ÜNİFORMAYI ASARKEN
“ÜNİFORMAYI ASARKEN” KİTABINDA GERÇEKLERİ DİLE GETİREN AKİL BİR YUNAN AMİRALİ
Türkiye’de yaşanmakta olan ekonomik krizin dış boyutları da var. Bunlardan birisi, Batı’daki komşumuz olan Yunanistan’ın emperyal ülkelerden aldıkları silahlanma konusu.
Yunanistan, Türkiye’ye karşı sürekli silahlanıyor. Bu bağlamda, 22 Temmuz 2024 tarihli medya haberine göre Yunanistan Sağlık Bakanı Adonis Georgiadis katıldığı bir televizyon programında "F-35'lerle bir gece ansızın Ankara'ya gelebiliriz" ifadelerini bile kullanabiliyor.
Yunan devlet kişileri iç politikada sorunlar yaşadıkları zaman buna benzer çıkışlar yapmaya devam ediyorlar.
Bütün bunlarla birlikte çok az da olsa Yunan entelektüellerinin kimileri, Türk-Yunan ilişkilerine nesnel açıdan bakabiliyorlar.
Bunlardan birisi 2002-2005 yılları arasında Yunanistan Deniz Kuvvetleri Komutanlığı yapan emekli Amiral Andonis Andonyadis.
Andonyadis, "Üniformayı Asarken" adlı kitabında Türk-Yunan ilişkilerine nesnel açıdan değerlendirmiş. Kitabın Türkiye’deki ilk çevirisini, 1 Ekim 2008 tarihli Hürriyet Gazetesi’nde Yorgo Kırbaki’nin yazısından öğrenmiştim. Bu çevirilerinin bir kesimini,” Rodos ve İstanköy Türklerinin Yakın Tarihi- “Ege Denizi’nde Yükselen Sessiz Çığlık”(*) kitabımızda aktarmıştık.
Kitap hakkında yetkin bir değerlendirmeyi de CEM GÜRDENİZ” Yunanistan’dan Bir Amiral ve Kitabı”(**) adlı yazısıyla yapmış bulunuyor.
YUNANİSTAN’DAKİ "TÜRKİYE TEHDİDİ" TABUSU HAKKINDA ANDONYADİS NE DEMİŞ?
Yorgo Kırbaki’nin yapmış olduğu çeviride, Andonis Andonyadis’in Yunanistan’daki "Türkiye Tehdidi" tabusunu yerden yere vurduğunu bildirmekte.
Amiral şunları yazmış: “ Türkiye ve dünya 6 mili tanıyor. Yunanistan bugün karasularının (6 mil) ötesinde bir hava sahası (10 mil) üzerinde egemenlik haklarını kullanmaktadır. Uluslararası hukuka uygun olarak karasularımızı 12 mile çıkarma hakkımız vardır. Ancak bu hakkı kullanmadığımıza göre, hava sahamız başka, karasularımız başka genişliktedir deyip dünya çapında eşi olmayan bir patentle komik duruma düşmemize gerek yok. Yunanistan'ın 20, yüzyılın başında (1931) tek taraflı 10 mil ilanı, uluslararası toplum için hiçbir anlam taşımaz. Uluslararası toplum ve tabii Türkiye de hava sahamız olarak 6 mili tanımaktadır.
Durum, yüzde 95'imizin inandığından farklı. Durum, Yunan halkının yüzde 95'inin Yunan parlamentosunun da yüzde 70'inin inandığından farklıdır. FIR bölgesi bir ülkenin egemenlik haklarının kullanımı ile ilgisizdir. Buralar uçuş tespit bölgeleridir. Adaları olan bazı ülkelerde FIR bölgeleri milli hava sahası sınırları ile örtüşebilir. Ancak bu durum Yunanistan için geçerli değildir. Atina FIR'ı dediğimiz sahaların yüzde 35'i uluslararası hava sahasıdır ve bu saha üzerinde Yunanistan'ın hiçbir egemenlik hakkı yoktur. Uluslararası Havacılık Teşkilatı (İCAO) da hükümlerinin sadece sivil uçakları kapsadığını açıkça belirtmektedir. Dolayısıyla tüm savaş uçakları ve tabii ki Türk savaş uçakları Atina FIR bölgesinde Yunan hava sahası dışındaki sahalarda uçtuklarında bize uçuş planı sunmak zorunda değildir. Yunanistan uçuşların güvenliği için uçuş planı isteyebilir ancak karşı tarafın uluslararası kurallara göre böyle bir zorunluluğu yoktur.
Hukukun izahı için sadece aptallar ölür. Türk savaş uçakları hemen her gün Atina FIR hattının uluslararası sahalarına girerek, uçuş planı sunma zorunlulukları bulunmadığını fiilen gösteriyorlar. Yunanistan da bunu hava trafiği kurallarının ihlal edildiği sayıyor ve Türk uçaklarını "tespit" için savaş uçaklarını havalandırıyor. İt dalaşları yaşanıyor. Türk savaş uçakları, uçuşlarında 6 ile 10 mil arasındaki sahalardan da geçerek Yunanistan'ın hava sahasının 10 mil olduğu iddiasını kabul etmediklerini fiilen gösteriyorlar. Yunanistan da bu kez milli hava sahasının ihlal edildiğini sayıp savaş uçaklarını taciz için havalandırıyor. Sonuç yine it dalaşı.
Uluslararası hukukun izahı çerçevesindeki işlemler uğruna kan döküldüğünü anlamak için asker olmak gerekmez. Hukukun izahı uğruna sadece aptallar ölür.
Sakarya'yı istersek Türkiye tehdit olur. Türk tehdidinin büyüklüğü ve şekli ile ilgili Yunanistan'da hüküm süren görüşe hiçbir zaman katılmadım, Türk-Yunan meseleleri ile ilgilendikçe, anlaşmazlık konularının özlü nedenlerden çok siyasi aptallık olduğu görüşü ağırlık kazandı. Eğer yıllarca Türk-Yunan meseleleri ile uğraşan bir insan ciddi tehdit tespit edememişse ya aptaldır ya da tehdidin tanımında boşluklar vardır. Kendimde bir sürü hata gördüm ama bunların arasında aptallık yoktu. Yunanistan sözgelimi eğer sınırları yine Sakarya'ya kadar genişletmek veya Kıbrıs'ı ilhak etmek ister ya da Kürtlerin otonom bir devlet ilanı çabalarına askeri katkıda bulunmayı kararlaştırırsa ancak o zaman Türkiye ciddi bir tehdit olabilir. “
YUNANİSTAN’DA AKİL BİR AMİRAL
Cem Gürdeniz de yazısında, Andonis Andonyadis’in son derece samimi, centilmen, evrensel kültüre hâkim ve aynı zamanda çok birikimli akil bir şahsiyet olduğunu bildirmekte. Andonyadis için; “Açık ve yenilikçi fikirlere sahipti. Özellikle kendi ülkesinde tabu sayılabilecek başta din, yani Ortodoks Hıristiyanlık kurumu ve Türk Yunan ilişkileri olmak üzere pek çok hassas konu hakkında cesurca fikirlerini söylüyor ve savunuyordu. Laik bir dünya görüşü vardı. Bizans, Pan Helenizm, Megali İdea gibi hayalperest kavramların çok uzağında bir devlet adamıydı. Bu nedenle yıllar sonra emekliliğini takiben kilise tarafından istenmeyen kişi ilan edildiğini öğrendiğimde hiç şaşırmamıştım. Yunanistan’da ruhban sınıfının iç politika ve toplum sosyolojisi üzerindeki etkilerine yönelik eleştirel fikirleri çok öğretici idi. Diğer yandan bireyler bazında gayet iyi işleyen Türk-Yunan ilişkilerinin, devletler ve hükümetler arasında da zamanla düzeleceğine ve normal seyrine gireceğine inanıyordu.”diyor
ANDONYADİS, TÜRK-YUNAN İLİŞKİLERİNİ GERÇEKÇİ OLARAK DEĞERLENDİRMEYE DEVAM ETMİŞ.
Cem Gürdeniz, Andonis Andonyadis’in 2020 Temmuz ayı başında bir Yunan televizyon kanalına verdiği mülakatta da, aynı fikirleri savunmaya devam ettiğini ve gergin bir ortamda, program yapımcıları ile moderatör beklentilerini karşılamadığını, karşısındaki fanatik ve Türkleri küçük gören yorumlara aldırış etmeden pek soğuk kanlı bir şekilde; ‘’Sorunuzu (Girit güneyine Türk SONDAJ GEMİSİ gönderilirse ne olur?) anlayamadım, gemiyi batıracağınızı söylüyorsunuz, ama bizim o bölgeye sahip olduğumuzu belirttiğimiz bir münhasır ekonomik bölgemiz yok, ne hakla gemilerini batıracağız…Türkiye çıkarlarına bakıyor ve gerçekten de çok iyi gidiyor. Uluslararası hukuk çerçevesinde yapmak zorunda olduğu şeyi mutlaka yapıyor…Uluslararası hukukun bir amacı ve bir faydası vardır, en güçlü yasalara karşı bir set gibidir…Biz Makedonlardan güçlüyüz ve isim davasında onlara bizim yasalarımızı kabul ettirdik. Ve şimdi ise bize bunu Türkiye yapıyor. Hatırlatayım uluslararası hukukun icra yöntemleri yoktur, kimseyi buna zorlayamazsınız…’’dediğini yazmış.
PARALARIMIZ KAVGA İSTEYENLERE GİDİYOR
Andonis Andonyadis’in "Üniformayı Asarken" adlı kitabından şunları da söylemiş:“Paralarımız kavga isteyenlere gidiyor. Türk-Yunan anlaşmazlıkları birçok sosyal ihtiyacın karşılanması için harcanabilecek büyük paraların silahlara gitmesine neden olmaktadır. İki ülke de bu paraları doymak nedir bilmeyen bir canavar olan silahlanma programlarına harcamaktadır. Bu paralar, bizim kavga etmemizin, onların yaşaması anlamına gelen ve bu yüzden gerginliğin korunmasını isteyen kişilerin cebine gitmektedir…”
Ben de şunu eklemek isterim:”Yunanistan, Türkiye’ye karşı koç başı gibi kullanılmak istenen bir ülke.Uzağa girmeye gerek var mı?Ege adalarında ve Batı Trakya’da sürekli silahlanan Yunanistan başta Amerika Birleşik Devletleri olmak üzere Avrupa’nın silah sanayicilerini zengin etmiyor mu?”
YUNANİSTAN’IN TÜRK-YUNAN İLİŞİKLERİNDE ANDONYADİS GİBİ CESUR ve AKİL İNSANLARA GEREKSİNME VAR
Gözlemlerim, yaşadıklarım ve okuduklarımdan yola çıkarak şunları söyleyebilirim: “Yunanistan’da Oryantalizmin bir uzantısı olarak Batılıların emperyalizm politikaları için yaratılmış sorunlu ve olumsuz bir Türk karşıtlığı var. Yaratılmış Türk karşıtlığı Yunanların kimlik arayışlarına çanak tutmuş ve “Türkler hak tanımayan ve tiran efendidir” ve “Greklere yoksulluk, cehalet yorgunluk, acı, dert, kamçı, falaka ,ölüm getirmiştir” şeklinde algıyı ortaya çıkarmış bulunmaktadır.
Bütün bunların sonucunda Yunanistan’da Türk-Yunan İlişiklerine yaklaşım açısından iki tür Yunan entelektüeli söz konusu. Bu entelektüel gruplardan biri, Yunanistan’ın Türk-Yunan İlişiklerine emperyalizmin tuzağında düşmeksizin gerçekler açısından bakarken diğer grup ise olumsuz bakmaktadır.
Ancak ikinci grubun daha kalabalık ve güçlü bir grup olduğu gözlemleniyor.
Yunan halkına gelince. Onların da büyük bir kısmı,ya varlıkları Türk düşmanlığına bağlı Yunan Din adamlarının ve/ ya da iç politikada sorunlar yaşadıkları zaman iktidarlarını Türk karşıtlığı üzerinden sürdürmek isteyen kimi Yunan siyasetçilerinin etkisi altındadır.”
Türkiye’de kimileri bilmez. İkinci grubun egemen olduğu Yunanistan’da Osmanlı'dan kalan "mimari eserlerin yıkılması" düşüncesi de egemen olmuş,mimari eserler zamanın tahribatına bırakılarak çoğunluğu yok edilmiştir.Sözgelişi Selanik’te bir şehir turu yapanlar bunu gözlemlerler. Aynı durum Rodos ve İstanköy’de de geçerlidir. "Barbarlar- Yunanlara göre Türkler" tarafından geride bırakıldıklarını ve bu eserlere artık ihtiyaç kalmadığını söylerler.(***)
----------------
(*)Kaymakçı,M.,C.Özgün,2015.Rodos ve İstanköy Türklerinin Yakın Tarihi- “Ege Denizi’nde Yükselen Sessiz Çığlık”Rodos,İstanköy ve Onikiada Türkleri Kültür ve Dayanışma Derneği Yayınları.İzmir
(**)Gürdeniz,C.,2024.Yunanistan’dan bir amiral ve kitabı 11 Ağustos 202.Veryansın tv
(***)https://www.arkeolojikhaber.com/haber-hollandali-tarihci-yunanistandaki-osmanli-eserlerini-nasil-kurtardigini-anlatti-23604/; Kiel,M.,2019.Ottoman-Turkısh Monuments Of Architecture On Rhodes And Kos Between Neglect And Demolition On One Hand And Careful Restoration On The Other.(Ed.,) Mustafa Kaymakçı, Cihan Özgün, Fırat Yaldız (In.)Turkish Foundations in Rhodes and Kos.Pub.;Rhodes, Kos and the Dodecanese Islands Turks Culture and Solidarity Association and Eğitim Yayınevi,p.223-233)