KÖYLÜ MİLLETİN EFENDİSİDİR
2019 yılının sonlarından bu yana, küresel tarım-gıda pazarlarının sürdürülebilirliğini tehdit eden COVID-19 hızla tüm dünyaya yayıldı ve tarımın ve tarımsal üretimin Türkiye için önemini vurgulayarak ‘köylü milletin efendisidir’ diyen Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün eşsiz vizyonunu bir kez daha, ‘görebilenlere’, ispat etmiş oldu.
Küresel ısınma, iklim değişikliği, COVID-19 ve benzeri salgınlar gölgesinde gelişmesi beklenen bir dünya ve tarımı Türkiye için yeni fırsatlar sunabilir aslında; Türkiye, dünya üretiminde söz sahibi olduğu ve ilk 20’ye giren fındık ve incir, kiraz, vişne, baharatlar, Antep fıstığı, incir, mercimek, sofralık üzüm gibi ürünlerde liderliğini koruyabilecek, hem kendini, hem başka ülkeleri doyurabilecek midir? Yaş meyve sebze sektörü üretici/bahçeci, üretici birlikleri/kooperatifler, taşıyıcılar, depocular, aracı ve komisyoncular, paketleme firmaları, ambalaj sektörü, toptan ve perakende tüccarları, ihracatçılar ve tüketici olarak da geniş halk kitlelerini topyekûn birlikte ilgilendiren bir sektör olduğundan sektörü rekabetçi kılmak, yeni fırsatları uluslararası perspektif ile değerlendirmek büyük önem taşımaktadır.
TARIM, GÜVENLİ VE YETERLİ MİKTARDA GIDA ÜRETİMİ SAĞLAMAYA KATKISI AÇISINDAN STRATEJİK ÖNEMİNİ KORUMAKTADIR
Artan dünya nüfusunun beslenme ihtiyacını karşılamak üzere sürdürülebilir, güvenli ve yeterli miktarda üretim açısından tarım / meyve, sebze sektörü stratejik önemdedir; FAO’nun 2030 tahminlerine göre dünya gıda ihtiyacı % 50 artacak; bu nedenle Türkiye’nin meyve sebze ve mamulleri üretimini artırma yönünde ve küresel gıda tedarikçileri arasında yer alması yönünde planlama yapması gerekmektedir.
Bu bağlamda dünyada gelecek nesillerin gıda güvencesi kamu ve siyasette karar alıcıların gündeminde önemli yer işgal etmektedir. Gelecek 10 yılın önceliklerine yapacağı katkılar açısından da tarım/meyve, sebze sektörü ayrı önem taşımaktadır:
-Sağlıklı beslenme ve gıda
-Gıda israfının önlenmesi
-Sürdürülebilir üretim ve tüketim
-Tüketicinin sağlıklı beslenmesini garanti edecek tedarik ve maliyet
Dünyada birçok üründe söz sahibi olan Türk Tarım/meyve, sebze sektörü gerek gelecek nesillerin sağlıklı beslenmesi açısından, gerek 2050’lere kadar artan öneme sahip olacak küresel gıda güvenliği gibi sorunlara karşın oluşturduğu güç anlamında küresel rekabetliliği sağlanması gereken stratejik bir sektördür.
Tarım, 100 % yerli katma değere bağlı, özellikle kadın ve genç istihdamında kilit bir sektör olmasının yanı sıra diğer sektörlerle sinerji bağlantısının çok yüksek olmasından dolayı da önem taşımaktadır. Tarım ürünleri, gıda ve içecek sanayinin üretimi depolama, taşıma, toptan ve perakende ticareti, HO. RE. CA sektörü gibi birçok hizmet sektörü ile direk bağlantılıdır ekonomiye katkısı toplam % 30’lar civarında olarak değerlendirilmektedir. Tükiye ve dünya gıda güvenliğine kadın ve genç nüfus işsizliğine çare olması ve ekonomiye genel katkısı sebebiyle sektörün küresel oyuncu kalmasında yol haritasının, AB ülkelerinde olduğu gibi, ortak çizilmesi çok önemlidir.
TÜRKİYE, MEYVE SEBZEDE KÜRESEL PAYINI ARTTIRABİLMELİ
COVID-19 sonrası Türkiye, daha üretken, sürdürülebilir ve kapsayıcı ekonomik sistemleri inşa edebileceğini dünyaya kıyasla ne kadar gösterebildi? veya gösterebilecek? Toparlanma ve canlanma ülkenin elindeki büyük zenginliği Tarımdan gelebilecek mi? Türkiye, üretime müsait verimli ve geniş̧ tarım alanları, değişik bölgelerin ekolojik farklılıkları sayesinde dünya yaş meyve ve sebze üretiminde lider konumda olmasına karşın ihracatının üretime oranı, potansiyeline kıyasla düşük kalmaktadır.
Türkiye ekonomisi içerisinde büyük bir öneme sahip olan Tarım sektörünün üretimde sahip olduğu potansiyeli dış ticaretinde gösterebilmesi için rekabet gücünü arttırması gerekmektedir.
• Sektörün küresel piyasalarda söz sahibi olabilmesi için rekabetçi üretim şartlarının oluşturulması
• Sektörün daha dinamik ve güçlü olabilmesi için pazar payının artmasına yönelik stratejilerin desteklenmesi gereği ortadadır.
Bugünün ve yarının tarımı değişimlere gebe… öncelikle dünyada tarımının çevreye saygıyı bir hedef olarak koyarak, kısmen çiftçilerin ve tüketicilerin beklentilerini karşılamak üzere gelişmesi beklenmektedir. Bu yeni faktörler çerçevesinde Tarım, meyve sebze alt sektörleri bazında ihracatta hedef pazarlarda rekabetliliğimizin incelenmesi sektörün sürdürülebilir ve küresel bir oyuncu olabilmesinin önündeki engelleri tespit etme açısından önem arz etmektedir.
Örneğin, dünya narenciye liderlerine bakıldığında 1 milyon 40 bin ton üretim miktarı ile dünya mandalina üretiminde dördüncü sırada yer alan Türkiye, toplam küresel ihracatta 14. sıradadır.
Mandalina, dünya toplam turunçgil üretimi içerisinde portakalın ardından en fazla üretimi gerçekleştirilen turunçgil türüdür. Bu nedenle mandalina ihracatını arttırmanın yolları mutlak aranacak, bulunacaktır. Firmaların, dünyada siyasi krizlerin yaşanmadığı/az yaşandığı ve alım gücünün yüksek olduğu pazarlara da yönelmesi akılcı gözükmektedir.
Bugün, Türkiye, en çok Cibuti, Montenegro, Tacikistan, Türkmenistan, Ukrayna ve Afganistan’a ihracat yapmaktadır. Bölgede narenciyede lider olan Türkiye’nin ihracatının %50‘si Rusya, Ukrayna gibi ülkelere olup, Ortadoğu, Avrupa ve Türk Cumhuriyetlerine de yoğun olarak turunçgil gönderimi gerçekleştirilmektedir.
Yakın Doğu, Kuzey Afrika gibi bölgeler ise ulusal gıda taleplerinin %50’den fazlasını ithal etmektedir ve yaş meyve sebze ithalatı büyüyen ülkelerde pazara giriş kolaylığı olduğundan dolayı Türkiye’nin rekabet gücünün yüksek olduğu değerlendirilebilir.
Dünya mandalina (Clementine cinsinin anası sayılır ve Asya kökenlidir) ve clementine (daha küçük boyutlu, melezdir ve Kuzey Afrika kökenlidir) üretimi yaklaşık 24 milyon ton veya saniyede 760 kg'dır. Mandalina ekim ve ocak ayları arasında olgunlaşırken, Clementine daha çok Ocak ve Şubat aylarında hasat edilmektedir. Dünya pazarında mandalinaların yerini yavaş yavaş clementin diye anılan cinsin aldığı bilinmektedir. Ana üretici Çin'dir ve onu İspanya, Brezilya ve Japonya izlemektedir.
Küresel pazarlarda genelde küçük boyutlu mandalinaların baskı altında olduğu öğrenilmektedir. Sezon başındaki iyi yetiştirme koşulları sayesinde son dönemlerde Güney Afrika gibi üretici ülkelerde bu boyutların bol olduğu konuşulmaktadır. Ulaşım sorunları ve işgücü sıkıntısı mandalina üretiminde engel olmaya devam etmekle birlikte hiç bir başarılı ülke işi tesadüfe bırakmamaktadır.
Hollanda, büyük, küçük tüm ebatlar için baskı altında istikrarlı bir mandalina pazarı olmayı sürdürüyor. Belçika ise mücadele eden bir pazar niteliğinde… Kuzey Amerika’da geçtiğimiz yıl
mandalina için zorlu bir sezon yaşanırken, Çin mandalina mevsimine erken başlangıç yapmış gözüküyor. Sektör yetkililerine göre, Amerika Birleşik Devletleri, Kanada ve AB'de Peru ve Şili'den rekabet baskılarının arttığını hissediyor. Diğer yandan, Avustralya’da narenciye mevsimine giren yetiştiriciler için en önemli sorun işgücü olup, mandalinanın hasat edilemeden ağaçta kalmasının en önemli sebebi federal hükümetin yabancı işçilerin Avustralya'ya girişini COVID-19 nedeniyle yasaklamasıdır.
Bu yeni faktörler çerçevesinde Tarım, meyve sebze alt sektörleri bazında ihracatta hedef pazarlarda rekabetliliğimizin incelenmesi sektörün sürdürülebilir ve küresel bir oyuncu olabilmesinin önündeki engelleri tespit etme açısından önem arz etmektedir. Dünya mandalina ihracatında 14. sırada yer alan Türkiye'nin narenciyede atılım yapıp yapmayacağı kesin değil, ancak, Türkiye’nin cari açıktaki mevcut vahim durumunda hammadde bağımlılığı çok düşük olan meyve ve sebze ürünleri sektörünün önemli bir ayrıcalığa sahip olduğu aşikar. Bu bağlamda, 2023 için konmuş olan 4 milyar dolarlık sektör ihracat hedefini akılcı yöntemlerle gözden geçirmek; bilimsel yeni eylem planlarıyla donatılmış bir yol haritası ortaya koymak son derece elzem.
KÖYLÜYÜ MİLLETİN EFENDİSİ KILMALI
Bugünün ve yarının tarımı değişikliklere gebe; tarımın tahmin yapılması en güç sektörlerden biri olduğunu söylemek şaşırtıcı olmaz; tüm dünyada olduğu gibi çiftçiler, gıda işleyicileri, perakendeciler ve kelimenin tam anlamıyla sektörün tüm paydaşları Türkiye'de de şimdi sırada ne var sorusunu soruyor. Avrupa Birliği vb. geneline yayılan pandemi sonrası enflasyon krizi, ikinci bir resesyona girme ihtimalini artırmış ve AB, Ortadoğu ve Kuzey Afrika pazarlarında yaşanabilecek kriz önümüzdeki yıllar için farklı değişim dinamikleri getirmiştir. Üretici, yakın gelecekteki talebi karşılamak için ne kadar üretmelidir?
Türk çiftçisi stok ve kayıplara karşı ne yapmalıdır?
Çiftçi aileleri nasıl hayatta kalacak?
Ne kadar satmalılar ve ihracatın odak pazarları nereler olmalı?
Bu yeni faktörler çerçevesinde, Türkiye'nin ihracat hedef pazarlarındaki rekabet gücünün tarım, meyve ve sebze alt sektörleri bazında incelenmesi stratejik önem taşımaktadır; Türkiye'nin sektörün sürdürülebilir ve küresel bir oyuncu olmasının önündeki engelleri belirlemesi acil olarak bekleniyor.
Bugün dünyanın ve Türkiye'nin içinde bulunduğu sorunlar düşünüldüğünde, muhteşem tarımsal zenginliğin kurtarıcı rolü daha iyi anlaşılabilir ve bunu görebilen siyasi karar vericiler ‘Köylüyü milletin efendisi’ kılar.