“TOPLUMSAL MUTABAKAT VE KALKINMA EMEKLİYE VERİLEN DEĞERLE OLACAKTIR”
GÜNDEMTürkiye Emekliler Derneği Mersin Şube Başkanı Cemal Akbudak, “Öyle bir haldeyiz ki, emekli insanımız tenceresinde AŞ yerine TAŞ kaynatır hale gelmiş. Çoğunun cebinde dolmuş parası yok. İkinci bir işi bulan yatıp kakıp Allah’a dua ederken, diğer taraftan asgari ücretin kat kat altında maş alan emekli kesim azımsanmayacak derecede çok. 13 milyon emeklinin içinde yaşam sıkıntısı çekmeyen yok. Öylelerimiz var ki, maddi imkânsızlıklar yüzünden insanca uygarca yaşamaktan uzak hale gelmiş. Biz laf söz değil çözüm üretmelerini istiyoruz. Genel iktidar da, yerel iktidarlar da Emekliye daha anlayışlı olmalılar. Elin Avrupa’sında EMEKLİ yurt dışı gezilerini yaparken, bizim ülkemizde bırakın ilden ile gezmeyi, şehir içi toplu taşımaya para bulamaz olmuş” dedi.
ANKARA- Bugün habernaliz.net ekibinin Mersin’de ziyaret ettiği Türkiye Emekliler Derneği Mersin Şubesi yöneticileri, önderleri Cemal Akbudak’ın yaptığı mükemmel hizmetleri anlatırlarken, diğer taraftan ülke geneli emeklilerin çektiği çileleri aktardılar.
BİR TÜRLÜ ÇIKMAYAN İNTİBAK YASASI MAĞDUR ETMEYE DEVAM EDİYOR
17 yıl süren hukuk mücadelesinden sonra elde ettikleri kazanım sonrası 2000 öncesi ve sonrası emekli olanların hak ve hukukunu, mağduriyetini giderecek olan İNTİBAK yasasının çıkması için her zaman herkesin söz verdiğini belirten Türkiye Emekliler Derneği Mersin Şubes Başkanı Cemal Akbudak, “ bunun altında yatan sebep, tüccar zihniyetidir. Ne kadar geciktirir isek devlet o kadar kazançlı çıkar diye düşünüyorlar. Ama emekli onlara yıllarca yaşlılık primi ve SGK primi ödedi. Yaşlandığımda bari rahat edeyim dedi. Gelinen noktada bırakın rahat etmeyi, Emekli resmen sürünür halde. Mutfakta tencere kaynıyor ama o tencerede aş değil taş kaynıyor. Dert kaynıyor” dedi.
EMEKLİLERİN ÇİLESİ BİTMİYOR
Türkiye Emekliler Derneği Mersin Şubesi Başkanı Cemal Akbudak, “Sosyal güvenlik mevzuatının sık sık değiştirilmesi, emekli aylıklarında kayıplara neden olan yeni parametreler getirilmiştir. Bugüne kadar üç temel kanun çıkarılmıştır” diyerek sözlerine devamla: Birincisi; 1965-2000 dönemlerinde uygulanan 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu, sosyal güvenlik normlarına en uygun kanun olarak değerlendirilmektedir. Gösterge sisteminin uygulanması ve kazançların hesaplanmasında tüm dönemler yerine belli yılların dikkate alınması, aylık bağlama oranlarının ortala yüzde 65 olması ve taban emekli aylık bağlama oranının yüzde 70 uygulanması, emekli olunma bakımından en iyi yıllar olarak görülmüştür. İkincisi; 1 Ocak 2000 itibariyle uygulanan 4447 sayılı Kanun, 506 sayılı Kanunda köklü değişiklikler getirmiş; gösterge sistemine son verilmesiyle birlikte tüm dönemlerin kazançları üzerinden emekli aylıklarının hesaplanması, aylık bağlama oranlarında öngörülen kayıplar ve taban emekli aylığı bağlama oranının yüzde 35’e düşürülmesiyle birlikte, 2000 öncesi döneme göre emekli aylıklarında azalmalar ile karşılaşılmıştır. Üçüncüsü; 1 Ekim 2008 itibariyle 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu, prim kazanlarının güncellenmesinde ve aylık bağlama oranında ciddi kayıpları öngören değişiklikleri getirmiştir. Özellik de son yıllarda bağlanan emekli aylıklarında ciddi azalmalar karşısında, geçici çözüm olarak en az aylık ödeme adı altında bir uygulamaya gidilmiş ve ek ödeme dahil 1.500 TL ödeme yapılmaktadır. Bu olumlu bir adım olmakla birlikte sorunu esastan çözecek bir taban aylık hesaplaması getirilmeli ve asgari ücretten az olmamalıdır. Sosyal güvenlik mevzuatımızda üç önemli değişikliğin yapılması, emekli aylıklarının hesaplanmasında farklılıkları da beraberinde getirmiştir. Sigortalıların, çalıştıkları yıllardaki yürürlükte olan kanun hükümlerine göre emekli aylığının “karma” sisteme göre hesaplanması, 2000 sonrası dönemde emekli olanların aylıklarında ciddi kayıplara neden olmuştur. Örnek vermek gerekirse; 2000 öncesi sigortalı olanların aylıkları 506 sayılı Kanun hükümleri, 2000-Eylül 2008 döneminde çalışması olanların aylıkları 4447 sayılı Kanun hükümleri, Ekim 2008 sonrası çalışması olanların aylıkları 5510 sayılı kanun hükümlerine göre, “3 dönem” üzerinden belirleniyor. Her dönem için tam aylık hesaplanarak, çalışılan dönemlerdeki prim ödeme gün sayısına göre üç ayrı kısmi aylık üzerinden tam aylığa ulaşılıyor. 2000 öncesi prim ödeme gün sayısı fazla olanların aylıkları daha az etkileniyor. Bu dönemde taban aylık bağlama oranı yüzde 70, 2000 sonrasında taban aylık bağlama oranı ise, yüzde 35’e düşürüldüğünden, emekli aylıklarında ciddi kayıplara yol açmıştır. 2008 öncesinde çalışanların prim kazançlarına milli gelir artışının yüzde 100’ü yansıtılırken, Ekim 2008 sonrası dönemde bu oranın yüzde 30 olarak değiştirilmesi, emekli aylıklarını düşüren bir diğer etken olmuştur. 3’lü karma sistemden en büyük zararı gören kesim, asgari ücretle çalışanlardır. 2020 yılında prim kazançlarının yüzde 40’ı asgari ücret üzerinden ödenmiştir. Bu tablo, emekli olacakları da bekleyen bir risk demektir? Karma sistem değiştirilmediği sürece, bu kapsamda olan sigortalıların aylıkları azalacak ve gelecekte de en büyük sorun olmaya devam edecektir. Sonuç olarak; karma emekli aylığı hesaplama sistemi terk edilmeli. Emekli aylıklarının hesabında, çalışılan bütün dönemlerin aylık bağlama oranı ve güncellenme katsayıları eşit olmalıdır. Bu değişiklik, nimet/külfet bakımından da daha adil bir sistemin başlangıcı olacaktır. Esas olan, prim kazançları ve prim ödeme gün sayıları eşit olanların emekli aylıkları da eşit olmasını öngörecek değişikliğe gidilmelidir. Bunun adı İNTİBAKTIR” dedi.
Türkiye Emekliler Derneği Mersin Şubesi, emekli aylıklarına altı aylık tüfe oranına göre yapılan artışların, emeklilerimizi koruyan bir sistem olarak görmemekte. Yüzdeli zam oranların düşük belirlenmesi yüzünden emekli aylıklarının artışının da, düşük kaldığını belirtirken, emekli aylıklarına seyyanen zam yapılmasını ve refahtan pay verilmesini talep ediyorlar. TÜİK tarafından yapılan enflasyon hesaplanmasına itirazlarının gerekçesi şu şekilde özetliyorlar: “Fiyat artışları, emekli aylıklarına yapılan zamları belirlediğinden, 415 maddeden oluşan enflasyon sepeti içinde yer alan madde grupları ve ağırlıklarına itirazlar yapılmaktadır. Örneğin, çalışanların ve emeklilerin harcamalarında gıdanın payı yüzde 35 olmasına rağmen, TÜİK bu oranı yüzde 25,94 olarak belirlemiştir. Bu durum, gıda fiyatlarındaki yüksek artışların tüfe oranına yansımasını sınırlandırmaktadır. Son üç yılda temel gıda maddelerinde yüksek artışlar yaşanmıştır. TÜİK’in fiyatlarıyla, çarşı-pazar fiyatları arasında büyük bir fark bulunmaktadır. Bu nedenle, 415 madde üzerinden hesaplanan tüfe oranları, çalışanların ve emeklilerin aylıklarında reel olarak koruma öngörmediğinden, alım gücünde azalmalar yaşanmaktadır. Her gelir grubunun harcama sepetindeki mal ve hizmetler farklı olduğu için yaşadığı enflasyon da farklı olmaktadır. Bu nedenle, % 20’lik gelir grupları yerine genel ortalamadan yapılan enflasyon hesaplamaları, ücret ve emekli aylığı alan kesimlerin aleyhine bir sonuç getirmiştir. Dar gelirlilerin harcamalarını esas alan bir hesaplama yapılmadığından, tüfe oranları gerçekçi olarak belirlenmemiştir. Sonuç olarak, tüfe oranına göre emekli aylıklarına yapılan artışlar, emeklilerimizin satın alma güçlerini korumaktan uzak kalmıştır.”
Diğer taraftan Türkiye Emekliler Derneği Mersin Şubesi Başkanı Cemal Akbudak, “sosyal adaletin olduğu ülkelerde 4 aktif çalışan kişi bir emekliye bakıyor durumdadır. Bizde ise 13 milyonun üzerinde emekli var. Bu hesaba göre, yani 4 çalışanın bir emekliye baktığını hesap edersek, ülkemizde 52 milyon çalışanın olması lazım. Bizde çalışan sayısı 18 milyon. 52 milyon aktif çalışmayı sağlamamız lazım. Bunu da yeni istihdamlar yaratarak yapmamız lazım. Üretimi istihdamı arttıracağız ve gençlere iş bulacağız ki, emeklimizin de yüzü gülsün. Ne acı ki, bu gerçeği gören yok. Yıllardır böyle. Söz veren çok, çözüm üreten yok. Dünle kıyaslanmaktan bıktık. Dün şu kadar alıyordunuz, bu gün bu kadar alıyorsunuz demek adil ve hakkaniyetli bir davranış değildir. Siz alım gücüne bakın” dedi.
Türkiye Emekliler Derneği Mersin Şubesi Başkanı Akbudak, özetle : “Ek ödeme verildiğinde bakıyorsunuz yüzde 4-5 arası. Ama sen her alışverişte bizden yüzde 10- 18 kdv alıyorsun. Verdiğin ek ödeme piyasa ile örtüşmüyor. Bayram ikramiyesi meselesi çıkalı yıllar oldu. 1000 tl dendi. Allah razı olsun. Ama aradan yıllar geçti. Enflasyon ve piyasa ortada. Bunun en aşağı 2 bin lira olması elzem. Artması zarurettir. Çünkü yetersiz. Buna el atan yok. TÜİK’in Aylık hesaplama parametreleri değiştirilmeli. Sosyal güvenliğin temel insan hakkı olduğu göz ardı edilmeden maaşlarda iyileştirme acilen yapılmalıdır. İntibak sorunu çok acil, hiç beklemeden çözümlenmelidir. Bu insani hakkımızdır. Hiç bir şekilde hiçbir ilaçtan kesinti yapılmamalı ve hastanede katkı payı alınmamalıdır. Bankaların emekliler için verdiği promosyon güncellenmeli ve günün şartlarına uygun hale getirilmelidir. Hepsi bir yana yaşlılar için uyum yasaları hızla çıkarılmalı, toplumsal mutabakat ve kalkınma sağlanmalıdır ” dedi.
İlginizi Çekebilir
Başkan Akın: “Yaralarımızı birlikte saracağız”
Balıkesir’in Karesi ilçesine bağlı Kavaklı Mahallesi’nde yer alan bir mühimmat fabrikasında meydana gelen patlama sonrası ilk anda bölgeye giden Balıkesir Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Akın, yaşanan süreci yakından takip ediyor. “Yaralarımızı birlikte saracağız" diyerek yaşanan acı olay sonrası açıklamalarda bulunan Akın, belediyenin tüm imkânlarını seferber etti.
Hayvanlar neden birbirine hediye verir?
Hediyeleşmenin insanlara özgü olduğu düşünülebilir ama birçok hayvan türünün de eşine ve arkadaşına bu jesti yaptığı anlaşıldı.
BİLİM KONYA-AİLE İŞ BİRLİĞİ
Konya Büyükşehir Belediyesi ve T3 Vakfı iş birliğiyle Milli Teknoloji Hamlesi vizyonuna katkı sunma hedefiyle hayata geçirilen Bilim Konya’da uzun dönemli teknoloji eğitimlerinde yer alan öğrenciler ve velileri ile bir toplantı gerçekleştirildi. Toplantıda Bilim Konya’nın misyonu ve vizyonundan, eğitim içeriklerine ve müfredatına kadar birçok konu ele alındı.
KALECİKLİ ÜRETİCİYE CAN SUYU
Ankara Büyükşehir ve Kalecik Belediyelerinin ortak hizmet projesi kapsamında yüzde 50 hibeli silajlık mısır desteği başladı. Kalecikli mısır üreticilerinin elinde kalan ürünlerin değerlendirilmesiyle elde edilen iki bin 889 balya silajlık mısır, bölgedeki büyükbaş hayvan üreticisine dağıtılıyor.