ZOR BİR SORU:KİMLERİ BAŞKAN SEÇECEĞİZ?
Nasıl bir yerde yaşamak istersiniz?
Ben anlatayım, bakalım siz de mi öyle düşünüyorsunuz?
Cıvıl cıvıl bir mahalle, yeşilliği bol olsun. Parklar vazgeçilmezim. Çocuklar için oyun parkları var. Onların seslerini duymalıyım. Ağaçlar, çimeni bol, yürüyüş yolları var. Sabah spor yaparken, o mahallenin insanları birbirini selamlıyor, minik sohbetler yapıyor.
Yüksek binaları sevmiyorum. Apartmana hayır diyemem ama depremle yaşadığımız için öldürmeyen sağlam yapılar olmalı.
Eski yapılar kentsel dönüşüme girecekse o mahalle veya bölgenin kültürel ve sosyolojik dokusunu korumalı. Okullar yakın olmalı, yaşlılar için bakımevleri kurulmalı.
Yakında sineması ve tiyatrosu olmalı. Şehir merkezine gidilecekse toplu taşıma araçları birbirine uyumlu, yani metro, otobüs veya deniz ulaşımıyla bir bütünlük oluşturmalı.
Çok şey istemiyorum işte. İnsanca yaşamayı talep ediyorum.
Yerel seçimler için zaman giderek yaklaşıyor. Siyasi partiler de il ve ilçelerde başkan adaylarını isim isim belirliyor. Köylerde ise muhtar seçimleri için heyecan var.
31 Mart’ta gerçekleştirilecek seçimler, özellikle Ak Parti ile CHP adaylar arasında geçecek gibi görünüyor.
YEREL KALKINMA YERELDEN KALKINMA ELZEM
Sevgili okuyucular, eğer devamlı okurlarımdansanız 21 Mart’taki yerel seçimlerde kafadan oy kullanmayacağınızı biliyorum.
Seçeceğiniz BAŞKAN adaylarını iyice tanıyın ve araştırın. Bu ülkenin sahibi bizleriz.
Bugüne kadar Taksim – Beyoğlu, Beşiktaş ve Sarıyer bölgelerinde yaşadım. Kendimi şanslı bir İstanbullu olarak görüyorum.
Şair Yahya Kemal üstadımızın “Her semti ömre bedel” dediği güzel İstanbul’umuzda en güzel ilçelerde ömür sürmek çok keyifliydi.
Geçenlerde gerçek İstanbul’lu ve Beşiktaş’lı bir eski dostla karşılaştım.
Bilmiyordum, kendisi söyleyince öğrendim: Nebil İlseven, Beşiktaş’dan CHP Belediye Başkanı aday adayı olmuş.
İlseven, bir iş dünyası profesyoneli.. Büyük gruplarda CEO’luk başta üst düzey görevler almış, STK’larda elini taşın altına koymuş, Dünya Bankası ve başka çeşitli uluslararası kuruluşlarda bulunmuş bir insan.
Biraz şaşırdım, çünkü genelde iş dünyası siyasete uzak durur.
Keşke uzak durmasalar…
İşte Nebil İlseven gbi bir örnek var ve karşımda canlı canlı niye Beşiktaş’a Başkan olmayı istediğini de açık açık anlatıyor.
Konu da yerel seçimler olunca İlseven’le sohbet çok ilginç geldi. O’nun adını aslında 2011’de 53 gün gibi kısa sürede CHP İstanbul İl Başkanlığı yaptığı süreden hatırlıyordum, ancak istifa edince herhalde “siyasetten hoşlanmadı” diye düşünmüştüm.
Pek öyle olmamış. 22 yıllık bir CHP’liymiş. SHP döneminden sonra 1992’de CHP yeniden canlanınca rahmetli Prof. Dr. Haluk Ülman’ın yönetiminde başlamış siyasi faaliyetlere.
Neden aday olduğu belli. Beşiktaş gibi medeni bir ilçeye çağdaş kentsel dönüşüm koşullarını getirmek istiyor. Bunu da “Yerel kalkınma ve yerelden kalkınma” mottosuyla hayata geçirmeyi planlıyor. Nasıl olacak? sorusuna cevabı şöyle oluyor:
“Dünyada olduğu gibi ülkemizde de refah ve ilerlemenin itici gücü yerel yönetimlere geçmiş durumda. Buna göre yerel kalkınma ve yerelden kalkınma yaklaşımı bir yandan yerel ihtiyaç ve imkanların en etkin ve doğrudan eşleştiği bir model. Diğer yandan da “iyi yönetişim” hesap verme – hesap sorma süreçlerinin en etkin işletildiği bir kademe olarak şeffaflık, katılımcılık ve sosyal adalet ilkelerinin en anlamlı şekilde yaşama geçirildiği bir yöntem alanı..”
Anlayışının temeli böyle başlarken, İstanbul’a uzanıyor. Şu anda mega kentin en önemli sorununun kentsel dönüşüm olduğuna dikkatimi çekiyor.
“Kentsel dönüşüm sorunu yalnızca mekanların fiziksel olarak yenilenmesi veya yeni açılacak alanlarda yeni yapılanmalara gidilmesi olarak değerlendirilemez” diyerek bütüncül bakış açılarını dile getiriyor.
Dayanıklı kentler oluşturulmasının mümkün ve Türkiye için de TEK ÇARE olduğunu belirtiyor.
NEDEN BEŞİKTAŞ’I İSTİYOR?
Öncelikle kendisini kadim Beşiktaş’a ait hissediyor. Aranvutköy’de doğmuş ve büyümüş, Robert Kolej’de okumuş İlseven.
Serencebey’de de uzun süreler yaşamış.
Evliya Çelebi’nin seyahatnamesinde “Beşiktaş’ın ayan ve kibar insanlarla dolu bir yer” olarak anlattığına değinirken şöyle diyor:
“Beşiktaş bugün nüfusu azalan bir şehir haline geldi. Her gün 2- 3 milyonun gelip gittiği ilçe 175 bin civarında insan barındırıyor. Bunun nedeni çok farklı sorunlardan kaynaklanıyor. Birincisi kentte belli kesimler için yaşam zorlukları giderek zorlaşmakta, ikincisi de kendi insanına kendi kültürel ve sosyal yapısı içinde makul yaşam koşulları sağlamaktan giderek uzaklaşmaktadır. Beşiktaşlılar adeta kendi kentlerine yabancılaşıyor. Bizlerin görevi, siyasal anlayışımız gereği yurttaşlık haklarını esas alan halkçı politikaları uygulamaktır.”
Annemin de halen yaşadığı Beşiktaş’ı çok severim.
İlçe belediye başkan aday adaylarının bu güzel ve tarihi ilçeyi çok daha iyi yönetmek için sıkı bir rekabet içinde olduklarını da söylemeliyim.
Diyorum ki, iyi yarışan aday kazansın.