KENDİ TÜRÜMÜZE SAHİP ÇIKMAK!!!
İNSANOĞLU gerçekten neye, kime hizmet ediyor, anlamış değilim.
Şimdi yazacaklarımı ve dile getireceklerimi inşallah doğru anlar ve kavrarlar.
Sosyal devlet nedir?
Sosyal devletin yaşama karşı sorumlulukları nelerdir?
Herkes kendine göre bir yol haritası çizip duruyor.
Toplumda BARIŞIN- HUZURUN- MUTLULUĞUN- TOPLUMSAL MUTABAKAT ile mümkün olduğunu, bunun da bireylerin eşit, hakça, özgürce, her imkândan eşit faydalanması ile gerçekleşeceğini görmek istemeyenler, kendilerine göre kurallar belirleyip, yaşama diretiyorlar.
Yürürlükte HAYVANLAR ile ilgili koruyucu yasalar var, her gün yenisi ekleniyor, Belediyelere bunlar için BARINAK yapın, tedavi edin, bakın, yaşatın diyerek mevzuatlar çıkartılıyor, ödenekler konuyor, destekler veriliyor.
Çok güzel.
Hayvanlar Allah’ın sessiz kullarıdır ve bizlerin üzerinde de hakları vardır.
Ancak, Hayvana değer verdiğini, koruduğunu, kolladığını, hayvanın canının kıymetli olduğunu, bakılması gerektiğini, sokağa terk edilmemesi gerektiğini, hastalandığında tedavisinin yapılmasını gerektiğini, aşısını, ilacını zamanında verilmesi gerektiğini, başıboş kalmaması bakımının yapılması için barınakların yapılması gerektiğini ve birçok meseleyi gören ve bunun için harekete geçen devlet, kamu idaresi, kendi neslimiz, türümüz olan İNSAN için devreye girmiyor, giremiyor…
Bu nasıl bir çelişki?!
Sokaklarda barınan, kimsesiz, aç, susuz, bakımsız, kimsesiz o kadar çok sayda insanımız var ki, bunları dile getirince inkar ediyoruz, görmezden geliyoruz.
Ülkemizde HUZUREVLERİ- ÖZEL BAKIM EVLERİ var.
Yetersizler…
Huzurevine ve bir özel bakım evine girmenin orada yaşamanın da maddi bir boyutu var.
O maddi boyutu karşılayamayanlar zaten oraların kapısından içeri adım atamıyorlar.
Ülkemizde ailesini kaybetmiş yapayalnız kalmışlar var.
Yine maddi güçlük çektiği için ana babasını sokağa atanlar var.
Vallahi var, billahi var.
Birbirimizi kandırmayalım.
Birbirimizi kınamayalım, ayıplamayalım.
Toplumu bu hale son 40 yılda bilerek ve isteyerek getirdiler.
Şimdi Kediye köpeğe mama alan belediye, aç garip insan içinde aşhanelerde yemek çıkartıyor.
Allah razı olsun.
Ama en önemli husus barınma.
4 duvar arasında bir çatı altında sağlıklı koşullarda barınma.
Devlet, kamu kurum ve kuruluşlarının tama ile işbirliği içinde, sokakta yaşayan ve sokakta kalanları, kimsesizler bir araya toplayacak, BARINMA EVLERİ meydana getirmelidir.
Bunların adını HUZUR EVİ değil, HUZUR KÖYLERİ koymalıdır.
Devletin her ilde kendine ait kamu arazisi var.
Her ilde 20- 30 dönüm alana bu huzur köyleri inşa edilmelidir.
Bu toplu yaşam yerlerinde, her kişi için tek kişilik, içinde tuvaleti olan, yatağı olan, birer küçük hijyenik, can güvenliği tesis edilmiş, kamera düzeni konulmuş olan odacık olmalı.
Yine bu toplu barınma alanlarında toplu yemekhane düzeni, belirli saatlerde çıkan yemeği tabildot şeklinde sıraya girip almalı, oturup masada yemeli, öğrenci gibi.
Yine bu barınma alanında erkekler ve kadınlar için ayrı berber salonu olmalı.
Yine burada bir şifahane dediğimiz, Acil durumlar için poliklinik gibi bir merkez, bir doktor, bir hemşire, sağlık memuru, ambulans v.s olmalı.
Toplu olarak yıkanabilecekleri, erkekler ve kadınlar için ayrı ayrı kapıları olan HAMAM hizmeti olmalı.
Burada kalanların sosyalleşmesi, topluma kazandırılması için oyun alanları, kütüphane ve oyun salonları, çay kahve içecekleri bir mekân ayrıca yapılmalı.
Bunu, yani bu ihtiyaç ve gereksinimleri, sunumları insanca, uygarca şekilde arttırabiliriz.
Burası ücretsiz olmalı.
Burada herkes, her kişi, gelirine, durumuna, atasına, dedesine, geçmişine bakılmadan, eğer sokakta ise, getirilip bakılmalıdır.
İnsanlık bunu gerektirir.
Sosyal devlet bunu gerektirir.
Sokak hayvanına gösterdiğimiz özeni ve titizliği, kendi neslimize, türümüze de göstermeliyiz.
Bu bir ayıp değildir, bu bir kayıptır!!!
Şimdi birileri diyecek ki, şu ilde var, bu ilde var, biz yaptık, o yaptı….(!)
Yahu vaz geçin bu tribüne oynamaktan.
81 ilde olmalı.
Eğer 81’n gücü yetmiyor ise, 50’sinde olmalı.
Nüfus olarak da her biri 3 bin kişiyi barındırmalı, bakmalı.
İstanbul- Ankara- İzmir gibi nüfusu büyük olan şehirlerde bu sayı 10 bin 20 bin olmalı. Ona göre altyapısı hazırlanmalı.
Bizim insanımız, neslimiz, sokakta çürümemeli.
Yalnızlığa terk edilmemeli.
Bunları yapın.
Bu binaları, barınma yerlerini yapmaya gücünüz yeter.
İş, bakıma, doyurmaya gelince belki yetişemeyebilirisiniz ama ona da bu aziz milletin vefakâr, fedakâr, cefakâr, hayırsever, vicdan ve merhamet sahibi ş adamı ve zenginleri el atarlar.
Yeter ki, gayretinizi, çabanızı, iyi niyetinizi görsünler.
İstismar edilmesin.
Gelin el birliği ile toplumun tüm katmanları el ele vererek, HUZUR KÖYLERİNİ meydana getirelim.
Betonarme binalar dikmeyelim.
Prefabrik, L tipi iki katlı çelik konstürksiyondan yapılar da oluşabilir. Yangına, depreme dayanıklı, yeşil alanı bol…
Bunu mimarı, mühendisi iy bilir.
Yeter ki, işin ucunda para kazanmak değil, devleti tırtıklamak değil, vatana millete ve insanlığa hizmet olduğunu unutmayalım.
Baki Selam ve Dua ile.