haberanaliz
Her şeyin Başı SAĞLIK

Her şeyin Başı SAĞLIK

Mail: hbssaglik@gmail.com

Kamu hastane birlikleri mi, yoksa kamu hastane bölüşenleri mi?

Biliyorsunuz Sağlık Bakanlığı yeni bir uygulamaya başladı. Bunun gereği sözde piyasalarda CEO diye bilinen nitelikteki adamlara sağlığı teslim ettiler (!) Nasıl iş ise, bu CEO lar hastanelerin eski kadroları, eski çalışanları, eskiden devleti zarara uğratanlar, ihaleye fesat karıştıranlar, görevini kötüye kullananlar, görevini ihmal edenler, bulunduğu yere zarar verenlerden oluştu.

Yazdık çizdik, duyurduk, o yerli olmadılar. YOLSUZLUKLA MÜCADELE, HIRSIZLIKLA MÜCADELE yaptığını ve bu konuda çok titiz olduğunu söyleyenler nedense bizim yazdıklarımızı pek ciddi bir şekilde inceleme gereğini görmediler (!) Eskiden adları hastane idi ve ita amirleri BAŞHEKİMLERDİ. Şimdi yeni oluşumda KAMU HASTANE BİRLİKLERİ dendi tek çatıda toplandı. Başhekimler hekim başı oldu, hiçbir yetkisi kalmadı. Hastane müdürlerinin ve yardımcılarının konumu değişti, sorumluluğu değişti, bunların başına bir hastane yöneticisi geldi ve hepsinin başında ise genel sekreter var.

Fakat halen Mersin’deki hiçbir hastanede tam randımanlı bir çalışma, etkin ve verimli bir hizmet sunulamıyor. Çünkü işi bilen, ehliyet ve liyakat sahibi olanlar iş başında değil. Ahbap çavuş ilişkileri ile yapılan görevlendirme ve atamalar ile makamlarda oturanlar yüzünden verim alınamıyor ve yanı sarı halen iş yerlerinde çalışma barışı tam oturmuş değil. Adamların hakkında idari cezalar var, gitmişler idari mahkemeden kaldırmaya, kaldıramamışlar onları makama getirmişler. Yine adamların hakkında ağır ceza, asliye cezalarda mahkemeler var, davalar szürüyor. Aklanmamışlar, tutup onları makama getirmişler. Adamlar hakkında idarecilik yapamaz, bulunduğu görevden alınmalı, tenzili rütbe edilmeli denmiş uygulama yapılmış, bu adamları alıp getirip makama oturtmuşlar. Yazıyorsunuz, o yerli olan yok! Kısacası Mersin de Kamu Hastane Birlikleri (KHB) Kamu Hastane Bölüşenleri haline getirilmiş.

BEN TEKRAREN UYARMAK İSTERİM Satın almaları yapan tüm görevlilerin çok titiz araştırılması lazım. Sadece onlar değil. Hastanelerdeki muayene komisyonları ile idari ve teknik şartnameleri hazırlayan komisyonlar ile satın almalara verilen komisyon üyelerinin çok titiz bir şekilde güvenlik soruşturmaları yapılmalı. Ayrıca kendilerinin, birinci derece akrabalarının kan bağı olan çocuklarının mal varlıkları incelenmeli. İhaleler hazırlanırken önce teknik şartname, sonra idari şartname hazırlanıyor. Bu şartnameler için ita amiri bir kurul atıyor. O kurulu atadığı gün, yani görevlendirdiği gün Emniyet güçlerine bildirmeli ve emniyet güçleri o kurulu takibe almalı. İzlemeli. Telefonları dinlenmeli. Yine aynı şekilde idari şartnameyi hazırlamaları için yaptığı görevlendirmede adı geçenlerde takip edilmeli. Bu kısmı unutuyorsunuz. Önemli olan bu kısmı… Çünkü Bu kısım bittikten sonra satın alma komisyonuna geliyor, onlarda ellerindeki idari ve teknik şartnameye uygun ihaleyi yapıyorlar. Eğer idari ve teknik şartnamelerde film, fırıldak, hile, desise yapılmış ise onların bunu bozma yetkisi yok. Onlar sadece ihaleyi gerçekleştirip ita amirine sunuyorlar. İta amiri de oldukça yetkili. İster onaylıyor, isterse onaylamıyor. Esas neyi onaylamış, ne için onaylamış, ne maksatla onaylamamış bu gerekçelerin incelenmesi, kanuna uygunluk ve uyarlıklarına bakılmalı. İdareler işlerine geldiği gibi davranıyorlar. Sonra da şikâyet eden yok ki deniyor. Oysa firmalar ve iş yapan müteahhitler şikâyet etmek taraftarı değiller. Nitekim şikâyet ettiğinde idare tarafından kara listeye alınıyorlar, o kurumdaki iş yapma şanslarını yitiriyorlar. Bir daha tekrar ediyorum ki, İHALELERDE ÖZELLİKLE HİZMET ALIMLARINDA, YEMEK- TEMİZLİK- GÜVENLİK- BİLGİ İŞLEM- MR-TOMO GİBİ TÜM İŞLERDE idari ve teknik şartnameleri hazırlayanlar, bu kurullarda görev yapanlar, satın almada o işin ihalesine katılanlar, ihaleyi gerçekleştiren memurlar ve amirler çok sıkı takip edilmeli, incelenmeli, dinlenmelidir. Bu iş sadece burada bitmiyor. Her şey bitti diyelim. Bitmiyor. Çünkü bundan sonra esas önemli iş başlıyor. Örneğin firma, madem bana yok, ben kırar alırım diyor, sıfır kırıyor ya da çok düşük bedelle alıyor. Öyle olunca da bu sefer muayene ve kontrol komisyonlarına iş düşüyor. Bunlar işini düzgün yapmalı. Yapmıyorlar. Eğer muayene ve kontrol komisyonları işlerini düzgün yapsınlar, idari ve teknik şartnamelere okuyup inceleyip, titizlikli harfiyen uygulasınlar, o firmaların çalması, çırpması söz konusu olamaz. Çalıp çırpamaz ise, idare edilmezlerse o verdikleri ve aldıkları fiyat ile bu işleri yapmaları mümkün değil. İçerdekiler göz yumuyor. Onlar göz yumuyor yâda yumduruluyor. Siyasi baskı ile. Sonra… Sonrası devlet tokatlanıyor. Bir daha diyorum ki, satın alma komisyonu üyeleri, (her alımda oraya farklı üye görevlendirilir, konusu ve uzmanlığına göre) ihalesi yapılacak olan işlerle ilgili idari ve teknik şartnameleri hazırlayan görevliler, dahasın da muayene komisyon üyeleri, müdürler ve yardımcıları, ita amir ve yardımcıları, kurum ile iş yapan firma sahip ve yöneticileri izlensin, takip edilsin, dinlensin, bakın neler çıkacak…”

KAMERA SİSTEMİ MESELESİNİ ÇÖZÜN ARTIK Kurumlarda kamere sistemi var. Sadece dış güvenlik ve bahçede değil. İçerde tüm koridor ve idarecilerin bulunduğu katlarda var. İta amirleri odalarına monitör koymuşlar 24 saat geleni gideni, kim geldi kim gitti izleyip takip ediyorlar. Hal böyle olunca. İta amiri ve idareciler hakkında bir şikâyet yapılamıyor. Herkes korkup çekiniyor. Kurumu gelen müfettişlerde izleniyor. Müfettişe kim gitse, hemen kenara çekiliyor ve sorgu sual başlıyor, baskı kuruluyor. Bu içerdeki kamera sistemlerinin ele alınması yeniden düzenlenmesi lazım. Güvenlik açısından ise ita amirlerinin sekretaryasına, odasına konabilir. Bahçede, otopark da, kantinde, acil önünde olmasında sakınca yok. Ama idarecilerin odaların gözetleyecek şekilde olunca, personel aksayan bir hizmeti bile müdüre yâda ita amirine söylemeye gidemiyor, çekiniyor. Başımı iş alırım diyor. Oysa Danıştay kararı var. Bu işe bir çözüm bulunmalı. Yoksa kimse gidip de soruşturmacıya, müfettişe sağlıklı bilgi veremez.

FİKSATÖR PLAK.. Hastanelerde doğrudan alım olarak bilinen ve üç teklif metodu ile reçete bazında alımı yapılan ORTOPEDİ- BEYİN CERRAHİ malzemelerini hiç incelediniz mi? Dün başka fiyattan malı verenler bu gün aynı malları çok abartılı rakamlarla veriyorlar. Ayrıca hastaya kullanılan fiksatör, plak gibi malzemeler tekrar tekrar kullanıldığı söz konusu. Hiç bunları araştırıyor musunuz? Hiç bu doğrudan alımları incelediniz mi? Birde gelin bu doğrudan alımları tek tek araştırıp, ince detayları ile soruşturun. Barkotlara bakın, ce belgelerine, fta belgelerine bakın. Reçeteyi yazan ile malı kabul edenleri incelemeye alın, takibe alın. Firmaların iş yerlerini takibe alın, Hastanelerin çalışanlarından kimler buralara sıklıkla giriyor çıkıyor. Bakın bakalım.

TAŞERON İŞÇİSİ BEYAZ ÖNLÜKLÜ, MASA BAŞINDA Temizlik personeli, Bilgi işlem personeli olarak alınan ve taşeron elemanı olarak çalışanlar halen siyasetteki torpillerline göre iş yapıyorlar. Masa başında çalışıyorlar. Müdür ve Başhekim, Genel sekreter  özel kaleminde sekreter, sorumlu amir gibiler. Danışmalara oturtulmuşlar. Üzerlerinde üniformaları yok. Beyaz önlük (üniforma)  giyiyorlar. Doktor veya hemşire, tıbbi teknoloğ, sağlık memuru gibi algılanıyorlar. Oysa bunların kendi firmalarının üniformaları olması lazım… Ayrıca sol taraflarında yaka kartları olması ve görevleri yazması lazım. Yapmıyorlar. Buda işyerinde çalışma barışını bozuyor. Hastane gibi ulvi kuruluşlarda bunların taşeron elemanı olduğunu bilmeyen vatandaş ara sıra dolandırılıyor da. Bunları devlet memuru sanıyorlar. Çoğu torpilli. Ya siyasetçiler var arkalarında. İl ilçe başkan ve yöneticileri. Yâda Doktorlar, Başhekimler, Başhemşireler, Müdürler ve yardımcıları. Bu halen çözümlenmedi. Taşeron yanında çalışan bu kişiler olumsuzluklara karışınca devlet memur şöhret ve vakarına da zede geliyor. Bunlara dikkat eden yok. Birde gelip bunları yerinde Adam gibi tespit edin. Geçmiş dönemlerde yapıldı, üstün körü geçiştirildi.

YASAKLI FİRMALARI KONTROL EDİYORMUSUNUZ, YADA HAKKINDA YASAK İSTENENLERLE NİYE HALEN ÇALIŞIYORSUNUZ? Sağlık Bakanlığınca Teftiş Kurulu raporları ile ihalelere girmeleri yasaklanan ve men edilen kaç firma, yâda firma ortağı şu anda Mersin ilimizdeki hastanelerin alım satımlarını, ihalelerine iştirak ediyor? Hiç baktınız mı? Hakkında firması, şirketi, TC kimlik numarası ile yasaklama getirilen bu kişiler ve bunların ilintili bağlantılı oldukları firma kuruluşlar nasıl oluyor da ihalelere katılabiliyorlar, devletin alım satımına girebiliyorlar? Bunları niye araştırmıyorsunuz? Ayrıca mahkemelerde davası devam eden, yargısı devam eden ve bu işler devam ederken yargılama konusu işler kapsamında her hangi bir iş yapmaması tedbiri çıkmış olanlar var, bunları niye araştırmıyorsunuz? Bu arada hakkında son iki yıl içinde yasak istenen ve mahkemeye sevk edilenler var. Her ne kadar bu kişiler ve firmaları şu an mahkemece yasaklanmamış olsa bile, bunlar hakkında kendi kurumunuzun bakanlık müfettişlerince tespitler var. O tespitleri neden göz ardı ederek çalışıyorsunuz, ve neden bunlar halen kurumlarda cırıt atıyorlar, mal ve malzeme veriyorlar?  Bu kişilerin içerdeki uzantıları halen görevlerde olunca, bunlar kolaylıkla devlete kazık atmaya devam ediyorlar. Dikkat edin, Son iki yılda mahkemeye intikal eden dosyaları personelden, sicilden ve hukuk büronuzdan isteyin. Bu firmalarla çalışmanın önün geçin. Devlete yazık.

HALEN KURUM WEB SİTELERİNDE GÜNCELLEME YOK KHB çatısında birleşen Mersin’deki hiçbir hastanede kurum web sitesinde güncelleme yok.  Hastanelerin alımları, doğrudan temin işleri, ihalelerin ilanları ve idari ve teknik şartnameleri halen kurumlarının kendi web sitelerinde her tür uyarı ve ikazımıza rağmen yayınlanmıyor. Yayınlansa bile güncellenmiyor. Günü gününe buraya bu işlerin detayları konmuyor. Yetkilileri niçin uyarmıyorsunuz? Bu alım satım ihale ilanları, idari ve teknik şartnameler kurumların web sitelerine konmalıdır. Vatandaş uzak yerden gelecektir, burada bakar ve bir yanlışlık varsa idareyi gününden önce uyarır. Ama bunu görmüyor. Sadece ihale gününü biliyor, bir iki gün önce gelip dosya alıyor. İtiraz süresini kaçırıyor. Bu ihaleler şeffaflaşmalı. Bunda ne zarar var? Özellikle alım satımları, ihale ilanları kurumlarının web sitelerine günü gününe ve detayları ile konmalı. Bu web sitelerinin bu bölümü sürekli güncellenmeli. Bakın yapılan hatalı işlemlere sürekli itirazlar yapılıyor. Bu itirazlarda ihalelerde sarkmalara ve idarenin işinin aksamasına sebep oluyor. MDH kantin ihalesini yazdık, ihale ilan metni kurum web sitesine konmamış ama koyduk diye gazeteye ilan vermişsiniz dedik, biz yazdıktan sonra hemencene koydular. Ama gününden önce konacak bu ilan. Bakın bu ihalede tam rekabet oluşmadı. Ayrıca tüm hastanelerde bu keyfiyet sürüyor. Kurumun kendi web sitesine ihale ilanları, alım satımların şekli, idari ve teknik şartname metinleri konmuş olsa yapılan işler daha bir açıklık, şeffaflık kazanır. Neden, kimden korkuyorlar da koymuyorlar? Burada devletin kazancı söz konusu. Kamunun denetiminden, açıklık, şeffaflık ilkelerinden neden kaçılıyor?

BERBER KADROSU VAR, HASTANIN KILINI TEMİZLİK İŞÇİSİ ALIYOR Hastanelerde ziyaretçi kapısının karşısındaki bir odayı BERBER yapmak lazım… Çünkü Hastanelerde berber kadrosu var. Bu kadroda çalışan birine, berber hane olarak düzenlenir ve donatılır ise hem serviste tedavi görür iken tıraşı gelmiş hastalar tıraş edilir, hem de çok uygun bir ücret ile hem personel hem de refakatçiler tıraş olabilirler. Bu da sosyal bir olaydır. İnsanları oldukça mutlu eder. Zaten berber kadrosunda elemanınız da var. Bunu daha öncede dillendirdik, yapmıyorlar, temizlik personeli diye alınan taşeron işçisine ameliyat olacak hastanın kıllarını permatikle aldırıyorlar. Temizlik işçisinin görevi bu değil ki! Bu işleri düzeltin artık.

MEMURLARINIZI DÜZGÜN ÇALIŞTIRIN Çok ACİL bir şekilde hızla SSK Bürosu için de, bir yeşil kart bürosunun olması lazım. Burada sağlık müdürlüğü ve sağlık grup başkanlıklarında çalışmış kendini geliştirmiş yetenekli birde memur görevlendirilmeli.

Ayriyeten Hastanede bazı birimlere öyle çok memur yığılması var ki birçoğu boş boş oturuyor amirleri müdür yardımcıları tarafından kontrol edilemiyorlar mesela evrak kayıt, arşiv, sağlık kurulu,  katlardaki kat sorumluları, v.s gibi. Daha öncede birkaç kez konu çeşitli vesileler ile gündeme taşıdım. Doktor bir rapor yazıyor bunu bilgisayarda yazacak kimse yok… Bulamıyorsunuz. Vatandaş bir oraya bir buraya, adli evrak’a, idareye, raporu yazdırmak için koşup duruyor. Hastanede bilgisayarda bu raporları yazacak birim olması gerekir. Ve şarttır. Elzemdir. İş aksıyor. Vatandaş sürünüyor. Yine çok önemli bir husus ise, Vatandaşın dilekçesini yazacak onu yönlendirecek halkla ilişkiler mezunu kişiler danışmada çalıştırılmalı. Şu an çalışanlar ne doğru düzgün bilgisayar yazabiliyorlar ne de insanları doğru bir  şekilde yönlendiriyorlar.. Ayrıca Türkçe konuşmaları güzel değil. Anlatım bozukluğu var.  Bu nedenle kendilerini bile doğru düzgün ifade edemiyorlar. Böyle bir durum HASTANEYİ küçültüyor, hizmeti törpülüyor. Yine bakıyorsunuz halen çekilen bir MR (emar) sonucu 10 gün 15 günden önce verilmiyor. Vatandaş çekilen filmin sonucunu almayınca özel’e gitmek zorunda kalıyor. Bu kez hem muayene hem de katılım ve tetkik parası vererek istenen filmi çektirebiliyor. Yazık bu külfet değil mi? O kadar seslendik, düşkünleri, görmezleri, yüzde 90 engelli insanımıza yardım edecek özel giyimli yer hostesleri hala yok. Bu arada o kadar bakınıyorum, Sakat, düşkün, yürüyemeyen yatalak felçli hastalar için yeteri kadar tekerlekli sandalye de yok. Bunları çözmek zor olmasa gerek. İki satırlık bir talep ve satın alma bunları temin eder. 500 yataklı Hastanede en az 30 yeni tekerlekli sandalye alınmalı hizmete sunulmalı. 300 yataklı 250 yataklı 100 yataklı olan yerde de buna dikkat edilmeli. Dedem döneminden kalan tekerlekli sandalye ile kalite artar mı? İğrenç görünümlü tekerlekli sandalyeleri atın, yerine çağdaş ve donanımlı sandalyeler koyun. Para mı yok! Her şeye varda hastaya gelince mi yok!

Aynı şekilde hurda sedyeleri artık atın, çağdaş, yeni donanımlı sedyeler devreye girsin. Sedyelerde çarşaf olmalı. Tertemiz çarşaflar olmalı. Niye yok?  Acil servislerde muayene olan hastanın cerrahi yoğun bakım, nöroloji yoğun bakım, dâhiliye yoğun bakım, koroner yoğun bakıma doğrudan direkt olarak ulaşması için hasta asansörü her zaman hazır halde olmalı.Öğlen yemek zamanı, hem hasta, hem personel yemek yemeye gitmek için aynı asansörü kullanıyor. Direnci zayıf hasta aynı asansörde personelin nefesinden rahatsız oluyor, belkide ameliyattan çıkıp servise giden hasta başka insanların soluğu ile bulaşıcı bir hastalık daha kapabiliyor. Yemekhaneye giden yemekler ve personelde hastanın bulaşıcı bir hastalığı varsa geçebiliyor ve etkilenebiliyorlar. Dâhili ve cerrahi servislerde hasta ziyaretinde ayağa mutlaka galoş giyilmelidir. Bu mutlaka sağlanmalıdır. Hijyen açısından çok önemli…  Ayrıca gördüm ki, diyaliz hastaları evlerinden diyaliz merkezlerine araçla götürülüp getiriliyor. Nasıl onlar böyle ulvi bir hizmeti sunuyorsanız, kanser hastaları da aynı şekilde evlerinden taşıma sistemi ile ücretsiz alınmalı tedavi ve terapiye alınmalıdır. Bu çok önemli bir hizmet olacaktır. Diyaliz hastaları için Carrefour yakınlarındaki tedavi merkezi yerine tedavi sırasında oluşabilecek komplikasyonlara anında müdahale edilebilecek, Devlet Hastanesi yakınında bir yer ayarlanmalıdır. Veya hastane içindeki hastane bahçesindeki sokak çocukları ve madde bağımlıları serbest denetimli çocukların tedavi merkezi,  diyaliz hastaları için hemodiyaliz merkezi olarak kullanılabilir.  Döner sermayede hep aynı şahıslara döner sermayeden %20 pirim verildiği, Değişmeyen kalabalık bir liste izinli ve raporla olsun olmasın hep aynı şahıslara döner sermayeden teşvik primi verildiği bildiriliyor. Bu tabiî ki personel arasında huzursuzluk yaratıyor, iş verimini ve kalitesini etkiliyor, aynı anda kurumdaki çalışma barışını zedeliyor. Adaletli ve hakkaniyetli bir döner sermaye ve performans dağılımı kurum içinde çokça dillendiriliyor. Belki idare işin farkında değildir diye burada bunu da gündeme taşımak istedim. Hastanede başarılı memur ve görevliyi takdir etmekten tarafım. Takdir ve teşekkür teşvik edici, motive edicidir. Bunun bir başka şekli ise, hem hastalara onların sorunlarını çözen hem de idareye yardımcı olan devamlı performans gösteren görevlilere döner sermayeden %20 daha fazla pirim verilerek ödüllendirilmelidir. Bu ödüllendirilme hem kurumun veb sitesinde yani internette yayınlanmalı hem hastanede insanların toplu olduğu yerlerde oluşturulacak panolara asılmalı, mümkün ise hastanede çıkacak basit ama çok kapsamlı 4 sayfalık aylık bir bültende yayınlanmalı, bu personele ücretsiz dağıtıldığı gibi, hasta ve yakınlarının görmesi ve okuması içinde hasta odalarına, salonlara konmalıdır. Çok büyük teşvik edici, motive edici olur.

www.haberanaliz.net
CEVAP HAKKINA SAYGILIYIZ. Cevabı yazıda, adı geçen ilgilisi ve yetkilisi göndermesi gerekir. Telefon ve iletişim bilgilerini koymayı unutmayınız. CEVAP GÖNDERECEĞİNİZ ADRES:batuhansezerhaberanaliz06@gmail.com