KUMULLAR VE BAKIŞ AÇILARI
Kıyı kumulları denilince akla gelen olgulardan birisi de Türkiye’deki bazı kuruluşların ve grupların kumullar konusundaki klasikleşmiş görüşleridir. Türkiye’deki kıyı kumulları yok olurken veya kıyı kumullarının sahip olduğu biyolojik değerler yok olurken bu kuruluş ve grupların bu klasik görüşlerinde maalesef hiçbir değişiklik olmamıştır.
Orman Fakültelerindeki eğitimde kumul denilince ağaçlandırılması gereken alan olarak eğitim verilir. Yani kumul düşmandır ve görüldüğü yerde yok edilmelidir. Bu çerçevede Orman Yüksek Mühendislerinin çalıştığı Çevre ve Orman Bakanlığının Ağaçlandırma Genel Müdürlüğü de bu görüştedir. 23-27 Haziran 1997 tarihlerinde Ağaçlandırma Genel Müdürlüğünün düzenlediği ve konuşmacı olarak davet edildiğim “Erozyon Kontrolü, Mera Islahı ve Havza Amenajmanı Teknikleri Toplantısı” nda yaptığım konuşma sonrası sorulan sorularda bu çelişki üzerine idi. Fakültelerindeki eğitimde kumulların ağaçlandırılması öğretilmişti ama konuşmamda kumulların sahip olduğu doğal değerlerin korunmasının önemi vurgulanıyordu. Soruları soranlar “Fakültelerindeki eğitimlerinde öğretilenlerin mi yoksa konuşmamdaki hususların mı doğru olduğunu” öğrenmek istiyorlardı. Genel Müdürlüğün müdürleri benden kumulların ağaçlandırılabileceği konusunda hiç olmazsa birazcık açık kapı bırakmam konusunda bir süre ısrarcı oldular. Çünkü 1950’li yıllarda deneme ağaçlandırmaları ve 1960’lı yıllarda da geniş çaplı ağaçlandırmalar başlamış ve 10.657 hektar kumul yani yaklaşık Türkiye kumullarını 1/3’ü ağaçlandırılmıştı. Bu kumul alanların eski bitki türleri ve bitki toplulukları bu ağaçlandırmalar ile yok olmuştu ve Türkiye artık bu kaybolan değerlerini hiçbir zaman öğrenemeyecekti. Ayrıca örneğin Antalya Belek ve Demre’de ağaçlandırılan kumul alanları son yıllarda kesilmiş ve yerine turistik tesisler yapılmıştı. Mutlaka ağaçlandırılması gereken bu kumul alanlarındaki ağaçların neden kesildiğini açıklamak sanırım yine Ağaçlandırma Genel Müdürlüğüne düşmekte. Bakalım gelecekte Adana’da Akyatan kumulları, İçel, Tarsus’taki Ortakumluk kumulu, Antalya’da Side-Sorkun-Serik kumulları ile Demre ve Kaş, Patara kumulu, Muğla, Fethiye’de, Kumluova kumulu, İstanbul’da Terkos-Ağaçlı-Kilyos-Şile kumulları ile Sinop’ta Sarıkum kumulunda yapılan ağaçlandırmaların sonları ne olacak?
Karayolları Genel Müdürlüğüne göre kumullar yol inşaatlarında istimlak paraları vermeden ucuza yol geçirilecek yerler olarak bilinir. Bu çerçevede Antalya-Alanya-Gazipaşa arasındaki ilk yol ve daha sonrasında yapılan ikinci yol 10 büyük kumul ekosisteminin kimini az ve kimini ise çok etkilemişti. Daha sonra Samsun-Artvin arasında çift yol yapma projesi basına yansıdığında ancak ulaşabildiğimiz Karayolları Genel Müdür Yardımcısına bu alanda 9 büyük kumul ekosisteminin olduğu ve kendilerine ücretsiz danışmanlık yapıp bu kumulları kurtarmanın önemini anlattığımızda, “projelerin yapıldığını ve artık projelerin değiştirilemeyeceğini” belirterek teklifimizi reddetti. Bugün Doğu Karadeniz bu yol nedeniyle kıyı turizmi açısından sıkıntıda. Şimdi öğreniyoruz ki Samsun-İstanbul arası çift kıyı yolu gündemde ve bu alandaki 16 büyük kıyı kumul ekosistemi de tehdit altında. Anlaşılan Karayolları Genel Müdürlüğü geçmiş yıllarda yaptığı hatalardan hiçbir ders almamış görünüyor.
Bayındırlık ve İskan Bakanlığı, Teknik Araştırma ve Uygulama Genel Müdürlüğü, bu iş için bilgi bakımından donanımlı olmayan ekipleri ve çeşitli baskı gruplarının istekleri doğrultusunda Türkiye kıyılarında doğru kıyı kenar çizgilerini çizemediler ve çizdikleri çizgi ile deniz arasındaki alanların kontrol ve koruma görevlerini de yerine getiremediler. Ayrıca bu bakanlık kıyı kumullarına imar izinleri vererek kumulların tahribinde de önemli bir pay sahibi oldu. Örneğin 1987 yılında Sakarya, Karasu kumulu ve İstanbul, Kilyos, Gümüşdere korunması gereken kumullarımız olarak bulmuşken 2002 yılında gittiğimizde buradaki biyolojik değerlerin üstünde apartmanlar ve Arıköy sitesi ile Boğaziçi kampusunu bulduk
Çevre ve Orman Bakanlığı kıyı kumullarının korunması konusunda adına uygun olmayan bir şekilde ve bu konu kendisini hiç ilgilendirmiyor gibi davranmıştır. 1987 ve 1988 yıllarında Avrupa Konseyi projesi ile yaptığımız araştırmada bulduğumuz 16 alanın 1’i dışında hiç biri için koruma statüsü getirmemiş ve bu kumulların yok olmalarına adeta seyirci kalmıştır. Bakanlığın Göksu Deltası Özel Çevre Koruma Alanındaki kıyı kumulunu nasıl koruduğu da tartışılacak bir konudur. Koruyacağım diyerek Özel Çevre Koruma Alanı yapılan Belek ve Dalyan’daki kıyı kumullarından nelerin geriye kaldığını bu bakanlığın kamuoyuna açıklaması gerekir.
Üniversitelerin ilgili bölümleri ile gönüllü kuruluşlarda çalışan deniz kaplumbağacılarının da kıyı kumullarının tahribinde büyük sorumlulukları olmuştur. Kaplumbağacılar için Türkiye’deki kıyı kumulları hiçbir zaman 110 tane olmamış ve deniz kaplumbağacılar için 15-20 ve yeşil kaplumbağacılara göre de 11 kıyı kumulu olmuştur. Kaplumbağacılara göre bu kıyı kumullarının tamamı da önemli olmamış sadece kaplumbağaların yumurta bıraktığı mesafeye kadarki kumullar önemli olmuştur. Kıyı kumulunun tamamının bir ekosistem olduğu ve korunacaksa tamamının korunmasının söz konusu olduğu sadece kıyıda dar bir şeridin korunmasının mümkün olamayacağını kaplumbağacılar hiçbir zaman akıllarına getirmediler. Çalışan kaplumbağacılarının sayısının çokluğu dikkate alınırsa bunlar kıyı kumulları ile ilgilenen diğer bilim adamları ile irtibat kurmayı da hiç gerekli görmemişlerdir. Bu çerçevede 1990 yılında kurulan “Deniz Kaplumbağaları İzleme-Değerlendirme Komisyonu” da bugüne kadar bu fikre göre hareket etmişlerdir.
Bugün sayısının 115 olması ile övündüğümüz üniversitelerin kıyı kumulları ile ilgili ne eğitim verdiğini de kendi kendine sorgulaması gerekir. Ayrıca bugün çok çeşitli şekillerde kumullar yok edilirken kumulların çevrelerindeki üniversitelerden başka konularda olduğu gibi seslerin çıkmaması da düşündürücü ve gelecek için endişe vericidir.
Belediyeler de kıyı kumulları ile ilgilenmeyen veya yanlış bir şekilde ilgilenen kuruluşlarımızdandır. 1996 yılında Türkiye kıyılarında korunması acil 16 kumul ile ilgili olarak 16 belediyeye yazı ile başvurup konferans yeri temin ederlerse gelip bölgelerindeki kumulların önemi konusunda konuşma yapma arzumuzu ilettiğimizde Çanakkale ve Tekirdağ’ın Saray Belediyesi olumlu cevap vermiş, Kaş belediyesi Fransızca yayınımızın Türkçe tercümesini gönderdiğimizde inceleme yaptıktan sonra karar vereceği şeklinde cevap vermişti. Diğer 13 belediye ise cevap bile vermedi. Bugün birçok belediyemiz temin ettikleri kumsal temizleme makineleri ile kumulların doğal bitkilerini temizleyerek kumullarımıza sözde hizmet etmekteler.
Turizmcilerin bakış açılarından da bahsetmeden yazımızı noktalamayalım. Kumulları turizmde önemli bir unsur olarak görüp buralara gelen turizmciler otellerini kumulların üzerine oturtmakta, golf alanlarını kumulların üzerine yapmakta ve kumulların üzerini toprakla kapatıp bu alanları çimlendirmektedir.