haberanaliz
Her şeyin Başı SAĞLIK

Her şeyin Başı SAĞLIK

Mail: hbssaglik@gmail.com

Hastanelerdeki yemeklerin sıkı denetimi lazım!

Bakınız TARIM Bakanlığı şu sıralar sıkça gıda teröristlerinin üzerine gidiyor ve gıdada her tür hileyi yapanları bulup çıkartıp afişe ediyor, rezil ediyor. İyi ediyor! Geç kalınmış bir çalışma şekli. Bu yüzsüz ve arsızlar ancak bundan anlarlar. Hırsızlar! Ekmekten, sütten, yoğurttan, etten, malzemeden çalan hırsızlar! Kravatlı kibar hırsızlar! Çaldığı yetmiyor, milletin sağlığı ile de oynuyorlar.
1995 yılından beri dilimizde tüy bitti. Söyleriz, yazarız, eyleme dönüştürürüz. Çok büyük mücadeleler verdik. Şükürler olsun ki, bu gün 5996 sayılı yasa var ve uygulamaya geçtiler. Yasada bir kısım eksiklikler olsa da iyi niyet var, çaba var, bir şeyler yapma azmi var. Bundan öncesi için biz bunu bile göremedik.
Milletimizin sağlığını hiçe sayan, hırsızlar, ahlaksız ve namussuz tipler, yaşam hakkımızı elimizden aldılar. Hoyratça, arsız ve umarsızca yaptılar. Kimse de bunlardan hesap sormadı. Şimdi bakanlık en azından hileye kaçanları, yanlış yapanları, teşhir ediyor ve kamuoyuna sunuyor. Bu caydırıcı bir olay. Rezil oluyorlar. Tabi burada da Fırat’ın kenarındaki kuzu adaleti çerçevesinde kul hakkı gözetilerek adil bir şekilde davranılması yetkililerden beklenen gerçektir. Yoksa teşhir edilen firma ve kişilerde ilerde telafisi güç maddi ve manevi kayıplara yol açar.
Her zaman söylediğim gibi ülkemizde denetim elemanı eksikliği var. Tarım Bakanlığında bu işler için 4664 denetici var. Bununla tüm ülkedeki gıda üreten, gıda maddesi satan yerleri denetlemek çok zor. Bu sayının arttırılması, iller ve ilçelerde tarım müdürlüklerindeki boşta duran elemanların yetiştirilip denetime alınması, denetim elemanı ağının genişletilmesi lazım.
Gıda hilesi yapıpta yakayı ele verenler; ne yapalım maliyeti düşürmek için yapıyoruz” demekten çekinmiyorlar.  Sanki bu bir hak. Yasaya aykırı, yönetmeliğe aykırı iş yapıyorlar ve bunu da çekinmeden söyleyebiliyorlar. Utanç verici bir durumu resmen kulaklarımızla duyup yaşıyoruz. Üzülmemek elde değil, bozulmamak elde değil, kızmamak elde değil. Ülke Geneli 3 Milyon denetim yapılmış. Güvenilir gıda tüketmediğimiz ortada.
1 ton süte 4 kilo jelatin katıldığı gerçeği ortaya çıktı. Ayrıca bizim ülkemizde domuz jelatini olmadığı mevcut kullanılanların sığır jelatini olduğu ortaya çıktı. Bu arada yılda 6 bin 6 bin 5 yüz ton jelatin kullanıldığı ortaya çıktı. Bu aralar 21 bin denetim yapmışlar 9 bini olumlu çıkmış. Tarım Bakanlığı sorumlu yöneticilik birimini kaldırmış bunun yeniden canlandırılmasının faydalı olacağı kuşkusuz. Bu arada teknikerlerin ve mühendislerin asıl işlerinde istihdam edilmelerin sağlamak gerek. İşin ehli ve uzmanlarını farklı işlerde istihdam ederseniz, olumlu sonuçlar alamazsınız. Tarım Bakanlığının İlçelerdeki ve illerdeki gıda kontrol bölümlerinin ve karantina bölümlerinin daha aktif ve rantabıl çalışmasının sağlanması lazım. Özellikle tahlil yapılan labaratuvarların ciddi çalışması gerekir.
Diyeceksiniz ki, Kardeş, Hastane ile ilgisi ne? Başlığın Hastanelerdeki yemeklerin sıkı denetimi lazım adı altında, yazdığın yazıya bak. Doğrudur. Ama bir ön bilgi, neyin nasıl olduğunun altını çizmek istedim. Yemek Gıda işi. Bunun denetimi ise Tarım Bakanlığında. Hastaneler her ne kadar kendi iç denetimini kurmuş olsalarda, etkin ve olumlu sonuçlar alamıyorlar. Çünkü Veteriner hekim bulundurmuyorlar. Gıda mühendisi bulundurmuyorlar. Herkesin bir uzmanlık alanı var. Aktaracağım…
Değerli insanlar, unutmayacağız ki, hiçbir şey daha ucuza mal edilerek daha iyi olmaz. Kaliteli üretim kaliteli malzeme ve işçilikten geçer. Buda maliyet demektir. Eğer siz kaliteli malzemeden, kaliteli işçilikten kaçarsanız insanların sağlığı ile oynarsınız. Yaşam hakkı kutsaldır ve en önemli haktır. Kimseninde üç kuruş para kazanacağım diye bizlerin sağlığı ile oynama hakkı yoktur. Buna müsaade edilmemelidir. 5996 sayılı yasa daha etkin hale getirilmeli bu hususta yerel yönetimlerde çok ciddi işin içine çekilmeli sıkı bir denetim ağı oluşturulmalı, merdiven altı üretim yapan, kayıt dışı üretim yapanların önü kesilmelidir.
Küçük esnaf, üç kuruş para kazanacak, ne var, çoluk çocuğunun nafakasını kazanacak diyerek bu hileli iş yapanlar, kayıt dışı çalışanlar, medrdivenaltı çalışanlara müsamaha edilmemeli, göz yumulmamalı, acımamalı.  Yoksa onlar para kazansın diye tüm milletin sağlığı ile oynanır. Yasa, adil ve hakkaniyetli bir şekilde herkes için uygulanmalıdır. Bu rezaletler ortadan kalkmalıdır. Ağır ve caydırıcı yaptırımlar içermelidir. Cezalar ağır olmalıdır. Kimse cesaret edememelidir. Halkın sağlığı ile oynamak bu kadar ucuz olmamalı. Özellikle et ve et ürünleri, süt ve süt ürünleri hususunda bakanlık yerel yönetimler ile de çok sıkı bir işbirliği içinde daha etkin çalışmalar yapmalıdır. Açıkta satılan hiçbir gıdı maddesini tüketmemeliyiz. Sokakta, kaldırımda satılan hiçbir malı tüketmemeliyiz.
Bizim insanımız neyi nasıl tükettiğini bilmiyor. Piyasada bir arz var ise, burada bir talep vardır. Piyasada at ve eşek etlerinin kesilmiş halde yakalandığını ve sürekli de kesim yapıldığının haberlerini ekranlardan alıyoruz. Aslında bunun böyle olduğunu ve yıllardır aynı şekilde devam ettiğini bizler tüketici kuruluşları olarak çok iyi biliyoruz. Çünkü yeterli, sıkı denetim yok. At, Eşek, Kedi, Köpek keserek bunları piyasaya sunanlar için ağır yaptırımlar getirilmeli. Ülkemizin her yerinde bu görüntüler var ve giderek artış kaydediyor. Hastalıklı, hiçbir işe yaramayan hayvanları kesip millete yediriyorlar. Çünkü etkin bir denetim ve yaptırım yok.
Önemli bir ayrıntı ise, Bu tür tek tırnaklı hayvanların etlerinin genellikle hazır yemek dediğimiz tabldot yemek veren yerlerde sık sık yakalandığını da biliyoruz. Ciddi bir denetim ve kontrol olmuş olsa bunlar olmaz. Ama devletin kurum ve kuruluşlarında ve bu tür hazır yemek hizmetinin sunulduğu “hizmet alımı” şeklinde gerçekleşen ihaleler ile verilen işler neticesi bu olumsuzluklar yaşanıyor. Çünkü en ucuz fiyata verdim, verelim hesabı yapılıyor. Bu doğru değil. Yemeğin en ucuzu olmaz. En ucuz demek, en sağlıksız olan demektir.
Çünkü idareler yemek hizmetini alırken kendileri bir yaklaşık maliyet çıkartıyorlar. Bunu çıkartırken çok teknik hesap yapıyorlar. Teknik şartnameleri var. O şartnamelerde yemeğin reçetesi var. İçine ne, ne kadar girecek belli. Bu yemeğin bir çiğ maliyeti, birde pişmiş maliyeti var. Yani yemek hazır hale gelinceye kadar içine ne giriyorsa, ayrıca işçilik, elektrik, su, tüp, temizlik, arınma, ekmek, ne varsa bunlar hesaplanıp buna göre bir maliyet çıkıyor. Bu maliyeti çıkartanlar o hizmeti alan idareler.
Ancak ihalede bir bakıyorsunuz en fazla kırana işi veriyorlar. Kendilerinin hazırladıkları teknik şartnameye göre yaptıkları hesaba göre 3 kap yemek (tabldot) 5,5 (BEŞBUÇUKLİRA) – 7 lira (YEDİ LİRA) arasında çıkacakken ve kendileri bu rakamı resmi bir şekilde tespit etmişken, ihalede 2 – 3- 3,5 liraya kadar bu yemeği verebiliyorlar.
Böyle olunca da alan firmalar hile ve desiseye, hırsızlığa başvuruyorlar. Bunun gerçeği bu. Çünkü eldeki teknik şartname belli… O şartname harfiyen uygulansın, etkin ve dürüst bir denetim olsun, muayene ve kontrol komisyonları o şartnameye uygun çalışsınlar o yemekçinin o kurumda yaşaması mümkün değil, iflas eder. Batar. Zaten birçok yemekçi bu yüzden batmıştır. Ama içerde adamı olanlar, korunan kollananlar işini bir hal yoluna koymuşlar ve ucuza aldıkları ihalede yemek vermeye devam etmektedirler. İdari ve Teknik şartnameye harfiyen uyulsun, gelen malzemeler mutfağa alınırken tek tek kontrol edilsin,etler veteriner yada gıda mühendisleri tarafından denetlensin gerçekler ortaya çıkar.
Devlet bu tür ihaleleri icraat zamanı kontrol etsin, pişen yemekleri kontrol etsin, içine giren etleri kontrol etsin. İşi o kurumun işten anlamayan yetkililerine değil, işin ehli ve uzmanı olan Veteriner hekim, Gıda mühendisi, Diyet uzmanlarından oluşan kurullara versin. Özellikle hastanelerde verilen yemeklerin bu bağlamda çok sıkı denetnelmesi gerekir. Tarım müdürlüğü gıda kontrol şubesi ile sağlık müdürlüğü halk sağlığı şubelerinden ekipler kurup bu hazır yemek sunulan başta Hastaneler, Yurtlar, Okulları çok sıkı denetlesinler.
Bakın millete ne eti yediriyorlar göreceksiniz. Ama bu denetim çok yerde, başta hastaneler ve yurtlarda kendileri tarafından iç denetim olarak yapıldığından, o firmalar içerdeki kontrol ve muayene teşkilatlarındakileri kafaya alıyor ve işlerini bir şekilde düzene koyuyorlar. Bu arada Milletin sağlığını düşünen de olmuyor. Dediğimiz şekilde sıkı kontrol yapılsın bunlar bir, bir ortaya çıkar.
Önemli ayrıntı şurada. Devletin kendi kapısında kamu sektöründe yemek hizmeti alımı şeklinde yapılan ihale süreti ile gerçekleşen işlerde, mutlak suretle, o kurumda aynı anda Gıda mühendisi, Veteriner hekim, Diyet uzmanı olmalıdır. Sadece diyet uzmanı olması işi çözümlemiyor. Diyet uzmanının uzmanlık alanı belli. Veteriner hekimin yapacağını yapamaz. Gıda mühendisinin yapacağını yapamaz. Onların da bu hizmet alımında rolleri ve rollerinin önemi büyük. Bu tür Hastane, Yurt gibi yerlerde Mutlak suretle gıda mühendisi ve veteriner hekim bulunmaladır.Eğer kendi kadrolarında yok ise, Geçici görev ile Tarım müdürlüğünden talep etmeliler. Yada sadece kontrol yapacaklarında talep yaparlar, Gıda mühendisi ve veteriner gelir ansızın denetler.
Bu niye gereklidir? Şartnamede Dana eti yazar, firma sığır eti getirir. Kuzu eti der, koyun eti getirir. Hayvanın yumurtaları üzerinde olacak derler, uyanık taşeron gider koyun etini alır, erkek yumurtalarını üzerine diker. Bunu herkes ayırt edemezki. Bunları gıda mühendisi ve veteriner bilir. Ama toplu yemek hizmeti alımı yapılan kaç yerde gıda mühendisi ve veteriner var? Yok. İşin başı buradan sakata düşüyor. Bu eksikliğin acilen giderilmesi lazım.
Tekrar ediyorum. İçinde Allah korkusu olan yönetici burada yazdıklarımı doğru değerlendirir. Ama Vatan millet sakarya deyip, dönüp bizim torbayada akarya mantığı ile çalııyorsa, bir şey demiyorum.
Bu sadece kullanılan malzemenin evsafı ile ilgili olan kısmı. Birde içerdeki firmalar bu işi denetlemek durumunda olan muayene ve kontrol teşkilatlarını, ilgili yöneticileri kafaya alarak, günlük rasyonlarda oynama yapıyorlar. Eğer kartlı giriş değilse, yemeyene de yazıyorlar. Sayıları kabartıyorlar. Tabi bu kabartmaya müsaade edenler ile firma ne gibi paslaşıyor hesabı siz yapın (!)
Ayrıca ihalede verilecek öğün ve yemek belli. Teknik şartnamede hangi gün ne yemeği verilecek belli. Kimsenin ruhu duymadan o günkü yemek mönüsü değişiveriyor.Diyelim ki Rosto var, pahalı bir maliyet. O gün değişip hamsi oluyor, yada ıspanak. Hesap edin gayrı resmi kazancı. Kim neden yapar, niçin yapar? İçerdeki bilen kişi bunu babasının hayrına mı yapar? Yemeğin menüsü ihalede belirlenmiş iken, ve taraflarca kabul edilmiş iken, hangi amaç ve ne maksatla değişir? Şartnamede o gün için Balık verilecek ala balık denmiş ise, balık verilecek ya, hamsi versin denebilinir mi? Hamsi kaç lira, alabalık kaç lira? O zaman firmaya ve birilerine haksız kazanç temin etmiş olursunuz?
Bir başka olay, bu gün izmir köftesi var. Köftenin maliyeti belli. Onun yerine gel bu gün ıspanak yap derseniz adam köfteleri yedi bayram sülalesi ile paylaşır (!) Arada acayip rakamlar oynar. Kırıp aldığı işten zararlı değil karlı çıkar. Gelin YETİMİN HAKKINI, ŞEHİDİN HAKKINI çaldırmayalım. Sıkı denetleyelim.  Kontrol teşkilatları, hastane yöneticileri, müdürleri ellerine ilgili ihalenin teknik şartnamesini alıp, ihalede kabul edilen ve o şyartneme ekinde olan günlük yemek menüsünüde alıp mutfağa gidip tek tek kontrol etsinler. Diyorum size, eğer sizin yaklaşık maliyet olarak çıkardığınız  4- 5- 6- 7 liradan çok çok aşağı ihalede fiyat verip işi almış ise bir firma, onun sizin yemeğinizi çıkarması mümkün değil. Tek bir şekilde mümkün, bu anlattıklarım yapılırsa. Yani çalınır, çırpılır, malzemeden kaçırılırsa, idari ve teknik şartnameler görmezden gelinip ihlal edilirse mümkün. Aksi mümkün değil.
Gıdadaki hile hiç bitmiyor ki. Gidin toplu yemek sunumu yapılan ve ihale metodu ile alınan yerleri gezin. Et döner ile Tavuk döner nasıl yapılıyor? İçine giren malzemeye ne koyuyorlar? Bunun mutfakta hazırlanışı sırasında Gıda mühendisi, veteriner hekim, diyet uzmanı başında duruyor mu durmuyor mu? İçine her tür sakatat giriyor, kokmuş tavuğu hipoya yatırıp kokusunu alıp, sarmısağı sürüp, soslayıp döner yaparlarsa nereden bileceksiniz? Yapanlarda var, yakalandılar.
Kurufasulyeye, Nohuta girecek etin miktarı nevi belli. Dönerde kullanılacak etin nevi belli. Kullanılmadan mutfağa girerken tartın, kontrol edin gerçek ortaya çıkar. Özellikle Hastanelerin tamamında bunun acilen yapılması lazım.  Ucuz kebap, tantuni, ciğer, ekmek arası sucuk ve dönerlerin çok sıkı denetimi lazım. Çünkü halka ne yedirdiklerini şüpheli… 1,5 – 2 liraya, 2,5 liraya  Kebap olmaz, Tantuni olmaz. Döner hiç olmaz. Ne et döner, ne Tavuk döner. Bunlar sıkı denetlenmeli. Halkımızın resmen sağlığı ile oynanıyor. Seyyar satıcılar başta olmak üzere halka hazır yemek sunan, lokanta, kafe gibi yerlerin, toplu yemek hizmeti satın alan hastane, yurt gibi yerlerin etkin ve sıkı denetimi lazım.