KIYI KUMULLARIMIZI NASIL KULLANIYORUZ
2 Haziran 2008 tarihli “kıyı kumullarının önemi” başlıklı yazımda kıyı kumullarımızın ne kadar değerli olduğunu vurgulamıştım. Taşıdığı bu değerlere rağmen ülkemizde kıyı kumullarımızın nasıl kullandığına baktığımızda kumullarımızın sahibinin ve sorumlu bir kurumunun olmadığını görmekteyiz.
1950’li yıllara kadar kumullarımız özellikle kış aylarında hayvan otlatma yeri, çobanların geceleri ısınma ve gündüzleri yemeklerini pişirme amacıyla odunsu bitkilerinin yakıldığı alanlar idi. Yine 1950 öncesine ait özellikle Karadeniz kumullarında 2. Dünya savaşında Alman istilasına karşı yapılan beton askeri mevzileri görmekteyiz. Yine bu yıllardan itibaren ve zamanımızda da askeri tatbikat ve deniz çıkarma tatbikat alanları olarak kumullarımızın kullanıldığını görmekteyiz.
1950’li yıllarda traktörün yaygın bir şekilde Türkiye’ye girmesi ile kumullar da tarlalara dönüştürüldüğünü ve kumullardan alınan kumların, çok killi tarla toprakları ile karıştırılmak amacıyla alındığını biliyoruz. Birçok kumulumuzda da seraların yapıldığını görüyoruz.. Antalya-Alanya-Gazipaşa arasındaki ilk karayolu birçok yerde kumullar üzerine yapılmış. 1990 ve 2000’li yıllarda istimlak parasından kaçan Karayolları Genel Müdürlüğü tarafından 2 nci yol da iç kısımlara değil, aynı yola paralel yapıldı ve bir çok kumul alanında geri dönülmez tahribat yaptı. Aynı hatayı 2000’li yıllarda Samsun-Artvin arasındaki çift yolun yapımında bazı büyük kumul ekosistemlerini yok edilmesinde görüyoruz.
İlk geniş çaplı kumul tahribatları, 1960’lı yıllardan itibaren kumul ağaçlandırmaları ile başladı. Ülkede ağaçlandırılacak alan bulamayan Orman Bakanlığı’nca bu yıllarda, kumulları ağaçlandırmak moda oldu. Bu ağaçlandırmalardan önce kumulların doğal bitki örtüleri makinelerle temizlendi ve daha sonra da büyüyen ağaçların gölgeleri doğal türlerin tekrar çıkmalarına izin vermedi. Maalesef Orman Fakültesi eski profesörleri de bu ağaçlandırma işine öncü oldular. Rüzgar erozyonu nedeniyle ağaçlandırma yaptığını söyleyenler, daha sonra Belek ve Derme gibi yerlerde dikilen bu ağaçların turizm amacıyla kesilmelerinde sessiz kaldılar. Bu çerçevede Adana, Karataş’ta Akyatan ve İçel, Tarsus’ta Turan Emeksiz kumul ağaçlandırmaları yapıldı. Antalya, Kaş’ta Patara ve Muğla, Fethiye’de Kumluova kumul ağaçlandırmaları yapıldı. İstanbul, Çatalca’da Terkos ve Sinop’ta Sarıkum kumul ağaçlandırmaları yapıldı. Daha sonraları bu ağaçlandırma işine başka kurumların da merak sarıp, küçük çapta kumul ve plajlarımızda ağaçlandırmalar yaptığını görüyoruz. 1960’lı yıllarda sonra yapılan barajlar ise artık denize toprak malzemesinin gelmesini engelledi, yani kumullarımızı oluşturan kaynak olan toprağın yolunu kesti.
Kumullarımız üzerindeki daha büyük tahribatlar ise 1980’li yıllarda başlamıştır. Çıkan turizm kanunu ile kumullar kıymetlenmiş ve oteller yapılmaya başlanmıştır. 1980 öncesi kumullarda görülen çardak, çadır, kulübe ve büfe ve lokantaların yerini daha sonraları yazlık evler aldı. Yazlık ev yapımındaki nedenlerden birincisi artan nüfusun yazlık ev gereksinimini karşılaması ve ikinci neden ise ülkedeki enflasyondan korunma için bu evlerin yatırım aracı olarak görülmesidir. Bu yazlık evlerin büyük kısmı, yine kumullardan alınan kumlar ile inşa edildi ve pek çok kumulumuzdaki kum tepeleri bu amaçla yok edildi. Birçok kumulumuzun bulunduğu denizlerden de kum alımı da kumullarımızı etkilemektedir.
Yazlık evlerin yoğun olarak yapıldığı yerler İçel, Antalya, Aydın, İzmir, Balıkesir, Edirne, Sakarya ve Samsun’da kumullar üzerinde yıkıcı etkiler oldu. Diğer illerde de aynı yıkımlar giderek çoğalmaktadır. Antalya, Aydın ve İzmir başta olmak üzere birçok kumulumuz otellere tahsis edildi. 1980’li yıllardan sonra kumullar üzerinde artan nüfusa bağlı olarak çiğnenmeye hassas kum bitkilerini önceleri sadece hayvanlar çiğnerken, artık insanlar ve araçları tarafından çiğnenmeye başlandı. Hatta bu kadar çiğneme az bulunup birkaç yıl önce Sakarya, Karasu kumullarında otomobil rallisi yapıldı. Aynı çerçevede kumullarımız plaj futbolu ve plaj voleybolu alanları ve yamaç paraşütü yapanların iniş alanları oldu.
1990’lı yıllarda Antalya, İzmir, Muğla ve Tekirdağ başta olmak üzere kıyı kumullarımız üzerinde bu otellerin golf alanları yapıldı veya planlandı. Bugün kıyılarımızda ve bu arada kumullarımız üzerinde planlanmış onlarca golf alanı bulunmaktadır.
Son yıllarda yoğun yerleşmelerin sonucu örneğin Bursa, Yeniköy kumulunda olduğu gibi kumullarımız çöp alanları olarak ta kullanılmaya başlandı. Veya Şile’de olduğu gibi kanalizasyonların geçtiği ve denize aktığı alanlar oldu.
Kumullarımız son yıllarda deniz kirliliklerinden de nasibini almaya başladı. Örneğin İçel, Tarsus’taki soda fabrikasının atıkları yakınındaki kumulları kirletmektedir. Petrol tankerlerinin sintine atıklarını da bir çok kumulumuzda görmekteyiz. Antalya, Manavgat’ta Titreyen göl otellerinin kanalizasyonlarının verildiği alan ise oradaki kumullar oldu. İstanbul Ağaçlı’da kömür çıkarılma alanları kumullar üzerindedir. Son yıllarda çok çeşitli kumul temizleme makineleri piyasaya çıkmakta ve bunlar kumullarımızdaki çakıllar ile birlikte doğal bitkilerin temizlenmesinde kullanılmaktadır.
Son yıllarda moda olmaya başlayan bir faktör ise, kumulların bulunduğu alanları kapsayan imar planları, çevre düzeni planları ve yönetim planları ile doğa veya kent parkı gibi projelerin uygulandığı alanların kumulları içine alması. Antalya, İçel ve Muğla’da son yıllarda kum heykel sergilerini de kumullarımız üzerindeki etkiler içinde saymak gerekiyor.
Sarıyer ve Demirciköy sahillerinin buralardaki belediyeler tarafından satışa çıkarılmaları, Bakanlar Kurulu kararı ile Sakarya, Karasu kumullarının “Serbest Bölge” yapılmak istenmesi, Özelleştirme İdaresinin Göksu kumulunun bir kısmını ve Samsun’daki bir başka kumul alanını tersane yapımı için firmalara vermesi ve Turizm Bakanlığının Anamur örneğinde olduğu gibi bir çok kumulumuzu “Turizm Yatırım Alanı” ilan etmesi veya bu bakanlığın kumulları da içine alan kıyı alanları tahsisleri, kumullarımızın sahibinin olmadığını gösteren başlıca örneklerdir.
Adana’da Sugözü termik santralı bir kumulun yanı başında inşa edilmiş ve İstanbul’a su getiren Melen projesindeki toprak hafriyatı İstanbul Belediyesince Sakarya, Karasu kumulları üzerine dökülmüştür. Bilginin kaynağı kurum olarak bildiğimiz üniversitelerimizden Boğaziçi Üniversitesi’nin Kilyos kumulunda endemik yani dünyada sadece Türkiye’de olan kumul bitki toplulukları üstüne kampus binalarını dikmesi ve kumul alanının diğer kısımlarını da ağaçlandırıp deniz kenarını da plaj alanı yapması çok ilginçtir. Çevre Bakanlığının “Akdeniz Bölgesindeki mevcut ve alternatif kum ocaklarının tespiti projesi” projesi de oldukça ilginçtir.
Kumul hakkında bilgisi olmayan çevre derneklerinden bazılarının örneğin Edirne kumullarında çevre adına kumullardaki doğal bitkileri temizlediğini gördük. Birçok kumulda ise, bir çok kurumun çevre adına kumulları çiğneyerek çöp toplamaları ve bu şekilde kumullarımızın çevresini kurtardıklarını zannetmeleri de çok ilginçtir.