haberanaliz
Perihan ÇAKIROĞLU

Perihan ÇAKIROĞLU

Mail: perihancakiroglu@gmail.com

VAHŞİ TURİZME SON

İsrail, hızını alamıyor bir türlü. İnsanlık suçlarını giderek yaygınlaştırıyor…

Hamas ve Hizbullah örgütleriyle savaşı Gazze’den Lübnan’a taşıdı, bundan sonra ne yapacak dehşetle izleniyor.

Rusya – Ukrayna savaşları da bitecek gibi görünmüyor.

BM ne yazık ki dünyanın 5’ten büyük olduğunu hala kanıtlayacak adımlar atmaktan uzak, 20’inci yüzyıldan 21’inci yüzyıla geçemiyor.

Nereye kadar böyle gidilebilir?

Bu soruya cevap vermek lazım, ancak bu cevabı kimlerin vereceği bilinse de onlar dünyayı çıkarları uğruna ateşin altında bırakmayı tercih ediyorlar. Eski hesapları karıştırıp duruyorlar.

Peki, Türkiye bu şartlar altında neler yapabilir?

Tam bu noktada Atatürk’ün “Yurtta Barış, Dünyada Barış” ilkesi karşımıza çıkıyor.

Bunu savunarak ülkemizin tam bağımsız olabilmesi için öncelikle ekonomik krizleri geride bırakmamız, siyaset alanında demokratikleşmeye devam etmemiz, sosyo-ekonomik meseleleri çözüme kavuşturmamız ve ivedilikle yıpranan hane halkının refahını sağlayacak reformları uygulamamız gerekiyor.

TURİZM EN BÜYÜK FIRSAT

Savaşlar devam etse de turizmin geleceği parlak. Yeter ki, bu sektörü planlı, sürdürülebilir ve doğal kaynaklarımızı koruyarak kalkındıralım.

Jeopolitik avantajlarımızı doğru kullanalım. Mesela, plansız turizm nedeniyle yaşanan aşırı yoğunluk, bazı kültür havzalarımızın dokusunun bozulmasına neden oluyor. Bu durumdan Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy yeterince farkında mı?

Ersoy’un dediği gibi 20 yıl önce Türkiye’ye gelen ziyaretçilerin sayısı 12 milyondu. Elde ettiğimiz gelir de 13 milyar dolardı.

Bu yılın sonuna kadar 60 milyon turistin gelmesi ve 2024 yılının turizm gelirinin de 60 milyar dolara yükselmesi bekleniyor. Ancak, yüksek fiyatlar turizm sektöründe temmuz – ağustos aylarında sektör beklentilerini etkiledi.

Ne var ki, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, koyulan hedeflerin değişmediğini söyledi. Şimdilik yılsonunu bekleyip göreceğiz.

2023’te 56.7 milyon turistle rekor kırıldı ve yıllık gelir de 54.3 milyar dolar oldu..

Türkiye gibi ödemeler dengesi açığı yaşayan bir ülke için turizm İLAÇ sayılır.  Nitekim öyle de oluyor.

VAHŞİ TURİZM YOK EDER

Çevre ve Kültürel Değerleri Koruma ve Tanıtma Vakfı ÇEKÜL, 27 Eylül Dünya Turizm Günü kapsamında turizm sektörünün tüm paydaşlarına “sürdürülebilir turizm” çağrısı hatta uyarısı yaptı.

1990’lardan bu yana Prof. Dr. Metin Sözen’in öncülüğünde kurulan vakıf, 81 ilimizin ve onların ilçeleri ile köylere uzanacak kadar tarihi dokularımızın, tabiat varlıklarımızın ve biyo çeşitliliğimizin korunup bugünlere gelmesinde hep öncü rol üstlendi. O nedenle ÇEKÜL’ün çağrısı çok değerli.

Turizmin sadece ekonomik bir faaliyet olmadığını, doğayı ve kültürel varlıkları koruyarak toplumsal bir sorumluluk olduğuna dikkat çeken vakıf, bu çerçevede sürdürülebilirlik ilkelerine uyulması gerektiğini hatırlattı. Öyle ya, turizm ülkemizin en önemli kaynaklarından birisi ancak bu kaynağın devam etmesi ve gelecek kuşaklara aktarılması için doğru ve sürdürülebilir olması lazım…

Bu çağrı neden önemli?

Çünkü, ülke çapında beş yıldızlı olsun tek yıldızlı olsun oteller, acaba doğru bölgelerde ve doğru havzalarda kuruluyor mu?

Tek mevsim değil 4 mevsimi farklı kentlerde aynı anda yaşayabilen bir ülkede bu şansı altın fırsatlara çevirmek için özel tesislere sahip olabilmeliyiz. Bunun da planlı ve programlı yürütülmesi ve gelecek nesiller için de kalıcı olması lazım.

Deniz, kum ve güneş diyerek Antalya, Bodrum, Marmaris, Datça gibi kentlere aşırı yüklenmek diğer güzel ve tarih - arkeolojik zenginliğe sahip kentleri boş bırakmak onlara üvey evlat muamelesi yapmak anlamına gelmez mi?

Yandaş iş insanları nereye isterse oraya otel yapamamalı. ÇED raporları çok kolay çıkmamalı. Çocuklarımıza nasıl bir doğa bırakacağız önce bunu düşünmeliyiz.

Cennet koylara vahşice tesisler dikilmemeli.

Bakın, ÇEKÜL ne diyor; "Turizm, ekonomik büyüme için önemli bir sektör olsa da, kontrolsüz ve plansız bir şekilde yapıldığında, doğal ve kültürel mirasımıza ciddi zararlar verebiliyor. Tarihi kentlerimizdeki aşırı kalabalık, doğal alanlardaki tahribat ve kültürel kimliğin kaybolması gibi sorunlar, sürdürülebilir turizmin önemini bir kez daha ortaya koyuyor. İlgili paydaşları, sürdürülebilir turizm için harekete geçmeye davet ediyoruz.”

ÇEKÜL, böylece sürdürülebilir turizm modelinin benimsenmesiyle, hem kültürel mirasımızın korunacağı hem de turizmin uzun vadede ülke ekonomisine daha yüksek katma değer sağlayacağı görüşünde.

İŞTE TURİZMİN İLKELERİ

ÇEKÜL’ün açıklamasında, kontrolsüz ve plansız turizm faaliyetlerinin doğal ve kültürel değerlere de zarar verdiğine dikkat çekilerek “Kimlikli kentlerimiz, doğasıyla birlikte korunduğunda ancak geleceğe taşınabilir. Plansız ve popüizm nedeniyle yaşanan aşırı yoğunluk, bazı kültür havzalarımızın dokusunun bozulmasına neden oluyor.  Turizm sosyal ve kültürel yapıya doğrudan etki eder. Bu nedenle popülist yaklaşımlardan uzak durulmalı ve uzun vadeli sürdürülebilir planlamalarla Anadolu’nun zengin mirası korunmalıdır” değerlendirmesi yapılıyor.

Peki hangi ilkelere uyulacak?

ÇEKÜL, Birleşmiş Milletler Çevre Programı (UNEP) ve Birleşmiş Milletler Dünya Turizm Örgütü’nün (UNWTO) sürdürülebilir turizm ilkelerinin ivedilikle hayata geçirilmesini istiyor öncelikle…

Sırayla gidelim; ‘’Sürdürülebilir turizm, insanın etkileşim içinde bulunduğu ya da bulunmadığı çevrenin bozulmadan veya değiştirilmeden korunarak, kültürel bütünlüğün, ekolojik döngünün, biyolojik çeşitliliğin ve yaşamı sürdüren tüm sistemlerin devamlılığını esas alır.

Turizm, hem yerelde yaşayanların ve turistlerin hem de gelecek kuşakların ekonomik, sosyal ve estetik gereksinimlerini dikkate alır.

Bu planlamayı yaparken kamu – yerel – sivil - özel kesimlere büyük sorumluluklar düşmektedir.

Özellikle kültür turizminde yapılacak her faaliyetin yerelde yaşayanlarla birlikte planlanması sürdürülebilirlik için çok değerli. Bireyler olarak da koruyarak, keşfederek ve doğa ile bağımızı koparmadan gezgin olmaya devam edelim..

Sözün özü; Ben bir gezginim, 81 şehrimizi çok dolaştım, dağlar tepeler, göller, denizler, nehirler, kanyonlar aştım, aşıyorum. O şehirlerde bazen çok akıllıca yapılmış, bazen de çok çirkinleştirilmiş tesisler, tarihi eserler görüyorum.

Turizm altın yumurtlayan tavuktur. Kesmeyelim lütfen..