© Haberanaliz.net 2005

Almanya ve Fransa'da kriz: Avrupa Birliği'nin motoru tekliyor mu?

Avrupa Birliği'nin motoru konumundaki Almanya ve Fransa'da yaşanan ekonomik sorunlar ve siyasi belirsizlik Brüksel'de endişe ile takip ediliyor.

Bu iki ülke birlikte çalıştığında Avrupa Birliği'nde istemedikleri bir gelişme yaşanması ihtimali neredeyse sıfıra yakın.

Bu ekonomik kararlar için de siyasi kararlar için de geçerli.

Hatta Avrupa Birliği'nin ideolojisinin ve hayatın her alanını ilgilendiren kararların büyük ölçüde bu ikili tarafından şekillendirildiğini söylemek mümkün.

Ancak son yıllarda Almanya ve Fransa arasındaki uyum eski Başbakan Angela Merkel dönemindeki kadar üst düzeyde değil.

İki ülke Ukrayna'da uygulanacak askeri stratejiler, Mercosur anlaşmasına yaklaşım, Avrupa savunması ve enerji politikaları gibi konularda farklı pozisyonlarda.

Gelinen aşamada ideal çift olmaktan uzaklaşan bu iki ülkedeki iç sorunlar ve siyasi belirsizlik de etkilerinin azalmasına neden oldu.

Almanya'da koalisyonun dağılmasıyla erken seçim gündeme gelirken Fransa'da da bu hafta hükümet çöktü.

İki ülkedeki iç sorunların giderilememesi halinde durumun Avrupa Birliği'nin genelini etkilemesi kaçınılmaz görülüyor.

'Avrupa'nın işlemesi için büyük ülkelerin istikrarlı olması gerekir'

Koalisyon hükümetinin çökmesinin ardından Şubat 2025'te erken seçime gitme kararı alan ve sorunlar yumağıyla uğraşır hale gelen bir Almanya ile üç ay görevde kaldıktan sonra Ulusal Meclis tarafından hükümetin düşürüldüğü bir Fransa, Avrupa Birliği'nin görmek istediği son tablo.

Nitekim İtalya Dışişleri Bakanı Antonio Tajani de 5 Aralık'ta yaptığı bir konuşmada bu iki ülkenin istikrarının Avrupa Birliği sisteminin bütünü için çok önemli olduğunu vurguladı:

"Avrupa'nın tamamının işlemesini istiyorsak, Avrupa Birliği'nin büyük ülkelerinin, Fransa'nın istikrarlı olması gerektiği gibi Almanya'nın ve İtalya'nın da istikrarlı olması gerekir."

İki ülkedeki sorunlar ve siyasi kriz ortamı küresel sınamaların en üst seviyede olduğu bir dönemde geldi.

Bir yanda nereye doğru evrileceği, ne zaman sona ereceği belli olmayan Ukrayna'daki savaş diğer yanda ABD'de iyice yaklaşan ikinci Donald Trump dönemi.

Bunlara ek olarak Ortadoğu'da boyut değiştirme riski bulunan çatışmalar ve olası bir ticaret savaşı öne çıkan küresel sınamalardan bazıları.

Böyle bir ortamda Avrupa Birliği'nin en fazla ihtiyaç duyduğu şeylerden biri ise liderlik. Yani motorun sorunsuz çalışması.

Almanya ekonomisi için Trump riski

Avrupa Birliği'nin en büyük ekonomisi Almanya'dan gelen sinyaller pek olumlu değil.

Trump'ın gelmesiyle bu sinyallerin daha da kötüleşmesi ihtimali yüksek.

Trump seçim kampanyasında tüm ülkelere yüzde 10 gümrük vergisi uygulayacağını açıklamıştı.

Almanya'nın gayrisafi millî hasılasının yüzde 3.8'ini ABD'ye ihracat oluşturuyor.

Almanya'nın en güçlü yanlarından olan ihracat halihazırda sarsıntı içinde.

Ülkede mevsim ve takvim etkilerinden arındırılmış ihracat, eylülde bir önceki aya kıyasla yüzde 1,7 azalırken sanayi üretimi de yüzde 2,5 geriledi.

Bunun sürmesi ve ekonominin rayına oturtulmaması durumunda olumsuz etkinin komşu ülkelerden başlayarak dalga dalga yayılacağı yorumları yapılıyor.

Aşırı sağın etkisinin giderek yayıldığı biri ortamda yapılacak şubattaki seçimlerden çıkacak sonuçlar ülkenin yönü açısından belirleyici olacak.

Ancak yeni bir koalisyon hükümetiyle durumun düzeleceğine dair umutlar var.

Fransa'da krizin çözülmesi zor

Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'un, ilk turu 29-30 Haziran, ikinci turu ise 6-7 Temmuz'da yapılan seçimlerden sonra 51 günde atadığı Michel Barnier yönetimindeki hükümet 4 Aralık'ta Ulusal Meclis tarafından düşürüldü.

Düşmesi için 288 oy yeterken hükümet aleyhine oy kullananların sayısı 331 oldu.

Hükümetin düşürülmesi 1962'den bu yana bir ilk.

Barnier de modern Fransa tarihinin en kısa süre görevde kalan başbakanı oldu.

Fransa'daki siyasi kriz ve istikrarsızlık sadece hükümetin düşürülmesiyle sınırlı değil.

Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'un düşürülen Başbakan Michel Barnier'nin yerine bu kez çok daha hızlı bir şekilde atamayı planladığı isim de selefinin karşılaştığı problemlerle mücadele etmek zorunda kalacak.

Bunun nedeni ise parlamentodaki güç dağılımı.

Fransa'nın Temmuz 2025'ten önce erken seçime gitmesi mümkün değil.

Bu da kısa sürede yeni bir hükümet kurulsa da siyasi istikrarsızlığın bugünden yarına değişmeyeceği anlamına geliyor.

'Avrupa'nın hasta adamı'

Fransa, Euro bölgesinin ikinci büyük ekonomisine sahip.

Ancak ekonomide aynı oranda büyük sorunlarla karşı karşıya.

Yapılan değerlendirmelerde özellikle borç, açık ve yüksek faiz oranları nedeniyle Fransa'daki durumun Almanya'ya kıyasla daha kritik olduğuna işaret ediliyor.

Bazı kesimler daha şimdiden Yunanistan'ın geçtiğimiz yıllarda yaşadığı ekonomik krizi hatırlatmaya başladı.

İki ülkeyi ekonomik anlamda kıyaslamak mümkün değil.

Bununla birlikte yeni bir bütçeyi devreye sokmak başta olmak üzere sorunların giderilmesi gerekiyor.

Macron da yeni başbakanın önceliğinin, normal şartlarda 20 Aralık'a kadar Ulusal Meclis'ten geçmesi gereken 2025 bütçesi olacağını söyledi.

Fransa ekonomisi olası bir kriz ortamına girerse yaşanacak sorunların ülke sınırlarıyla sınırlı kalmayacağına kesin gözüyle bakılıyor.

Ekonomideki duruma bir de siyasi felç durumu eklenince yapılan yorumlardaki olumsuzluk tonu artıyor.

Brüksel'de yapılan yorumlarda siyasi istikrarsızlık riskinin 2027'ye kadar sürme ihtimali üzerinde duruluyor.

Fransa için Brüksel kulislerinde ve basında "Avrupa'nın hasta adamı" yorumları da yapılıyor.

haber ve kaynak: bbc.türkçe

https://www.bbc.com/turkce/articles/cz7qw5889vqo

İlginizi Çekebilir

ERDOĞAN: “Ekonomi programımızın olumlu etkilerini önümüzdeki dönemde daha fazla göreceğiz”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Kabinesi Toplantısı’nın ardından yaptığı açıklamada, “2025 yılında da Türkiye’yi yatırım, istihdam, üretim, ihracat ve cari fazla yoluyla kaliteli büyütme stratejimizi uygulamaya devam edeceğiz. Ekonomi programımızın olumlu etkilerini, önümüzdeki dönemde birçok alanda daha fazla göreceğiz” ifadelerini kullandı.

ERDOĞAN: “Yeni anayasa Türkiye için lüks değil, çok geç kalmış bir ihtiyaçtır”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Muğla’da STK Temsilcileriyle Buluşma Programı’nda yaptığı konuşmada, “Yeni anayasa Türkiye için lüks değil, çok geç kalmış bir ihtiyaçtır. Bu yönde atılacak bir adım Türkiye Yüzyılı hedefimize daha kolay, daha hızlı ulaşılmasını sağlayacaktır” dedi.

ERDOGAN: “Terör, hukukun ve demokrasinin düşmanıdır”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, AK Parti Mardin 8. Olağan İl Kongresi’nde yaptığı konuşmada, “Bölücü örgütün demokrasinin sağladığı imkânları kullanarak şehirlerimize ve belediyelerimize çökmesine de izin vermedik. Şunu bir defa herkesin kabul etmesi lazım; terör, özgürlüğün, hukukun ve demokrasinin düşmanıdır. Demokrasi ile terör aynı kapta bir arada bulunmaz” dedi.

“Bölgemizde adil ve kalıcı bir barışın tesisi için, D-8 ülkeleri olarak daha fazla çaba harcamalıyız”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, D-8 Zirvesi kapsamında düzenlenen Filistin ve Lübnan'daki Duruma İlişkin Özel Oturum’da yaptığı konuşmada, “Filistin’in, Lübnan’ın ve Suriye’nin iç barışının sağlanması için yeni dinamiklerin geliştirilmesine öncülük etmeliyiz. Bölge ülkelerinin birbirlerinin iç işlerine karışmadan kendi aralarında güçlü bir dayanışma içine girmesi şüphesiz büyük önem taşıyor. Bu çerçevede, bölgemizde adil ve kalıcı bir barışın tesisi için, D-8 ülkeleri olarak hep birlikte daha fazla çaba harcamalıyız” dedi.

TÜM HABERLER