Seçmenlerin medya tüketimi
Demokrasilerde, seçmenlerin anlamlı bir seçim yapabilmeleri için belirli bir düzeyde siyaset bilgisine sahip olmaları gerekir. Bu nedenle de siyasetçiler toplumun beklentilerine ve tercihlerine hızlı biçimde yanıt vermeye uğraşırlar. Bilginin edinilmesinde en büyük işlevi yerine getiren medyanın, düşük kalitede ve düzeyde bilgi sunması, seçmenlerin siyaset hakkındaki bilgi ve ilgilerini düşürebilecek bir etki de yaratabilir.
Siyaseti öğrenme ve bilgi açığı
Siyasal iletişim araçlarından hangisinin daha etkili olduğu konusunda farklı sonuçlar veren araştırmalar ve görüşler vardır. Verilen siyasal içerikli haberlerin ve bilginin miktarı, önemi ve kalitesi seçmenlerin bilgilenmesinde ve siyasete olan ilgilerinde farklı etkiler yaratabilir. Diğer araştırma sonuçları ise, medyanın sunduğu bilgiye maruz kalma ile siyaseti öğrenme arasında güçlü bir ilişki olduğunu ileri sürer. Ancak, siyaset hakkında bilgi edinme konusunda seçmenlerin medya tüketimi sosyo-ekonomik durumlarına göre çok farklılık gösterdiği gibi, medyanın bilgi verme rolü de değişik sosyo-ekonomik gruplar arasında farklılıklar gösterir. Üst sosyo-ekonomik grubun medyanın aktardığı ve yaydığı bilgiyi edinmesi, düşük sosyoekonomik gruba göre daha hızlı ve çabuktur. Bu açıdan medya, siyaset hakkındaki bilgi açığını artırıcı ya da azaltıcı bir role de sahiptir denilebilir. Belki de bu nedenle, medya siyasetçiler tarafından “yandaş” ya da “candaş” diye adlandırılıyor. Siyasete meraklı olan kesim daha fazla bilgiye ihtiyaç duyuyor ve bu tür bilgiye dikkat vererek siyaset hakkında daha çok bilgi edinip siyaseti daha iyi öğrenebiliyor. Daha fazla bilgiye sahip olmak, daha fazla siyasal farkındalık ve katılım yaratabiliyor.
Üç dönemin üç yöntemi
Tarihsel olarak gelişmelere bakıldığında yüzyüze sıcak ilişkilerin, temasın kurulduğu meydan mitingleri siyasal iletişimin ilk dönemlerinde kullanılan bir yaklaşımdır. Ülkemizde hâlâ süren ve siyasal bir gelenek haline gelen mitingler, polemikçi ve sert söylemlerle doğrudan bir etki yaratmaya, moral vermeye yönelen bir nitelik kazandı. Bu mitinglerin başta TV olmak üzere gazete ve dergilere taşınması yoluyla kitlesel bir gösteri boyutu kazandırmaya çalışıldı. İkinci olarak televizyon, gazete ve radyonun kullanıldığı dönem geliyor. Bu dönemde, stratejiler çoğunlukla kitle iletişim ortamlarına göre tasarlanır. Televizyonun renkli ve canlı olarak haber sunabilmesi, daha magazinsel olabilmesi ve her sınıftan daha çok kimsenin erişebilme olanağı bulunması özelliği, TV haberlerinin bilgi uçurumunu azaltabilmesini getirir. İçinde bulunduğumuz dönemi açıklayan “sosyal medya” dönemi ise, kontrol edilemeyen ve etkileşimli olma özelliğiyle yaygınlaşan bir dijital dünya yaratıyor. İnternet ve cep telefonu kullanımına sahip olabilenlerin ancak yararlanabildiği bu oluşum, geleneksel medyadan çok daha etkili olabiliyor. Ancak, bu konuda dijital uçurumdan söz etmeden geçilmemeli.
Diğer bir konu ise, sosyal medya kullanıcılarının oluşturduğu “kabile”lerin sadece kendi aralarında yönlendirici mesaj trafiğini gerçekleştirmesi istenen etkiyi yaratamıyor. Ülkemizde, 12 Haziran seçimlerinde de görüldüğü gibi her üç dönemin de siyasal iletişim yöntemleri birlikte kullanılmaya çalışılarak sonuç alınmaya gidildi. Böyle bir durumda, siyasetçilerin sosyo-ekonomik bakımından farklılık gösterenlere ulaşmada stratejik davranmaları gerekir. Örneğin, gazetelerdeki bilgiye erişmek dijital ortamlardaki bilgiye erişmeye göre, bilgi açıklığını, uçurumunu daha da güçlendirici bir etkiye sahip değil. TV programları ve tartışmalar, her ne kadar siyasal bir bilinç ve siyasal kimlik yaratmada ve böylece kendine bir model çıkartmada etkili olsa da, benzer durum gazetelerdeki köşe yazıları için de geçerli olmaya başladı ve her ikisi de magazinleşmiş olması sonucu “farklılaşmış etkiler”in azalmasına neden oldu. Özellikle, bir yarış içerisinde kendilerinin nereye oy vereceğini açıklayarak “yönlendirme” işlevini yerine getirmeye çalışmaları, köşe yazarlarına ve gazetelere olan güveni azaltıcı bir rol oynuyor. Değişen seçmen tercihleri arasında saygınlık, özgürlük ve kendine güven duyma ön sıralara çoktan çıkmış durumda. Böyle bir değişim ve dönüşümde TV’nin her sınıftan seçmenin kolayca bilgiye erişebilir olması bilgi açığını, medya kullanım uçurumunu azaltma etkisine sahiptir.
Öte yandan, gazete okurları arasındaki sosyo-ekonomik farklılıklar, bilgi açığını güçlendirecek nitelikte. Bunun nedeni ise, gazete okurluğunda en azından belirli bir düzeyde okuryazarlık gerektirmesi. En geniş siyaset haberlerini ve bilgisini verebilen gazetelerde bulunan bilginin edinilmesinde ve anlaşılmasındaki güçlükler, eğitim düzeyi düştükçe artış gösterir. Bunun tam tersi olarak eğitim düzeyi arttıkça, anlama ve kavrama düzeyi de artar. Bunlara ek olarak, medyaya ve bilgiye erişebilirlik sosyo-ekonomik ve demografik olarak eşit dağılmamasının sonuçları da gözardı edilmemeli. Yaşlı ve gençlere göre orta yaştakiler, kadınlara göre erkekler, eğitimsizlere göre eğitimli olanlar ve sosyo-ekonomik olarak daha orta düzeyle ve üstünde olanlar, siyaset hakkında çok daha fazla bilgilendirme olanağına ve isteğine sahipler. “Bilgiye daha çok maruz kalan daha çok bilgili olur” düşüncesi, siyaset iletişimi alanında da geçerlidir. Ancak, gazetelerdeki “düşünmeyi ve kararı bize bırak, biz senin için en iyi olanı yazalım ve seçelim” tutumu büyük bir sorun olarak önümüzdeki günlerde bizleri meşgul edecek.
Seçmenlere ulaşma
Gazete okuyucusu, radyo dinleyicisi, TV izleyicisi, meydan mitingleri katılımcıları, sosyal medya kullanıcıları olarak farklı niteliklerdeki seçmenlere ulaşmada farklı yöntemler gerektiği de çok açık. Geleneksel medya ve günümüz dijital medyanın kullanımındaki ve bunlardaki bilgiye ulaşmada uçurumun azaltılması, hem siyasetçilerin hem de seçmenlerin siyaseti daha kaliteli bir düzeye getirilebilmeleri için zihniyet değişikliği gerekliliği kendini gösteriyor. TV ve radyo konusunda en az düzeyde sorun yaşanırken, kaliteli yorumlarıyla gazetelerin daha yaygın olarak okunmasında fiyatlarının da çok aşağılara düşürülmesi, sosyal medya kullanımının artmasını sağlamak için ise, sansürsüz, yasaksız bir yapıya kavuşmasının sağlanmasını istememiz gerekiyor.