SAMANDAĞ KIYI KUMULU
Suriye sınırına yaklaşık 12 km uzaklıkta Hatay, Samandağ ilçesinde bulunan Samandağ kıyı kumulu 1972 yılı toprak haritasına göre 217,5 ha alan, 13,5 km uzunluk ve 600 m genişliğe sahiptir. Bu kumul 1972 yılında alan bakımından Türkiye’nin 34., uzunluk bakımından 16. ve denizden kara içine doğru genişlik bakımından 37. kumulu idi. Toprak haritaları yapılırken hava fotoğrafları kullanılmadığından bu sayılar gerçeği tam yansıtmasalar da bize bir fikir vermektedir.
Samandağ kıyı kumulu Lübnan’da doğan ve Suriye’den geçerek gelen Asi nehrinin getirdiği toprak malzemesi ile Asi nehri deltasında oluşmuştur. Ayrıca bölgedeki birçok küçük derenin de bu oluşuma katkısı olmuştur. Güneyde Sabca burnundan kuzeyde Çevlik’e kadar uzanır. Güney kısmına Meydan plajı, orta kısma Deniz mahallesi plajı ve kuzey kısmına Çevlik plajı adı verilir.
Samandağ kıyılarının günümüzden 7000 yıl öncesinden bu yana oluşumunu Ertuğ Öner vermektedir. Kıyı kumulunun arkasında büyük oranda alüvyal topraklar vardır.
Samandağ kıyı kumuluna birkaç kez seyahatimiz ve araştırmam olmasına rağmen bu araştırma deniz kaplumbağa yuvalama alanlarının korunması konusunda bir Fransız projesi idi ve bu nedenle burada bu kumulun bitki türleri ve bitki toplulukları konusunda yapılan başka araştırmalardan alıntı yapacağım.
Samandağ kıyı kumulunun bitkilerini Samim Kayıkçı 2006 yılında yüksek lisans tezi olarak araştırmış ve 198 bitki türü tespit etmiştir. Bu türlerin bazıları dışarıdan Türkiye’ye gelen, bazıları tuzcul, bazıları sulak alan ve bazıları frigana türleridir. 1980 yılı sonrası yapılan bu tip çalışmalarda türler eksik sayıda olmuştur. 1980 sonrası yapılan çeşitli tahribatlar ile kumul türlerinin bazıları da alandan yok olmuşlardır.
Samandağ kıyı kumulu bitki topluluklarını Fadime Gümüşboğa 2006 yılında Yüksek lisans tezi olarak araştırmış ve 18 bitki topluluğu tespit etmiştir. Öyle anlaşılıyor ki, bir türe ait yoğun yayılışlar bitki topluluğu olarak değerlendirildiği için sağlıklı bir değerlendirme olmasa da, bu tez bitki örtüsü hakkında bize bir bilgi vermektedir. Kumul araştırmaları için dünya literatürünü bilmeden araştırma yapmak bizi yanlış sonuçlara götürür. Hele öğrencilik sonrası yüksek lisans tezi gibi ilk çalışmalar için kumul çalışmaları çok zor bir araştırmadır. Bulunan bitki topluluklarının bilim için yeni olup olmadıkları, başka ülkelerde benzer bitki topluluklarının olup olmadığı ve onlarla karşılaştırılmaları gibi birçok konu tezde verilmemiştir. Çünkü hiçbir ülkenin kıyı kumul bitki örtüsüne ait kaynak tezde bulunmamaktadır. Kumul bitki topluluğu olarak verilenlerin bir kısmı kıyı tuzcul, sulak alan ve kumul gerisi kumul olmayan alan bitki topluluklarıdır.
Samandağ kıyılarında sadece kıyı kumul değil kıyı kayalık, kıyı tuzcul, bataklık, lagün, akarsu ve mağara yaşam ortamları da bulunmakta. Samandağ deniz kaplumbağası yuvalama alanları bakımından da önemlidir. Samandağ’da kıyıda antik Seleukeia Pierria şehri de bulunmaktadır. Samandağ’da şehir suları, iç liman, kaya mezarları, höyükler, Titus tüneli, kiliseler ve türbeler önemli tarihi yapılardır.
Ancak bu önemin farkında olmayanlarca kıyıda denize paralel olan ve bazı yerlerde denize 42 m’ye kadar yaklaşan yolun gerisi tamamen tarım arazisi, sera ve yapılaşmaya ayrılmıştır. Hatta Samandağ ilçesi kıyılarında bu yol aşılıp denize 10 m mesafeye kadar yapılar yapılmıştır. Birçok yerde plaj tesisleri yapılmıştır. Plaj demek plajın temizliği demek olup kumullar taranarak bitki örtüsünden temizlenmesi demektir. Samandağ kıyı kumulunda kum alımının 2006’da da sürdüğünü Samim Kayıkçı bildirmektedir. Kıyı kumulu gerisindeki kum seddeler, kumları için yağmalanmış ve gerideki tarım arazileri deniz suyu ve içindeki tuzdan etkilenmeye başlayınca Tarım ilçe Müdürlüğünce toprak taşınarak yapay kum seddi oluşturulması gibi trajikomik bir olay da yaşanmıştır bu kumulda. Türkiye kıyılarında kıyı kenar çizgileri çizilmiş ancak bunlara kimse uymamıştır. Çevreyi korumadan sorumlu bakanlıklar olan Çevre ve Şehircilik, Orman ve Su ile Kültür ve Turizm Bakanlığı yetkilileri ve taşra teşkilatındakiler derin uyku içinde olduklarından bu tahribatlar engellenememiştir.