki birliklerinden 4’ünü dünyada ilk kez burada tespit ettik Bu bitki birlikleri aynı zamanda endemik birliklerdi. Kıyı kumul bitki türlerinden en az biri yine endemik bitki türüdür. Ayrıca bu alanda Acarlar Gölü, subasar orman, deniz ve Acarlar Gölü güneyindeki orman ekosistemleri de bu termik santralden etkilenecek.

Kıyı kumullarının ne olduğunu, nasıl oluştuğunu ve önemini bilmeyen kurumların hazırladıkları raporlar ve verdikleri izinlerin kalkanı ile bu değerlerimiz mirasyedi bonkörlüğüyle yok ediliyor. 49 yıllık bir ömrü olacağı belirtilen termik santral için yüzlerce yılda oluşmuş ve yüzyıllarca halka ve ekolojik turizme hizmet edecek bir kaynak daha heba edilmek isteniyor. Ve bu değerlerin sahibi olmadığından rahatlıkla bunlar yok ediliyor.

Türkiye’deki çevre örgütlerinin uluslar arası doğa koruma kuruluşlarına, bu katliamı resmi olarak duyurmaları ve şikâyet etmeleri gerekiyor. İspanya, kıyı kumullarının önemini anlayarak önceden yaptığı otelleri yıkarak kıyının iç kesimlerine aldı. Böyle bir örnek önümüzdeyken Türkiye’de kıyı kumullarının yağmalanması nasıl açıklanabilir? Birçok ülkede kıyı kumullarının birçoğuna insanların girmesi bile yasaktır. Acarlar Gölü sözde doğal sit ve yaban hayatı koruma sahasıdır. Karasu kumulu da korunmaya layık alan olarak tarafımızca 1987 yılında tespit edildi ve 1989 yılında yayınlandı.

Sonuç olarak Sakarya nehri doğusunda ve yakın zamanda da batısındaki kumul alanlarını imara açan Bayındırlık ve İskân Bakanlığı ile Karasu Belediyesini, Büyük Melen Suyu projesindeki toprak hafriyatını kumullara döken İstanbul Büyükşehir Belediyesini, 2002 yılında kumuldaki offroad yarışları düzenleyen Türkiye Otomobil Sporları Federasyonunu burada kutlamak istiyorum.

Şimdi de Karasu Enerji santrali konusunda da öncelikle yatırımcıya bu alanı öneren T.C. Başbakanlık Yatırım Destek ve Tanıtım Ajansını, gerekli izni veren Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu’nu, kıyı kumul ekosistemlerine yapılan tüm müdahaleleri izleyen Çevre ve Orman Bakanlığını, Acarlar Gölü Doğal Siti bitişiğine kurulan santrali seyreden Kültür ve Turizm Bakanlığını da kutlamak istiyorum.