KIYI KUMULLARINA HAVAALANI YAPMAK
Günümüzde kıyı kumullarını başta devleti yönetenler o kadar çeşitli şekillerde yok ediyor ki zaman geçtikçe alışmak yerine şaşkınlığımız giderek artmakta. Devletin büyük çapta kumulların doğasını bozma girişimleri; kumulları ağaçlandırma ile başlayan karayolu, yol, sanayi tesisi, tersane, yat limanı, liman, balıkçı barınağı, serbest bölge, park, mesire alanı, kömür ocağı, vb. ile devam etmekte. Ellerine boya kalemlerini alan mimarlar kumullar üzerinde çevre düzenleme, imar ve peyzaj planları yapmakta. Devlet, kumullar üzerinde turizm ile ilgili her türlü tesise izin vermenin yanı sıra şimdi de havaalanları yapma modası çıktı.
Önce 1990’lı yılların başlarında Mersin’in Göksu deltasında havaalanı yapılması tartışmaları ile başlayan bu süreçte Göksu havaalanı fikri hala gündemde.
Daha sonra Muğla, Dalaman’da kumul arkasına yapılan havaalanı kumulu yok etmese de büyük ölçüde etkilemiştir.
Kısa bir süre önce İstanbul’a yapılacak 3. havaalanının yeri açıklandı. Bu alan, Durusu (Terkos) Gölünün hemen doğusunda Yeniköy ile Akpınar arasında. Belirtilen alan içinde Akpınar’ın Kuzeybatısı ve Kuzeydoğusunda kıyı kumulları bulunmaktadır. Proje alanının batısında ise Yeniköy Kumulu bulunmakta ve bu kumul Karaburun’a kadar devam etmektedir.
Akpınar kumulları ilk defa böyle bir sorunla karşı karşıya değil. 1956 yılında kurulan Akpınar İmtiyazlı Linyit İşletmesi Limited Şirketi buradan linyit kömürü çıkarmaya başladı.
Akpınar kumullarının maden ocağından çektikleri yetmiyormuş gibi 2010 yılında İstanbul off-road Şampiyonasının ilk ayağı burada düzenlendi. Bu yarıştaki ikinci parkur büyük göl çevresindeki kumluk tepelerden geçirildi. Bu kumullar üzerindeki şampiyonaya maalesef Eyüp ve Arnavutköy Belediyeleri de destek verdi.
Haberanaliz’de 5 Temmuz 2011 tarihinde Akpınar kumulunun neler çektiğini yazmıştım. Fakat asıl çekeceği bundan sonra imiş. İstanbul’a 3. havaalanı için bu kumulların da bulunduğu alan seçilirken planlamada bu alanın kıyısında denizin doldurulması var. Deniz doldurulurken Akpınar kumullarının üstü de doldurulacak ve kumula ait en küçük bir iz dahi bırakılmayacaktır.
Akpınar kumulları mezara konulup üzeri doldurulduktan sonra da rahat bırakılmayacak ve 3. Boğaz köprüsünün bağlantı yolu Akpınar yakınından geçirilecek. Ayrıca Avrupa yakasında kurulacak yeni kentin 4 ilçesinden biri Akpınar ilçesi olacaktır. Yani buralar yeni yerleşim alanları olacaktır.
Bu özellikleri ile şu ana kadar yapılan ve yapılacak olanlara göre en talihsiz kumul unvanı Akpınar kumulunun olmuştur. İster istemez aklımıza İskoçya, Galler ve Fransa kumullarında yaptığımız geziler gelmekte. Araştırmacıların bile giremediği kumullar, sadece araştırmacıların girdiği kumullar, vatandaşın da yararlandığı kumullar diye kabaca ayıracağımız kumullar. Vatandaşların yararlandığı kumullarda tahta patikalar bulunmakta ve insanlar sadece bu patikalardan denize ulaşabilmekte ve kumların üstüne basmamakta. Bunları hatırladıkça da çağdaşlıktan ne kadar uzak olduğumuzu görüp kıyı kumullarımıza acımaktan başka elimizden bir şey gelmemekte.
Akpınar kıyı kumulunda 1987 yılındaki arazi çalışmamızda 1 bitki topluluğu ve 1 alt bitki topluluğu tespit etmiştik.
- Otantho - Leymetum sabulosi (Otanthus maritimus - Leymus racemosus subsp. sabulosus) (Çocukotu - Sahil çavdarı) bitki topluluğu
Alt bitki topluluğu ise;
- Centaurea kilaea (Kilyos peygamber çiçeği)
1 nolu bitki topluluğu dünyada yalnızca Türkiye’de İstanbul boğazının her 2 tarafındaki kumullarda bulunmaktaydı ancak Kilyos ve Gümüşdere kumulları çoktan yok edildi. Tahminimiz Akpınar ve Karasu kumullarında bu topluluğun yok olduğu. Kısaca bu bitki topluluğu yok olma tehdidi altındadır. Türkiye’ye özgü bir bitki olan Kilyos peygamber çiçeği de yok olma tehdidi altındadır.
Türkiye’yi yönetenler, yatırımları istimlak paraları ödememek için kıyılar ve kumullar üzerine planlamaktalar. Yani kumullar ucuz yerler olarak görülmekteler. Ancak kumullar oluşumlarının yüzlerce yıl sürmesi ve taşıdığı doğal değerler ve Türkiye’nin yaşam ortamı (ekosistem) çeşitliliği içinde önemli bir unsur olması nedeniyle ucuz yerler olmayıp önemli alanlardır.
Türkiye’de doğayı koruma görevi verilen Çevre ve Şehircilik, Orman ve Su ile Kültür ve Turizm Bakanlığının başında olan bakan ve üst bürokratlar sonuçta iktidarın adamları olduklarından, bunların birinci görevi doğayı korumak olmamakta ve bunlar iktidarın kumullar üzerindeki projelerini imzalayan görevliler durumundadır.
Unutulmasın ki 1965 yılından sonra yapılan “il toprak kaynağı envanter haritaları”na göre 1970 yılından önce Türkiye’de 110 büyük kıyı kumul yaşam ortamı ve onlarca plaj bulunmakta idi. Gelecek kuşaklar bu toprak haritalarındaki kıyı kumullarını göremeyecekler.
Prof. Dr. Turhan USLU