Türkiye'nin AB'den beklentileri ne kadar gerçekçi?
SİYASETAvrupa Birliği (AB) Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen'in 17 Aralık'taki Ankara ziyareti hem zamanlaması hem de içeriği açısından dikkat çekti.
Ziyaret, taraflar arasında belli alanlarda işbirliği olduğunu ve bunun ilerleyeceğini gösterdi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ikili görüşmenin ardından düzenlenen basın toplantısında AB üyeliğinin Türkiye için stratejik hedef olmayı sürdürdüğünü vurguladı.
Erdoğan, AB'den beklentilerini, ilişkilerdeki tüm kısıtlamaların kaldırılması, askıya alınan yüksek düzeyli diyalogların canlandırılması, Gümrük Birliği'nin güncellenmesi, vize serbestisi sağlanana dek vize süreçlerini hızlandırılması ve Türkiye-AB Zirvesi yapılması olarak sıraladı.
Ancak Brüksel ile Ankara arasındaki görüş ayrılıkları ve ilerlemeyi engelleyen unsurlar daha ağır basıyor.
Türkiye'nin bazı taleplerinin kısa vadede karşılanma ihtimali çok düşük gözüküyor.
19 Aralık'taki zirveden ne sonuç çıkabilir?
Von der Leyen, Türkiye'ye son olarak 2021'de dönemin AB Konseyi Başkanı Charles Michel ile gelmiş ancak ziyaret, ikili arasında yaşanan "koltuk kavgasının" gölgesinde kalmıştı.
Von der Leyen, ikinci dönem görevine 1 Aralık'ta başladıktan sonra ilk ziyaretlerinden birini Türkiye'ye yapmış oldu.
Görüşme aynı zamanda 19 Aralık'ta Brüksel'de yapılacak AB Zirvesi'nin hemen öncesine denk geldi.
Zirvede Türkiye özel bir gündem maddesi olarak yer almıyor.
Bununla birlikte Türkiye'yle de yakından bağlantılı Suriye ve genişleme liderlerin ele alacağı konular arasında.
Suriye tartışmasında Türkiye'ye atıflar olması beklenirken genişlemeye ilişkin kapsamlı bir tartışmaya girilmesi öngörülmüyor.
Liderlerin 17 Aralık'taki Genel İşler Konseyi'nde bakanlar düzeyinde alınan kararları kısa bir vurguyla onaylamaları bekleniyor.
Üyelik ve müzakereler gündemde değil
Müzakere süreci, Türkiye'yle ilişkilerde AB'nin öncelikleri arasında değil.
17 Aralık'ta Brüksel'de yapılan Genel İşler Konseyi'nde kabul edilen genişlemeye ilişkin kararlar da bunun kanıtı niteliğinde.
Kıbrıs sorununun ilişkiler üzerindeki olumsuz etkisini net şekilde gösteren AB belgesinde, daha önceki yıllardaki kararlara da atıf yapılarak "Türkiye'nin katılım müzakereleri fiilen durma noktasına gelmiştir ve başka hiçbir faslın açılması ya da kapatılması söz konusu değildir" denildi.
Von der Leyen, Ankara'daki konuşmasında, Türkiye'nin aday ülke olduğunu bir kez, o da konuşmanın sonunda vurgulamakla birlikte müzakere sürecine ilişkin mesaj vermemeyi tercih etti.
Von der Leyen'in insan hakları, demokrasi, hukukun üstünlüğü gibi konulara girmemesi de ilişkilere yönelik bakışın odağında müzakerelerin yer almadığının göstergelerinden.
AB'nin önceliği yakın ilişki ve ortak çıkar alanlarında işbirliği. Hatta bunun stratejik çıkar olduğu görüşü hakim.
Genişleme kararlarındaki, "AB, Türkiye ile ortak çıkar alanlarında aşamalı, orantılı ve geri döndürülebilir şekilde angaje olmaya hazır olduğunu yineler" vurgusu Brüksel'in yaklaşımının özeti niteliğinde.
Bu yaklaşımda kısa vadede değişikliğe gidileceğine ilişkin bir sinyal yok.
Gümrük Birliği için çalışılıyor
Türkiye, yıllardır Gümrük Birliği'nin güncellenmesini talep ediyor.
AB Komisyonu, bu konuda Türkiye ile aynı çizgide.
Von der Leyen, "İkimizin de burada kazanacağı çok şey var. Ancak, görüştüğümüz gibi, ilerleme daha güçlü çabalar gerektirecek. Özellikle, bir dizi ticaret engelini ele almamız gerekiyor" dedi.
Güncelleme konusunda yaşanan en önemli sorun üye ülkelerin Komisyon'a müzakere için yetkiyi bir türlü vermemesi.
Geçmişte bazı üye ülkeler Türkiye'deki insan hakları, hukukun üstünlüğü ve demokrasi konularıyla güncelleme konusunu ilişkilendirerek blokaj uyguluyorlardı. Şimdi ise teknik sorunlar daha ön planda.
Vizelerde neden sorun yaşanıyor?
Türkiye'nin AB'den en önemli beklentileri arasında vatandaşlarına vize muafiyeti sağlanması geliyor.
AB yetkilileri bu konuda adım atması gerekenin Türkiye olduğunu her fırsatta dile getiriyorlar. Bunun nedeni ise vize muafiyeti için belirlenen 72 kriterden 6'sının henüz Türkiye tarafından karşılanmamış olması.
Türkiye tüm kriterleri karşılamadan AB'nin adım atma niyeti yok.
Schengen vizesi almadaki zorluklar, "muafiyet sağlanana kadar vize kolaylığı verilmesi" çağrısının karşılıksız kaldığını gösteriyor.
Avrupa Birliği, 15 Temmuz 2019'dan bu yana Türkiye'ye yönelik bazı kısıtlamalar uyguluyor.
Türkiye bu kısıtlamaların tamamen kalkmasını istiyor.
Bu konuda kısmi hareketlilik var.
Daha çok AB'nin istediği alanlarda olsa da üst düzeyli diyalog toplantıları yapılıyor.
Türkiye ise yaptırım kapsamında olan dört alandaki (siyasi, ekonomik, enerji, ulaştırma) toplantıların başlatılmasını istiyor.
Haziran'da ticaret alanında toplantı yapıldığını hatırlatan von der Leyen, "Şimdi ekonomi konusunda üst düzey bir diyalog başlatacağız ve ayrıca Avrupa Yatırım Bankası ile Türkiye'de yeni bir angajman için fırsatları araştırıyoruz" dedi.
AB-Türkiye Zirvesi yapılması da adım atılmasının diğer konulara göre daha kolay görüldüğü maddeler arasında yer alıyor.
Suriye'de 'terör' konusunda fikir ayrılıkları var
AB'nin Suriye'de kilit ortak olarak gördüğü ülkeler arasında Türkiye de var.
İlk temaslar, yeni gelişmeler konusunda tarafların yaklaşımlarının büyük ölçüde paralel olduğunu gösteriyor.
Göçün tersine çevrilmesi ve ülke dışına kaçmak zorunda kalan Suriyelilerin geri dönmesi, bunun gönüllü, güvenli ve onurlu şekilde yapılması iki tarafın da önceliklerinden.
Bu bağlamda AB'nin Türkiye'deki Suriyelilerin geri dönüşünü kolaylaştırmak için gerekli çalışmalara mali katkıda bulunmasına kesin gözüyle bakılıyor.
Von der Leyen, bu adımın kademeli olarak atılacağının sinyalini verdi.
Von der Leyen'in ziyareti, AB ile Türkiye'nin terör örgütlerine bakışı konusunda tam anlamıyla aynı çizgide olmadıklarını gösterdi.
AB, Suriye örneğinde görüldüğü gibi, önceliği IŞİD ile mücadeleye veriyor.
Türkiye ise her türlü terör örgütüyle mücadeleden yana bir tavır koyuyor ve güvenlik kaygıları doğrultusunda hareket ediyor. Bu bağlamda PKK ve YPG'yi öne çıkarıyor.
PKK, AB'nin terör örgütleri listesinde. YPG ise değil.
Bir örgütün listeye alınması için oybirliği gerekiyor.
YPG konusunda AB'de konsensüs yok.
AB Komisyonu'nda Türkiye'nin meşru güvenlik kaygılarının dikkate alınması gerektiği görüşü hakim.
Türk yetkililer, bu söylemin sahaya yansımasının her zaman Türkiye'nin istediği düzeyde olmadığına dikkat çekiyorlar.
haber ve kaynak: bbc.türkçe
https://www.bbc.com/turkce/articles/cn4x7k8yx5do
İlginizi Çekebilir
ERDOĞAN: “Ekonomi programımızın olumlu etkilerini önümüzdeki dönemde daha fazla göreceğiz”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Kabinesi Toplantısı’nın ardından yaptığı açıklamada, “2025 yılında da Türkiye’yi yatırım, istihdam, üretim, ihracat ve cari fazla yoluyla kaliteli büyütme stratejimizi uygulamaya devam edeceğiz. Ekonomi programımızın olumlu etkilerini, önümüzdeki dönemde birçok alanda daha fazla göreceğiz” ifadelerini kullandı.
ERDOĞAN: “Yeni anayasa Türkiye için lüks değil, çok geç kalmış bir ihtiyaçtır”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Muğla’da STK Temsilcileriyle Buluşma Programı’nda yaptığı konuşmada, “Yeni anayasa Türkiye için lüks değil, çok geç kalmış bir ihtiyaçtır. Bu yönde atılacak bir adım Türkiye Yüzyılı hedefimize daha kolay, daha hızlı ulaşılmasını sağlayacaktır” dedi.
ERDOGAN: “Terör, hukukun ve demokrasinin düşmanıdır”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, AK Parti Mardin 8. Olağan İl Kongresi’nde yaptığı konuşmada, “Bölücü örgütün demokrasinin sağladığı imkânları kullanarak şehirlerimize ve belediyelerimize çökmesine de izin vermedik. Şunu bir defa herkesin kabul etmesi lazım; terör, özgürlüğün, hukukun ve demokrasinin düşmanıdır. Demokrasi ile terör aynı kapta bir arada bulunmaz” dedi.
“Bölgemizde adil ve kalıcı bir barışın tesisi için, D-8 ülkeleri olarak daha fazla çaba harcamalıyız”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, D-8 Zirvesi kapsamında düzenlenen Filistin ve Lübnan'daki Duruma İlişkin Özel Oturum’da yaptığı konuşmada, “Filistin’in, Lübnan’ın ve Suriye’nin iç barışının sağlanması için yeni dinamiklerin geliştirilmesine öncülük etmeliyiz. Bölge ülkelerinin birbirlerinin iç işlerine karışmadan kendi aralarında güçlü bir dayanışma içine girmesi şüphesiz büyük önem taşıyor. Bu çerçevede, bölgemizde adil ve kalıcı bir barışın tesisi için, D-8 ülkeleri olarak hep birlikte daha fazla çaba harcamalıyız” dedi.