KADINLAR İSTERSE DEVRİM DE OLUR
Yazıma bu başlığı atmam bir temenni ve dilek değil. Çok uzun zamandır, tüm dünyada KADINLAR, güçlerinin farkına vardı.
Angela Merkel’in Almanları yönetmesi bir tesadüf değildi. Birçok Avrupa ülkesinde kadın başbakanların çokluğu da rastlantı değil.
Evlerde artık erkeklerin dediği olmuyor. Tüketici eğilimleri araştırmalarına bakıldığında üretici firmalar, çoktandır kadınların istek ve zevklerine göre hareket ediyorlar.
Son yıldır kadınlar açısından teknolojik devrimler yaşanıyor. Çamaşır makineleri, bulaşık yıkama ve temizlik makinelerinin sadece tek düğmeyle çalışması kadınları çok rahatlattı.
Hazır yemek firmalarının özellikle pandemiyle birlikte kadınların rahatına hizmet etmesi de cabası.
Onlar için ev işleri çok kolaylaştı ve günlerindeki yoğunluk bitti.
Yani, kadınsal sorunlara bir de bu açıdan bakarsak, erkeklerle mesleki kariyer açısından sıkı bir rekabete girmeleri çok doğal.
Liselere giriş, üniversitelere giriş ve daha nice sınavlara giriş sonuçlarına bakılırsa, genç kızlar akranı erkeklerden çok daha başarılı oluyorlar.
Sosyal medyanın etkisi de küçümsenmesin.
Facbook, İnstagram, Twitter ve başka platformlarda KADININ SESİ, çok güçlü çıkıyor.
Daha dindar kadınlar da işin kolayını bulmuş. İşyerinde namazını da kılıyor, kulaklığından zikir de çekiyor, Kuran da dinliyor.
Bu cennetleri bu dünyada yaşayan kadınlar, neden erkeklerin dayattığı dini veya dini olmayan kurallara boyun eğsin ki...
MOLLALAR SİZİN CENNET VAADİNİZ BOŞUNA ÇABA
Şimdi İran’daki kadın hareketlerine bakarsak, Humeyni’den bu yana başlarını kapayan kadınlar, özgürlüğün tadını çıkaramıyor.
Her başa geçen Molla, şeriat gereği kadınlara kötü davrandı.
Baş kapamayı birinci sıraya aldılar. Ahlak Polisi, kadınları takibe aldı öncelikle. Ahlak Polisi diye bir isim ve kavram olur mu?
Bal gibi saçmalık bu. Kadının ahlakı veya ahlaksızlığını nasıl belirlersin..
Mollalar önce kendi ahlaklarına baksınlar.
İranlı kadınların çoğu kültür sahibi, iyiyi ve kötüyü ayırabilecek yetenekte özgür insanlar.
Humeyni’den bu yana yapılan baskılar nedeniyle evlerde öyle bir feminizm ruhu geliştirmişler ki, erkeklerin sözü geçmiyor.
Bir ay kaldığım Tahran’da, bekar ve diplomat olan bir Türk arkadaşımız İranlı bir eş almaya karar vermişti.
Araştırdı, soruşturdu bundan vazgeçti. Çünkü, ona tanıdık İranlılar demiş ki, “Aman yapma..! Burada evlerde kadınlar ne derse o olur, baş edemezsin...”
O arkadaş bunu anlatınca çok gülmüştüm ve “Sanki Türk kadınları da öyle değil mi?”
Sevgili okuyucular, önce bir kadın gazeteci olarak İran’da saçını açtı diye öldürülen kadınlara çok üzüldüğümü söylemeliyim.
Ne olursa olsun İran’da kadınlar istedikleri hakları alacaklar ve belki de ülkelerini üçüncü dünya ülkesi olmaktan çıkaracaklar. Erkekler de buna canla başla katkı sağlayacaklar.
Çünkü, tanıdığım gördüğüm o kadınlar, çok azimli.
TÜRKİYE İRANLI KADINLARI GÖZETMELİYDİ
Eğer söylendiği gibi insani duygularımız yüksekse Türk Dışişleri Bakanlığı yanında Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, İran’daki kadın hareketleri için güzel bir mesaj yayınlamalıydı.
Bunu eşi Emine Erdoğan da yapabilirdi.
Yapmamanın sebebini anlayamıyoruz. Mesaj yayınlamak İran’ın içişlerine karışmak olamazdı.
Kadınlar da insan. Türkiye’yi ve bizleri çok seviyorlar İranlı hemcinslerimiz. Türk dizilerini seyrede seyrede Türkçe’yi öğrenmişler.
Eminim şimdi çok kızıyorlardır.
Tahran’da kaldığım sürece evimize Gülsüm adında Azeri bir yardımcı geliyordu. Bir gün ona sordum; ”Gülsüm, İran’daki saçını açma yasağı için ne düşünüyorsun...”
“Sizdeki gibi olmasını istiyorum. Başını açıp kapamaya kadınların kendileri karar vermeli. Benim bir kızım mimarlık okuyor. Başını kapamak zorunda olmamak için Türkiye’ye gitmek istiyor üzülüyorum” dedi, ben de çok üzüldüm.
Türkiye bir komşu olarak İranlı kadınlara umut olmalı, hem de mutlaka...