Hiç Allah’tan korkmaz mısınız?
Hadi devletin yasalarından, kanunlarından korkmazsınız. Bunu anladık.
Arkanıza İBİŞ siyasileri alarak, kendini bir halt zanneden siyasileri alarak DEVLETİN YASASINI KANUNUNU ÇİĞNEMEYİ BİLİYORSUNUZ.
Bunu anladık ta, içinizde ALLAH KORKUSU DA MI YOK?
Sizler evinizde şu kış günü sıcak odalarınızda mışıl mışıl uyurken TAŞERON İŞÇİLERİNİN ( Temizlik, bilgi işlem, araç kiralama, mr- toma- yemek- v.s. gibi) bölümlerde çalışan insanların MAAŞLARINI vermemek, yatırmamak insanlığa sığar mı? Hangi vicdani ölçülere sığar? Asgari ücretle çalışan bu insanlar çoluk çocuk geçindiriyor. Günah değil mi?
Şimdi biri çıkıp da, nerede ödenmemiş, hani göster, gibi laflar ederse, TÜHH KÖTÜLERİN YÜZÜNE DER tükürürüm.
Gidin Bakın MDH de temizlik işçileri daha maaşlarını alamadılar.
Bilgi işlemdeki çocuklar alamadılar.
Diğer hastaneleri de sayayım mı?
Allahtan korkun.
Mersin merkezdeki 3 büyük hastane başta olmak üzere tüm hastanelerdeki taşeron işçilerinin maaşlarını alıp almadıkları, neden almadıklarını, idari ve teknik şartnamelere neden uyulmadığını araştırıp, soruşturacak ve bu hususta görev ihmali olan, kusuru olanlara gereken cezayı verecek bir ALLAHIN KULU YOK MU?
Allahtan korkun ya!
BİZİM SİTEYE ERİŞİMİ ENGELLEMİŞLER (!) Mersin deki bazı hastaneler bizim siteye giriş çıkış olmasın, kimse yazılanları görmesin diye engelleme yapmışlar. Mersin merkezdekiler dâhil tüm ilçe hastanelerini gezin engellemeleri gözünüzle görün. Sansürcü zihniyet KOL GEZİYOR… Bu sansürcü zihniyet bize karşı, bizim yazdıklarımıza karşı kol geziyor ama, TÜYÜ BİTMEDİK YETİMİN, ŞEHİDİN HAKKI olan devlet kasası için ALLAH RIZASI İÇİN görev yapmıyor. Anlamak çok zor…
Eğer bir düzgün iş yapacaksanız, devletin kurumunda, devletin internetinde, bizim siteye girişi değil, tüm devlete ait resmi sitelerinin dışındaki, özel, pornografik, oyun, sosyal ağlar, çetleşmeler gibi işleri sonlandırın. KAMERA SİSTEMİNİ geliştirin. Çalışanların nasıl çalıştığını kontrol altına alın. Mesai içinde neler yapıyorlar, işten nasıl kaytarıyorlar bunu takibe alın. Allahtan korkun, kuldan utanın. Tabi varsa….
Doktoru, uzmanı, memuru, hemşireyi, laborantı, teknisyeni takip etme, kontrol altına alma, kameralı sistemi bunun için kullanma, devletin mesaisini çaldır, harama özendir, biz bunları yazıyoruz diye bize erişimi engelle. Hiç umurumda değil. Ben görevimi yapıyorum. Elimden gelen her şeyi yapıyorum, elimden gelmeyenler için ise ALLAH’A SIĞINIYORUM.
Sığınacak bir devlet teşkilatının kalmadığını çoktan anladım (!) Bu devlet bu kadar sahipsiz olamaz! Günah ya. 3 yıldır burada bu köşede yırtınıyorum. Neler yazmadım, neler gündeme taşımadım. Beni mahkemeye verenler oldu, gittim aklandım, berat ettim, ama bir türlü yetkiliye, ilgiliye durumu anlatamadım. Halen beni üst makamlara terbiyesizce ahlaksızca kesenler, riya yapanlar, fasıklık yapan mürailer var.
Bu üst makamdakiler bu kendilerinden makam bekleyen ve aldıkları makamda bir halt yapmayan tipleri dinleyeceklerine, birde beni dinlesinler.
Geberirler mi, büyük bir günah mı işlerler?
Mersin’deki onlarca ihale yolsuzluğunu, ihalede usulsüzlüğü, icraatlardaki yanlışlığı, görev kusuru, ihmali, kötüye kullanmayı, ihaleye fesat karıştırmayı, edimin ifasına fesat karıştırmayı, anlaşmalı paslaşmalı alım satımları gündeme taşıdım, yerel ölçek de incelemeci araştırmacılarla olayları kapatırlarken, bu üst yetkililer neredeydiler?
Niye cidden araştırma içine girmezler?
Mersin ilindeki merkezdeki üç ana hastane dahil tüm hastanelerdeki YEMEK- TEMİZLİK- BİLGİ İŞLEM- GÜVENLİK- MR- TOMO- ÇAMAŞIR YIKAMA gibi tüm taşeronlaşmış hizmetlerde acayip ilintili bağlantılı işler dönüyor, yazıyoruz, tınlamıyorlar.
Bu işleri alanların telefonlarını, iş yerlerini, hastanede hizmet ettikleri alanları takibe alsalar bakın neleri ortaya çıkartırlar. Ama yapmıyorlar.
Trilyonlar dönüyor. Günah ya. Devletin işleri taşeronların içerde dışarıda paslaşmalı, anlaşmalı, dosyaları birbirine vererek tezgahlanıyor ve içerdeki iş yapanlar bir türlü değişmiyor. Üniformalar ve belki şirket adları değişiyor gibi gözüküyorsa da içerde işi yürütenler, çalışanlar, parayı olanlar hep aynı. Sıkı bir takip ile bu olaylar ortaya çıkarılır, ama bunu yapmıyorlar.
Devletin müfettişi geliyor, yolsuzluğu, hırsızlığı, pisliği ortaya çıkarıp, bu hazine zararını ilgiliden tahsil edin diye rapor yazıyor, işin suyunu çıkartıyorlar. O makamdan o makama yazışıyorlar, firmalar lehine kılıç çekiyorlar ve bunları devlet bir türlü görmüyor.
Mersin’de bir merkezi laboratuar ihalesi yapıldı. Günlerce konuyu gündeme taşıdım. İşin genelgelere, yasalara aykırı yapıldığını yazdım, belgeledim. Ama işin üzerine gitmesi gereken makamlar gitmeyip, bu ihaleyi ben yaptım oldu mantığı ile yapan il müdürünü taltif edip üst makamlara taşıdılar.
Aynı şekilde yemek ihalesinde satın alma komisyonuna talimat veren, satın alma komisyonunun kararının üzerine, kendisine onaya geldiği sırada, red yâda onaylamak yerine, eli ile kararın üzerine yazarak not düşüp talimat veren, karar çıkmış iken yeniden işlem yaptıran Başhekimi bir üst makama taşıdılar.
Döner sermaye primlerini ve performansları, yüzde yirmilik payları keyfi, kafasına göre dağıtanları korudular.
Üç teklif metodu ile doğrudan alım limitini aştıklarından,bütünlük arz eden işlerde parçalayıp bölerek alımları gerçekleştirdiler ve bunun hesabını kimse sormadı.
İhalelerde, serbestlik, rekabet, açıklık ilkeleri RESMEN ÇİGNENEREK kişilerin ayakkabı numaralarını tarif eder gibi teknik ve idari şartnameler çıkardılar, dile getirdik, o yerli olmadılar.
Hasta hakları diye bölümler oluşturulmuş, bu bölümlerde çalışanlar imtiyazlı hale gelmişler, buralarda ebe hemşire, doktor çalıştırıyorlar ve onlarda gelen şikâyetleri kapatıp geçiştiriyorlar dedik, kimse tınlamadı. Çıkın tüm hastaneleri gezin, kimler çalışıyor bakın, gelen şikayetler nasıl örtülüyor onu da araştırın.
Kalite birimi oluşmuş, kaliteden anlamayan ebe, hemşire, teknisyen, müdür yardımcıları oraya görevlendirilmiş, ha bire uyduruk anketlerle kalitesi iyiymiş gibi performans arttırıcı çalışmalar yapılıyor dedik, inanmadılar. Gidin kontrol edin. Bir hastanenin kaliteli ve verimli hizmet sunup sunmadığını, kendisinin kurduğu birimi karar verir, yoksa bağımsız bir birim mi? Dışardan birileri gelsin kalitenin sıfır noktasında olduğunu bir anda tespit eder. Kalitesi olan, kalite belgesi olan bir hastanenin tuvaletleri başta olmak üzere, tüm birimleri kokar mı? Engelli tuvaletine normal vatandaş girer mi? Tuvalet de sigara içilir mi? Koridorlar leş gibi olur mu? Koridorlarda çöp kovası olmaz mı? Merdiven drabzınları paslı, kirli olur mu? Asansörler kirli pasaklı mı olur? Aynı asansörde hastanın yemeği ile hasta çıkar mı? Engelliler için yapılması gereken düzenlemeler baştan savma mı yapılır? İşaret sistemi, sesli ve görüntülü sistem olmaz mı? Tekerlekli sandalyeler için rampalar TSE standardında olmaz mı? Hastane güvenlik kameraları ve içerdeki kamera sistemi KÖR NOKTA oluşturmadan herkesi, her çalışanı, her yeri görmez mi? Mesai kontrolü imza atmak yerine daha çağdaş, daha uygar bir şekilde sabah parmak izi kullanılarak alınamaz mı? Hangi saatte geldi, hangi saatte çıktı bu parmak izi ile elektronik ortamda belirlenemez mi? Sedyeler, kullanılan tekerlekli sandalyeler paslı, kirli, eski püskü olur mu? Sedyelerde çarşaf olması gerekmez mi? Hasta dinlenme odalarındaki yataklarda çarşaf olması gerekmez mi? Acildeki tüm sedye ve yataklarda hasta altına temiz çarşaf konması gerekmez mi?
Şimdi hepsi hep bir ağızdan VARRRR, her şey iyi diyecekler.
Siz kontrol yapmazsanız, bağımsız birimler gelip kontrol yapmazsa, kaliteyi kendiniz denetlerseniz, hizmetlerde bu verimi alabilir misiniz?
Acaba Kaymakamlar bu yazdıklarımla ilgili kendi bölgelerinde kaç kez hastane denetimi yaptılar?
Acaba Valiler kaç kez denetlediler?
Ansızın baskın yaparak, acili, hastaların yattıkları yerleri, çalışanların kılık kıyafetlerini, üniformalarını, yaka kartlarını, tuvaletleri, merdivenleri, asansörleri, engelliler için yapılması gereken düzenlemeleri hiç denetlediler mi?
Hak getire…
Sonra derler ki, her şey iyi.
Nerede iyi?