Sağlıktaki sağlıksızlık devam ediyor
Halen TOROS Devlet hastanesinden geçici görev ile VAN depremine gidenlerin alacakları paralar ödenmemiş. Bu gün sabah gidenler aradı söyledi. Birde bu hakkı arayanlar hakkında bizi gereksiz meşgul ediyorsun, sağa sola şikâyet ediyorsun diyerek savunma alıp ceza veriyorlarmış. Buyurun. İşte adaletli, hakkaniyetli, iş bilir TOROS devlet hastanesi yönetimi (!)
Ek ödeme rezaleti devam ediyor, kimsede işi kanun, yönetmelik, genelge gereği adil bir şekilde kontrol etmiyor. Döner sermaye primleri dağıtımı yapılırken, eş dost korunuyor, istediklerine yüzde 20 verirken istemediklerine hiçbir şey yok… Mersin il genelinde özellikle MDH, TOROS DEVLET, KADIN DOĞUM, AĞIZ DİŞ SAĞLIĞI MERKEZİ başta olmak üzere tüm kurumlardaki döner sermaye pirimi dağıtımının elden geçmesinde önem var. Gelin nasıl kayırmacı bir politika ile ek ödeme dağıtılıyor ortaya kendiniz çıkartın.
ADSM de ise bir ayrı rezalet var.
18 Şubat 2011 gün 7821 sayılı Tedavi hizmetleri genel müdürlüğünden gelen emri yazının ikinci maddesi açık ve salihtir. Okuyan anlar. Ama işlerine geldiği gibi anlama kabiliyetleri olduğundan, işlerine geldiği gibi anlayıp, döneri öyle dağıtıyorlar. Olacak iş değil. Aynı şekilde 11 Ağustos 2011 günlü 3289 sayılı / 2010/57 sayılı genelgede açıktır. Bu genelgenin birince maddesi okunduğunda göreceksiniz ki ek ödeme nasıl yapılacak, kime yapılacak, hangi şartlarda olacak belli. Ahkâm kesmeye gerek yok.
Geliyoruz 9.8.2012 günlü Finans hizmetlerinden gönderilen “satın alma işlemleri- 2” konulu yazıya. O yazıda da ikinci sayfada her şey açıkça belli. İkinci sayfada bulunan 4.üncü maddeyi dikkatli ve titiz okusalar bu yanlışlıklara düşmeyecek milleti mağdur etmeyecekler. Ama umursamıyorlar. Halen bazı müdür yardımcıları valilik olurlu diyerek bu ödemelerden ve haklardan gereksizce mahrum bırakılıyor.
ADSM’ nin yaptığı bir yanlış iş daha var.
Ortada herhangi bir anlaşma ve kiralama söz konusu değilken ve henüz kesin karar verilmemişken sanki tutulacağı kesinmiş ve kiralanacağı kesinmiş gibi mal sahibine tadilat ve imalat yaptıranlardan kimse hesap sormayacak mı? Sağlık il müdürlüğü bu işin neresinde? ADSM nin daha önceki yazılarımda belirttiğim ve daha resmi onayı olmadan levha asılan ve ben yazınca indirilen kiralamaya çalıştığı yer ile ilgili incelemeyi kim yapıyor? Nasıl yapıyor? Ek hizmet binası tespit komisyonu bu işte karar verdi mi? Vermedi ise nasıl yapılıyor? Verdi ise neye göre verdi? Bakanlıktan gelen 31.7.2012 günlü kiralama ile ilgili yazıya, valilikten alınan onaya neden uygun hareket edilmiyor? Belikli kendi kendilerine bir karar vermiş uygulamaya geçmişler. Devlet işi böyle kendi kendine karar verme ile olur mu? Müteahhide git sen şunları yap gel denebilir mi? Burası resmi daire. Ve müteahhit ilgililerden bir kesin söz almasa, bir kesin talimat almasa daha tutulması kesinleşmemiş ve tutulacak yerin içini böyle tadilat yapar mı? Ve bu işin arkasında hangi siyasiler var, ne için var? Devletin imkân ve olanakları kimlere neden peş keş çekiliyor. İl müdürü Koordinatör veya genel sekreter olacağım diye koştururken bu olaylara seyirci mi kalıyor?
5 Kişilik araştırmacının hazırladığı rapora ne oldu?
Biz yazdık, Sağlık il müdürü Pratisyen Doktor KADİR ÇAĞLAR ÇATAK5 kişilik bir araştırma ve inceleme komisyonu kurdu. Bunlar gidecekleri yere haber ederek gidip sözde inceleme, araştırma ve teftiş yaptılar (!) Neyse. Yaptılar. Her tür ikaz ve uyarıcı yazımıza rağmen oldu. Ne yapalım, bizim Mersin de işler böyle oluyor. Ahbap çavuş işi… İl başkanı il müdürünü arıyor, o ne derse ona göre işler şekil alıyor. O raporların içerikleri belli. Bizi yalanlayan bir tespitleri yok. Sadece bizim yazıp ortayla koyduklarımızı azıcık törpüleyerek ve olaya çok iyi niyetle (!) bakarak olayları kapatmak var. İl başkanı çökünce, sıkıysa kapatma… Kapatıldı. O raporlarda her şey belli. Bizim yazdıklarımızda belli. Kıvırmaya gerek yok. Alın bizim yazdıklarımızı elinize, o raporları da alın, tekraren bir müfettiş çağırıp olayı inceleyin. Bakın hastanelerde neler dönüyor. Halen Taşeron işçileri hangi iş için alınmışlarsa o işte değil, başka işte istihdam ediliyorlar. Halen temizlik ve bilgi işlem elemanı diye taşeron yanından alınan partililerin yakınları, karıları, kızları, akrabaları, masa başında sekreter, özel kalem memuru, danışma elemanı, kat rehberi, kat hostesi gibi ayrıcalıklı işlerde istihdam ediliyorlar. Çoğu yaka kartı takmıyor ve bunların çoğu ben sekreterim, özel kalem memuruyum, başhekiminden ve müdürden torpilliyim, arkamda il ilçe başkanları var diyerek firmalarının üniformalarını giymeyip, beyaz önlük giyiyorlar. Gelin adam gibi kontrol edin. 657 tabi amir bile bunların nasıl çalıştığını bilmiyor. Karşısında yaka pençe duruyor. Ayıp ya! Devletin imkânı böyle peşkeş çekilir mi? O araştırmacıların yazdıkları raporu ele alıp, benim burada tekraren yazdıklarımı da ele alıp müfettişlerin çok acil araştırması lazım. Halen idari ve teknik şartnamelere uyulmuyor ve bunları kontrol edecek olan komisyonlar görevlerini düzgün yapmıyor. BU ARADA MERSİN’DEKİ TÜM HASTANELERDE TAŞERON ÇALIŞANLARI GÜNÜNDE MAŞLARINI ALAMIYORLAR. AYLARDAN VE YILLARDAN BERİ BÖYLE… Bu garibanların maaşlarının ve özlük haklarının korunması için gereken mücadeleyi kontrol ve muayene teşkilatları vermiyor. İdare sessiz kalıyor. İdari ve teknik şartnamelerin gereği tam ifa edilmediği için işçiler her zaman mağdur ediliyorlar.
Niye yalan söylüyorsunuz? Yavuz Gözükara genel sekreter olmuş muş, milletten ise CV istiyormuş… Geçin bunları bakanlık istiyor. Geçmişte Başhekim ve yardımcılık yapan şu anda mevcut başhekim ve yardımcılık yapan, müdür ve yardımcılık yapan kısacası tüm idarecilerin CV lerini BAKANLIK istiyor, Yavuz bey yâda il sağlık müdürü değil. Kimsenin işi garanti değil. İl müdürü Kadir Çağlar Çatak sürekli Ankara’ya gidiyor ya koordinatör ve genel sekreter olmaya çalışıyor. Yavuz Gözükara ise sürekli il başkanı ile temas halinde genel sekreter olacağım diye koşuyor. Zaten il başkanı ile olan muhabbet ve mesaiden dolayı il yönetiminde çatlak ve aykırı sesler var. Ama kimse takmıyor. İl başkanı sen bana Büyükşehir adaylığımda destek ver, ben de senin genel sekreter olmanda arkanda dimdik durayım hesabı ile bir çalışma sergileniyor. İl başkanı Büyükşehir adayı olsun Mersin’den tek oy alamaz. Gözükara da genel sekreter olsun, Mersin doğru dürüst bir hizmeti alamaz. Allah kolaylık versin. Bakan aptal mı? Bakanın hiç mi beyni çalışmıyor? Bakan her şeyi araştırıp, inceletiyor. Meraklanmayın. Genel sekreterlik ve koordinatörlük öyle her isteyenin gönlüne kalmıyor. Ayrıca DEFALARCA DİSİPLİN CEZASI ALANLAR, İDARİ VE ADLİ TAKİBE UGRAYANLARI BAKAN incelemeye almış. Meraklanmayın. Bu arada toplu olarak Özel üniversitelerin Mersin bölümlerinde Okulda bitirseler, göstermelik yüksek lisansta bitirseler umduklarını pek bulamayacaklar.
TARSUS YEMEKÇİSİ 1 AY HEPİS YATTI Tarsus Devlet Hastanesi Eski yemekçisi Arif Yalçınkaya (Hanedan yemekçilik) taahhüdü ihlalden 1 ay yatıp çıktı. Ancak onun TARSUS DEVLET HASTANESİNE yemek verdiği dönem ile şimdiki dönem bir türlü inceleme ve araştırmaya alınmıyor. Tarsus devletin yemeği ve yemeğe katılım yapan firmaların devlet tarafından dinlemeye, izlemeye ve takibe alınmasını isteyen hastane çalışanları, kim alırsa alsın içerdeki ekip ve takım bir türlü değişmiyor, adamlar aynı adamlar diyorlar. Bilinen bir gerçek var ki, AK Partinin zamanın ilçe başkanı bile bu yemek işi ile ilgili şikâyet ve serzenişte bulundu, yine baş edemedi. Çünkü organize olmuş büyük bir güç var ortada. İhale öncesi firmalar bir araya geliyorlar anlaşıyorlar. Sonra içerde göstermelik fiyatlar atılıyor. Tarsus Devlet hastanesinin yemeğinin fiyatları son 10 yıl içinde incelenmeli. Bu arada yapılan tüm ihaleler tek tek incelenmeli. Hangi ihaleye kim katılmış, hangi firmalar katılmış, ne teklif vermişler, sonrasında aynı firmalar başkaca hastanelerde ne teklif vermişler bunun karşılaştırılması ile olaylar ve dönen entrikalar ortayla çıkacaktır. Diğer taraftan Hastanelerde yemek veren firmaların çalıştırdıkları işçilerin günlük tespitinin yapılması lazım.. Vakitli vakitsiz idarelerin gidip mutfak ve diğer bölümlerde şartnamede bulunan işçileri huzura çağırıp kontrol etmesi lazım… Çünkü orada çalışan gözükenler bir bakıyorsunuz firmanın özel başka yerlerinde çalışıyor. Bu hemen hemen Mersin’deki tüm hastanelerde oluyor ve düzenli denetlenmemekten kaynaklanıyor.
TOROS DEVLET HASTANESİ yönetici ve idarecilerinin çoğu Ağır cezada yargılanıyorlar. İhaleye fesat karıştırmak, ihalede devleti zarara uğratmak, alım satımlarda yanlışlıklardan dolayı yargılamaları süren bir kısım isimlerin halen orada iş başında ve görevinin başında tutulması ise enteresan. Bu arada bu isimlerin sık sık adliyeye gitmesinden dolayı da mevcut Başhekim bu arkadaşlar sık sık adliyeye gidip geliyorlar bunlara daha fazla ek ödeme verelim demesi ise tam komedi. Sürekli organize şubede ifadeleri alınan ve sürekli savcı karşısına çıkan isimlerin halen aktif olarak hastanede tutulması ve aynı görevleri yaptırmaları dikkat çekici… Bir başka husus ise BAKANLIK MÜFETTİŞLERİNİN gelip tespit ederek hazırladıkları raporlar. Bu raporların içeriklerinde amir hükümle maddeler ve görüşler var. Şunu yapın, bunu yapın deniyor. Hazine zararını tahsil edin diyor. Ama raporlar aynen uygulanmıyor ve bir sürece yayılıyor. Önce gelen müfettiş raporunu bir daha soruyorlar. Ne yapalım, biz anlamadık, ne dersiniz mahiyetinde. Firma böylece bir iki ay kazanıyor. Bu arada firma bir de dava açıyor, işi uzatıyor. Olan devletin alacağına oluyor. Tüm bunlar olurken de devletin buradaki il müdürü, bakanlık adına bu işleri sıkı takip edeceği yerde etmiyor ve devlet alacağı tahsil edilemiyor. Öte taraftan devletin hak ve hukukunu korumak isteyen devlet içindeki kadrolar ise birer ikişer tasfiye ediliyor. Biz yazıyoruz diye de bize bilgi ve belge getirmesinler, aman bizden kaçsınlar diye bürokrasiye “ dikkat edin o adam izleniyor, takip ediliyor, dinleniyor, başınız belaya girer, ben onu takibe aldırdım, izlemeye ve dinlemeye aldırdım” gibi sözler sarf edip kendilerini olduklarından daha güçlü ve büyük göstermeye çalışıyorlar. Bir başka taraftan ise benimle kim görüşüyorsa onu manevi baskıya alıp, onları siyasilere karalayarak huzursuz ediyorlar, korkutuyorlar. Ama bilmiyorlar ki devlet kendilerini tam 2 yıldır aralıksız takip ediyor… Devlet sahipsiz değil. Devletin kör kuruşunu kim heba ediyorsa, tüyü bitmedik yetimin hakkını kim yiyorsa, adalet ve hak deyip kim bunun tersini yapıyorsa bir gün mutlaka hesabını verecektir. Ben 2001 yılında ticari hayatımı bıraktım. 1996 da başıma getirilmeye çalışılan birçok pislikten dolayı, Gazetecilik mesleğinin dışında hiçbir işe elimi sürmedim. Bir ara siyaset yaptım. Onu da 2007 yılında bıraktım. Yapmaya çalıştığım tek şey, devletimin hakkını ve hukukunu koruma adına yazılar yazmak. Başkaca hiçbir niyetim yok.