haberanaliz
Her şeyin Başı SAĞLIK

Her şeyin Başı SAĞLIK

Mail: hbssaglik@gmail.com

Ne yapmak lazım

Burada günlerce, aylarca, yıllarca yazdım. Mersin’deki Sağlık kuruluşlarındaki hizmet fakirliğini, eksiği, gediği, yanlışı dile getirdim. Bunlara ışık olacak açıklama ve icraatları bana gönderecekleri yerde, laf ürettiler. Dedikodu kaynattılar ve olur olmaz bilgiler ortaya atarak bilgi kirliliğine sebep oldular. Oysa haklarında yazı yazdıklarımızın bize açıklama yapmak, cevap vermek en tabi hakları idi. Bu haklarının olduğunu ve her zaman bunu kullandırtacağımızı her yazımızın altına not düşerek açıkça belirtmemize rağmen her hangi bir açıklama bu güne kadar gelmedi. Neyse…  O, onların ve ilgililerin bileceği iş. Geleyim ben bu güne. 

Türkiye’de SAĞLIK alanında önemli değişimler oluyor. Halk kazanıyor, millet kazanıyor, devlet kazanıyor. Ancak bu değişimlerin ve bu güzelliklerin MERSİN’E ve yöresine bir türlü kazandırılamadığını görmek bizi üzüyor.

Ehliyetsiz, liyakatsiz, iş bilmez, kanun ve tüzükleri anlamaz, oturduğu koltuğun hakkını veremeyecek durumda bir kısım kişileri makama eş dost hatırı ve siyasi torpiller ile getirince işler yürümüyor. Yazık.

O değerli Başbakan ve O değerli Sağlık Bakanı cansiperane çalışıyorlar. Ama onların beynini, zekâsını, yapmak istediği güzellikleri yerel ölçek de anlayıp kavrayan adam bulmakta sıkıntı çekiyoruz. Bakınız Yazdıklarımın bir kısmını müfettişler araştırdı soruşturdu. Çoğunluk bir kısmını yereldeki MUHAKKİKLER YAPTI İNCELEDİ. Ne oldu ise oldu. Bizim yazılarımız ve ihbar telakki eden bildirimlerimiz neticesi yapılan bu tahkikat ve incelemelerin sonucunda ortaya ne çıktı ise; olumlu-o olumsuz bunların kamuoyu ile paylaşılması lazım. Lazım ki, kamuoyu doğru bilgilensin. Ama gizli saklı, kapalı kapılar ardında, istediğin gibi olayları yorumlarsanız bu doğru olmaz.

Mersin’de halen BRANŞ HASTANELERİ yok. Trafik hastanesi gibi, onkoloji hastanesi gibi, ortopedi hastanesi gibi… Bunun için çabalayan, didinen bir kişi yok. 

Mersin merkezi 4 büyük ilçe. Bu ilçelerden MEZİTLİ sınırında ve içinde bir tek hastane yok. Bir özel hastane, bir iki özel tıp merkezi dışında... Vatandaş hastalansa MDH yâda TOROS devlete geliyor. Çocuğu hastalansa Güneykent sırtında olan (Toroslar ilçesi) Kadın doğum ve çocuk hastanesine gitmek zorunda. Oradan buraya ise yarım saat 45 dakikada geliyor. Trafik yoğun. Bu olayları çözüme kavuşturmak için buralarda kılını kıpırdatan yok. Mersin de çok acil TRAFİK HASTANESİ, ORTOPEDİ HASTANESİ, ONKOLOJİ HASTANESİ GİBİ Branş hastanelerinin yanı sıra 65 yaş üstü kendine bakmakta güçlük çeken insanlarımız için GERİATRİ rehabilitasyon merkezinin acilen hizmete girmesi lazım. Kimse bunlar için bir çaba sarf etmiyor.

Özellikle nüfusu oldukça artan MEZİTLİ İLÇESİNE tam donanımlı bir DEVLET HASTANESİ yapılması lazım. Yılların bu eksiğini bir türlü gidermiyorlar. 

Bunların özünde yerel ölçek de siyaset yapanlar ve yerel yöneticilerimiz var. Ayrıca gelen giden sağlık idarecilerimiz var. 

İşin garibi şu anda AK Parti iktidarı döneminde Canım Başbakan ve Canım Sağlık Bakanının yapmaya çalıştığı güzel HİZMETLERİ BİZ BURADA idareciler yüzünden ALAMIYORUZ. Mersin idarecilerinin, böylesine güzel ve değerli iki insanın olduğu bir ortamda SAĞLIK ALANINDA hizmette fakir bırakması bizi üzüyor. 

Ağız diş sağlığı diye bir merkez tutmaya, kiralamaya kalkıyorlar. Yazıyoruz. Israrcı oluyorlar. Aylığı 25 bin liradan seneliği 300 bin liraya tutulduğunu ortaya atıyorlar. Soruyoruz tek bir resmi cevap yok. Üfürük var. Biri diyor 50 bin lira, biri diyor 40 bin lira. Kaç liraya tutarsanız tutun, bu yanlıştır. Siz bir yıl içinde yeni yerinize geçeceksiniz. Bu parayı oraya niçin döküyorsunuz? Şimdi yarın orada tadilat başlayacak. Ağız diş sağlığına, yani sizin ortamınıza uygun hale gelsin diye. Bu tadilatı kim yapacak? Mal sahibi mi yoksa siz mi? Durup dururken böyle bir tadilatın yapılması gereken yere para harcanacağına, hazırda bitmiş onlarca yerlerden biri neden seçilmedi? Bu ısrar niye? Ben anlayamadım. Anlayan varsa gelsin izah etsin.

Sağlık teşkilatı son çıkan yasa tasarısı ile bir şekil aldı. Sistem bu gün yarın değişecek. İl müdürlüklerinin eskisi gibi büyük rolü kalmıyor. Halk sağlığı müdürlüklerinin oluşacağı bildiriliyor. Hastanelerin birlik olacağı genel sekreter, yönetim kurulu gibi yeniden yapılandırmaların oluşacağı ve bu gün yarın bu işin biteceği konuşuluyor.

Eğer anlatılanlar ve basına yansıyanlar doğru ise, çalışma şekil ve esasları çok değişecek. O zaman Valilik yanındaki Tekel binasının yıkılıp yeniden yapılmasına, Özel idarenin boşalttığı o binadaki 2 katın tutularak oraya aylık belli bir kira verilip oraya bu gün yarın taşınılmasına ve bu israfa ne gerek var?

4 doktor müdür yardımcısı, 1 genel idareden müdür yardımcısı, 8 şube müdürü ve bunlara bağlı 2-3 personelle toplamda 45- 50 kişi ile sağlık müdürlüğü hizmet verecekse bu harcamalara ne gerek var? Bu ortama uygun onlarca bina var. Gidin o devletin binalarından birine yerleşin. Harcanan para, devletin parası, yetimin parası… Bu hizmet binaları yerine yukarıda bahsettiğim şehrimizdeki sağlık alanında vatandaşa yansıyacak olan HASTANELER ve o hastanelerin eksikleri giderilse olmaz mı?

TOROS DEVLET HASTANESİNE GELİYORUM… Eski acil tabir edilen yokuştaki giriş kapısı epeydir arızalı. Hasta yakınları; “İdareciler ilgilenmiyorsa kapıyı biz kendi imkânlarımızla yaptıralım” demeye başladılar.

Acil ünitesinde triaj uygulamasına riayet edilmediği söz konusu. Acile gelen hastaların, triaj hemşiresi tarafından aciliyet sırasına alınmaları gerekirken, mesai sonrası bu iş hiçbir sağlık eğitim almamış güvenlikçilere havale ediliyor. Hal böyle olunca; kalp hastası ile, ayak burkulması eş değer aciliyette işlem görüyor.

Hastane giriş kapısının sol tarafındaki güvenlik müdürü ve vardiya amirlerinin bulunduğu güvenlik kulübesi tam manası ile berbat halde. İş takipçilerinin uğrak yeri olan o mekân bu aralar daha ilginç amaçlar adına da kullanılmaya başlandı. Loptop’u eline alan güvenlik müdür ve yardımcıları Face, twiter çetleşmelerle mesai doldurmaya başladılar. Durum böyle olunca, hava karardığı zaman sarhoşu, ayyaşı, berduşu hastane bahçesinde cırıt atıyor.

Özellikle mesai sonrası, altlarını kirleten yoğun bakım ünitelerindeki hastaların, temizliği ihmal edildiği, Hasta yakınlarının; “Bari izin verin de biz temizleyelim” deyip duruma isyan ettikleri, Hemşir ve Hemşirelerden ona da müsaade olmadığı bildiriliyor.. Hastalardan kiminin burnundan solunum hortumunun çıkmış halde olduğu, kimisinin ilaçları geç verildiği, bildiriliyor. Bunlar son 1 yıl içinde yoğun bakımda yatan hasta sahiplerinin ifadelerine başvurulduğu zaman ortaya çıkacak bilgilerdir. Yarı üryan haldeki hastaların arasına perde çekmek konusundaki mahremiyet esası hala gözetilmiyor. Nasıl bir insanlıktan çıkmışlıktır anlayamadım. Yoğun bakımdaki hasta azarlanır mı? Yoğun bakım üniteleri ihmalden can çekişir halde. Hasta ve yakınlarına ait iddialar çığırından çıkmış durumda. Özetle; geldiği günden bu yana ne iş yaptığı bir türlü anlaşılamayan Başhekim Süleyman Ülger yönetimindeki Toros devlet hastanesi, hizmette -pardon- hezimette sınır tanımıyor. Ülger poşete koydurup güvenlikçisine taşıttırdığı o ameliyat terliklerine gösterdiği ihtimamın keşke yüzde birini ilgisizlikten kırılan o hastaneden de esirgememiş olsa. Anlaşılan o ki, müfettişlerin attıkları haddi hesabı olmayan fırçalarda fayda etmemiş. 

Geleyim MDH’ ye…

Aylar önce birkaç kez yazıp uyarmamıza rağmen yapılan hiçbir şey yok, değişen hiçbir şey olmadığı gibi, her şey eskisinden daha kötü. 

Özürlüler kapıda gerekirse polikliniklere girmeden yer hostesleri tarafından karşılanıp muayene ve tedavilerinin yapılmasının sağlanmasını belirtmiştik.

Ne oldu? Yer hostesleri biblo gibi yerlerinde duruyorlar. Elleri özürlüye değse kirlenecekmiş gibi hareket ediyorlar. 

Hastanenin kantininden poliklinikler girişinden başlayarak yarısı kapalı bir alan içinde yani yerden bir masa boyu veya 90- 110 cm yükseklikte bir buçuk metre aralıklarla dışarıdan gelen hastaların işlem bölümü yeşil kart bölümü, SSK bölümü, sevk tasdik bölümü, özürlüler bölümü, danışma bölümü ve işitme engelliler bölümleri olmak üzere bölümler olmalı. Her bir bölümde bir masa ve bilgisayar ile o bölümün sorumlusu olan işlem yapan bilgisayar elemanı olması gerekirken, hastalar ve hastaneler için çok iyi olacak olan bu uygulama hiçbir zaman dikkate alınmadı.

Türkiye de her hastanede hatta ilçe hastanelerinde ve semt polikliniklerinde, semt hastanelerinde yeşil kart ünitesi varken ve bu bölüm tüm yeşil kartlı hastalara, bu hastalar hastaneye en çok gelir getiren hastalar olmasına rağmen, 4 yılı aşkın süredir MDH de böyle bir birim yok. Ve kurulmuyor.

Hastanede raporunu yazdırmak isteyen vatandaşımız nerede yazdıracak? Herkes topu birbirine atıyor ve vatandaş oradan oraya sürükleniyor.

Danışmada Halkla ilişkiler mezunu olan kişiler çalıştırılsın. Bunda ne var? Vatandaşa bu şekilde hem daha iyi danışmanlık hizmeti verilir, gerekirse sağlık kurulu için dilekçeler yazılır, hatta gerekirse onları gidecekleri polikliniklere yer hostesi ile gönderir. Yürüyemeyen veya yürüyemeyecek durumda olanlara hastayı ve refakatçisini yer hostesini yormayan yeni tip tekerlekli sandalye ve sedyelerle taşınabilirler.

Hastanelerde bu yeni tip tekerlekli sandalyelerden ve sedyelerden elli yüz kadar olsun dedik, ne oldu? Sayıları her gün azalan kırık dökük iskeleti çıkmış tekerlekli sandalyeler ile hizmet vermeye ve bu şekilde hastalara eziyete devam ediliyor.

Hastane içinde santral tarafından sık sık, “sayın vatandaşlarımız, vezneden başka hiçbir yere ve kimseye ödeme yapmayın” diye anonslar yapılmalı. “Sayın değerli Mersinliler değerli vatandaşlarımız, hastanemizde sunulan size verilen hizmetler için hastane içinde ve dışında her ne sebeple olursa olsun, ek bir ücret talep edilmemektedir. Vezne dışında hiç kimseye hiçbir ödeme yapmayınız. Bu durum kanunen suçtur. Bu konudaki şikâyetlerinizi hastane Başhekimliğimize veya hasta hakları birimlerimize bildirmenizi önemli rica eder, acil şifalar dileriz” diye anonslar ve duyurular yapılması gerekirken, şimdiye kadar hiç böyle bir uygulamaya gidilmedi.

Hatta yukarıdaki bu söylem ve dileği sağlık kuruluna ve kalabalık olan polikliniklere yazılı olarak asın dedik, hastane idaresinin yaptığı bir şey yok.

Hastane bahçesinde sağlık kurulu iş takipçilerinin cırıt attığı vatandaşları söğüşlediği yerler durumunda olmasın….

Birkaç kez belirtmemize rağmen sağlık kurulu içine koridorlara ve kapının dışına bir veya iki adet dönerli hareketli mobesa kameralar konsun, bir iki milyara iş takibi yapan kişilerin işine son verilmesi için polisten ve hastane güvenliğinden yardım istensin demiştik. Hala ortalıkta gözle görülen bir düzelme ve iyileşme yok.

Kardiyoloji, göz, nöroloji ve dâhiliye kısmında kalabalık hasta trafiği sırasında hırsızlar muayene olma ve tetkik gösterme gibi sebeplerle yığılmalar ve kalabalıklar teşkil eden hastaları soymakta. Birkaç kez söyledik. Sivil ve resmi giysili polislerin yâda güvenlikçilerin kontrol etmesi gerekir. Ama çalışma yok.

Kardiyolojide muayene olmadan önce mutlaka EKG çekilmelidir. Ve çekilmesi gerekmektedir. Bu konuda bilgi işlem çalışanları EKG barkodunu hastaya verip çekim yerine yönlendirmeleri gerekir. Ama bir çalışma yok. 

Ayrıca kardiyolojinin bulunduğu yerlerde Efor 1 ve Efor 2 odalarının donanımlı olması ve bu odalarda hemşire olması gerekirken bunun gereği hiç yapılmamıştır.

Denge, geriatri polikliniği ve servisleri açılsın ve yaşlı geriatri hastaların beslenme, metobolik sendromu, diyabetik sendromu, fiziksel olarak engelli durumu, unutkanlık, yaşlılığın sebebiyet verdiği zorlukları aşmada yatırılarak tedavi altına alınsın dedik. Hani ne yapıldı? Hiçbir şey.

30 Mart – 22 Mayıs- 21 Ağustos 2011 ve diğer çeşitli zaman aralıklarında yazdığımız uyarıcı yazıları ve yaptığımız sözlü uyarıları dikkate almayan idare bildiğini okumaya devam ediyor.

Müdür yardımcılarının hepsi kendine bağlı birimlerde otursunlar ve bu şekilde o birimde çalışanlar kendilerini kontrol altında hissettikleri için daha verimli çalışırlar. Hastanede yer sıkıntısı varken müdür yardımcılarının kendilere mahsus odalarının olması çok lüks bir uygulamadır.

Biz ne demiştik? Herkes kendi biriminde otursun yâda hepsi bir yerde otursun demiştik. İhtiyaçtan fazla müdür yardımcısı varken birde tedviren yapılanlar var. Bunların asli görevlerine döndürülmesi gerekir. Bu şekilde daha verimli çalışırlar demiştik. Değişen bir şey olmadı.

Daha öncede söylemiştim. Bu müdür yardımcıları her sabah, öğlen, öğleden sonra, akşamüzeri, kendilerine bağlı birimleri sık sık denetlesinler. Gerek kıyafetlerini, gerekse mesaiye uyulup uyulmadığını, davranışlarını kontrol etsinler. Hizmetin verimliliği açısından bu önemli.. Ama yapan yok. Ve her on güne bir yaptığı bu işlemlerle ilgili idareye brifing versin. Ne yapmış, ne etmiş? Verimlilik açısından bu çok önemli… 

Ama hastanede neredeyse memurlar ve şirket çalışanları amirleri yönetecek duruma gelmişler… 

Gerek kılık kıyafet yönünden gerekse iş üretme yönünden bir gayret yok.

Hastanede üç dört müdür yardımcısı hariç kimse görevini tam olarak yerine getirmiyor. İdare bunun için ne yapıyor? Hiçbir şey…

Kardiyoloji hastalarına bir iki ay sonraya efor testi için gün veriliyor. Efor 1, Efor 2-3-4 diye Oda sayısını çoğaltmak yerine çok uzun süreye verilen günler yüzünden hasta ölmedi ise idare çok şanslı demektir. 

Nörolojide kas hastalıkları, epilepsi bölümleri açılsın dedik, kimse kılını kıpırdatmadı.

Çok uzun sürelere EMG için gün veriliyor. Cerrahi ve tıbbi tedavi bekleyen bu hastalar ölmez ise idare yine şanslı. İdare bu konuda ne yapıyor? Hiçbir şey…

Hastane ana binasından eski kadın doğumun altına taşınan göz bölümünü bulmak için ve orada muayene olmak isteyen hastalar için çok büyük zorluklar yaşanmaktadır. Çünkü görme özürlü, yürüme engelli kardeşlerimiz bahçedeki park halindeki ve hareket halendeki araçlardan dolayı zorlanmaktadır. 

MR ve Tomografi sonuçları aynı gün verilmeli dedik. Ne oldu? Hiçbir şey. En erken 1 ayda veriliyor. 

Sağlık kurulu işlemleri için Mut’tan, Anamur’dan, Gülnar’dan veya buraların köylerinden gelen vatandaşlar uzun süreye verilen EMG ve MR sonuçlarını alıp sağlık kuruluna göstermeleri bir ay sonraya kaldığında bu vatandaşlar mağdur duruma düşmektedirler. Bu insanlar 1 ay sonra gelip aynı doktoru bulup sonucu gösterecekler. Çoğu zaman işler aksıyor, hasta mağdur oluyor. Bu eziyet bu çile vatandaşımıza revamıdır?

Hastanede temizlik ve hijyen diye bir şey yok. Acil laboratuarına giderken tuvaletin üst kısmının iskeleti çıkmış, yukarıdan aşağıya pis su ürin akıyor. Ayrıca nöroloji bölümünde girişindeki tuvalette pisuvarların üzerinde yine pis su akmaktadır. Derdine devam arayan hastanın üstü başı damlayan bu ürin suları ile ıslanmakta ve şifa bulmaya gelmişken bir de buradan mikrop kapmaktadır. 

Son zamanlarda genel sağlık sigortasının uygulanmaya başlanmasıyla vatandaşlarımız hastanede muayene olmak için geldiklerinde uzun kuyruklardan sonra barkot alamadıklarını ve durumlarını aktarmak için yetkili aradıklarını ve kimseyi bulamadıklarını belirtiyorlar.

Hastanede çalışma şeklinde birimler arasında ayrımcılık yapılıyor. Hastanede her birimin genelgeler ışığında çalışması gerekir. Örneğin Sosyal hizmet birimi genelge ve nizamlara uygun değil. Neden? O birimin hasta dinleyecek ve mahremiyet içinde olunacak bir bölümünün olması gerekirken, baştan savma, uyduruk, ucube bir tasarımla bir oda tahsis edilmiş. Üstelik bu odanın içinde hem hasta derdi dinleniyor hem sağlık kurulu işlemleri aynı anda aynı yerde yapılıyor. Bu olur mu? Oluyor. Genelgeye aykırı, ben yaptım oldu misali uygulamalar.

Hastanedeki tüm çalışanların bilhassa şirket elemanlarının hizmet içi eğitimden geçirilmesi gerekir. Gerekirse halk eğitimden, üniversiteden, davranış bilimleri, halkla ilişkiler konusunda uzman kişilerden bu insanların eğitimi için yardım alınsın dedik. Bir şey yapılmadı. Temizlik, bilgi işlem, güvenlik, danışma işleri, yer hostesleri için öyle torpilli, partiden gönderilmiş tipler değil, bu konularda halk eğitimden kurs almış, sertifikasyon almış kişileri görevlendirmeniz lazım. Bunun için sınav komisyonu kurup o sınav komisyonu marifeti ile işe alın. Bakın o zaman işler nasıl düzelecek. Nasıl verimli çalışılacak? Adam kayırma olmayacak. Herkes işini sorumluluk bilinci içinde ifa edecek. İş yerinde çalışma barışı temin edilecektir. Bu yapıcı önerilerimizi bile idare hiç önemsemedi.

Size bir acı örnek vermek isterim. 112 acil özürlü bir hasta getirip bırakıp gitti. Hasta muayenesi yapıldı veya sağlık kurulu işlemleri yapıldı. Bu engelli vatandaşı kim geri götürecek? 112 benim işim değil diyor. Hastane uzman hekimi benim işim değil diyor. Acil de bulunan acil hekimi bu sağlık kurulunun işi diyor. Sağlık kurulu uzman hekimi de bu benim işim değil diyor. Peki, kimin işi? Hasta ortalıkta kalıyor. Tedaviye muhtaç engelli hasta üşüyor. Daha da hasta olacak. Bu sorun aylardır halledilmiyor. İdare bu sorunu çözmesi gerekirken hiçbir işlem yapmıyor.

Şu son günlerde gelişen önemli bir durum daha var. Soğuk havalarda aç ve perişan durumda olan kişiler Acil servisi mekân tutuyorlar. Isınmak için geliyorlar. Yağmurdan ve soğuktan korunmak için geliyorlar. Acil servisi barınak ve sığınma yeri gibi görüyorlar. Bu şekil işgallerde acildeki hasta muayene trafiğini aksıyor. Ama bununla ilgilenen çözüm bulan yok. 

Acil serviste her gün genel cerrahi, ortopedi, beyin cerrahi, kardiyoloji muayenesi olması lazım. Hatta saat 16.oo dan sonra nöbetçi icapçı uzman hekimlerinde bu bölümde bizzat fiilen çalışması lazım. 

Hatta acil serviste radyoloji uzmanlarından birinin her gün röntgen ve ültrason için nöbet tutması lazım.  Ayrıca acilde hastalar için monitörle izleme odası olması gerekir. Bu birimde tam donanımlı eğitimli gerekli bilgi ve beceriye sahip kişilerin görev yapması ve uzman hekimlerin çalışması gerekir. Bunlara ilaveten acilde hastanede resusitasyon ve reanimasyon birimi kurulsun dedik.

İdarede bu önerimizi ciddiye alan olmadı. Sanki ölen ölür, kalan sağlar bizimdir denilmekte.

Acil serviste daha fazla hastaya bakılması, hastaların yer ve sıra kavgası yapmaması için tam donanımlı olarak ayakta bakım ve muayene odalarının sayısının arttırılması lazım. Bu şekilde hasta acilde doktor seçme hakkını da kullanmış olur. Hasta hakkı nerede? 

Bunun yanı sıra acil serviste travma- travmatoloji 1-2 diye tam donanımlı odamlar olması gerekir. Ama bir çalışma yok. 

Acil serviste alkol komasından gelen hastalar için bir gözlem odası yapılsın hastanın tedavisine orada yapılsın dedik ama dikkate alınmadı.

Acilde röntgen çekileri skopi 1 – 2 – 3 çekim odaları olsun dedik. Yapılmadı. Bir adet çekimle durum idare ediliyor. Hasta mağdur oluyor. 

Geleyim ana binaya. Birbirinin aynısı olan polikliniklerin yan yana olmasında fayda var. Belirttik. Ama anlayan olmadı. Kardiyoloji arasında nöroloji var. Olmamalı. Yan yana olmalılar ve hasta karıştırmamalı ve zorluk çekmemeli.

Daha önce demiştim. Hastanede en az ik tane EMG odası olsun demiştim. Sebebi şu idi. Hasta mağdur olmasın. Bir tane olunca 5 – 6 – 7 – 8 – 9 Aralık 2011 günlerinde arızalandı ve yapılması gecikti. Diğer ilçelerden gelenler mağdur oldular. İdarenin umurunda olmadı. Oysa bu hastalar gel git yapacağına telefonla bu kişilere bilgi verilebilirdi.

Halen psikologlar çok uzun sürelere hastaya gün veriyor. WCÖR için çok uzun sürelere gün vermek hastayı mağdur ediyor. Sağlık kurulu işlemleri ve tedavileri engellenmiş oluyor. 

MMT kişilik testleri, zekâ testleri gibi istenilen tetkiklerde vatandaş Türkçe bilmiyor, iletişim kurulamıyor diye değerlendirme yapılamıyor. Bu durum hastayı mağdur etmekte…  Hâlbuki hastanede değişik bölgelerimizin vatan evladı olup çeşitli dil bilen sağlık çalışanlarından bu işi için niçin yardım alınmıyor? Bu mağduriyete son vermek lazım…

İdare ve çalışan sağlık personeli bu şekilde kayıtsız kaldıkça ve umarsız çalıştıkça hastayı devletten soğutup düşman haline getiriyorlar. 

KBB polikliniğinde en az 2 adet odyometre odası olması lazım. Ayrıca BERRA testi için de gerekli girişimlerin bulunulması lazım. Henüz hiçbir şey yok. 

Başhekime bağlı insanların engelli ve yaşlılara öncelik vermesi gerekirken, kendilerine yakın kişilere öncelik kartviziti yâda notları yazıyorlar. Kimse bunu halk açısından ve vatandaş açısından umursamıyor. 

Bakanlığın 20 Ekim 2010 tarih 42054 sayılı yazısı 2010/73 sayılı genelgesi ile önceliği olan hastalar belirlenmiştir. Bu genelge ve yazı içeriğinin büyük puntolarla yazılıp görünür yerlere, poliklinik odalarına asılması lazım. Bunlar; acil vakalar, durumları ivedilikli tıbbi tedavi müdahale edilmesi gerektiğine karar verilen vakalar, özürlü ve engelli raporlu olanlar, yüzde yüz engelli raporu olanlar, hamileler, 65 yaş üstü yaşlılar, yedi yaşından küçükler, harp ve vazife malulleri gibi… 

Bu gibi hastalara idare talimatı ile yer ve kat hostesleri anında yardımcı olmalılar. Ancak idareciler bu genelgeyi neden titizlikle dikkate almıyorlar? 

Hastane de halka açık, okunur şekilde bir aylık döküm olması lazım. Yani şu kadar hastaya baktık, şu işleri yaptık, şu kadar kişiye rapor verdik, şu hizmetleri şu şekilde verdik gibi… 

Ayrıca kan tahlili sonuçlarınız ile röntgen MR sonuçlarınızı internet sitemizden öğrenebilirsiniz denmeli….  

En önemlisi ise şu anketörlük işi ile ilgili tarafsız kişilerin bu işi yapması lazım. Hasta memnuniyetini tarafsız kişiler ölçmeli. Sizin yanınızdaki temizlik çalışanı, bilgi işlem çalışanı, yada memurlarınız değil. 

Döner sermaye dağıtımı ise tam bir kara mizah. (gerçi bu durum diğer hastanelerde de aynı) Adalet ve hakkaniyet kuralı hiç işlemiyor. Birkaç kez yazmama rağmen uyum yok. İdare ulufe dağıtır gibi ek ödeme dağıtıyor. Başhekim yardımcıları arasında ayrım var. Kiminde yüzde 20 pirim var. Kiminde hiç yok. Müdür yardımcıları arasında da öyle. Personelde de öyle. Hak etmeyene yüzde 20 fazla verilen var. Personel isyan ediyor. Doktorlar yaptıkları işe karşılık performans adı altında yüksek prim alırken, idare birde bunlara yüzde 20 fazladan veriyor. Olacak iş değil. Üstelik bu performans yüzünden hastaya doğru dürüst muayene için zaman bile ayıramıyorlar. Çünkü ne kadar çok hastaya baktın o kadar çok performans…. Hastanın hakkı ne oldu? Teşhis ve tedavide ne oldu? 

Kırk kez belirtmemize rağmen bu döner sermaye dağıtım listesi bir panoya asılmadığı gibi, kurumun web sitesine de konmadı. 

Bu çalışma şekli iş yerindeki çalışma barışını bozuyor. Personelin üretimi düşüyor. Verimliliği azalıyor.  İşin ehli ve uzmanları ile yol yürünmez ise bu işlerden verim almak mümkün olmaz. 

Önemli bir husus ise, Hastaneden çok uzakta kiralanan diyaliz hizmeti hastane bahçesindeki diş merkezine tahsis edilen yere gelmeli ve diş bölümü esas kendi binasına gitmeli. Bu hastalar için önemli bir hizmettir. 

Ana giriş kapısının oradaki güvenlikten saymanlığa doğru bulunan çizgideki otopark olarak şu an değerlendirilen araçların konduğu kısma. Hastane caddesine arkası dönük olan yola bakan kısma, prefabrikten, doktorların hastaya hizmet sunduğu poliklinikler yapılabilir. Bu şekilde geniş ortama yayılan poliklinik hizmeti vatandaşın da bir yerde can ve mal güvenliğini sağlayacak hastanın hekim seçme hakkını da arttıracaktır. 

Bazı servislerde hasta yatıracak oda bulunmuyor. Göğüs, dâhiliye, onkoloji, ortopedi servislerinde yatak yok denmekte. Hastaların çoğu zaman sedyede beklediği görülüyor. Bunların acilen çözümlenmesi gerekiyor. 

Öte yandan, Güvenlikçi personelin bir sorunu var. Adamlardan, şirket, size yıllardır devam eden bir şekilde bilmeden fazla para ödedik diye, çalışanlardan 400- 500 lira para istiyormuş ve kesiyormuş. Böyle şey olur mu? Bu insanlar işlerini kaybetmemek için seslerini çıkarmıyorlar. Bunların hakkını arayacak kişiler nerede? Şikâyet edin demek doğru mu? Nasıl etsinler? Kapıya konuyorlar. Korkudan ağızlarını açamıyorlar. Hepsinin çoluk çocuğu var. İdare bu işe lütfen el atsın.