KÜRESELLEŞME DÜNYAYI KURTARAMADI
Küreselleşme ya da globalizasyon denilince ülkemizde farklı anlatımlar ve tanımlar üzerinde durulur.
Hatta söze, “Şu küreselleşen dünyada..” diye başlanır da konu Türkiye’ye getirilnceye kadar dağılır gider.
2022 Sakıp Sabancı Uluslararası Araştırma Ödülleri’nde Jüri Özel Ödülü’ne layık görülen Harvard’lı Profesör Pippa Norris ise bakın nasıl anlatıyor: “Küreselleşme, küresel ve karmaşık bir olgu. Batılılaşmayla veya Amerikanlaşma ile karıştırılmamalı. Küresel camiaya öncülük eden ülkelerin çoğu, Hollanda, Belçika gibi Avrupa’daki ülkeler veya örneğin Asya’da yer alan Singapur gibi ülkeler..Bunlar, dünya ekonomiseyle son derece entegre durumda...”
Çok sayıda ödülü olan yönetim sistemleri, demokrasi, seçim güvenliği ve demokrasi gibi alanlarda 50 kitabı bulunanan Pippa Norris’i dün çevrim içi yapılan toplantıda dikkatle izledim.
TÜRKİYE’MİZ 58’İNCİ SIRADA, ÇOK YOL VAR
Biz, küreselleşmenin acaba neresindeyiz? Bu soru, kafamda dönüp dururken, Norris, cevabı şöyle verdi: “Türkiye şu anda 2021 KOF Küreselleşme Endeksi’nde 208 ülke arasında ortalamada 58’inci sırada yer alıyor.”
Küreselleşme adına, önümüzde 57 ülke var, şunun şurasında. Dünyanın ilk 10 ekonomisi içinde yer almak isteyen bir ülke için daha çok yol almak gerek değil mi?
Kendi kalkınma planımızı yapıp uygulamayı sıkı tutacak, enflasyon canavarını üzerimizden atacak, LİRA’yı dünyanın en değerli paraları arasına sokacak, tarım devrimini yapıp, domates fiyatını kendi vatandaşımıza kilosu 25 – 30 liradan yedirmeyecek, işsizliği tekli minik rakamlara indirecek, ihracatımızı en değerli ürünler ve fiyatlarla küresel arenaya sunacak, kadın – erkek eşitliğini sağlayarak insan hakları alanında çok ön’ler alacak, sefalet çizgisinde yaşayan 20 milyon insanımızı orta sınıfa katacak, gençlerimizi her alanda küresel dünyaya sunacak ve onlarla övünecek büyük çabalarla yetiştirecek, buluş ve patentte meydan okuyacak bir Türkiye olacak. Vs, Vs...
Bunları yapacağız tabii ki, TC’nin 100’üncü yılı kapımızda.
Peki, yapalım edelim de bitti mi?
Norris Hoca, devam ediyor : “Küreselleşmenin geldiği noktada 21’nci yüzyılın başlarında, eski milliyetçilik güçlerine doğru bir geri çekilme yaşandığını gösteren işaretler olup olmadığı sorusunun basit bir cevabı yok. Geçmişten bile daha bağımlı ülkelerden oluşan bir dünyaya doğru gittiğimizi gösteren gelişmeler var.”
Ona göre birinci sırayı Covid alıyor. Covid yapay sınırları veya harita üzerine çizilmiş çizgileri tanımıyor.
İkincisi, uluslararası çatışmanın canlanmasına şahit oluyoruz. Hepimiz pek çok sebepten dolayı Avrupa kıtasında tekrar büyük bir savaş olmayacağını ümit etmiştik. Ama Ukrayna olayı tüm bunlara meydan okudu. Büyük bir nükleer güç olan Rusya’nın kendi liderinin kaprisiyle komşusu olan bir devleti tanklarla ve füzelerle işgal etmesi, hepimizim gördüğü o görüntüler, sivillerin yerle bir edilmiş evleri, büyük can kayıpları, harabeye dönen hastaneler, bombalanan tren istasyonları, can kaybı ve tahribat açısından 1945’ten beri Avrupa’da yaşanan en büyük anlaşmazlık olan bu durum Avrupa’nın rahat davrandığını gösteriyor.
Sonuncuya geliyoruz. Küreselleşmenin çıkış noktası olan düşünceye meydan okuyan bir konu da küresel ısınma ve iklim değişikliğiyle ilgili sorunlar. Paris Anlaşması dünyaya bu soruna birleşik bir yanıt vermeye doğru bir adım attırdı. Almanya'daki seller, ABD’deki kasırgalar ve tayfunlar, Avustralya'daki orman yangınları ve seller bu durumun örnekleri. 21. yüzyılda işbirliği geçmiştekinden çok daha önemli hale geldi. Benim gönlümden geçen, bu mücadelede iş birliğinin galip gelmesi.
Son 30 yıldır Harvard Üniversitesi’nde ders veren, karşılaştırmalı siyaset bilimci Norris, dünyanın geleceğinden çok da umutlu değil.
Peki. Bizler ne yapmalıyız?
Onu da bu yıl Sakıp Sabancı adına verilen uluslararası araştırmalar ödül töreninde Güler Sabancı söyledi: “ Tüm dünya için barış ve huzur ortamının tehdit altında olduğu bu dönemde sosyal bilimlerin yol göstericiliğine hiç olmadığı kadar ihtiyacımız var..”
SİZ ANKARA’DAKİLER....
Konuyu açalım; Rahmetli Sakıp Sabancı bilime, kaliteli eğitime, buluş ve icatlarımızın sayısının artmasına, bütün bunların Türkiye sathında yayılmasına ve de siyasetin kaliteli yürütülmesine çok önem verirdi.
“Siz Ankara’dakiler...” diye cümleye başladı mı, anlardık ki, başkentteki siyasetçiler gerçek hizmet için ipe un seriyorlar ve uygulamalarda yolunda gitmeyen işler var.
İş dünyasına örnek olmak için Sabancı Holding’in başına bir kadın olan yeğeni Güler Sabancı’nın geçmesini vasiyet etmişti.
Yüksek eğitimin ne kadar önemli olduğunu çok iyi bilen Sabancı, Sabancı Üniversitesi’ni de Güler Sabancı’ya kurdurup emanet etmişti.
Üniversite’nin kurucu Mütevelli Heyeti Başkanı Güler Sabancı, amcası Sakıp Ağa’nın (Halk ona öyle derdi) vasiyeti olan Uluslararası Araştırma Ödülleri verilmesi projesini de 17 yıldır başarıyla yürütüyor.
Bu yılın ödül teması, “Küreselleşmenin Geleceği, Devletin Dönüşü mü?” olarak belirlenmişti.
Bence günümüze uygun ve çok yerinde bir başlık.
İştei Jüri Özel Ödülü, yukarıda alıntılar yaptığım Prof. Pippa Norris’e bu nedenle verildi.
Sadece ödül bundan ibaret değil.
3 makale ve 5 yazara da ödüller verildi. Şikago Üniversitesi’nden Prof. Ufuk Akçiğit- Sina Ateş ikilisi, Sabancı Üniversitesi’nden Mert Moral – Evgeny Sedashov ile Paulo A.Ganga da siyaset bilimiyle ilgili araştırmalarında ödül aldılar.
Her birini candan kutluyorum.
Sakıp Sabancı, ruhunuz şad olsun..