Ne yazsak, ne söylesek boş..(!)
Ne yazsak, ne söylesek boş..(!)
Yazıklar olsun!
Mersin’liler Mersin’e sahip çıkınız diyen boşa dememiş…
Mersin’lilerin umurunda bile değil.
Memleketin idaresi, verilen idari kararları uygulamamak için ellerinden geleni yaparken, siyasi idareyi elinde bulunduranlarda, kendilerinin temsilcisi oldukları genel idarenin verdiği kararların takipçisi olmuyorlar…
Sağlık Bakanlığının verdiği kararların ve idari işlemlerin takipçisi olacak olan buradaki siyasiler; yakın, dost, tanış, bildik, ahbap çavuş ilişkileri ile bu işlerin takipçisi değil, köstekçisi oluyorlar.
Müfettiş kararları geliyor, uygulanacağı yerde, zamana yayıyorlar, müteahhit ve taşeronlara vakit kazandırıyorlar.
Disiplin cezaları geliyor, geç uygulatıyorlar.
Açılan soruşturmalara köstek olup, kapanmasını yâda hafif cezalar ile örtülmesini sağlıyorlar.
Ve Sağlık Bakanımız tepede gösterdiği başarıyı bir türlü MERSİN’DE gösteremiyor.
Bunun ana nedeni, liyakatsiz, çapsız, ehliyetsiz kişilerin makamlara getirilmesi ve makamlarda ısrar ile tutulması.
Haklarında soruşturmalar olan ve görev ihmali, görev kusuru, görevi kötüye kullanma, edimin ifasına fesat karıştırılmasına sebebiyet verme, ihaleye fesat karıştırma, hazine zararına sebep olma gibi suçları ortaya çıkan ve idari yaptırım istenen kişilere ısrar ve inatla sahip çıkılıp makamda tutulmaları devlete zarar veriyor.
Mersin’i idare etmeye çalışan seçilmiş değil SEÇTİRİLMİŞ il başkan ve yöneticileri ise memleketin savcısı var, hâkimi var, varsa bir hırsızlık yolsuzluk ve namussuzluk onlara iletin, bize değil diyerek acayip bir tavır sergiliyorlar (!)
Oysa onlar genel idarenin buradaki siyasi temsilcileri.
Ve kendilerinin bakanlıklarının verdiği idari işlemler, idari kararlar var ve bunların takipçisi olacakları yerde, bu idari karar ve işlemlerden zarar görenlerin yanında yer alıyorlar (!)
Acaba niye?
Bu arada zaten biz görevimizi yapıyoruz.
Bizim görevimiz kapalı kapılar ardında gelişenleri, kamunun bilmesini sağlamak.
Biz kamunun gözü kulağıyız.
Biz buradan yazar duyururuz.
İlgilisinin ve yetkilisinin, bu işi ihbar kabul edip gereğini yapması lazım…
Yapmıyorsa, kıvırtıyorsa, potturuyorsa, bizi yalan çıkarmaya çalışıyorsa, işleri örtmeye çalışıyorsa o bizim değil, onların sorunudur. Burada eleştirilmesi gereken biz değil, o makamlardır. Niye görevlerini yapmıyorlar, neden adaleti tecelli ettirmiyorlar diye bunun sorgulanması gerekirken, bizim tavrımız sorgulanıyor…
Hayret edilecek işler dönüyor..
Devletin bakanı yolsuzluk buldum, usulsüzlük buldum, haksızlık buldum, bunun gereğin yap, işte sana teftişimin raporu diyor gönderiyor, yerel makamdakiler bunu oraya buraya sorarak işi sulandırıyor ve uygulamıyor. Yazıp ilgili üst makamlara duyuruyorsunuz, yine ses çıkmıyor?
Niye?
Hangi yerel siyasiler bu rezillik ve kepazeliğin arkasında ve neden arkasında?
Devletin ilgili birimleri esas bunu araştırsınlar..
Ben devlet ile iş yapmam, yanımda yer alanlar da yapamaz, biz siyasete başlayınca iş hayatını terk ettik diyerek bir söylem içine girecek ama tersini yapacak yaptıracaksınız (!)
Bunu dile getiren olursa da gönül koyduğunuz yetmeyecek, birde orada burada karalayacaksınız (!)
Ayıptır ayıp…
Allahtan korkar insan.
Bu nasıl bir iştir, nasıl bir ahlaktır, nasıl bir tarzdır, nasıl bir yaklaşımdır?
Burada tüyü bitmedik yetimin hakkı var.
Garip gurebanın, fakir ve fukaranın hakkı var.
Şehidin, gazinin hakkı var.
Babanızın dükkânı değil ki!
Hırsızlığa, yolsuzluğa, ahlaksızlığa, yanlışa bulaşanları bu kadar çok seviyorsanız alın kendi ticarethanelerinizde değerlendirin.
Devletin makamlarında değil.
Lafa geldi mi, biz çok doğru dürüst insanlarız diyorsunuz.
Bu mu dürüstlük ve doğruluk?
Kendin çalmayabilirsin, aynı zamanda çaldırmayacak çırptırmayacaksın.
Fırat’ın kenarındaki kuzu adaletini dilde değil, özde ve icraatta yaşatacaksın.
Sözde değil, özde dürüst olacaksın (!)
Gıygıdı yok, yalan yok, riya yok, fasıklık yok, mürailik yok, adam gibi adam olmak var.
Yoksa defol git milletin başından, adam gibi adamlar gelsin ki, millet adam gibi hizmet görsün.
Değerli sağlık bakanım, benim yazdıklarımı Avrupa ülkelerinden okuyup bana mesaj atıyorlar da, ben büyük gayretler ile sizlerin posta adreslerini bulup sizlere göndermeme rağmen sizler okumuyor duymuyor musunuz?
Yazık oluyor.
Ben sağlık bakanı Recep Akdağ’a güveniyorum.
Ama onu da alt kademedekiler yanıltıyorlar.
Burada benim 2 yıldan fazladır bu köşede yazdıklarımı eftik geftik soruşturma ve araştırmalar ile kapatanlardan gelin hesap sorun,.
Buradaki devletin hazinesi ve devletin imkânları…
Har vurup harman savuramaz, yanlış kararlar ve kanunsuz uygulamalar ile heba edemezler.
MDH DE GARİP BİR ÇALIŞMA VAR
Sağlık hiçbir zaman alınıp satılan ticari bir mal değildir.
Doğuştan kazanılan temel bir insani haktır.
Her sosyal devlet halkının sağlıklı yaşam hakkına kavuşması için gerekli şartları sağlar.
Sayın bakan bu gayret içinde iken. Mersindekilerin pek umurunda değil.
MDH de sağlık hizmetlerinin sunumu sağlıklı bir şekilde yapılmamaktadır. Kardiyoloji polikliniğinde muayeneye gelen vatandaşa EKG istemi muayene fişi alırken verilmeli ve gerek yazılı gerek sözlü olarak muayene başlamadan EKG testinizi yaptırın denmeli!
Göğüs hastalıklarında muayene fişi verilirken akciğer filmi istemi de verilmelidir.
Nöroloji polikliniğinde EMG tetkikleri istendiğinde çok uzun süreler verilmektedir. Bir adet olan cihaz bozulduğunda arız yaptığında ise vatandaş tamamen mağdur oluyor. Uzak yerlerden gelen hastalar dönüp gidip, tekraren geliyorlar. Bu mağduriyetler yıllardır devam ediyor ve bunu önlemek için çaba harcayan yok. Niçin ikinci, üçüncü bir EMG cihazı alınmıyor?
27 ve 28 Haziran tarihlerinde EMG cihazının bozuk olması sebebiyle Aydıncık’tan, Gülnar’dan, Mut ve Anamur’dan, Çamlıyayla’dan daha önceden verilmiş olan randevuyla gelen hastalar yine mağdur olmuşlardır.
O hastaların hakkını kendinizin kurduğu ve amiri olduğunuz uyduruk hasta hakları birimleri mi koruyacak (!)
O hasta hakları birimleriniz sabim den gelen her şikayeti üstün körü kapatıyor geçiştiriyor.
Kolonoskopi için iki üç ay sonrası için gün veriliyor.
Halen Acil serviste tiriaj (seçme) birimi yok.
Ameliyathanelerden tüm servislere yayılan mikroplar hastaları tehdit ediyor.
Bunun örneğini daha yakın zamanda yaşadık.
Yoğun bakımdan yayılan mikrop servislerdeki direnci düşük hastalara musallat oldu. Hastalar bu sefer geç iyileşiyorlar.
MDH de teşhis ve tedavi için istenen MR (emar) tetkikinin sonucu çok geç çıkıyor. 20 gün 30 gün sonra alınan sonuçlar nedeniyle ne sağlık kurulu işlemi yapılıyor, nede tedaviye tam zamanında başlanabiliyor. (Bu durum TOROS devlet de de böyle) Ayrıca MDH hastadan çok kendisi bakım ve tedaviye muhtaç hale gelmiş vaziyet de. Ortada engelli kardeşlerimiz için genelgeler var, ama uygulayan yok. Doğru dürüst özürlüler için, tekerlekli sandalye rampaları veya asansörü yok.
Bu durum diğer hastanelerimiz de de öyle.
TOROS DEVLETİN VE MDH nin tuvaletleri rezil durumda. Gidin kontrol edin. Leş gibi.
MDH yeni binada acilden başlamak üzere tuvaletlerde yukarıdan pis sular akıyor. Gidin gözünüzle görün. Bilhassa köprünün girişi nöroloji polikliniğindeki tuvaletlere vatandaş şemsiye ile girmek zorunda. Yukarıdan akan pis su ve sidik her türlü enfeksiyona neden olmakta. Kimin umurunda. Ben kaç kez yazdım? Ne yaptınız? O oraya yazıyor, Öbürüde her şey yolunda diyor, üst makamdaki bir üste gitme çabasında, buradaki de daha üst makam zıplama için çabalıyor, vatandaşı düşünen yok. Hastanelerin idaresi, MDH TOROS, birkaç kez uyarmamıza rağmen hiçbir işlem yapmadı.
MDN binası yeni ve kullanılan malzemeler pek sağlıklı değil. Bakın uyarıyorum, burasını acilen deprem riski başta olmak üzere teknik bir denetimden geçirtin. Etüt çalışması yaptırın. Burada kullanılan malzemeyi yönetmelik ve projelere uygun yapılıp yapılmadığını tespit edin. Bina dökülüyor. Bir an evvel bakıma alın. Boyalar kalkıyor, sıvalar dökülüyor, acaba niye? Buna önlem alın. Boyanın ve sıvanın dökülmesi ile mantarlar oluşuyor, bu durum insan sağlığına aykırı.
Tüm hastanelerde danışma birimleri kurulmuş.
Sözde DANIŞMA..
Bir şey danışamıyorsunuz, çünkü orada oturanların eğitimleri, bilgi ve becerileri bu işin eğitimini almadıklarının göstergesi.
Halen buralarda üniversite mezunu elemanlar yok.
Halkla ilişkiler mezunu yok.
Üniversitelerden psikolojik rehberlik ve danışma hizmeti eğitimi almış olanlar yok.
Yazınca, ne yapalım, temizlik firması elamanları, asgari ücret ile çalışıyorlar, o paraya üniversite mezunu çalışır mı diyerek yutturmaya kalkıyorlar (!)
Temizlik çalışanı ayrı, bu işler için tahsis edeceğiniz elemanlar ayrı.
Bunlar için mutlaka eğitimli, bilgili, donanımlı kişiler seçeceksiniz.
Danışmalar, kat rehberleri, kat sekreterlikleri aydın, bilgili, kültürlü, her kesime hitap edecek kimselerden olkmak zorunda.
Örneğin siz idare olarak YEMEK işinde düne kadar DİYET uzmanı istihdamı yapmıyordunuz.
Şimdi diyet uzmanı çalıştırıyorsunuz.
Orada da onu çalıştıran firmaya, taşerona, asgari ücret veriyorsunuz. Farklı bir ücret değil. Ama firma o diyetisyeni orada çalıştırmak için cebinden artı bir para ödüyor.
Her şeyin bir bedeli var.
Eğer bu kişileri temizlik firmasından istihdam ediyorsanız, şartnameye yazarsınız, tahsili, terbiyesini, ehliyetini, bilgi ve becerisini ve hangi işte istihdam edileceğini yemek işinde olduğu gibi yazarsınız, şartlarınızı kabul eden gelir işinize teklif atar.
Siz 300 bir başka hastane 180, bir diğer hastane 90 kişi temizlik için alınacak diyorsunuz, ona göre idari ve teknik şartname çıkıyorsunuz, sonrasında bu işçileri temizlikte değil farklı birimlerde ve işlerde çalıştırıyorsunuz.
Kimisi sağlık memuru gibi, kimisi ölü yıkayıcı, kimisi teknisyen gibi, kimisi masa başında, kimisi santralde, kimisi sekreterlikte, kimisi danışmada, kimisi muhasebede… (!)
Bu olmaz, olmamalı. Yasal değil, kanuni değil, vicdani değil, ahlaki değil diye yazıyoruz, bizi karalıyorsunuz.
Yuh yahu!
Ne var sanki işi yasal ve doğal ortam içine çekseniz.
Danışmada oturanlar bir dilekçe yazmaktan aciz.
Yol göstermekten aciz.
Ama arkalarında siyasi kimseler var. Yakınları, akrabaları il ilçelerde yetkili makamlardalar.
Kimse dokunamıyor (!)
Niye?
Çünkü onları idare eden amirlerinin makam kaygıları var…
Onlara yasayı kanunu uygularlarsa işyerinde çalışma barışını sağlarla ama siyasilerle barışları bozulur (!) O zamanda makam gelemezler….
Yazıklar olsun.
Kimin hakkı kime nasıl geçiyor görün işte.
Sonra, biz iyi idareciyiz, dürüst ve doğru idareciyiz demeyi biliyorlar.
Hadi be…
Bu mu adalet, hakkaniyetle idare etmek?
Temizlik firması ve bilgi işlem firması çalışanlarının farklı işlerde çalıştırıldıkları Mersin’deki hemen hemen her hastanede var. Üst makamlar bu işlere göz yumuyorlar.
Daha geçenlerde yazdım.
MDH de Temizlik firması taşeron işçisini getirip, BAŞHEKİM ADINA MÜHÜR BASTIRIYORLAR, SEVK TASDİK YAPTIRIYORLAR, RESMİ EVRAK HAVALE ETTİRİYORLAR dedim ve belge verdim. Elimde bunun eli ile havale ettiği ve imzaladığı, mühürleyip kaşelediği belgeler var dedim. Ne yaptılar? Hiç umursamadılar. Devlet memurunu çalıştıramayan idareler, bu sefer taşeron işçilerine saldırıyorlar, onlarda senden benden yetkili etkili oluyorlar. Üstelik bunlara firmalarının üniformalarını giydirmeleri gerek, giydiremiyorlar. Çoğunluk beyaz önlük giyiyor. Doktor gibi algılanıyor.
Tüm hastanelerde temizlik ve bilgi işlem başta olmak üzere tüm özelleşen hizmetlerdeki çalışanların kayıtları muayene ve kontrol teşkilatlarınca günü birlik kontrol yapılmıyor. Çoğu kâğıt üstünde var, ama fiiliyatta orda yoklar.
ŞİMDİ SIKI DURUN…
Geçen hafta yazacaktım, MDH de bir sevdiğim idareci yüzünden durdum.
Çünkü ben bakıp ilgileneceğim demişti.
Üstün körü bir ilgilenme olduğu için şimdi kaleme almak zarureti doğdu.
Ne oldu?
Ey benim Değerli sağlık bakanım!
Oku da bizim buralardaki durumu bir kez daha anla.
Hasta adı: Hüsna Banisi
1928 doğumlu.
Başvuru no: 10020443
Bu hasta özürlü ve bakıma muhtaç.
Daha önce gelmiş yüzde 83 gibi bir rapor vermişler.
Bu gelişinde ise yüzde 52 gibi bir rakam ile rapor vermişler.
Ve bunun eksik çıkmasının sebebi ise basit.
Vatandaşımız dil bilmiyormuş.
Raporda onlarca doktorun imzası var.
Hepsi bunun dilini sorun etmemiş, bir kişi dil bilmez ise bunu anlamam ve rapor etmem doğru olmaz demiş ve sonuç vermemiş.
Psikoloji raporu.
Belki doktor kendince halkıdır.
Ama bu kişi daha önce zaten yüzde 80 in üzerinde raporlu.
Ayrıca doktor bu kişinin dilini bilmeyebilir, dilini bilen yüzlerce kişi o hastanede çalışmakta.
Eğer sorduğu soruya alacağı cevapla değerlendirme yapacaksa, çağırtır bunun dilini bilen bir 657 liyi, yâda şirket çalışanını, ona söyler o tercüme eder.
Zor mu?
Yine onun tavrını, refleksini her ne ise ölçer.
Yapmıyor.
Anlaşılacak bir dili yok, ölçemedim deyip mağdur olan yaşlı hastayı bir kez daha mağdur duruma sokuyor.
Bu mu hizmet?
Sizin taşeron işçileriniz içinde onun dilini anlayan en az yüz kişi var. Memurların içindede en az 300 kişi var. Bir anons yapsanız en az 50 kişi gelir ve bu işi çözersiniz. Yapmıyor, baştan savıyorsunuz. Bunu buradaki idareciler ve yöneticiler, ilgililer görmezden geliyor.
Raporda onlarca doktorun imzası var, onlar derecelendirmiş sorun çıkarmamış, ama psikolog dil bilmiyor diye rapor vermemiş.
Raporlar elimde.
Gerekçeler elimde.
Ben utandım.
Acaba devletimi idare edenlerde utanacak mı diye buraya aldım.
Bakılım ne olacak?
Şimdi herkes doktorun ve idarenin yanında olacaktır emin olun.
Benim niyetim bu değil ki…
Hasta ne olacak, bu hastanın durumu ne olacak, buna bir çözüm yok mu?
Bunun gibi hastalara bundan sonra ne olacak?
Bu mağduriyet bitmeyecek mi?
İşte sayın değerli bakanım Recep Akdağ, Mersin sizin sandığınız gibi iyi yönetilmiyor.
Biz bunu dile getiriyoruz.
Siz ise GENEL SEKRETER, İL MÜDÜRÜ gibi atamalarda halen ısrar ve inatla denenmiş, başarı ve beceri sergileyememişleri getirmek isteyenlere göz yumuyorsunuz.
Yummayın.
Bizim buraya genel sekreter ve yardımcıları ile hastane yöneticilerini, il müdürü ve yardımcılarını yepyeni çehrelerden oluşturun.