İNSAN ODAKLI DÜNYAYA VAR MISINIZ?
2020 yılının son gününde yazı yazmak hem kolay hem de zor..
365 günün son bir bilançosunu çıkarma gereği hissediyorum.
Yıla başlarken, umutlarımız tazeydi, pandemi ortada yoktu daha.
Mart ayı dert ayı derler ya, birdenbire koronovirüs çıktı karşımıza..
“Neler oluyor?” bile diyemeden evlere kapanmaya başladık.
Aylar geçti, hayatımızda pandemi paniği her geçen gün arttı.
Anladık ki, virüs gitmeyecek. Hepimizin hedefleri vardı, erteledik.
İktidarın da hedefleri vardı. Türkiye Cumhuriyeti, 2023’te 100 yaşına gireceği için farklı projeler yürürlüğe girecekti. Ama olmuyor işte.
Umarız, 2023’e kadar yine de elimizden geleni yaparız.
Ne var ki, yeni normal denilen pandemi sonrası süreçte her şey bir değişime girecek gibi görünüyor.
Dileyelim bu yeni düzen, “İnsan Odaklı Olsun”.
Biten yılda neleri başardık, neleri başaramadık diye bakınca şöyle bir manzara çıkıyor karşımıza; Milli gelir dağılımını düzeltemedik. Satın alma gücümüzü artıramadık.
Küresel ekonomideki sıramızda geriledik. 17’inci büyük ekonomi iken, 21’inci ekonomiye düştük.
Kişi başına milli gelirimizi 7 bin 500 liraya kadar düşürdük. Enflasyonla
mücadeleyi başaramadık. Dolarizasyonun önüne geçemedik.
Bu yüzden 130 milyar dolarlık kaybımız oldu, Merkez Bankası rezervleri eksiye düştü.
Mesela, asgari ücret belirlenirken tüm kamuoyu yeni rakama kilitlendi. Aylık 3 bin liradan az olunca tepkiler yükseldi. 2 bin 825 lira 90 kuruşluk tutar, asgari ücreti kullanacak 10 milyonluk kesimde memnuniyetsizliğe sebebiyet verdi.
Ve hak, hukuk, adalet derken de reformları beceremedik hala.
Demokrasimiz için de kaliteyi, düşünce özgürlüğünü yeterince sağlayamadık.
Bunlar ilk akla gelen başlıklar. Devamına geçersem çok uzar gider.
YAP – İŞLET- DEVRET MODELİ DEĞİŞMELİ
“Yollar, tüneller, köprüler yapmayı başardık, hem de en iyilerinden. Atatürk Havalimanı’ndan vazgeçip İstanbul Havalimanını yaptık oraya taşındık.”
Hastaneler yaptık bolca. “Şehir hastaneleri, bu işin motoru oldu.”
Gelgelelim, Yap – İşlet- Devret modeliyle yapılan tüm bu projelerdeki “devlet garantisi” ile hepimizin geleceğine borçlar ödeninceye kadar ipotek konuldu. Bu modeli değiştirmek lazım ama çok geç.
O köprülerden, o yollardan, o tünellerden geçemiyoruz. Çünkü, hem arabaya benzin ya da mazot dolduracaksınız hem de her gişede çok para ödeyeceksiniz.
Doğal gaz bulduk..
Sondaj ve deniz araştırma gemilerimizle gurur duyduk.
Gelgelelim diplomasi trafiğini iyi ayarlayamadığımız için Rusların S-400 füzeleri başımıza bela oldu. ABD yaptırımları gündeme geldi.
AB ile ilişkilerimiz de hala limoni. Yunanistan’la koca Türkiye’yi aynı kefeye koyuyorlar. Haklı tezlerimizi yeterince anlatamıyoruz.
Bu yüzden yine yaptırımlar meselesi başımızda sallanıyor.
Yine iklim değişikliğini ve krizini fazla önemsemiyoruz hala.
Başta tarım her alanda bu vaziyet de başımıza bela olacak gibi görünüyor.
GERİ DÖNÜŞ YOK
Türkiye İsrafı Önleme Vakfı Başkanı Prof. Dr. Aziz Akgül, geçenlerde bir kitap çıkardı. Adı “Hepitalizm”..
Ne demek hepitalizm..
Şu demek? Kapitalizm, sosyalizm veya başka “izm”ler, dünya insanlarına yeterli mutluluğu getiremediler bugüne kadar.
Çünkü, insana odaklanamadılar.
Şimdi, koronavirüsün verdiği çok büyük acılar ve yıkımları da bu “izm”ler önleyemez. Ancak karşımıza büyük bir fırsat çıkıyor.
Bu fırsatı nasıl kullanacağız?
Eski dünya düzenine geri mi dönelim, yoksa yepyeni insanı çepeçevre saracak yepyeni tasarımlar mı yapalım.
Aşılar bulunsa da milyonlarca ölüm daha çok uzun süre önlenemeyecek.
BiyoNTech’in patronu Prof. Dr. Uğur Şahin diyor ki, “Pandemi aşı da olsa 10 yıl sürebilir.”
Öyleyse hemen çalışmaya başlamalıyız.
Prof. Dr. Aziz Akgül kitabının önsözünü Bangladeş’in gurur kaynağı mikrokredinin ve fakirlerin babası Prof. Dr.Muhammed Yunus’a yazdırmış.
O’nun tezlerini de Hepitalizm’e çıkış yapmış.
Yunus kısaca şöyle diyor: “İstediğimiz yöne gidebiliriz. Ne inanılmaz seçim özgürlüğü. Her şeyden önce ekonominin bir araç olduğu konusunda hemfikir olmalıyız. Yani en yüksek toplumsal mutluluğa ulaşıncaya kadar yeniden tasarlamaya devam etmeliyiz.
“Bu konuda tek yapmamız gereken donanım ve yazılımı düzeltmek. Sıfır net emisyon dünyası oluşturmak istiyorsak, bunun için doğru donanım ve yazılımı kurmalıyız. Sıfır işsizlik dünyası istiyorsak aynısını yapmamız gerekir. Servet yoğunluğunun olmadığı bir dünya istiyorsak yine aynısını yapmalıyız. Gerekli güç içimizde var. “
Çok doğru, hükümetler gücünü doğru kullanmalı. Yani yeniden yapılanmayla ilgili tüm faaliyetler ülke ve dünya için sosyal, ekonomik ve çevreye duyarlı bir ekonominin oluşturulmasına yol açmalı değil mi?
Bu satırları yazarken, İstanbul’da hava sıcaklığı 26 santigrad dereceye kadar çıkmıştı. Büyük bir kuraklık ve susuzlukla karşı karşıya kalan İstanbul’da çocukluğumdan bu yana 31 Aralık 2020 günündeki gibi bir durum hiç görmemiştim.
İşte iklim krizi bu demek olsa gerek.
SOSYAL İŞLETMECİLİK MODELİ
Yunus, yine adına sosyal işletmecilik dediği yeni iş modeline önemli bir rol verilmesini de istiyor. Başlangıç yatırımının karşılanması dışında yatırımcıların kişisel kar elde etmeden sadece insanların sorunlarını çözmek için oluşturulmuş bu modelİ anlatıyor.
Ona göre modelde insanların iş arayanlar olarak değil, girişimci olarak doğduklarını görmek lazım.
Prof. Akgül’ün görüşlerini anlattığı kitap çok ilginç. “Yetti gari” diyerek başlıyor ve ekliyor:
“Dünya çok kötü idare ediliyor. Ortalama yaşam süresi 900 aya yükselirken, mutluluğun, adaletin, hakkaniyetin, empatinin, merhametin ve hoşgörünün kurumsallaştırıldığı bir hepitalist dünya oluşturamadığımız sürece zengini de fakiri de bu dünyada huzuru ve mutluluğu bulamayacak.”
Rakamlar, istatistiki bilgilerin de bolca yer aldığı kitapta farklı fikir ve görüşlere de genişçe yer verilmiş.
Soru şu: İnsan odaklı bir dünyaya varm mısınız küresel liderler?
Hepinizin yeni yılını candan kutluyorum.