MEHMET CENGİZ’İN BAĞIŞI VE ORMANA YENİ BAKIŞ
Tatile çıktığımda çok mutluydum, döndüğümde ise sıfır moralle gözyaşlarımı durduramıyordum.
Bodrum’a giderken, pandemiden bunalmış herkes gibi, “Ohh, yaşasın deniz, kum ve güneş” şarkıları söylüyordum.
14 gün böyle geçti, dönüş günü ilk yangın haberi Manavgat’tan ulaştı, onun arkasından Marmaris, daha sonra da Bodrum Mazı- Çökertme - Milas yangınları yüreğimizi yakmaya başladı.
İstanbul’a evime döndüm, her yanı yangınlar sarmıştı.
Adeta dumura uğradım.
Biliyorsunuz yangınlar önce önemsenmedi, nasılsa söndürülür gözüyle bakıldı. Türk Hava Kurumu (THK) yangın uçakları tartışması aldı başını gitti, iktidar – muhalefet birbirini suçladı, halk baktı ki, polemikler bitmeyecek, kendi başının çaresine bakmaya başladı.
Derken, iş dünyası, çevreci kuruluşlar ve kim elinden ne gelirse, Türkiye Cumhuriyeti’nin bugüne kadar görmediği yüzlerce yangını söndürmek için yekvücut oldu.
Bununla gurur duymalıyız. Halk, evleri yanan, ölümle burun buruna gelen, hayvanlarını kaybeden insanların imdadına koştu.
Pet şişeyle, hortumla, kovalarıyla ateşi söndürmeye gitti.
Yakında evlenecek “Çeyiz sandığı” yanan kızlara minibüs dolusu armağanlar götürdüler.
Ve, AB ülkeleri, Azerbaycan, Ukrayna, İspanya ve birçok ülkeden yangın uçakları, helikopterler geldi, o zaman artık ciğerimizi yakan yangınların ciddiye alınmaya başladığını da anlamış olduk.
Aslında ne oldu? Dünyada her şey gibi yangınların seyri de değişmişti. Bizler, o değişimi göremedik, hazırlıksız yakalandık.
Tamam, iktidar ilgili bakanlıklar ve Orman İdaresi aracılıığıyla elinden geleni yaptı, ne var ki, yangının hızına yetişemedi yine de.
Umuyoruz ki, gerekli DERSİ çıkarmış olalım.
TEMA – CENGİZ HOLDİNG BAĞIŞ TARTIŞMASI
Bu bitmeyen yangınlar sırasında gerçekleşen İLK’ler çok.
Mesela, çevreci sivil toplum kuruluşu TEMA, son yılların gözde firmalarından Cengiz Holding’in 500 bin liralık bağışını almadı, reddetti.
Neden TEMA böyle yaptı?
Aldığım bilgilere göre Cengiz Holding, inşaatlarda olsun, maden çıkarma (başta altın) veya başka farklı faaliyetlerinde olsun doğa ve çevreye karşı SAYGI konusunda iyi niyetli, kurallara uygun davranış içinde görülmüyor, toplumsal yapıya uymadığı düşünülüyor.
Artık, her firma yaptığı işin toplumca nasıl karşılanacağını hesap etmeli, “Ben para kazanayım da ne olursa olsun” görüşü, bu devirde çok demode oldu.
İnsana ve çevreye olumsuz etkisi olacağını bile bile maden çıkarmak, inşaat yapmak, kirli ve zehirli atıklarını biyolojik arıtma yapmadan göllere, nehirlere yollamak bilinmeli ki, silahla adam öldürmek kadar suç içeren meseleler.
Cengiz Holding, TEMA’nın bağışla ilgili reddine ilişkin özel açıklamasında, konuyu “Kamuoyunun takdirine” bırakıyor.
Bence Holding, öncelikle iş yapma ve üretim tarzlarını gözden geçirmeli, kamuyona şeffaf, hesap verebilirlik, doğayı, ağacı ve toplumsal faydaları gözettiğine dair imaj yenileme çalışmalarına yönelmelidir.
ŞİRKETLER DE AKTİVİST OLMAK ZORUNDA
Bilmeliyiz ki, dünyada ve Türkiye’mizde hiçbir kaynak bitmez- tükenmez değildir.
Türk firmaları da bugünü değil, yarını da kurtarmaya öncülük ve önderlik yapmalı.
Büyük holdinglerimizin önde gelenleri, dünyada artan çevre duyarlılığı, “İklim Değişikliği” ile mücadele ve “Sürdürülebilir Kalkınma” ilkeleri ile şekillenen yeni ekonomik düzende başta AB ve BM’nin bu çerçevedeki uyum anlaşmalarına yeşil ışık yakıyorlar.
Bu iktidar döneminde çok öne çıkan “Beşli Grup”ta yer alan inşaat şirketlerinin patronları ve üst düzey yöneticileri de aynı uyum içinde olacaklar mı?
Mesela, Cengiz Holding’in patronu Mehmet Cengiz’in bu yönde çalışmaları var mıdır?
Geçenlerde Ekonomi Gazetecileri Derneği EGD’nin bir zoom toplantısı vardı.
Çevre Bilimci ve ASOKA senior Fellow Dr. Uygar Özesmi konuştu.
Çok önemli bilgiler verdi, yeni gelişmeleri anlattı.
Özesmi, şirketler cephesindeki gelişmelerden söz ederken, “Artık şirketler de bir AKTİVİST gibi davranmak zorunda...” dedi.
Ona göre dönüşen süreç, şirketler için bir FIRSAT..
Dr. Özesmi, ABD’deki 2020 araştırmalarında Covid – 19 aşı şirketleri Moderna ve Pfizer’ın dahi önünde en itibarlı şirket olarak “Patagonia” giyim ve spor malzemeleri şirketinin çıktığını, bunun nedeninin de aktivist bir şirket olmasında, müşterilerini çevre hareketi bağlamında örgütlemesinden kaynaklandığını söyledi.
Şirket ayrıca sivil toplum kuruluşlarına destek olurken, yeni döngüsel ekonomik sisteme uyumlanma ve ekolojik inovasyon konusunda başarılı olduklarını söyledi..
Artık tüketim değil doğayla dost “türetim” ekonomisi dönemi
İklim Değişikliği ile mücadele sürecinde insanların doğayla uyumlu ve barış içinde oldukları bir gelecek için çalıştıklarını dile getiren Dr. Özesmi, dünyada artık ayıpsız mal ve hizmet üreten şirketlerin olduğu bu yeni bir iş modelinin giderek yaygınlaşacağına dikkat çekti.
Türkiye’den çıkan ve Dünya’ya yayılan bir Good4Trust “iyiliğe güven” topluluğu oluşturduklarını açıklayan Dr. Özesmi, artık tüketim değil “Türetim Ekonomisi” kavramı ile ekolojik ve sosyal açıdan adil üretim ve hizmetlerin oluşturduğu, iyilik ve güvene dayalı bir ekosistemin geliştiğini belirtti.
Özesmi’nin verdiği bilgiye göre Good4Trust’ta niyet belgesini imzalayan ve üretim süreçlerini beyan ederek yedi üyeden oluşan seçici konsey tarafından onaylanan 344 üretici işletme faaliyet gösteriyor ve yaklaşık 20 bin kişi bu topluluğa üye.
ORMAN MESELESİNİN GERÇEKLERİ
Büyük orman yangınlarına bakarken, gerçekleri de görmemiz lazım.
Türkiye’de sertifikalı sürdürülebilir orman alanlarının sadece yüzde 28 olduğunu biliyor muyuz?
Sistematik bakış açısıyla Türkiye’deki orman koruma alanları ve yanan ormanlar konusuna değinen Dr. Uygar Özesmi, Orman Sürdürülebilirlik Konseyi’nin Sertifikalandırma Sistemine bakıldığında 2012 - 2020 yılları arasında Türkiye’deki sertifikalı orman alanlarının her yıl arttığını ancak toplam orman işletmelerinin sadece yüzde 28’sinin bu sertifikayı almaya hak kazandığını belirtti.
Bu veri aslında ürkütücü.
Çünkü, geriye kalan yüzde 72’lik alanlar sürdürülebilir işletilmiyor.
Ormanlara sadece kesimlik kütük olarak bakmak yanlış değil mi?
Dr. Özesmi, uydu görüntülerinden tespit yapan Avrupa Orman Yangınları Bilgi Sistemine göre 2021’de 120 hektarlık bir alanın yandığını belirtti.
Bu alandaki yok olan ağaç varlığının bugünkü net değerle 2 milyar lira civarında olduğunu ve buraları söndürme ve ormanlaştırma maliyetinin ise 3,5 milyar lira olacağını tahmin ettiğini söyledi. Ancak buradaki TL değerleriyle ormanlara sadece kesimlik kütük olarak bakmanın yanlış olduğunu, çünkü biyolojik çeşitliliğin de korunması gerektiğini dile getirdi.
Ne yazık ki biyolojk çeşitlilik açısından Türkiye’de sadece 46 koruma alanından oluşan 408 bin 500 hektar alan olduğunu bunun yanan alanın sadece 3,4 katı olduğu düşünülürse korunan alanları tüm orman alanının yüzde 30’una çıkartmak gerektiğini ifade etti.
Kalitesiz linyit kömürü çıkartmak üzere İkizköy’de ormanların kesilmek istendiğini, kömürün termik santrallerde yakılması ile ortaya çıkan karbonun sera etkisini tetiklediğini, bu negatif döngüsel sürecin sonunda artan iklim krizi ile ortaya çıkan orman yangınlarının yine dönüp gelip o termik santralı tehdit ettiğini gösterdi. Bu örnekten yola çıkarak sürecin iklim değişikliğine, iklim değişikliğinin de afetlere neden olduğunu veriler ve grafiklerle anlattı.
Bakın, yangınlara üzüldük, kahrolduk ama ORMANLARIMIZ’ın çok değerli olduğunu da çıplak gerçeklerle yeniden gördük.