Sağlıksız sağlık teşkilatını gören yok, duyan yok…(!)
Sağlıksız sağlık teşkilatını gören yok, duyan yok…(!)
Sağlık Bakanlığı onca güzel işe imza atarken, ülkemizin bir ayrıcalıklı bölgesi haline gelen MERSİN de ki yanlışlıkları, eksiklikleri, hataları, yolsuzlukları, usulsüzlükleri, genelgelere uymamayı, emirleri görmezden gelmeyi ve bizim yazıp çizdiklerimizi sumen altı etmede büyük bir başarı sağlıyor.
Oysa Sağlık Bakanı değerli bir insan… Gerçekten büyük özveri ve gayret ile çalışıyor. Fakat gündeme taşıdığımız hususları şöyle bir inceden inceye değerlendirmeye tabi tutsa, boş zamanlarında alıp eline okusa, Mersin’in sağlık alanında ne gibi içler acısı bir halde olduğunu görecek. Ama ya buna zaman bulamıyor, yâda bilinçli ve maksatlı olarak yanıltılıyor.
Değerli bakan,
Mersin’deki hastaneler çok yetersiz. Özellikle yoğun bakım çilesi hiç bitmiyor. Yataklar eksik ve bakımsız. Yoğun bakımlar berbat halde. Hiç modernize edilmiyor, çağdışı alet ve edevatlarla hizmet sunuluyor. Yatak bulunamadığı için vefat eden hasta oldukça çok. Hastanelerimizin tamamında tuvalet büyük bir dert… Tuvaletler sidik koktuğu gibi, yukarıdan akıyor veya hijyen ile ilgisi yok. Başta aşağı tüm tuvaletlerin çağın gereklerine uygun hijyen bir ortama çekilmesi gerekir ama bunu ne kadar yazarsak yazalım yapmıyorlar.
Yine engelli kardeşlerimiz için önemli uygulamaları işleme koydunuz. Ama halen engelli kardeşlerimiz için ayrılan tuvaletler rezalet içinde. Kullanılacak durumda değil. Yine onlar için işaretlendirme, sesli ve görüntülü ikazlar yok. Rampalar yok. Olan rampalar usule ve nizama aykırı. İş olsun diye baştan savma yapılan rampalar.
Düşünün hastaların yiyeceği yemek ile personelin yiyeceği yemek aynı anda aynı asansör ile çıkarılıyor katlara. Ve işin garibi o asansörlerde hastada çıkartılıyor, ameliyatlı olan da, bulaşıcı hastalığı olanda… Şu duruma bakar mısınız?
Taşeron işçilerine kesinlikle kendi firmalarının üniformasını, yakalarında isim ve işlerini yazan kartlarını taktıramıyorlar ve bu kardeşlerimizin özlük haklarını da koruyamıyorlar. İdari ve teknik şartnamelerden doğan yasal haklarının takipçisi olacak olan İDARELER, kurdukları kontrol teşkilatları ve muayene teşkilatlarının doğru dürüst görevlerini yapmamalarından kaynaklı olarak bu işçiler özlük haklarından da faydalanamıyorlar. Giyecek, yiyecek, yol parası v.s. gibi.
Şimdi diyecekler ki, YALAN!.
Ne yalanı, gelip burada bir gizlice işçilerin arasında gezip hoş sohbet yaparak bunlar yerine gelip gelmiyor mu sorun. Zor mu?
Baskı ve korku ile çocukları susturuyorlar. İlimizin tamamında bu böyle… Özellikle merkezdeki üç büyük hastanede…
Temizlik taşeron elemanı diye alınan ve asıl işi temizlik yapmak olan, paspas çekmek, tuvalet yıkamak, cam bilmek, yer silmek gibi işlerde çalışması gerekenler idari ve teknik şartnamelere de aykırı olarak farklı işlerde çalıştırılıyorlar. Örneğin santral, danışma memuru, arşiv memuru, acil serviste, kat rehberi, kat hostesi, halkla ilişkiler personeli, tahakkuk, döner sermaye birimi, depo, kalite servisi, hasta hakları birimleri, müdür sekreteri, başhekim sekreteri, müdür ve başhekim özel kalemi icat edilip orada sözde temizlik yapıyor yâda bilgi işleme bakıyor ayağı ile özel çalıştırmalar, doktor asistanı gibi çalıştırmalar v.s gibi yerlerde istihdam ediliyorlar…
Bu da iş yerindeki ÇALIŞMA BARIŞINA ZARAR VERDİĞİ gibi, kanunsuz ve yasal olmayan bir iş ve işlem oluyor. İlimizin tüm hastanelerinde mevcut, merkezdeki üç büyük hastanede ise abartılı vaziyet de.
Yemek işinde çalışacak adam belli iken bir bakıyorsunuz sayı abartılmış, onun bunun yakınları işe alınmış. Gerçi bu hepsinde böyle… Siz genelge ve tamim gönderiyor sayı arttırmayın, yeni adam almayın deseniz de onlar gizliden gizliye çıkarıp yenisini alıyorlar. Gelin tetkik edin tüm taşeron elemanlarını ne zaman işe girmişler ortaya çıkartın, zor değil. Yemekte 60 kişi, 50 kişiye ne gerek var?
Yine danışma, halkla ilişkiler, kat rehberi, kat sekreteri, kat hostesi gibi yerlerde istihdam edilenlerin kesinlikle yüksek okul mezunu olması ve bu işin eğitimini almış olması lazım. Çoğunluk ilköğretim ve lise mezunu kişiler. Vatandaşa bir dilekçeyi yazmıyorlar, yol göstermiyorlar. Kendilerinin yardıma ihtiyacı varken, vatandaşa nasıl yardım etsinler (!)
Kantinler ise ayrı bir rezalet. Bu kantinlerde fiyatlar çok uçuk. Bir su bardağı çay 1 lira, bir börek 2 lira. Gelin tüm hastanelerin kantinlerini ALLAH RIZASI için ziyaret edip normal vatandaş gibi oturup her satılandan bir tane alın ve ücretini ödeyin. Bakın ne astronomik rakamlar var. Bu kantinler milleti söğüşleme yeri mi? Bu kantinlerin sahip ve çalışanlarını partiye delege yazarsanız, sonrasında görev yapmaya kalkanların karşısına parti dikilir ve vatandaşta soyulur. Bu olacak iş mi? Bu adalet mi? Bu kantinlerin fiyatlarının mazlum ve çaresiz hastalara, fakir ve fukara halka göre yeniden ayarlanması gerekir. Kazanmıyorlar ise, bırakıp gitsinler. Kaldı ki yıllardır aynı adamlar işlettiğine göre demek ki hayatlarından memnunlar. Öyle ise bu vatandaşı da bir düşünen çıksın artık.
Hastanelerin bahçelerinde imar ve izin alınmadan bir bakıyorsunuz yapılaşma yapılıyor. Ama sökülür takılır cinsten, ama prefabrik dedikleri, ama yığmadan yapıyorlar. Projeye asla uygun olmadan yapılıyor. Ve hastanelerin fiziki alanları daralıyor, insanlar geçemez hale geliyor, hasta vatandaşlar rezil oluyor. Yeşil alanlar yok edilip, laboratuar yapılıyor ve oto park sıkıntısı bir yana, vatandaş düzgün bir şekilde hastanede gideceği alana gidemiyor.
Geçenlerde sadece MDH de bir hasta yakını Başhekim yardımcısının odasının yanında asıl işi temizlik işçisi olup orada masa başında çalıştırılan kişi ile tartışıyor, özel oda yüzünden kavga çıkıyor kaş göz yarılıyor. Olay sessizce kapatılıyor.
Taşeron işçisi olup müdür sekreterliğinde ve başhekim sekreterliğinde istihdam edilen kişilere beyaz önlük giydiriyorlar. Doktor gibi, amir gibi algılanıyorlar. Bunu bir türlü engelleyemiyorlar.
Hastanelerde uydurmasyondan kurulan gece nöbetçi memurluk ( bazıları amirlik diyor) torpilli kişiler arasında tutuluyor. Bir gece nöbet tut, 3- 4 gün işe gelme mantığını çalıştırıp bir takım insanlara ayrıcalık tanınıyor. Kapılarında nöbetçi memurluk yazsa bile nöbetçi amir diye hitap ediliyorlar. Oysa ne amiri? Memur. Ve görevi belli... Ama öyle ayrıcalıklı çalışıyorlar ki, kılıfına uydurulmuş, bir gece gel 3- 4 gün gelme dışarıda yan gel yat. Her hastaneyi kontrol edin. Kadrolar belli. Nüfusları belli. Niçin iki 3 kişi ile bu iş yapılıyor da, herkese yaygın hale getirilmiyor? Ayrıca nöbetçi müdür muavinleri ve başhekim muavinleri neden nöbette gelip işlerinin bizzat başında bulunmuyorlar? Bunları ben mi takip edeceğim, yoksa ilgili birimler çaktırmadan gelip izleyecekler mi? Siz bu adaleti, hakkaniyeti çalışma şeklini sağlayamazsanız, vatandaşın düzgün hizmet almasını sağlayamazsınız. Mersin rayından çıkmış, kokuşmuş durumda.
Bir il müdürümüz var. Geldiği günden bu yana, yıllardır Adana ilinden Mersin iline gidiş geliş yapıyor. Evi Adana’da. Git gel 70 km lik yol. Özel aracıyla gidip geliyor. Bu hususta daha öncede yazdım. 9 Mayıs 2012 günü “evlere şenlik sağlık müdürlüğü” başlıklı yazımda olay açıkça belli. Ama değişen bir şey olmadı. Şimdi bir yandan duyuyoruz, il müdürü gidecekmiş. Sene sonuna kalmaz gidecek deniyor. Bir yandan Mersin de ev aradığını söylüyorlar. İşin doğrusu çoktan evini Mersine getirmesi idi. Ama getirmedi. Şimdi izinli, Ramazan ayı... Önümüzdeki pazartesi işe başlayacağı söyleniyor. Mesaisine her gün Adana’dan Mersin’e gelerek başlayan ve sabah saat 10- 11 de başlayan birine hiç kimse ne oluyor demedi, diyemedi? Bakanlıkta müsteşar, genel müdürler il müdürünün yakın dostu arkadaşı imiş, korunup kollanıyormuş. Allah versin, ne diyelim. Zaten hatırlarsınız Kozan’a geçtiğimiz yıllar başhekim olarak ataması bile yapılmış ama o sırada Mersin’de il müdürlüğünü yapıyordu. Şimdi ne durumda bilmiyoruz. Pratisyen hekimi başhekim yaptılar. Torpil olmasa, ayrıcalık olmasa yaparlar mıydı? Bunca olay ve hadiseden sonra halen il müdürü olarak makamda oturuyor ve üst makamlara gideceği bildiriliyorsa, bunda ahbap çavuş ilişkileri aramayacaksınız da ne arayacaksınız? Yanlışlıklar diz boyu.
Hastanelere müdür, müdür yardımcısı, Başhekim ve yardımcıları liyakat ve ehliyet aranmadan atanıyorlar. O yüzden gereken hassasiyet ve titiz çalışma yapılamıyor, devlet zarar ediyor.
Birçok Başhekim, yardımcısı, Müdür ve yardımcısı idari soruşturma geçirip ceza alıyor, ardından yargıya intikal eden dosyaları meydana çıkıyor ama kimse bunlara ne oluyor, gel bakalım, sen şöyle demiyor. Diyecek olan devlet, demiyor. Onlarda cesaretle daha üst makamları istiyorlar.
Yakında genel sekreter, hastane yöneticileri atanacak eğer aynı isimler ile yol yürünürse memleketimiz bir kez daha hizmet yönünden kayba uğrayacaktır.
Toros devlet hastanesi bir rezalet. Allah için bu devletin bir sahibi yok mu? Yine orada Bilgi işlem çöktü. Orada bilgisayarlar çalışmıyor ve kimsede vatandaşın, hastanın yanında yer almıyor. Başhekim ise ben çok iyi başhekimlik yapıyorum diye geziniyor.
Yine tüm hastanelerde MR görüntüleri çok geç veriliyor. Sonuçlar geç veriliyor. Kimsenin umurunda değil bunlar. Hastanın çektiği çile yanına kar kalıyor.
Çıkan yemeği doğru dürüst denetleyen yok. Millete ne yediriyorlar diye merak ediyorsanız, şu tarım müdürlüğünün yetkilileri orası bize bağlı değil demeyip bir ekip kurup gidip ansızın çıkan yemeklerden numune alsınlar ve bunun yanında teknik şartnameyi de ellerine alıp karşılaştırsınlar. Bakın neler çıkacak. Bu devlet bu kadar mı sahipsi Mersin’de?
Bilgi işlemde ve MR da çalışan teknisyenlerin paraları ayrı değerden veriliyor. Ama bu arkadaşların çoğu halen paralarını alamamışlar. Bu hakkı aradıkları zaman işlerinden oluyorlar. Niçin bu işler takip edilmiyor?