haberanaliz
Perihan ÇAKIROĞLU

Perihan ÇAKIROĞLU

Mail: perihancakiroglu@gmail.com

Virüs büyüme hayallerini enfekte ediyor

Virüs büyüme hayallerini enfekte ediyor

Dünya, 4 – 4.5 aydan bu yana Korona virüsünü (Covid-19) konuşuyor. Böyle giderse ve uzmanlara bakılırsa, daha da çok konuşacağız.

“Aşı bulundu, ilaç bulundu” haberleri henüz kesin sonuçlara ulaşamıyor. Belki bir firma, bir gün gerçekten Arşimet gibi “Bulduk bulduk” diye ortaya çıkabilir.

Korkuyoruz, haklıyız da, peki ne hatalar yaptık da korona gelip bizi ve dünyayı vurdu?

Günahlarımız çok. Doğaya, insana, sürdürülebilir kalkınmaya hiç önem vermedik. İklim değişikliğine inanmak istemedik. Kısaca kendimizden başkasını düşünmedik.

Para, para ve para dedik..

Dünya ekonomisi korona ile eridikçe eriyor. Tam anlamıyla hasar tespiti bile yapılamıyor. Bu işin uzmanlarına göre 1929 buhranından çok daha kötü durumdayız ve büyüme rakamları en dibe, hatta eksilere düşecek. Türkiye de ne yazık ki, bu kaoitik virüs yılında aynı kaderi paylaşıyor.

Devletler, ardı ardına milyarları bulan destek paketleri açıklasa da işsizlik ordusu çığ gibi büyümeye devam ediyor. Elde yok, avuçda yine de para yok.

O anlı şanlı uluslararası firmalar bile ne yapacaklarını şaşırmış durumda.  Ev hapsi nedeniyle gündem toplantılarını kendi deyimleriyle zoom’lu – boom’lu  meetinglerle gerçekleştirmeye çalışsalar da nereye koştuklarını kavrayamıyorlar.

--

Büyümelerin sadece rakam olmadığını anladık

Geçenlerde yayınlanan Dünya Bankası’nın en son raporu çarpıcı. Hatta şok ediciydi.

Bankanın Küresel Ekonomik Beklentiler Haziran 2020 raporunda salgın ve karantina tedbirleri, küresel ekonomi üzerinde ani ve geniş çaplı bir şok etkisi bırakarak onu derin bir durgunluğa sürükledi.

Tahminlere göre küresel ekonomi, yüzde 5.2’lik küçülme bekliyor. Bu oran İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana en derin küçülme olacak. Kişi başına düşen üretim hacmindeki düşüş ise ne yazık ki, 1870’ten bu yana en fazla ülkeyi etkileyecek.

Oysa büyük büyümelere alışmıştık. Bu ihtiraslara artık elveda...

TÜSİAD (Türk Sanayici ve İş İnsanları Derneği) Eski Genel Sekreteri ve Paris Bosphorus Enstitüsü Başkanı Dr. Bahadır Kaleağası ile sohbet ediyoruz. Kaleağası, 25 yıllık TÜSİAD tecrübesiyle şöyle diyor: “Korona’dan önce de eylem planları yapılıyordu. Şimdi artık yeni normalde büyümenin içine gelir dağılımı, cinsiyet eşitliği, dijital kentler, eğitim, adalet, hukuk ve demokrasi gibi kavramları girecek.”

Ona göre işin aslı şu; Sadece finansal büyüme ile dünya  sapıttı.  Pandemi ile büyüme de dengeleniyor. Ve yeni bir aşamaya geçiliyor. 

Yani eski büyüme ihtirasının yerine sosyal dengeleri ve doğayı da içine alan “Yeni bir büyüme” modeli gelecek, bu kesin..

Hatta biraz daha ileri gidersek, “nakit para, teknoloji ve insan kaynağı” birlikte yürüyecek diyebiliriz. Böylece de tüm ekosisteme tedarikçiler, müşteriler ve teknoloji birlikte girecek.

Salgın döneminin ilk kazananları, canları pahasına da olsa sağlıkçılar, maske üreticileri ile gıda sektörü ve ilk etapta perakendeciler oldu. Bizde de böyle, dünyada da böyle.

--

Türkiye’ye sermaye girişleri azaldı

Epeydir konuşmayan TÜSİAD Başkanı Simone Kaslowski, geçenlerde bir gazeteye açıklamalar yaptı. Pek de umutlu değildi.

Nasıl olsun ki, elinden geldiğince kırmadan dökmeden büyük patronların da sıkıntıda olduğunu söylerken, Türkiye’nin yabancı sermaye girişlerinin azaldığı bir döneme girdiğine dikkat çekti.

Bu şöyle kötü haber: Dışardan para gelemeyecek öyleyse ne yapacağız? Devletlerarası swap’lar derdimize çare olacak mı? Döviz getiren en büyük sektör olan turizm gelirleri de düşeceğine göre

ne yapacağız?

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ile Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak, ekonominin gidişatı konusunda iyimserler. Bir bildikleri olmalı diyerek şimdilik beklemekten başka yol yok diyelim.  

--

2020 umut yılı olur mu?

Pandemi ile birlikte devletlerin daha korumacı politikalara yöneldiği bilinen bir gerçek. Kaslowski, piyasada serbestliği azaltmanın maliyetinin yüksek olacağını belirtirken, krizden çıkış için 2021 yılına vurgu yaptı.

Türkiye, henüz 2018’de yaşadığı “kur vurgunu”nun etkisini atlatamadan  Covid – 19 sürecine girdi. İktidar, ara ara her kesime yönelik milyarlarca liralık paketler açıklamak zorunda kaldı.

Ekonomik kan kaybı öyle büyüdü ki, bu paketler devede kulak kaldı.

İşten çıkarmalar durdurulsa da süreçten en çok etkilenen her zamanki gibi geliri sınırlı olan haneler oldu. Ve “Bir lokma bir hırka” dönemine girdiler insanlar..

Kasloski’ye göre dünyada tedarik ağı ve ticaret, özgür ve demokratik ortamlara doğru “Yeni bir yol” çizmeye hazırlanırken, tam anlamıyla krizden çıkış için 2021 yılını gösteriyor. Öyleyse Türkiye’nin yeni dünya düzeninde yer alabilmesi için serbest piyasadan vazgeçmemesi gerekiyor. Türkiye’nin mevcut tablosunu, “Aslında son 3 yıldır çok düşük bir büyüme patikasında ekonomi” diye niteleyen Kaslowski, “Cumhuriyet tarihimizin ortalama büyüme oranlarının çok altındayız. Bu yıl da ekonomide yüzde 2 oranında küçülme bekliyoruz ki, pek çok kurumun çok daha kötümser tahminleri var” şeklinde konuşuyor. 

Eşitsizliklerin giderek arttığı bu dönemde özellikle küçük işletmeler ve kayıt dışı çalışan şirketleri daha büyük tehlikeler bekliyor.

Dilemeyelim ama Kaslowski’ye göre önemli borç yükü ile virüs krizine yakalanan işletmelerde nakit akışındaki durgunluk ile yüksek borç yükü de düşünüldüğünde yeni iflaslar ve konkordoto zincirleri yaşanabilir.

Haziran ayı itibarıyla başta sanayi üretiminin artışıyla  tabii ki güçlenmeler var ama toparlanmalar için beklemek gerekecak.

Geçenlerde şirketlerle ilgili çalışan bir iş kadını ile konuştum. Bu aralar en çok şirket satışları ve evlilikler ile uğraştığını anlatttı. Çok sayıda küçük ve orta boy Türk şirketlerine dışardan evlilik teklifleri geldiğini belirten iş kadını, “Üzülüyorum ama birçok şirketimizin patronu bana gelerek kendilerine ortak bulunmasını istiyor” deyince hayatın virüs sürecinde ne kadar çok zorlaştığını iyice anladım.