Memleketimizin hali!
Bazen kendi kendime kızıyorum.
Ne bu kadar uğraşıyorsun, çabalıyorsun diye...
İnsanlar okumaktan aciz, yazdığımız yazının başlığına bakıp, çekip gidiyor.
Yâda sosyal medyada içerik paylaşmışız, ne yazılı, içinde ne var, linki bir tıklayıp da okuyayım demiyor, başlığına göre beğen butonuna basıp geçip gidiyor.
Teknoloji ilerledi.
Bundan 20 sene evvel Yazılı BASIN için (yani Bayilerde satışa arz edilen, sizlerin aldığı/almadığı Basılı günlük gazeteler) gün gelecek bu işler bitecek, bu sektör yok olacak derken, gülüyorlardı.
Ekranların çıkması ile okuma sevdalısı olmayan milletin Gazete alma oranı giderek düşüyor idi.
Ardından İnternet hayatımıza öyle bir hızlı girdi ki, Elimizdeki akıllı telefon ve tabletlerin sayesinde habere, olaya erişim hızımız arttı, Gazetelere rağbet daha da azaldı.
Gidin bakın bayilere, gelen günlük gazeteler geri iade oluyor, çoğu satılmıyor.
Şimdi yapay zekâ çıktı.
Hızla da teknoloji ilerliyor, biz bu teknolojiye ayak uyduramıyoruz.
Hani derer ya, KARPUZ KADAR KAFAN OLACAĞINA ÇEKİRDİĞİ KADAR BEYNİN OLSA…
Birçoğumuz, okumayan, sorgulamayan, araştırmayan insanlarız.
Günlük yaşıyor, anlık meseleler ile boğuşuyor, geleceği görmekten uzak, çevre ve doğayı hor kullanan, elde ettiği maddi ve manevi imkânları da hor kullanan, neyi ne için tükettiğini bilmeyen tipleriz.
Dedim ya, OKUMUYORUZ!!!
Okumak aklın çeşmesi oysaki…
Şu an 14.üncü kitabımı yayına hazırlıyorum.
Ben kitaplarımı HALKIN YARARINA ücretsiz dağıtım yaparım.
Okunuyorlar mı, bilmem (!)
Amacım, 2005 yılında internet ortamına girdiğimiz günden bu yana, köşe yazılarımda, yâda araştırma inceleme haberlerimde gündeme taşıdığım önemli hususları bir araya getirmek ve arşiv gibi tarihe ve geleceğe sunmak.
Sunuyorum da.
Yapacak başka da bir şeyim yok.
Öyle önemli ve kamunun çıkarını ilgilendiren konularda, kimseyi umursamadan ve KORKMADAN, (Sadece Allah’tan korkarım) ortaya koyduğum belge ve bilgi taşıyan olaylar karşısında beni arayıp eline kalemine sağlık diyen, yâda mesaj atarak helal olsun diyen, (Beni birileri arasın gayesinde değilim, bir tespiti ortaya koymak için bunu belirtiyorum) duyarlı insan sayımız 5’i - 10’u geçmez.
Toplum bozulmuş.
Her alanda ve her açıdan bozulmuş.
Çıkarcı, kolaycı, fırsatçı, korkak, ürkek, nemelazımcı, acıma hissi olmayan, merhamet ve vicdan duygularını yitirmiş insanlar topluluğu haline gelmişiz.
Yazık, günah…
Ne desek, ne yazsak boş…
OKUMUYORUZ, OKUMUYORSUNUZ ÇÜNKİ…
Elimizde telefon, yaşlısı genci, ıvır zıvır programlar, uyduruk ahlak ve iffet dışı reels videolar, çığrından çıkmış estetik- botoks- detoks- makyaj işleri, abuk subuk giyim kuşam, dedikodu, yaşamın gerçekleri ile örtüşmeyen meseleler ile meşgulüz.
O, elinde telefon olan, içine gömülmüş, Genç ve her yaştaki tipleri durdurup sorun.
Bu ülkede İşçi ve memur emeklisinin aldığı maaş ne kadar, sizce bu yeterli mi, ne olması gerekir?
Piyasadaki fiyatlar ve raflardaki etiketleri kontrol ediyor musun?
Bu ülkede okuma oranı ne?
Okumuş gençlerin durumu ne?
İşsizlik hakkında ne düşünüyorsun?
v.s v.s…
Bu sorular kendinizce çoğaltabilirsiniz.
Doğru dürüst aklen cevap verecek insan sayısı o kadar azdır ki, şaşarsınız.
Hayatın gerçekleri ile yaşamın kendisi ile varoluşumuzun özü ile meşgul olan, kendisi de önce bir insan olarak, sonrasında ise vatandaş olarak sorumluluk hisseden kişi sayısı çok az.
Sıkıntı zaten burada…
Sendikacılar protesto yapıyorlar, bunlar ne yapıyor demeden yanlarından ilgisiz gelip geçiyorlar.
STK’lar bir şeyi kınıyorlar, açıklama yapıyorlar, yine herkes duyarsız.
Uygulamalara, idari tasarruflara tepki gösteren kamu çalışanları, meslek odaları eylem yapıyorlar, açıklama yapıyorlar, kimsenin umurunda olmuyor.
Birlik, beraberlik, dayanışma, paylaşma hak getire.
O yüzden memleketimiz döndü KEVGİRE…
Yaşarsak göreceğiz, bakalım işin sonu ne olacak?!
Baki Selam ve Dua ile.