MERSİN’DEKİ GÜLNAR’LILAR TİYATROSU -2-
Yazdım ya, hemen başladınız sinsi sinsi arkamdan atıp tutmaya.
önceki Yazımın linki aşağıda:
https://www.haberanaliz.net/makale/mersindeki-gulnarlilar-tiyatrosu-3580
Yahu sizden korkan sizin gibi ebelek olsun be!!!
Ben yüksek makam kıçı yalamadım, bir yerlerde olim diye ağlamadım, hemşericilik ipine sarılıp bir yere gelip adam kazıklamadım, ALLAHTAN BAŞKASINA BOYNUMU EĞMEDİM, DEVLETİ SOYMADIM, SOYDURMADIM, DEVLETİMİN DIŞINDA HİÇ KİMSEYE ceketimin önünü iliklemedim, şahıslara yagcılığı, makamda oturana köpekliği hiç yapmadım,
Devlete ve millete olan sıdkı sadakatimi ne siz, ne bir başka güruhlar değerlendiremezsiniz, benim tüm bilgilerim DEVLETİMDE var.
Allahtan başkada kimseden korkum yok, bilesiniz!!!
Yazıda Ali Öz’ü niye seçmediniz deyince alınan dostlar oldu.
Havva Sibel’i siz seçmediniz o kız kendi nasıl geldi bilirim, boşuna kıza yağ çekip yalan bilgiler vermeyiniz deyince cozuttunuz…
Ben onları son bir örnek olduğu için yazdım.
Ondan öncede içinizden sağda ve solda adaylar çıktı.
Hangisinin arkasında DİK durdunuz?!
ENDER TURHAN’IN MI,
ŞERİFE ARICI’NIN MI,
ULAŞ YILMAZ’IN MI,
FEVZİ ARICI’NIN MI,
MUSTAFA BAYSAN’INMI,
SERHAT KANDEMİR’İN Mİ,
HASAN KILIÇ’IN MI,
HÜSEYİN BAHAR’IN MI,
ERKAN ARICI’NIN MI,
ALİ ERHAN YILDIZIN MI,
MEHMET DUTAR’IN MI,
Aklıma gelmeyen daha niceleri var, söyleyin kimin ardında DİK durdunuz?!
HEPSİ Mİ, BUNLARIN KÜTÜ İDİ, İŞİNİZE GELMEDİ, NİYE ONLARIN ARDINDA DURAMADINIZ?!!
Niye bunlardan birini çıktığı zaman elin tutup da makama oturtamadınız?!
Ama kendinize geldi mi maşallah nalıncı keserisiniz.
Bu başhemşire olsun, bu personel başkanı olsun, bu il müdürü olsun, bu satın almada olsun, bu ayniyat da olsun, bu akçeli işte dursun, bu şu dulda yerde olsun işine dümen suyu ile aktarsın, bizim tabağımız dolsun....
O tabak öyle dolmaz.
O tabak başınızda patlar.
Çıkara dayalı işler duvara toslar.
İçinizde çok da güzel namuslu GÜLNAR’LILAR DA var.
Ama onları arayıp bulup elini tutmak yerine, çarın, çakalın, hırsızın, arsınız elini tutmak, yolunda A.Ş olmak çoğunuzun işine ğeliyor, toplum bu halde çünkü.
Ben Ali ismini çok severim.
Bir kardaşım vardı, ALİ BOZKURT, hastane müdürü idi. Hak rıza adamı, Allah korkusu olan, dürüst, yiğit, mert, hırsız olmayan bir kişi idi, BEN ADAMA SELAM VERİYORUM, kıymet veriyorum, yanına gidip geliyorum diye, şerefsizliklerini, ahlaksızlıklarını, yosuzluk ve hırsızlıklarını yazdığım o günkü gücü elinde bulunduran sağlık yöneticileri, bana bilgi belge veriyor haksızlığı ve Allahsızlığı ile uyguladıkları mobbingle adamın ölümüne sebep oldular. ALLAH ONLARI BİLDİĞİ GİBİ YAPSIN.
Onun için ben sevdiğim bazılarının adını yazmaktan yanlarına gitmekten onlara zarar veririm diye korkarım.
Bana düşman olan, kin kusan, haksız, hırsız arsız bütün pislikler, o güzel insanların üzerine yürürler, benden intikam almak için.
Yani eşeği dövemeyen semerin döver misali…
Bak sizden bir Ali’m daha var.
Gece ikide aradım ondan kanuni bilgi aldım. Eğer adı ve soyadı ile yazayım gider ona da bulaşır kötülük yaparsınız, hemşerimiz, kardeşimiz demezsiniz.
Çünkü siz sadece sizi düşünüyorsunuz, toplumu, milleti, devleti içinizde düşünen olsa, siyaseti bir kenara bırakır, kendi içinizde çıkana, siyasi yola nerede çıkarsa çıksın, sahip çıkarsınız.
Hiç birine sahip çıkmadınız, sonra, yolumuza taş koyuyorlar der durursunuz.
Sizin koyduğunuz taşlardan ne haber?!
Onu anlatsanıza.
Çıkarınız, menfaatiniz için, dürüst ve namuslu olduğunu bildiğiniz halde harcadığınız insanları, yok ettiğiniz yuvaları söyleyin!!
Dellendirmeyin beni, ben geriye dönersem, sizleri deliye döndürürüm bunu bilin…
O hemşericilik ipine sarılıp da makam kaparken, arkalarından atıp tuttuğunuz Elin adamı, hırsız ise benim hırsızım, namussuz ise benim namussuzum deyip sahip çıkıyor, ama siz namuslu olan kardeşlerinize sahip çıkmıyorsunuz, ne anlatıyorsunuz bana!!
Ben zaten, hırsız’ı da, namussuzu da, ahlaksızı da yazdığım için başım beladan kurtulmuyor, ama BANA ALLAH YETER!!!
Yukarıda biraz evvel dedim ya, yolumuza taş koyuyorlar der durursunuz ama hiç elinizi taşın altına koymazsınız diye..
Elini taşın altına koymak….!!!!
Bunun faziletini hikmetini bilir misiniz?!
BAKIN ANLATAIM DA, İYİ DİNLEYİN, KULAK VERİN….
Dönemin birinde, Vakti ile bir Sultan, yolun ortasına büyük bir taş koyuyor.
Pencereden seyrediyor ne yapacak insanlar diye…
Vezir geliyor taşı görüyor…
Aklına taşı yoldan kaldırmanın sadaka olduğu gelmiyor bile…
Taşın etrafında dolaşıyor ve diyor ki;
- Sultanımla konuşayım, yolun ortasından taşı kaldırması için bir adam bulalım, bir kadro ihdas edelim…
Vezir gidiyor Asker geliyor…
Askerde taşın etrafında dolaşıyor, aklına gelmiyor taşı kaldırmak…
O da diyor ki;
- Vezirle konuşayım, yolun ortasına taş koyana ne ceza vereceğiz onu kararlaştıralım…
O cezadan anlıyor tabi…
Şair geliyor, o da yolun kenarında oturup taş hakkında sultana şiir yazayım deyip gidiyor…
Sonra oradan geçen bir köylü taşı görüyor ve diyor ki; yoldan taşı kaldırmak sadakadır…
Önce taşa tebessüm ediyor…
Kaldırayım yolun ortasından da kimsenin ayağına, arabasına, hayvanına takılmasın…
Elindeki eşya sepetini, küfeyi yere koyuyor ve taşa “Ya Allah Bismillâh” deyip sarılarak, sağa sola sağa sola derken taşı kaldırıp bir kenara koyuyor…
Sonra bir bakıyor ki; taşın altında bir kese altın…
Kesenin içinde bir not…
Sultan şöyle yazmış;
“Bu kesedeki altınlar, elini taşın altına koymayı becerebilenler içindir”
Bu taşın altına elini sokma hikâyesi buradan doğmuştur.
Ama gerçek şudur ki, İnsanlar yolların üzerindeki taşları, kalplerinin içindeki taşları, akıllarındaki taşları, hayatlarındaki taşları ayıklamadıkları sürece güzelleşemiyorlar.
Eğer şehirler güzelleşecekse, insan güzelleşecekse, mekânlar ve yürekler güzelleşecekse içimizdeki ve dışımızdaki yol ortası taşlarını kaldırmak zorundayız.
Kimsenin ayağına, arabasına, hayvanına takılmasın diye yolun ortasından kaldırılan taşın açtığı kapılara bakar mısınız?!!!
Yolda meydana gelebilecek birçok belanın yaşanmasına engel olunduğu gibi, sadaka niyetine kaldırdığınız taşın üzerinizden de birçok belayı da def edecek olması…!!
Yolun ortasındaki taşı kaldırmak adına harcadığınız emeklerin de karşılıksız kalmaması!!!
Yani maddi manevi muazzam bir kazanç var ortada.
Hikâyeyi geniş bir perspektifle anlayabildiğinizde, aslında anlatmak istediği çok şey var bize…
Hayatın bizi nerede, ne zaman, nasıl bir sürprizle karşılayacağı belli olmaz.
Zorluklar karşısında; “kaderimiz bu” gibi yanlış bir düşünceye kapılmamalı, olduğumuz yerde saymamalıyız.
Her daim ilerisi için mücadele etmeliyiz. İnancınızı, azminizi ve umudunuzu asla kaybetmeyin…
Bu hafta size, belki çoğunuzun bildiği bir hikâyeyi hatırlatmak istedim.
Hikâyeden bize düşen hisseyi almak dilek ve temennisiyle…
SONUÇ OLARAK, birilerine haddini bildirmek farz oldu, bu yazılarıma ileride devam edeceğim…