haberanaliz
OGUZ UÇAR

OGUZ UÇAR

Mail: oguzucar1@gmail.com

Verdik yetkiyi, gördük etkiyi

Aslında her şey 3 Kasım 2002’de başladı…
İşbaşına gelen iktidar, bir önceki hükümetin ekonomik uygulamaları ile yola çıktı.
Bir süre böyle ilerledi. Sonra Demokratik Açılım(!) Paketleri devreye sokuldu.
Herkes mutluydu, gelecekten ümitliydi!

Önce, sahte “Balyoz” ve “Ergenekon” iddianameleri ile Türk Ordusu zayıflatıldı.
Atatürkçü subaylardan boşaltılan kadrolara FETÖ üyesi olanlar getirildi! İnsanlar ne olduğunu anlamaya çalışırken “Ne istediniz de vermedik?” diye bir ses duyuldu.
O da ne?
Çok geçmeden 2016’daki o “Hain Kalkışma” yapıldı.
TBMM’yi bile bombalayacak kadar gözü dönen FETÖCÜ canilerin önünde Türk Milleti tek yürek olup Devletin itibarını kurtardı.
* * *
Yaşanan olayın şoku henüz atlatılmamışken, millet bu defa “Ver yetkiyi gör etkiyi” diye bir ses duydu.
Sesin sahibi, namazında niyazında biriydi!
Aslında 14 yıldan bu yana iktidardaydı ama ülkede kötü giden ne varsa düzeltme sözü verdi.
Muhalefet “Ekonomiyi ne yapacaksın?” diye ağzını açacak oldu.
O kişi “Ben ekonomistim” deyince herkesi inandırdı, yine yetkiyi aldı…
* * *
Kamu kaynakları yandaş müteahhitlere sunulurken,
Onlarınvergi borçları silinirken,
Hazine garantili gereksiz yatırımlar birbirini izlerken,
Anayasa Mahkemesi başta olmak üzere, mahkeme kararları tanınmazken,
‘Suriyeli Yerleşmeciler’e kapılar açılıp bu ülkenin kaynaklarına ortak edilirken,
Devletin temel görevi olan “Sağlık ve Eğitim” ticareti bilen emin ellere(!) bırakılırken,
Türk tarımında yerli tohum yasaklanırken, saman bile dışardan satın alınırken,
Atatürk döneminde bu ülkeye kazandırılan değerler bir bir elden çıkarılırken,

Kimse ses çıkartmadı!
* * *
Ekonomi’de “Nas” dönemi başladı!
Merkez Bankasındaki döviz, faizleri dengelemek için kullanıldı.
Merkez Bankası Başkanları üst üste görevlerinden alınırken “Faiz sebep, enflasyon sonuç” denildi.
Ev kiraları tavan yaparken, herkes durumun geçici olduğunu sandı.
Paranın satın alma gücü hızla eridi. Dar gelirli vatandaşlar eti kasapta, ekmeği fırında görmeye başladı. Kredi kartları ile hayatlarını çevirmeye çalışanlar, borçlarının katlanarak büyüdüğünü görünce eleştireler başladı!
İşte tam da bu sırada neredeyse 3 bakanlığın bütçesini harcayan Diyanet İşleri Başkanlığı devreye sokuldu
Fakirliğe ve zorluklara sabır edenlerin cennete girecekleri söylendi!
Halktan tasarruf etmeleri istendi!
Aslında halk yine inanacaktı ama kendilerini yönetenlerin “İtibardan tasarruf” etmediğini görünce son yerel seçimlerde tavrını koydu!
Daha hala çalışanlara ve emeklilere zam konusunda eli titreyen bir hükümet var!
Açlık sınırının altında yaşamaya mahkum ettiği insanlara insanca yaşayabilecekleri zammı yapmak bir tarafa piyasayı dahi kontrol edemiyorlar!
Çünkü aynı semtteki 3 markette, aynı ürünün üzerinde 3 ayrı fiyat neredeyse her gün değiştiriliyor!
FETÖ’den kurtulduk diye sevinirken, başka tarikatların cirit devlet koridorlarında cirit attığını gören vatandaş öyle yorgun, öyle çaresiz ve öfkeli ki…
* * *
Şimdi bir başka konu; Türkiye’nin bir gerçeği olan deprem…
Uzmanlar sık sık bu Belediyeleri “Kentsel Dönüşüm” konusunda geç kalmamaları konusunda uyarıyor. Elbette insanımızın can güvenliği için bu çok önemli lakin, 2023 yılının 6 Şubat tarihinde Kahramanmaraş’ta deprem yaşayanların bir sıkıntısı var.
Şimdi Kahramanmaraş’ta yaşayan bir depremzede okuyucumuzdan gelen notu olduğu gibi sizlerle paylaşıyorum. Bu okuyucumuz, bölgedeki YAPI DENETİM FİRMALARI’ndan dert yanıyor.
Ve aynen şöyle diyor;
“Firmaya yapacağımız ödemeler dışında, yapı denetim firmasına da resmi olarak daire başı 7000 TL ödeyeceğiz. Ama yapı denetim firmaları bu parayı yeterli görmüyor. Açıktan-elden daire başı 30.000 TL ile 50.000 TL istiyor.  Hafta içinde yapı denetimci atandığında durum netleşecek!”
Ben bu nota şaşırdım.
Okuyucumuzu telefonla arayıp “Notunuzda neyi anlatmak istiyorsunuz? Konuyu biraz daha açar mısınız?” Deyince şu yanıtı aldım:
“Depremde evlerimizi kaybettik. Yeniden ev sahibi olmak için el ele verip, yeni binalarımızı yaptık. Bağlı olduğumuz belediyeden “İskan Ruhsatı” almak istediğimizde Belediye ile anlaşması olan Yapı Denetim Şirketlerinden birine yönlendiriliyoruz. Ama bundan önce Belediyeye daire başı 7’şer bin lira ödüyoruz. Yapı Denetim Şirketleri iş bitiminde ücretlerini Belediyeden almaları gerekirken bizlerden 30- 50 bin lira para istiyor. Bunu vermediğimizde, mağdur ediliyoruz. Elden ödeme yaptığımızda karşılığında bize fatura kesen de yok!
Bu durumda devlete de vergi ödenmiyor. Halimizi kime anlatalım?”

Çok acı bir durum…
Depremin acısını yaşamış insanlara bu yapılır mı?
Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’e buradan sesleniyorum.
Bir defada vatandaşın sesine kulak verin sayın bakan!
Türkiye’deki bütün YAPI DENETİM FİRMALARI’nı bir denetletir misiniz?
* * *
Bu günkü yazımı “Yorumsuz” bir fıkra ile noktalamak istiyorum;
Ülkenin birinde sarayında keyfi yerinde bir padişah varmış.
Birgün sarayında otururken dışarıdan "Güzel elmalarım var!"diye ses duymuş.
Yerinden doğrulup dışarı bakmış.
O sırada bir at arabasında elma satan yaşlı bir adam ile çevresinde toplanan halkın elmaları kapışırcasına aldığını görünce kendisinin de canı elma istemiş
Hemen başvezirini yanına çağırmış;

- Al sana beş altın, koş bana elma al.

Başvezir, diğer vezirlerden birisini çağırmış;

- Al sana dört altın, koş elma al.

Vezir saray görevlilerinden birisini çağırmış;

- Al sana üç altın, koş elma al.

Saray görevlisi muhafız komutanını çağırmış;

- Al sana iki altın, koş elma al.

Komutan nöbetçiyi çağırmış;

- Al sana bir altın, koş elma al.

Nöbetçi asker çıkmış yaşlı ihtiyarı yakasından tutmuş;

- Hey sen! Ne diye bağırıyorsun? Burası han mı, yoksa saray mı? Defol buradan. Arabana da elmalarına da el koyuyorum!

Nöbetçi, komutanına dönmüş;

- İşte komutanım, iyi dalavere çevirdim. Bir altına yarım araba elma.

Komutan, saray görevlisine dönmüş;

- İşte, iki altına bir çuval elma.

Saray görevlisi, vezire dönmüş;

- İşte, üç altına bir torba elma.

Vezir, başvezire dönmüş;

- İşte, dört altına yarım torba elma.

Başvezir kralın huzuruna çıkmış;

- İşte devletlü padişahımız, emrettiğiniz gibi. Buyurun beş elma.

Padişah tahtına oturmuş ve düşünmüş;

"Beş elma-beş altın. Bir elma-bir altın ve halk elmalara hücum ediyor. Demek ki vatandaşın durumu çok iyi... O halde vergileri tez zamanda artırmak lazım!”