DÜNYA ZENGİNLERİ UYANIN
DÜNYA ZENGİNLERİ UYANIN
BÖYLE GELMİŞ BÖYLE GİTMEZ
Hayat, başta doğa her şeyi sürdürülebilirlik kavramına göre düzenler.
İnsanın hayatla mücadelesinde de sürdürülebilir olmak önemlidir.
Bugün böyle, yarın öyle “işte yaşayalım gidelim” diye bir şey yok.
Milletin toplamı devlettir. Devlet ve onu oluşturan tüm bireyler de sürdürülebilir bir eko sistemde yaşarlar.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın dün açıkladığı İnsan Hakları Eylem Planı’ndaki 9 önemli amaç, Türkiye için sürdürülebilir ülke olma adına çok önemli.
Bunların kağıt üzerinde kalmaması tek dileğimiz.
Adalet Bakanlığı’nca hazırlanan “Özgür birey, güçlü toplum, daha demokratik bir Türkiye” vizyonu için güçlü eylemlere girişmemiz lazım.
Şöyle kötü bir huyumuz var; Güzel konuşur, güzel anlatır, iş uygulamaya gelince zorlanırız. Aman, sakın yine böyle olmasın...
Çünkü, pandemi ile birlikte dünyada da Türkiye’de de taşlar yerinden
oynuyor. Yer küre yeniden tasarımlanıyor.
Yeni bir dünya kurulurken, Türkiye de bu dünyada yerini almalı.
10 ZENGİN, 540 MİLYAR DOLAR
VERSEYDİ HERKES AŞILANIRDI
Londra merkezli uluslararası insani yardım örgütü Oxfam’ın yayınladığı “Eşitsizlik Raporu”na göre koronavirüs salgını, küresel çapta ekonomik eşitsizliği büyüttü.
Dünya zengini 1000 kişi, pandemi nedeniyle yaşadıkları zarar ve ziyanı sadece 9 ay içinde telafi etti bile. Peki, geride kalanlar..
Yani dünyanın en yoksulları ne olacak?
Onların işi çok zor. Toparlanmaları 10 yıldan fazla sürebilir.
Eğer, ölmez yaşarlarsa tabii ki..
Ekonomik eşitsizliğin tüm ülkelerde eş zamanlı olarak şiddetlendiği belirtilen Oxfam raporunda bunun 100 yıl sonra ilk kez gerçekleştiğinin de altı çiziliyor.
Bu raporu kimler vermiş? 79 ülkeden 300 iktisatçının görüşüne başvurulmuş ve hazırlanmış. Zaten raporun başlığı da “Eşitsizlik Virüsü” adını taşıyor hatırlatalım.
Rapor bu yıl ilk kez tamamen dijital olarak düzenlenen Davos Dünya Ekonomik Forumu’nun (WEF) açılışında dünya kamuoyu ile paylaşıldı.
Ama dikkat ettim, rapor bizim medyada pek de ilgi görmedi.
Onun için raporu gündeme aldım. Öyleyse meseleyi inceleyelim ve
raporu da biraz daha açalım; Dünyadaki milyarderlerin toplam serveti, Mart 2020 ile Aralık 2020 arasında tam tamına 3 trilyon 900 milyar dolarlık artışla 11 trilyon 950 milyar dolara yükseldi.
Jeff Bezos, Bernard Arnault, Bill Gates ve Mark Zuckerberg gibi dünya zenginlerinin yer aldığı 10 kişinin serveti aynı dönemde net olarak 540 milyar dolar arttı.
Raporda bu toplamın dünya nüfusunun aşılanmasına ve hiç kimsenin pandemi nedeniyle yoksulluğa düşmemesi için yeterli olduğu da kaydedildi.
HİLELİ EKONOMİLER PARAYI
ZENGİNLERE AKITTI
Gelgelelim, dünyanın en zengin 10 kişisinin eşitsizlik ve yoksulluk pek de umurunda olmadı. Hala 100’ün üzerindeki ülkede aşının adı bile anlımmıyor. İşte kapitalizm bu yüzden sıfırlamaya doğru gidiyor.
Oxfam İcra Direktörü Gabriela Bucher de raporla ilgili konuşurken, çok beğendiğim şu cümleleri kuruyor:
“Kayıt tutulmaya başlanmasından bu yana eşitsizlikteki en büyük artışa tanık oluyoruz. Hileli ekonomiler, pandemiyi lüks içinde atlatan zengin bir elite varlık akıtırken, pandeminin ön cephesinde yer alan tezgahtarlar, sağlık çalışanları ve market satıcıları, faturalarını ödemeye çalışıyor.”
Bizde de öyle değil mi?
En varlıklıların bulunduğu 100 kişilik listeye bakarsak, sıralamada çoğu adını bile açıklama zahmetine girmeyen “bildik” isimler var.
Kayıt dışının yüzde 35 - 40 arasında seyrettiği ülkemizde, kimbilir kimler paraya para demezken, sıradan satıcılar, kuryeler, asgari ücretliler, geçinmek için olmadık ek işlerle ailesini geçindirmeye çalışıyor.
Bu çok zenginlerin artık yeni bir anlayışla yoksulları geçindirmek devletin görevi bakış açısından sıyrılması gerekiyor.
Çünkü, dünya genelinde bir istihdam krizi de var. Ve krizden etkilenen yoksulların, işsizlerin sayısı çığ gibi büyüyor.
İSTİHDAM KRİZİNİ ŞİRKETLER Mİ
DEVLET Mİ ÇÖZECEK?
Nitekim Oxfam raporunu yorumlayan Almanya’dan Tobias Hauschild, çok zenginlerin durumunu ele alırken, bakın neler diyor:
“Dünya genelinde şirketler, pazarlar ve siyaset; kısa vadeli kar menfaatleri, ortak yarara baskın gelecek şekilde biçimlenmiş. İstihdamın güvence altına alınması, ücretler ve insan hakları ise akim kalıyor. Şirketlerin ve süper zenginlerin kamunun finansmanına daha fazla katkı sunacağı vergi politikalarının hayata geçirilmesi gerekmektedir.”
İstihdam krizinden hareket edersek, 100 milyonlarca insanın gelirini ya da işini kaybettiğinin belirtildiği raporda, bu durumdan etkilenen kesimlerin başında da kadınlar geliyor, haberiniz olsun.
8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü yaklaşırken, kadınların pandemiyle birlikte yoksulluk ve işsizlikten neler çektiklerini kendi seslerinden çok daha fazla duyacağız.
BÜYÜK SIFIRLAMA YA DA
DÜNYAYI YENİDEN YARAT
Sanal alemde yapılan Dünya Ekonomik Forumu’nda toplumsal riskler sayılarken teknolojik risklerin çokluğuna da dikkat çekildi; Biz insanlar dijital güçlerin birkaç kişinin elinde toplanmasından da çok çekiyoruz.
Bu durum da giderek dijital eşitsizlikleri ve siber güvenlik sorunlarını artırıyor acaba farkında mısınız?
Yine 2020’li yıllarda sürmesi beklenen ekonomik ve toplumsal bir risk olarak bakılan “Geçim Krizi”nin ortaya çıkarabileceği çalkantılar açısından diğer risklerin önüne geçme potansiyeline sahip olduğu görünüyor.
Evet tüm riskler yanında geçim krizinin çözülmesi öyle her ülkenin kendi başına çözeceği iş değil. Kamu ve özel sektör işbirliğinde küresel eylem gerektiriyor.
Sanal Zirve’nin temasını “Great Reset” yani “Büyük Sıfırlama” olarak belirleyen WEF’e göre pandeminin şöyle bir fırsatı olabilecek:
“Daha sağlıklı, daha adil ve daha müreffeh bir gelecek yaratmak için dünyamızı düşünmek, yeniden tasarlamak ve sıfırlamak için nadir ama dar bir fırsat penceresi mevcut.”
Ve, eğitimden toplumsal sözleşmelere ve çalışma koşullarına kadar toplumlarımızın ve ekonomilerimizin tüm yönlerini yenilemek için ortak ve hızlı hareket etmek gerekiyor. Daha iyi bir sonuca ulaşmak ancak böyle mümkün.
Yazıyı tamamlarken, iklim krizinin de en büyük toplumsal risklerden birisi olduğunu söylememe gerek yok.
Zaten Katolik Kilisesi’ni lideri Papa Francis, bu krizi çok iyi anlattı ve
“Nuh Tufanı”na benzetti.
Birçok kez iklim değişikliği ile mücadele etmenin aciliyetine dikkat çeken Papa, Nuh Tufanı’nı gündeme getirerek, dünya kamuoyunun duyarsızlığına büyüteç tuttu.