Toplumsal barışı narsistlik engelliyor
TOPLUMSAL BARIŞI NARSİSTLİK ENGELLİYOR
Narsistlik aslında her alanda eşitliği ve dengeyi bozar.
Ortak akıl denilen doğru stratejilerle hareket toplumu evrensel ve milli değerlerle birleştirme eğilimlerini yok sayar.
Çünkü narsist kişilikler, kendilerini diğerlerinden üstün, özel ve benzersiz görme eğiliminde olurlar. Başarı ve yeteneklerini abartarak, sürekli olarak çevrelerinden övgü ve hayranlık beklerler. Aynı zamanda diğer insanları da sık sık eleştirip değersizleştirerek, aşağılayarak kendilerini hep daha iyi hissetmeye çalışırlar.
Peki, narsist bireylerin zayıf tarafları neler?
Öyle bireylerde empati eksikliği ve duygusal kopukluklar mevcuttur. Eleştiriye hiç gelemezler, dayanıklılık sorunları yaşarlar. Sürekli güvensizlik ve içsel kaygılarla dolu yaşarlar. O nedenle yanında rahat ettikleri kişilere bağımlılık taşırlar. O kişiler yanlarından uzaklaşırsa yalnızlık korkusuna kapılırlar. Bu yüzden de sürekli onay arayışı ve dışsal doğrulama ihtiyacı duyarlar.
Evimizde, işyerimizde, arkadaşlarımız arasında yani her yerde narsistlere rastlamak mümkün. En tehlikelisi de bizleri yöneten siyasiler arasında böyle bireylerin olması. Hem de oldukça fazla olması.
Bu durum çok tehlike arz ediyor. Narsistlerle her türlü ilişki zor mu zor. Laf dinlemezler, empati yapmadıkları için fırsat buldular mı kişiliklerimize saldırırlar.
Mücadele etmek isterseniz, sizi aşağı ve küçük görürler. Mantık denilen şey onlarda adetayoktur.
Kendilerini Allah’ın bir lütfu gibi gördüklerinden hayranlık ve övgü beklerler her zaman.
Bulundukları mevkiler yükseldikçe daha çok alkış beklerler. Koltukları çok kıymetlidir, asla bu koltuktan kalkmak istemezler.
Eleştirdiniz mi, sizi düşman olarak görürler, hatalarını istediğiniz kadar dile getirin, boşuna olur. Çünkü en doğrusu onların bildikleridir.
Erkekse Bay Doğru, kadınsa Bayan Doğru’dur. İtiraz edenler ise Bay ve Bayan Yanlış’tır.
Hiç değişmezler üstelik.
Tek şey böyle toksik bireylerden uzak durmaktır diyeceğim ama ne çare? Onlardan uzak dursanız da yine kurtulamazsınız.
Tanrıya dua edip, böyle şahsiyetlerden doğal bir değişimle kurtulma şansını yakalayabilmektir.
Hani aklınızda bulunsun…
KÖMÜRE DEVAM NÜKLEERE SELAM
Bildiğiniz gibi Azerbaycan’ın başkenti Bakü’de COP29 iklim zirvesi yapııldı. Türkiye de Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın öncülüğünde 1900 kişiye yakın büyük bir katılımla Bakü’deydi.
Görünüşte başarılı bir zirve aksiyonu düzenlendi.
Türk pavyonlarına yabancılar ilgi gösterdi, Erdoğan birçok ülke yöneticisi ile görüştü, ülkemiz adına önemli lobiler yapıldı.
Peki sonuca bakıldığında COP29 iklim zirvesi, Türkiye adına hangi kazanımlara sahne oldu?
Şöyle bir araştırınca iklim örgütlerinin temsilcileri yani STK’lar Türkiye’nin COP29’da kömürden çıkış tarihi vermediği gibi nükleer enerji kapasitesini artırmayı hedefleyerek enerjide pahalı, kirli ve dışa bağımlılığı artıran bir yola girdiğini ifade ettiler.
Gelişmekte olan dünyanın düşük karbonlu ekonomiye geçişine yardımcı olacak anlaşmaya sert tepki veren iklim STK’ları, zengin ülkelerin de gezegene ihanet ettiğini söyledi.
İklim alanında faaliyet gösteren sivil toplum kuruluşları, Bakü’de sona eren COP29 İklim Zirvesi ile ilgili ortak bir açıklama yaptı.
Türkiye, zirvede “2053 Uzun Vadeli İklim Değişikliği Strateji Belgesi”ni açıkladı. Belgede, birincil enerjide yenilenebilir enerji payının yüzde 50’ye çıkarılması hedefleniyor. Ancak kömür başta olmak üzere fosil yakıtlardan çıkışa dair bir tarih belgede yer almıyor.
Bununla birlikte, Türkiye Bakü’de “Nükleer Enerjiyi Üç Katına Çıkarma Deklarasyonu”na imza atarak 2050’ye kadar nükleer enerji kapasitesini üç katına çıkarma taahhüdünde bulundu.
Açıklamada, Türkiye’nin kömürden çıkış tarihi vermediği gibi nükleer enerji kapasitesini artırmayı hedefleyerek enerjide pahalı, kirli ve dışa bağımlılığı artıran bir yola girdiği ifade edildi.
Sivil toplum kuruluşlarına göre İklim Konferansı’nın en beklenmedik anı, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum’un bir soruya yanıt olarak “zaman içinde fosil yakıtlardan çıkışın olacağına” dair cevabıydı. Ne var ki, Kurum sözlerinde herhangi bir tarih ifade etmedi.
Oysa Avrupa’da 23 ülke kömürden çıkış kararı verdi.
Türkiye ise Polonya, Sırbistan, Kosova ve Bosna Hersek ile birlikte Avrupa’da hala kömürden çıkış kararı almayan 5 ülkeden birisi oldu.
YİNE GEÇ KALMAYALIM
İklimle ilgili örgüt temsilcilerine göre uzun vadeli iklim stratejileri, net sıfır hedeflerine ulaşmak için bütüncül ve tutarlı politikalar geliştirilmesi açısından büyük önem taşıyor. 2053 net sıfır hedefi, atmosfere salınan karbon ile tutulabilen karbonun eşitlenmesi anlamına geliyor. Ancak bu hedefe ulaşmak için ciddi emisyon azaltımı şart.
Bunu başarabilecek miyiz?
Başarmak için fosil yakıtların tüketiminin sonlandırılmasına dair somut bir perspektif ortaya konması gerekiyor. Fosil yakıtlar gibi temel sorun kaynaklarını ortadan kaldırmadan, net sıfır hedefine ulaşmak mümkün değil. Çok zaman var nasılsa yaparız denilmesi yetmez!
Türkiye’nin güçlü iklim hedeflerine ulaşması için öncelikle Afşin- Elbistan A Kömürlü Termik Santralı’nın yapılması planlanan ek ünite projesinden vazgeçmesi ve kademeli olarak kömürden çıkış tarihi vermesi gerekiyor. Rüzgar ve güneş enerjisinde hedefler ne kadar iddialı olursa olsun, fosil yakıtlara dayalı mevcut enerji tüketiminin yerini almadığı sürece etkili bir iklim politikası oluşturulamıyor.
Türkiye’nin iklim krizinin etkilerini azaltmadaki rolünü yerine getirmesi ve geleceğini güvence altına alması için acilen ve iddialı bir kömürden çıkış tarihi belirlemesi, pahalı ve tehlikeli nükleer enerji bağımlılığını sona erdirmesi ve yenilenebilir enerji potansiyelini hızla hayata geçirmesi gerekiyor.