SAĞLIKTA HUKUKSUZLUK
Mersin Sağlıkta olan bitenleri aktarıyorum.
Kendini akıllı sananlar, yıllardır oraya mitili atıp bir türlü gitmeme başarısını gösterenler şahsıma kulp takmaya çalışıyorlar.
İl müdürü geldiği gün beni ANKARA ve ADANA’dan arayan dostlarım İYİ BİR İNSAN SAHİP ÇIKMAK LAZIM demişlerdi.
Vallah ve billahi tanımam, görmedim, suyunu içmedim.
Benim için YÜCE ALLAH - DEVLET- MİLLET- BAYRAK- VATAN esastır.
Nefsim için en ufak bir işin içinde olarak yazı yazıyorsam ALLAH BENİ BİLDİĞİ GİBİ YAPSIN.
Amacım TÜYÜ BİTMEDİK YETİMİN HAKKINI KORUMAK.
Devletin kasası dediğimiz BEYTÜLMALI korumak.
Devletin EHİL ELLERDE, HAK EDENLERİN ELİNDE HİZMET ETMESİNE VESİLE OLMAK ve DEVLETİN GÜVENİLİRLİĞİNE VE SAYGINLIĞINA GÖLGE DÜŞMEMESİ İÇİN ÇABA SARFETMEK.
Onun dışında bir düşünce içindeysem LANET OLSUN BANA!!
Geleyim, Sağlıkta hukuksuzluk başlığını neden attım.
Öyle ya, ne hukuksuz?
CEZA YARGILAMASI denen bir olay vardır.
Ayrıca DİSİPLİN HUKUKU vardır.
Bunlar birbiri ile birleşiktir ve ayrılmazlar.
Öyle aklına esti mi, memuruna UYDUR KAYDIR SORUŞTURMA AÇIP, BUNUDA KENDİ EMRİNDE OLAN BİR YANCINA VERİP, SENİN ARZULADIĞIN ŞEKİLDE NETİCE ALMAYA KALKAMAZSIN (!)
Yaparsan yasa kanun çiğnersin, o çiğnediğini sana HUKUK önünde yedirirler.
Yaptığın işler MAHKEMEDEN DÖNER...
DİSİPLİN HUKUKU ÜZERİNE SİZLERE BİLMENİZ GEREKENİ BAZI AYRINTILARI AKTARIYORUM, HUKUKÇUYUM DİYENLER, HUKUKA MERAKLI OLANLAR İYİ OKUSUNLAR...
Türk disiplin hukukunda “disiplin soruşturması ile ceza kovuşturmasının bağımsızlığı” ilkesi kabul edilmiş olmakla birlikte, bu durum, ceza ve ceza yargılama hukukunun ilkelerinin disiplin hukukuna tamamen yabancı olduğu anlamına gelmemektedir.
Disiplin cezası ile korunan hukuki değer ve menfaat, yani suçun konusu, ceza hukukundan farklı olarak, kamu hizmetlerinin gereği gibi yürütülmesiyle sağlanacak toplumsal değer ve menfaattir.
Bununla birlikte uygulanan yaptırımların “cezai” niteliği açıktır.
Disiplin hukuku, kamu hizmeti düzenini korumaya yönelik davranış kuralları ve bunların ihlalini izleyen hukuki sonuçları düzenlemesi nedeniyle geniş anlamda ceza hukuku (cezalandırıcı hukuk) içinde değerlendirilebilir.
Disiplin cezalarının kişilerin hak ve hürriyetleri üzerinde ciddi sonuçlar doğurduğu, memurluk statüsünün, yasal güvencelerinin bulunduğu ve özel bir statüde yer almalarının kamu görevlilerinin bireylere tanınan hak ve güvencelerden her konuda tamamen mahrum olmaları anlamına gelmediği akılda tutularak, hukukun evrimi içinde oluşan, insan haklarının ve hukuk devletinin korunmasının araçları olan ceza hukuku ve ceza yargılaması hukukunun genel ilkelerinin disiplin suçları için de mutatis mutandis (gerekli değişikliklerin yapılması koşuluyla) uygulanması gerektiği kabul edilmeli; disiplin cezalarının uygulanması sürecinde ortaya çıkan sorunlar, “idarenin gerekleri”, “hizmet gerekleri” gibi tamamen takdiri ve kimi zaman da keyfi yaklaşımlarla değil, bu ilkelerle değerlendirilmeli ve çözülmelidir..
657 sayılı DMK’nun “itiraz” başlıklı 135 maddesinde; «disiplin amirleri tarafından verilen uyarma, kınama ve aylıktan kesme cezalarına karşı disiplin kuruluna, kademe ilerlemesinin durdurulması cezasına karşı yüksek disiplin kuruluna itiraz edilebileceği» hüküm altına alınmıştır.
-Dolayısıyla disiplin cezasına çarptırılan memur, duruma göre ya disiplin kuruluna, ya da yüksek disiplin kuruluna itiraz edebilecektir.
-Ayrıca verilen cezalara karşı idari yargı yoluna da başvurabilecektir.
-Böylece disiplin kurulları veya yargısal organlar tarafından kararın bir kez daha incelenmesi sağlanacak, varsa hata ortadan kaldırılacaktır.
-Disiplin cezasına itiraz hakkı memurlar için önemli bir güvence oluşturmaktadır.
Bir hukuk devletinde herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma hakkına sahiptir.
Hiçbir mahkeme, görev ve yetkisi içindeki davaya bakmaktan kaçınamaz (Anayasa m.36, İHEB m.8, AİHS m.6)
-Disiplin hukuku açısından bu konuda getirilen kısıtlamalar 2010 yılında yapılan değişiklikle kaldırılmıştır.
-Anayasa koyucu disiplin cezaları bakımından, genel olarak idari işlemlere karşı yargı yolu güvencesi tanıyan 125/1.maddesiyle yetinmeyerek daha özel bir güvence getirme ihtiyacını hissetmiş ve Anayasamızın 129/3.maddesinde; “Disiplin kararları yargı denetimi dışında bırakılamaz» kuralına yer vererek, yargı yolu güvencesini disiplin işlemleri bakımından ayrıca tekrar etmiştir.
-Buradaki yargı yoluyla ifade edilmek istenilenin idari yargı yolu olduğunda kuşku bulunmamaktadır.
-Anayasanın verdiği icazet ile DMK’da gerekli düzeltme yapılmıştır. DMK’nın 135/5.maddesinde; “Disiplin cezalarına karşı idari yargı yoluna başvurulabilir.” Denilmiştir.
Böylece devlet memurları her türlü disiplin cezalarına karşı idari yargı mercilerine başvurabileceklerdir.
DMK’nun 130. maddesi savunma hakkının, soruşturmayı yapanın ya da yetkili disiplin kurulunun 7 günden az olmamak üzere verdiği süre içinde veya belirtilen bir tarihte kullanılacağını öngörmektedir.
Maddede geçen “soruşturmayı yapan” ibaresinin disiplin amirini mi yoksa soruşturmacıyı mı kastettiği konusunda bir açıklık bulunmamaktadır.
-Savunmanın yapılması açısından soruşturmayı kimin yaptığı çok önemli değildir. Memur savunmasını disiplin amiri veya soruşturmacıya verebilecektir. Ancak yaygın ve daha doğru olan savunmanın disiplin amiri tarafından istenmesidir.
-Danıştay bir kararında soruşturmacın aldığı savunmayı da disiplin cezası verilmesi bakımından yeterli saymıştır. Danıştay 8.Dairesinin 12.03.1996 tarihli ve K.N: 1996/652, E.N:1994/6429 sayılı kararı “açılan soruşturmada davacının müfettiş tarafından savunması alındığı için yeniden savunma alınmasına gerek olmadığı” hakkındadır.
-Bu kararda dikkat edilmesi gereken husus müfettiş tarafından ilgilinin hem ifadesinin hem de savunmasının alındığı ve cezanın bakan tarafından verildiğidir. Yoksa sadece ifade alınması savunma yerine geçmeyecektir.
Ceza yargılamasında mahkemenin, daha doğrusu hâkimin kararını delillerle doğrudan doğruya, bizzat temasa geçerek vermesini ifade eden ilkeye “vasıtasızlık ilkesi” (doğrudan doğruyalık / yüzyüzelik / vicahilik ) denmektedir.
-Başka bir ifadeyle, kararı verecek olan mahkeme veya hâkim, delil sözlü ise dinleyecek, yazılı ise okuyacak, eşya veya iz şeklinde ise görecektir.
-CMK’nın 217/1. maddesi ile 188. maddesinin son fıkrasında bu ilke dile getirilmektedir.
-Yargılamanın doğrudanlığı ilkesi, cezayı verecek makam önünde sanığa savunma yapma fırsatı verilmesini gerektirmektedir. Dolayısıyla bu ilke savunma hakkı ilkesiyle yakından ilgilidir.
-Bu noktada, disiplin soruşturmasının soruşturmacı atanarak yapılıp yapılmayacağı veya savunma hakkının hangi makam önünde kullanılması gerektiği hususu karşımıza çıkar.
Maddi gerçeğin araştırılması ilkesinin bir soncu olarak mahkemelerin ileri sürülen delillerle bağlı olmaması ve kendiliğinden delil araştırılabilmesine benzer bir durum yüksek disiplin kurulları için öngörülmüştür.
-657 sayılı Devlet Memurları Kanununun “Yüksek Disiplin Kurullarının Karar Usulü, Memurun Hakkı” başlıklı 129.maddesinde;
-“Yüksek disiplin kurulları kendilerine intikal eden dosyaların incelenmesinde, gerekli gördükleri takdirde, ilgilinin sicil dosyasını ve her nevi evrakı incelemeye, ilgili kurumlardan bilgi almaya, yeminli tanık ve bilirkişi dinlemeye veya niyabeten dinletmeye, mahallen keşif yapmaya veya yaptırmaya yetkilidirler.” Denilmiştir.
-Dolayısıyla maddi gerçeğin araştırılması ilkesinin sonucu olarak gerek disiplin soruşturmacısı ve gerekse karar vermek durumunda olan disiplin amirleri ve disiplin kurullarının ileri sürülen delillerle bağlı olmayacağı ve olayın aydınlatılmasına yarayan bütün delilleri kendiliğinden araştırabilecekleri düşünülmektedir.
Disiplin soruşturması açısından konuya bakılacak olursa maddi gerçeğin araştırılması ilkesinin disiplin hukukunda da uygulanabileceği düşünülmektedir.
-Nasıl ki, ceza soruşturmasında Cumhuriyet savcısı bir suçun işlendiğini öğrenir öğrenmez hemen işin gerçeğini araştırmaya başlamakla, maddî gerçeğin araştırılması ve şüphelinin lehine ve aleyhine olan delilleri toplayarak muhafaza altına almakla ve bu arada şüphelinin haklarını korumakla görevli ise, disiplin amirlerine de benzer görevler verilmiştir.
-Disiplin Kurulları ve Disiplin Amirleri Hakkında Yönetmeliğin 19.maddesinde “Disiplin Amirlerinin Sorumlulukları” düzenlemiştir.
Buna göre disiplin amirlerinin;
a) Memurların uyarma, kınama, aylıktan kesme, kademe ilerlemesinin durdurulması ve memurluktan çıkarma cezalarından biriyle cezalandırılması gereken disipline aykırı davranışlarını öğrendikleri tarihten itibaren kanunen belli süreler içinde disiplin soruşturmasını başlatarak; gerekli cezayı uygulayarak, disiplin cezası verme yetkisinin zaman aşımına uğramasını önlemek,
b) Uyarma, kınama ve aylıktan kesme cezalarını soruşturmanın tamamlandığı tarihi izleyen 15 gün içinde vermek,
c) Uyarma ve kınama cezalarına karşı yapılan itirazları, cezalarla ilişkin karar ve eklerinin kendilerine intikalinden itibaren 30 gün içinde inceleyerek sonuçlandırmak, zorunda oldukları kayıt altına alınmıştır.
Disiplin soruşturmasında da ceza uygulanabilmesi için işlendiği iddia edilen fiilin disiplin suçu teşkil ettiğinin ve failin cezalandırılması gerektiğinin yaptırılacak soruşturma neticesinde ortaya konulması gereklidir.
-Başka bir deyişle ceza yargılamasına benzer şekilde bir disiplin soruşturması yaptırılması ve bunun sonucuna göre karar verilmesi kuralı yargı kararlarıyla yerleşmiştir.
-Bu konuda, “memur hakkında disiplin soruşturması yapılmaksızın doğrudan savunması alınarak disiplin cezası verilmesinde hukuka uyarlık bulunmadığı hakkında” Danıştay 12. Dairesin Esas No: 2002/1367, Karar No: 2005/2816 sayılı kararı örnektir.
Disiplin hukukunun bazı özellikleri bu ilkeyle ilişkilendirilebilir.
-Disiplin hukukunda da ceza yargılanmasında olduğu gibi hakkında soruşturma yapılan kişi artık bir muhakeme objesi değil, muhakeme kişisidir, bundan dolayı kendisinin bazı hakları ve yükümlülükleri vardır.
Örneğin;
-Hakkında memurluktan çıkarma cezası istenen memur, sicil dosyası hariç, soruşturma evrakını incelemeye, tanık dinletmeye, disiplin kurulunda sözlü veya yazılı olarak kendisi veya vekili vasıtasıyla savunma yapma hakkına sahiptir (DMK m.129),
-Devlet memuru hakkında savunması alınmadan disiplin cezası verilemez (DMK m.130).
-Yine bir üstteki bölümde anlattığım üzere gerek disiplin soruşturmacısı ve gerekse karar vermek durumunda olan disiplin amirleri ve disiplin kurullarının ileri sürülen delillerle bağlı değillerdir. Olayın aydınlatılmasına yarayan bütün delilleri kendiliğinden araştırabilirler. Maddi gerçeğin araştırılması söz konusudur.
Böylece ceza yargılaması hukukuna benzer şekilde disiplin hukukunda da, kurum düzenini bozan ve disiplin cezası gerektiren bir fiilin işlendiği haberinin alınması üzerine, bu fiilleri takibe yetkili makamlar tarafından derhal soruşturma evresinin başlatılması, bunun neticesinde, disiplin cezasını gerektirecek konularda fiilin ve failin belli olması, yeterli emareler teşkil edecek vakıaların bulunması, yani şüphelerin ciddi olduğunun tespit edilmesi durumunda, yetkili makam tarafından disiplin cezası verilmesi, söz konusudur.
Dolayısıyla kovuşturma mecburiyeti ilkesinin disiplin hukuku açısından da geçerli olduğu düşünülmektedir.
-Maslahata uygunluk ilkesinin ise soruşturma aşamasında fazla bir uygulama alanı bulamayacağı, disiplin amirlerine ve kurullarına tanınan takdir yetkisinin daha çok ceza verilmesi aşamasında söz konusu olduğu görülmektedir.
Konuyla ilgili olduğu değerlendirilen ve disiplin soruşturmasında uygulanacak usul hakkında da önemli bir çerçeve çizdiği görülen Danıştay 12. Dairesinin 13.3.2009 tarihli ve E.N: 2007/342, K.N: 2009/1324 sayılı kararında özetle;
-“…Bununla birlikte, disiplin cezası vermeye yetkili mercilerce disiplin suçu sayılacak eylemlerinin işlenildiğinin öğrenilmesi halinde, bu kişiler hakkında soruşturma emri verilerek, soruşturmacı görevlendirilmesiyle başlatılacak soruşturmada; varsa iddia sahipleri ile olayın açıklığa kavuşması için gerekli tanık ve davacının ifadeleri alınarak yapılacak araştırma ve inceleme ile soruşturma sonucunda olayın değerlendirilmesi; adli, idari ve disiplin yönünden soruşturulan hakkında soruşturmacı kanaat teklifinin de yer aldığı soruşturma raporunun hazırlanması, olayın şüpheye yer vermeyecek şekilde somut delillerle ortaya konulması, isnat edilen suç konusu eylem, işlem, tutum ve davranışların tek tek bildirilerek savunmasının alınması ve bunlardan sonra yetkili amir ve kurullarca yukarıda sıralanan bilgi ve belgelerin bulunduğu soruşturma dosyasının incelenerek karar verilmesi gerekmektedir…” denilmiştir.
657 sayılı Yasa'nın 127. maddesinde, bu kanunun 125. maddesinde sayılan fiil ve halleri işleyenler hakkında belirtilen süreler içinde disiplin soruşturması başlatılması gerektiği;
-128. maddesinde de soruşturmanın tamamlanmasından sonra disiplin amirleri veya kurullarca disiplin cezasının verileceği kurala bağlanmış;
-Disiplin Kurulları ve Disiplin Amirleri Hakkında Yönetmelikte de paralel hükümler yer almış;
-Yönetmeliğin 19. maddesinde disiplin amirlerinin memurların uyarma, kınama, aylıktan kesme, kademe ilerlemesinin durdurulması ve memurluktan çıkarma cezalarından biriyle cezalandırılması gereken disipline aykırı davranışlarını öğrendikleri tarihten itibaren kanunen belli süreler içinde disiplin soruşturmasını başlatarak, gerekli cezayı uygulayarak disiplin cezası verme yetkisinin zamanaşımına uğramasını önlemek sorumluluğunda oldukları belirtilmiştir.
BU HUSULAR YASAL OLARAK BELLİ İKEN, soruşturma- araştırma- incelemeyi yapacak olanlar nasıl belirlenir, kimler kime muhakkik olarak görevlendirilebilir, muhakkikler hangi hukuki usullere uymak zorundalar, onay alınan konu dışında olay gelişirse, nasıl ek onay alınacaktır, 4483 sayılı yasa ne diyor? Yapılan tahkikatta ifadesi alınan kişinin yanında hangi hallerde AVUKAT bulundurması gerekiyor ve avukat olmadan alınan ifadelerin geçersizliği hangi hallerde olur, bunları göz ardı ederek yapılan soruşturmalar HUKUKİ değildir.
Hele ki, ihbarcı- şikayetçi- yada ilgili amir “bunu buradan alın, başka ilde ilçede görevlendirin, yanımdan uzaklaştırın” gibi bu manaya gelecek ibareler ile size yazılı başvuru yapıyorsa ve üst amirde buna, atadığı muhakkik ve hazırlanan rapor ile aynen uyuyorsa, orada HUKUK- ADALET yoktur.
Soruşturma ADİL VE HAKKANİYETLİ yapılmamıştır.
Yani ADİL YARGILAMANIN SEYRİNE GÖLGE DÜŞMÜŞTÜR.
MASUMİYET KARİNESİ ÇİĞNENMİŞTİR.
SUÇUN NEVİ, SUÇLUNUN HAKLARININ ÇİĞNENMESİNE VESİLE OLMUŞTUR.
Unutmayın suçlu (yani şüpheli) onunda yasal hakları var.
Hakkında tahsisi edilecek olan işlerde DÜRÜST İŞLEM YETKİSİ gibi.
Bunu ihlal ederek, yasa tanımadan, hukuk çiğnenerek kişi hakkında karar veremezsiniz. Verirseniz İDARİ MAHKEMEDEN DÖNER.
Mezitli’de gerçekleşen son olayları titizlikle inceleyiniz, buna bir örnektir. / Devam edeceğim.
ALLAH, DEVLETE VE MİLLETE ZEVAL VERMESİN.
Baki Selam ve Dua ile.
CEVAP HAKKINA SAYGILIYIZ.
Cevabı yazıda, adı geçen ilgilisi ve yetkilisi göndermesi gerekir. Telefon ve iletişim bilgilerini koymayı unutmayınız.
CEVAP GÖNDERECEĞİNİZ ADRES: batuhansezerhaberanaliz06@gmail.com