haberanaliz
Prof.Dr.Tayfun ÖZKAYA

Prof.Dr.Tayfun ÖZKAYA

Mail: ozkayatayfun@gmail.com

Öldürücü Bakteriler, Mantarlar ve Endüstriyel tarım

Bilindiği üzere, Yeni corona virüs olayı endüstriyel tarımın ve küresel tarım politikalarının kriz içinde olduğunu ortaya koydu. Belirtiler yıllardır herkesin gözlerinin önünde idi. Ama küresel şirketler ve onların dümen suyundaki güya bilim insanları kitleleri aldatmaya devam ettiler. Yeni corona virüs kadar tehlikeli ve dikkatimizi yeterince çekmeyen birçok mikrop yıllardır dünyada oluşmakta idi. Bunların bazılarına Grain kuruluşunun dokümanlarından da yararlanarak göz atalım. 

İnsan eliyle oluşan iklim krizinin etkileri hakkında bir grup bilim insanının yaptığı bir araştırma[1]böcek türlerinin %40’ının önümüzdeki on yıllarda tamamen yok olma tehlikesi içinde olduğunu ortaya koymuştur. Böceklerin bitkilerin tozlaşmasındaki rolü nedeniyle bunun tarımsal üretimde de büyük düşüşlere yol açması beklenmektedir. Bir başka rapora göre ise son on yılda Fransa’da kuş sayısının üçte birinin, başka bir rapora göre ise yarısının yok olduğu bildiriliyor.[2] Bunların nedenlerinin tarım ilaçları, yayılan yeni türler ve iklim değişikliği olduğu ileri sürülmektedir. 

Dar alanlarda sıkıştırılmış bir şekilde yaşamaya zorlanan hayvanların bulunduğu endüstriyel hayvancılık işletmelerinde yoğun bir şekilde kullanılan antibiyotikler nedeniyle, insanlarda kullanılan birçok ilacın birçok mikroba karşı etkili olmadığı da ayrı bir sorun oluşturuyor. Hayvansal ürünlerle bu antibiyotikler insanlara geçiyor ve mikroplar direnç geliştiriyor ve öldürücü hale geliyorlar. Avrupa Birliğinde ve ABD’de kullanılan antibiyotiklerin %75’inin hayvancılıkta kullanıldığı OECD ülkelerinde yapılan ve bu kurum tarafından yayınlanan bir araştırmada açıklanmıştır.[3] Aynı raporda OECD ülkeleri içinde antibiyotik direncinin en kötü olduğu ikinci ülkenin Türkiye olduğu kaydedilmiştir. Sonuncu ülke Yunanistan’dır. Grain adlı kuruluş, daha kötüsü, hayvancılıkta kullanılan antibiyotik miktarının 2010 ile 2030 arasında %70 artacağının tahmin edilmiş olmasına dikkati çekmektedir.[4] Hayvanlarda kullanılan antibiyotiklerin bir kısmı hayvansal ürünlerle insanlara geçerken, bir kısmı da idrar ve gübrelerle bitkisel üretim için topraklara karıştırılıyor. Şüphesiz sıkışık koşullarda yaşatılmaya çalışılan, güneş yüzü görmeyen bu hayvanlar için yaygın bir şekilde antibiyotikler kullanılmaktadır. Bu yaygın kullanım hem insanlarda hem de hayvanlarda tehlikeli mikropların evrilmesini kolaylaştırmaktadır. 

Nisan 2019’da New York Times’da çıkan bir yazı Candida auris adlı bir fungusdan (mikroskobik mantar) ölen bir kişi hakkında idi.[5] Bu fungus bütün antifungal ilaçlara dayanıklı idi. İlk önce 2009’da Japonya’da bulunan bu mikrop bulaştığı kişilerin yarısını üç ay içinde öldürdü. Gazete bu mikrop ile tarımda da kullanılan bir mantar öldürücü arasında ilişkiye işaret ediyordu. Triazoles adlı ilaç hem insanlarda hem de bitkilerdeki birçok fungal hastalıkta yaygın bir şekilde kullanılmaktadır. Ancak mantarın hem tarım alanında hem de bununla ilişkili olarak insanlarda geliştiğine dair bir ilişki henüz kesin değildir. Fakat gazete başka bir fungusta bu ilişkinin kesin olarak belirlendiğine dair bilgiler vermektedir. Aspergillius fumigatus adlı hem insanları hem de bitkileri etkileyen bir mantar vardır. Bağışıklık sistemi sorunlu hastalarda ölümcül olabilmektedir. Bu mantar triazoles ilacına dirençlidir. Bir Hollandalı araştırmacılar takımı düzenli ve yoğun bir şekilde triazoles püskürtülen, çiçek üretilen çiftçiliklerde bu mantara karşı bir direnç geliştiğini buldular. Aldıkları toprak örneklerindeki aspergilliusların %30’unun aynı insanlardaki gibi fungusite (mantar öldürücü) dirençli olduğunu saptadılar. [6] 

Grain başka bir tehlikeye daha işaret etmektedir. Bu da ot öldürücüleridir. herbisitler). Roundup gibi GDO’larda da kullanılan herbisit ile diğer bir herbisit olan camba yaygın bir şekilde ülkemizde dâhil kullanılmaktadır. Yeni Zelanda’da bir araştırmacı takımı bunların bakterileri de etkilediğini buldular. Bakteriler ot öldürücüler ve antibiyotiklere eş zamanlı olarak maruz kaldıklarında gelişen mutantlarda yüksek düzeyde direnç geliştiğini saptadılar. Araştırmacılar direncin yüz bin kez daha hızlı evrimleştiğini, bunun nasıl ve niçin oluştuğunun saptanılmadığı, ancak endüstriyel tarımda antibiyotik ve herbisit kalıntılarının çok sık bir araya gelebildiğini söylemektedirler.[7] 

Bu sorunlardan köklü kurtuluşun yollarından biri de endüstriyel tarımdan vaz geçip agroekolojiyi benimsemek ve gıda egemenliğini –buna gıda özgürlüğü de diyebiliriz- uygulamaktır.  

Hayvanlar sıkışık yaşamamalı, meralarda otlamalı, güneş görebilmeli, binlercesi bir binaya tıkılmamalı. Bitkisel üretimde tarım ilaçları (zehirler) kullanılmamalı. Agroekolojik uygulamalar ile ilaç kullanmaya gerek kalmayacaktır. 

Görüldüğü gibi öldürücü virüsler, bakteriler ve mantarlar ile tarım arasında çok sıkı ilişkiler vardır. Corona virüs bir gün kontrol altına alınacak, ama insanlık ve Türkiye bunlardan kurtuluş için agroekolojiye ve gıda egemenliğine geçecek mi? Yoksa yeni bir salgını mı bekleyeceğiz? Bunun cevabı hepimize bağlı. 

[1] https://doi.org/10.1016/j.biocon.2019.01.020

[2] https://www.theguardian.com/world/2018/mar/21/catastrophe-as-frances-bird-population-collapses-due-to-pesticides?

[3] https://www.oecd.org/health/health-systems/AMR-Policy-Insights-November2016.pdf

[4] https://www.grain.org/en/article/6240-the-rise-of-the-superbugs-and-why-industrial-farming-is-to-blame

[5] https://www.nytimes.com/2019/04/06/health/drug-resistant-candida-auris.html

[6] https://www.theatlantic.com/science/archive/2018/11/when-tulips-kill/574489/

[7] https://beyondpesticides.org/dailynewsblog/2018/10/roundup-other-herbicides-jump-start-antibiotic-resistance/