SADECE SEÇİL ERZAN MI SUÇLU?
Müthiş bir hikaye. Hatta senaryosu gerçek hayattan alınmış bir sinema filmi izliyor gibiyiz.
Ünlü futbolcular var. Star rolünde yine ünlü bir teknik direktör var.
Sanki senaryoyu yazmış gibi görünen “bankacı kadın” tam merkezde. Para trafiğini iletişim sanatının inceliklerini uygulayarak yürütmüş uzun süre. Yaşlı müşterileriyle “Baba – kız” tadında davranışlar sergilemiş. Futbolcularla “sırdaş” kankilikler geliştirmiş.
Tam da bize uygun ahbap – çavuş vaziyetleri..
Gelin görün ki, işin içinde PARA olunca kurulan saadet zinciri koptuğunda kankilikler de biter ve zincir darmaduman olur, eski dostlar mahkemede buluşurlar.
Aslında o bankacı kadın Seçil Erzan çarpık ekonomik sistemin bir parçası. Kocaeli Üniversitesi’nde Jeoloji Mühendisliği okumuş.
Belki de o alanda iş bulamadığından yaşadığı Çorlu’da bankacı olarak çalışmaya başladı. Denizbank’ın Çorlu şubesinden önce İstanbul’a Florya şubesine atlamış, ardından da Levent şubesine müdür olmuş.
Kariyerinde altın yıllar yaşamış. Hep aynı taktiği uygulamış. Ahbap – çavuş ilişkileriyle banka sistemine meydan okumuş, kayıt dışı beyaz A4 kağıtları ile adeta Kapalıçarşı usulü (Söz senettir) yöntemiyle geçen yılın 7 Nisan gününe kadar milyon dolarları (Şimdilik 45 milyon dolar) yönetmiş.
“Fatih Terim Fonu” denilen zinciri aslında kim kurdu, niye kuruldu ve Seçil Erzan’ın yönetmesi için Denizbank’ta hangi yönetici karar verdi?
Olaylar Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a ve İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’ya kadar nasıl uzandı?
BANKA’DAN GİZLİ OLAMAZ
Seçil Erzan’ın bu işleri bankasından gizli kendi kendine yapamayacağını profesyonel bankacılar bilir.
Aslında bankalar, müşterilerine her gün yeni isimlerle belirlenen özel fonlara katılmaları için şube müdürleri ve özel bireysel müşteri temsilcileri aracılığıyla “Gelin katılın, size daha çok para kazandıralım” teklifi sunarlar.
Hatta müşteriyi etkilemek için ünlü isimlerin de bu fonlara girdiklerinden söz ederler.
Bu fonları da sosyal ilişkileri çok güçlü, çevresi geniş elemanları vasıtasıyla pazarlarlar.
İşte Seçil Erzan da böyle biri. Yakın çevremde fonlara hiç endişe etmeden girip, sonra da gelip “Ya beni bir fona soktular, neredeyse ana paramı kaybediyordum” diye yakınan çok kişiye rastlıyorum.
Denizbank Genel Müdürü Hakan Ateş bakalım neler açıklayacak?
Her söyleyeceği söz, bankacılık sektörünün güven sınavı olacak.
Tahmin ediyorum ki, Ateş tam da soyadı gibi ATEŞ hattında.
BANKALAR FON GELİRLERİNİ KAYIT DIŞI YAPAMAZ
Şimdi tam da meselenin kökenine inelim.
Bankacılık piyasası fon gelirleriyle elemanlarını baskı altına alarak, kim daha çok fon pazarlarsa “yüksek prim” ler veriyorlar o kişilere.
Sanıyorum ki Seçil Erzan’a da bugüne kadar çok para ödendi.
Özel müşteri bireysel bankacılık anlamında çok değerli. Kimi zaman bu şekilde çalışan bankacılardan çok yakınmalar duydum.
Mesela, orta boy bir banka, tanınmış kişilere pazarladığı özel fonlarıyla çok para topluyordu.
Bir ünlü hastanenin 50 civarında üst düzey doktoruna böyle bir fon pazarlamıştı. Tesadüfen muayene olduğum bir profesör benden yardım istedi. Bütün bilgileri verdi, ben de KULİS havasında o 50 doktorun özel fon aracılığıyla nasıl paralarını kaybettiğini yazmıştım.
Ertesi gün o dönemde çalıştığım gazetenin patronu beni çağırdı, durumu anlattım. “Aman böyle yazılar yazma” dedi bana. Doktorla konuştum, “Bize dediler ki, sizin paraları yurt dışı bir fonda değerlendirmiştik. O fon battı, maalesef size para ödeyemeyeceğiz” diye konuştu.
Ancak doktorlar mahkemeye gitmeyi beceremediler. Kamuoyunda prestij kaybederler diye..
Seçil Erzan zincirinde neyse ki, böyle olmadı. Futbolcular Arda Turan ve Emre Belezoğlu zinciri kopararak durumu MASAK’a kadar duyurdular.
İşin özeti, görünüyor ki, tüm günahlar Seçil Erzan’a yüklenerek, Denizbank ve Fatih Terim, olaydan sıyrılmanın yollarını arıyorlar.
BDDK, soruşturma izni vermeyerek bankaları koruduğunu düşünse de belki şimdi durumu kurtarabilir ama YA SONRA?