DOLAR, HALAY VE YASTIKALTI
Öyle karışık düşünce ve duygular içindeyiz ki, hani bazen uyurken birden terle uyanırız da gördüğümüz rüyayı hatırlamakta zorlanırız ya, işte öyle bir şey...
Dolar kurunun Lira’yı baskılayışı ve sürekli yükseldiği günleri bir kabus gibi yaşadık adeta. Sonunda dolara dur denilerek son düzenlemeler getirildi. Dolar, 18 liralardan 10 - 12 liralara düştü ama etiket savaşları, piyasaları yakmaya devam etti, ediyor.
Umuyoruz ki, etiket savaşları bundan sonra yerini düşük ve rasyonel fiyatların gelmesiyle daha barışçıl olur.
Bu yazıyı yazarken, 4 gün bekledim, neler olacağını izlemeye devam ettim. Bunu yaparken, baktım bazı kentlerde doların ilk hızklı düşüşüyle davul zurna ve halay çekerek kutlanıyor.
Şaka gibiydi.. Dolar severler, halay çekenleri izlerken ne düşündü bilmiyorum ama ben hala biraz şoktayım. Bu durum az ironik değil.
Gülsem mi, üzülsem mi diye bilemedim.
ABD’nin dünyadaki tek rezerv parası DOLAR, neden bizi bu kadar oynatıyor? Normal ve medeni bir ülkede kimse, dolar düşüyor diye böyle sevinmez. Yükseldiğinde de o ülkenin ekonomi kurmaylarından kendi paralarını korumalarını bekler.
Biz de bunu talep ediyoruz.
Haklıyız, çünkü ENFLASYON belasını yüksek dolar körüklüyor ve hayat pahalılığı can yakıyor. Asgari ücretin eskiye göre daha yüksek oranda artırılması bile pahalılığa derman olmuyor.
Yeni enflasyon oranlarını büyük bir merakla bekliyoruz. İnşallah TÜİK, güzel haberler verir.
PANDEMİ, sadece Türkiye’de değil, tüm dünyada ekonomik değerleri altüst etti.
Ülke olarak hiç beklemediğimiz ölümcül salgına çok kötü bir zamanda yakalandık. Orta halli ve kendi yağında kavrulmaya çalışan Türkiye, çok büyük maliyetler altına girdi. Bu gerçekleri kabul etmekle birlikte yaşadığımız dolar krizlerinin geçmişi taa Rahip Bronson’un hapse atılmasına kadar gidiyor. Hatırlarsak Bronson’u affedip daha sonra ABD’ye gönderdik.
ABD eski Başkanı Trump, Türkiye ekonomisini batırmakla tehdit etmişti Cumhurbaşkanı R. Tayyip Erdoğan’ı..
Neyse ki, seçilemedi ve gitti. Yeni ABD Başkanı Biden’la da ilişkiler normal gitmedi. “F-35 krizi” başta olmak üzere hala ABD ile dalaşıyoruz.
BİTMEYEN SİSTEM ARAYIŞI
Başta göç olmak üzere o kadar çok dış kaynaklı meselelerimiz var ki, tek tek çözüm bekliyor hala..
Bu sebeplerle de ekonomide yapısal reformları yapıp sistemi oturtamadık. Hep arayışta olduk. Deneme – yanılma durumuyla bugünlere geldik. Bu arayışlar, Merkez Bankası rezervlerinin erimesine neden oldu.
Sonunda dolarla mücadele etmek için de “TL mevduatındaki yeni düzenlemeler”i yapmaya mecbur kaldık.
Kimileri, son düzenlemeler için Dövize Çevrilebilir Mevduat (DÇM) adını verse de kimi uzmanlar yapılanların 1970’lerde uygulanan DÇM’ye benzetilmesini doğru bulmuyor.
Mesela Mahfi Eğilmez, şöyle diyor: “O dönemde (1970’lerde konvertibilite olmadığı için DÇM getirilmişti. Bugün konvertibilite var. Konvertibilite olan bir ekonomide bütün hesaplar zaten DÇM niteliğindedir. “
Eğilmez doğru söylese de liranın ve ekonominin konvertibil olması, paramız değersiz kabul edildiği için hayatımızda fazla bir şey değiştirmiyor.
Neyse diyelim, örtülü faiz diyelim veya arka kapı formülleriyle adlandıralım, kur garantili mevduat düzenlemesi tanımı yapalım, bakalım dolar ve enflasyon, yeni yılda bizi nasıl karşılayacak?
20 Aralık’ta değişen sistem henüz döviz mevduat hesaplarında beklenen düşmeyi şu ana kadar sağlamadı. Belki gelecek hafta durum istenilen düzeye ulaşır.
Bayrak ve lira, bizim baştacımız, olmazsa olmazımız. İkisi de asla yere düşmemeli..
YASTIKALTI HAYALLERİ GERÇEK OLUR MU?
Meslek deneyimi, çook uzun yıllara dayanan bir gazeteci ve ekonomi yazarı olarak, Türkiye’nin başına geçmiş tüm iktidarların hayali, yastık altında saklanan dolar ve altınların dinamik ekonomiye kazandırılmasıydı.
Kimi zaman ben de budüşünceye çok inanmıştım. Ah diyordum, şu değerler ekonomiye girse de cari açığımızı, döviz ve altın açığımızı bir kapatsak.
Hep de aynı tahminler aynı rakamlarla yapılırdı. Yani 5 bin ton altından söz edilirdi. Ya bu miktar hiç değişmez mi?
Bakın bugünkü değerlerle 5 bin ton altın 280 milyar dolara denk geliyor. Bu para, devreye girse, Türkiye ihya olur.
Sevgili okuyucular, yine aynı dilekler ve hayaller ortaya atılıyor.
Bunca zaman geçti, bu hayallerin gerçek olmadığını gördüm.
Krizlere şerbetli Türk halkının büyük kesiminin bu varlıklarını yastık altından çıkaracağına bu kez inanalım mı, ne dersiniz?
Keşke hayaller gerçek olsa da davul - zurna eşliğinde halay çeksek.