HER ALANDA AVRUPA’NIN İŞÇİSİYİZ!
Hatırlıyorum, Avrupa Birliği (AB) üyelik adaylığı hazırlıklarını iddialı biçimde gerçekleştirmek anlamında 8 - 10 yıl önce sık sık Brüksel’e giderdik.
Çok çalışırdık, kimi zaman heyetlerle kimi zaman da görüşmeleri izlemek amacıyla bireysel olarak gazeteci kimliğimizle Brüksel’de lobi çalışmalarına destek olurduk.
Ne var ki, özellikle AB’nin iki patronu Almanya ve Fransa, AB’ye girmemize hep karşı çıktılar. Bazı fasıllar açılsa da sonu gelmedi, gelemedi…
O dönemlerde Başbakan olan Tayyip Erdoğan, AB’ye “Tam üye yapmazsanız, biz de Ankara kriterleriyle gelişmişliğimizi tamamlar yolumuza devam ederiz” meailinde cümleler söylerdi.
O günlerden bugünlere geldiğimizde görüyoruz ki, Ankara kriterlerini de tam olarak gerçekleştiremedik. Ülkeler liginde hedefimiz olan ilk 10 ülke seviyesine çıkamadık.
Avrupa’nın işçisi olmaktan kurtulamadık.
Orta gelir tuzağına saplanıp kaldık. Pandemi, büyük depremler dizisi yaşadık derken Türkiye’nin ekonomik potansiyelini de hesaba pek katmadık. Başta kamu saltanatı, olmayan paraları harcadık, zenginmişiz gibi davrandık.
CUMHURBAŞKANLIĞI SİSTEMİ YARAMADI..
Cumhurbaşkanlığı Sistemi, halkın değil iktidar ve iktidarı destekleyenlerin işine yaradı. İtibardan tasarruf edilmedi ama her alanda gelir eşitsizliği acayip büyüdü.
Doları kontrol edemedik, ekonomiyi siyasete boğduk, Kur Korumalı Mevduat diye bir aparatla ülkeyi içeride ve dışarıda öyle bir çıkmaza soktuk ki, nas – pas filan derken enflasyon canavarı da tsunami gibi üzerimize çullandı..
Hayat böyle sürerken büyük bir “ödemeler dengesi krizi” geldi geliyordu. Kurtarıcımız Maliye ve Hazine Bakanı Mehmet Şimşek, bu krizi atlatmak için ne terler döktü. Hala da şoklar devam ediyor.
Dar ve sabit gelirlilerimiz tsunaminin altında kaldı. Dalgaları yutup duruyor.
Şimşek ise durmadan sabır istiyor. Muhalefet “Geçim yoksa seçim” diyor.
Siyasi manevralara ise hiç girmeyeceğim.
Sosyal patlamaların ise birisi bitmeden birisi başlıyor. Memlekette kavgalar, dövüşler ve kazalar durmuyor.
Depremzedeler mutsuz, öğretmenler mutsuz, Maarif Modeli Sistemiyle öğrencilerin geleceklerini nasıl inşa edecekleri bilinmiyor.
İşçiler mutsuz, hem maaşlar az hem de iş kazaları çok.
İktidar Anayasa tartışmalarını gündeme aldı, sökmedi.
Araştırmalar gösterdi ki, halkın günlüğünde öncelik geçim derdi var.
Hala anlamadılar, boş tencereler ortada duruyorken Anayasa kimin umurunda? Bunca yıl mevcut Anayasa’ya uyulmamış. Yenisine kim uyacak?
İşin özü; Ankara kriterleri Türkiye’yi kurtarmadı. Gelecekte de kurtarmayacak.
Öyleyse ne yapacağız. Hadi inşaat sektörünü büyütmeye devam edelim öyle mi?
Gelgelelim, müteahhitlikte de çok iyi değiliz.
Koca koca şirketlerimiz var ancak yine de Avrupa’nın işçisiyiz.
MÜEAHHİTLER DE İŞÇİ..
Gelin ENR Engineering News Record Dergisi’nin araştırmasına bir bakalım. Bu dergi her yıl dünyanın en büyük 250 müteahhit firmasını yayınlıyor. Bu listenin içerisinde yer almak dünyanın her yerindeki müteahhitlik firmaları için önemli bir prestij kaynağı oluyor.
Listede ayrıca firmaların kendi ülkeleri dışında yaptıkları projelerin toplam bütçeleri de yer alıyor.
Gelin bir bakalım da görelim…
Yapılan listenin uzun yıllardır birincisi olan firması Grupo ACS’nin iştiraklerinden Grupo Cobra’yı Fransız Vinci firmasına satmasının ardından listenin birinciliğini de Vinci’ye bıraktı.
Bu firmanın 2022 verilerine göre uluslararası projelerdeki cirosu 36 milyar dolar, toplam cirosu ise 66 milyar dolar.
Türk firmaları açısından bakıldığında ise listeyi farklı şekillerde değerlendirmek mümkün. Çin firmalarından sonra listede en çok firma bulunduran ülke Türkiye.
Listede Türkiye’den tam 43 firma yer aldı. 43 Türkiye merkezli firmanın yurtdışı projelerinden elde ettikleri toplam gelir 18.77 milyar dolar.
Listede en üst sırada yer alan alan Limak ise 48’inci sırada yer alarak en büyük uluslararası Türk müteahhit firma oldu.
Bildiğiniz gibi Limak, Nihat Özdemir ve ailesinin şirketi.
Limak aynı zamanda Türkiye’deki yol, köprü, büyük binalar yapan ve iktidara yakın 5’li grupta yer alan bir grup..
Peki neden bizim inşaatçılar, Avrupalı ülkelerin müteahhitleri kadar etkili olamadı listede?
NATO Mühendisi Erhan Mataracı, analizini şöyle yapıyor;
“Müteahhitlik sektörü direkt olarak ülke gelirine sağladığı katkı açısından sanayi kadar etkili olmasa da aslında sanayinin satışının artırılması için dünyanın farklı ülkelerinde pazarlama gibi büyük bir etkiye sahip. Avrupalı firmaların sayıca az ama çok etkili olmalarının altındaki en büyük etken, finans, tedarik, müteahhitlik gibi bir bütünlüğü kurup bu şekilde iş yapmaları.”
Müteahhitlik sektörünün ülkenin sanayisine en çok katkıda bulunan sektör olması gerekirken Türk firmalarının böyle bir etkisinin bulunmadığını belirten Mataracı, durumu şöyle açıklıyor; “Türk firmalarının bu projelerde daha çok yer almasında farklı bir faktör ise proje finansmanlarının yabancı ülkeler tarafından yapılıyor olması. Bu durumda Türk firmalar teknolojik ve sanayi yetersizliğinden kaynaklı olarak aslında diğer ülkelerin kazançlarında işçilik görevi üstleniyor.”
İşin özü şu; Ankara kriterleri bize yaramadı, Avrupa’nın işçisi de olmak istemiyoruz, yeni bir yol, yeni bir hikaye için SEÇİM’e gidelim…