haberanaliz
Perihan ÇAKIROĞLU

Perihan ÇAKIROĞLU

Mail: perihancakiroglu@gmail.com

FIRTINA ÖNCESİ SESSİZLİK…

Birleşmiş Milletler (BM) Ticaret ve Kalkınma Konferansı, bir süre önce bir öngörü yayımladı. Artan ticaret gerilimleri ve süregelen belirsizlikler nedeniyle küresel ekonominin resesyonist bir gidişatta olduğu ve ekonomik büyümenin yavaşlayarak bu yıl yüzde 2.3 seviyesine gerileyebileceği dile getirildi.

Yani, ABD Başkanı Trump’ın“Büyük Amerika” hayaliyle başlattığı ticaret savaşları, dünyayı giderek daha fazla geriyor, oluşan belirsizliklerden de özellikle gelişmekte olan ülkelerin daha fazla etkileneceği tahmin ediliyor.

Türkiye’de olan bitene baktığımızda Merkez Bankası, Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanmasıyla başlayan protesto gösterileriyle devam eden süreçte 48- 50 milyar dolar arasında rezerv eritti.

Mevduat faizi yüzde 50’lere uzandı. Merkez Bankası politika faizini yüzde 46’ya yükselttiğini açıkladı. Gecelik borç verme faiz oranı da yüzde 46’dan yüzde 49’a çıkarıldı.

Ticaret savaşları kenarda dursun, bizim iktidar hukuk unsurunu doğru kullanmadığı için bindiğimiz dalı kesmekte hiçbir tereddüt göstermiyor.Bu ne hırstır? Sakin olun, iyi hesap – kitap yapın. Hukuk güvensizliği yaratacak adımlardan kaçının. Rakip düşmanlığından uzak duralım. “Sonuçta aynı gemideyiz” demiyor muyuz?

HEP BİZ YÖNETELİM ÖYLE Mİ?

Ekonomi her siyasi krizde olduğu gibi şok yaşıyor ve ülkeye bedel ödetilirken, politika yapıcılar gerilimi azaltacak, ekonomiye rahat nefes aldıracak makro - mikro reformları uygulamaya koyamıyor.

Seçilmişlerin yerini kayyumlar alıyor, seçilmişlere fırsat verilmek istenmiyor, tarife dışı engeller uygulanıyor, bugün “ak” denilene yarın “kara” damgası yapıştırılıyor.Böyle olunca da muhalefet partileri ve halkın yarıdan fazlası, “Hemen Erken Seçim”e gidilmesini istiyor.

Haksız da sayılmazlar. Seçim ve sandık, halkın gazını alır. Ve demokrasilerde reformist değişimlere zemin hazırlar. X’teöngörü ve dileklerini yansıtan her kesimden insanları izliyorum.

Birkaç gün önce iktidarı eleştiren twitinde bir vatandaş şöyle diyordu; “İktidar tarafı şöyle bir siyasal sistem istiyor; ülkede demokrasi olduğualgısı olsun ama hep biz yönetelim. Bu amaçla devlet gücünü kullanarak 2016’dan beri muhalefeti dizaynediyor. Ama artık bitti.Ülkede demokrasi varsa hep kendinizin yönetemeyeceğini kabul etmek zorundasınız. Eğer hep siz yönetecekseniz o zaman da ülkede demokrasi olmadığını kabulleneceksiniz.”

O vatandaş, haklı. Eğer ülkeyi hep Cumhur İttifakı yönetecekse o zaman da kimse “Türkiye’de demokrasi ve hukuk var” dememeli.

Demokrasi varsa gerekirse neden erken seçime gidilmez, hukuk varsa neden seçilmiş rakiplere tahammül gösterilmez…

BELİRSİZLİK VE KARARSIZLIK YORUYOR..

Son aylarda her alanda bir içe çekilme vaziyeti “Acaba orada neler oluyor?” sorusunu sorduruyor.Mesela, Kıbrıs’ta hükümet nasıl bir politika izliyor, nasıl çözümler yolda bilmiyoruz. Bilemiyoruz..

Dışişleri Bakanı Hakan Fidan,  başta Halil Falyalı dosyaları olmak üzere tanınma- tanınmama meselesinde hükümetin ve Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın neler düşündüğü hakkında kamuoyunu ayrıntılı şekilde bilgilendirirse kafamızdaki sorular cevaplarını bulabilir. Çünkü KKTC elimizden kayıp gidiyor endişesi var ortalıkta..,

Yine Yunanistan’ın Ege sularında kendi başına atak hareketlere girişmesine karşılık hükümetten öyle bir anlamlı tepki ortaya çıkmadı. Ege’de Türkiye nasıl bir politika izliyor veya yeni olan neler var, pek haberlere konu olmadı.

Terörsüz Türkiye süreci nereye kadar gidecek bunu da tam anlayamıyoruz. DEM Partililer farklı tonlarda ön alırken, hükümet yetkilileri daha gizemli ve sanki heran herşey değişecekmiş gibi bir tutum takınıyorlar.

Sözün özü;İktidar bugüne kadar böylesine sessiz kalmamıştı.

Acaba neden?

Hayat akıyoruz bizler bakıyoruz sadece..

Neyi bekliyoruz?

Yoksa, fırtına öncesi sessizlik mi bu durum